Bir isyancının anatomisi

​Bir isyancının anatomisi
​Bir isyancının anatomisi

İstediği mandolin ona alınınca aslında beğendiği şeyin o olmadığını anladı. Uzun saplı olan, yani bağlamaydı istediği. Sonra onu da aldılar ve dersi öğretmesi için ona bir hoca tuttular. Bütün gayretiyle önce klasik batı müziğini daha sonra da nota ve müziğin temel prensiplerini öğrendi. Oyalansın diye kendisine alınan bağlama adeta onun hayatınıdeğiştirmişti.

Acılar içinde kıvranırken annesine “mandolin” dedi. “Ben mandolin istiyorum.” Komşunun köpeği bacağını ısırmıştı ve annesi ona iyileşince ne isterse alacağını vadetmişti. Şansını değerlendirmeliydi ve sonra istediği mandolin ona alınınca aslında beğendiği şeyin o olmadığını anladı.

Uzun saplı olan, yani bağlamaydı istediği. Sonra onu da aldılar ve dersi öğretmesi için ona bir hoca tuttular. Bütün gayretiyle önce klasik batı müziğini daha sonra da nota ve müziğin temel prensiplerini öğrendi. Oyalansın diye kendisine alınan bağlama adeta onun hayatını değiştirmişti.

7’sinde bağlama, 12’sinde tambur çalmayı öğrendi, 14’ünde de ilk bestesini yaptı: “Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin”. Hemen sonrasında 1964’te TRT Ankara Radyosunun özel olarak açtığı sınava girdi. Ancak sınavı üst puanla kazanmasına rağmen, kendisine “uyuşturucu” kullandığı iddiaları üzerine kadro verilmedi. Daha sonra 1966’da hem TRT İstanbul Radyosu sınavlarını hem de Türkiye çapında yapılan bağlama çalma yarışmasında Arif Sağ ve Cinuçen Tanrıkorur ile birlikte ödül kazandı.

10 ay İstanbul radyosunda çalıştıktan sonra babasının işlerinin aksi gitmesi ve kendisine kadro verilmemesi sıkıntısıyla işinden ayrıldı.

Fakat içindeki müzik tutkusu her geçen gün biraz daha yoğunlaşan Orhan Gencebay çalışmalarını bu kez İstanbul Plakçılar Çarşısında yoğunlaştırdı. Dönemin en etkin seslerinden biri olan, Ahmet Sezgin’in arkasında bağlama çalan da beste yapan da oydu. Askerdeyken yaptığı “Deryada Bir Salım Yok” şarkısı dönemin ünlü sesi Ahmet Sezgin tarafından okundu. Böylece söz yazarı, besteci, yorumcu, bağlama sanatçısı olarak zirveye doğru uzanan bir maratona başladı. Daha sonra başta Arif Sağ ile birlikte 1966-1968 arası dönemde Ahmet Sezgin olmak üzere Muzaffer Akgün, Yıldız Tezcan, Gülden Karaböcek, Şükran Ay, Sabahat Akkiraz, Nuri Sesigüzel gibi birçok sanatçıya bağlama çaldı, söz yazarlığı ve beste yaptı. Bu yıllarda, Sevemedim Karagözlüm, Sabır Taşı, Goca Dünya gibi besteleri çeşitli sanatçılar tarafından okunmaya, sanat dünyasında adı besteci ve bağlama virtüözü olarak duyulmaya başladı.

Arabesk müziğinin oluşumundaki en önemli isimlerden birisi Orhan Gencebay’dır.
Arabesk müziğinin oluşumundaki en önemli isimlerden birisi Orhan Gencebay’dır.

Bu dönem içinde Kızılırmak Karakoyun, Ana, Kuyu gibi Türk filmlerinin müzik direktörlüğünü yaptı. Sinemada ise ilk tanıdığı insan Lütfi Akad’dı. Zira onun pek çok filmin müzik direktörlüğünü yaptı. Bunları yaptığında da daha 22 yaşındaydı. Yıllar sonra ilk film teklifi gelince doğal olarak filmini onun yönetmesini istedi. Böylece çektikleri ‘Bir Teselli Ver’ filmi büyük beğeni topladı.

Arabesk müziğinin oluşumundaki en önemli isimlerden birisi Orhan Gencebay’dır. Öncelikle o, ritim ve melodinin merkeze alındığı çalışmalar yaptı. Türk Sanat Müziğindeki zenginliği de hissetti. Makamsal zenginlikleri, özelliklerini ve seslerinin yapısını dünya çapında bir değer olduğu kanaatine vararak, tıpkı Türk Halk Müziğinde olduğu gibi bunların da birer birer incelenmesi gerektiğini düşündü. Sonuç olarak her iki müziği analiz edilerek, araştırılarak kendimize has bir armoninin geliştirebileceğini fark etti.

  • O, Türk müziğinde alt yapı sisteminin oluşturulması, notanın daha iyi okunması, beste formlarına çeşitlilik kazandırılması, icra şekillerinin değiştirilmesi gibi pek çok olayda aktif roller üstlendi.

Asıl alanı halk müziği olsa da, Gencebay ile beraber Türk sanat müziği ve serbest çalışmalar da seslendirmişti. Başa Gelen Çekilirmiş - Sensiz Bahar Geçmiyor isimli eserlerinin 45’liğini yaptıktan sonra; Türkiye Orhan Gencebay’ı yorumcu olarak tanıdı ve şöhret oldu. Hemen ardından “Derdim Dünyadan Büyük” ve 1969’da “Bir Teselli Ver” albümünü çıkardı. Her ne kadar Modal Plak’la şöhreti yakalasa da asıl ivmeyi Yaşar Kekeva ve Şahin Sögütoğlu ile birlikte kurdukları İstanbul Plak firmasıyla elde etti. Hemen bir yıl sonra, 1972’de Yaşar Kekeva’yla birlikte Kervan Plak şirketini kurdular. Her müzik tarzında dönemin başarılı, şöhret olmuş ve yeni yeni ortaya çıkan sanatçılara yön verdi. Erkin Koray, Neşe Karaböcek, Mine Koşan, Kamuran Akkor, Ferdi Özbeğen, Gönül Yazar, Sezen Aksu, İzzet Altınmeşe, Belkıs Akkale, Selahattin Alpay, Mustafa Keser bu sanatçılardan bazılarıydı.

İlk evliliğini Azize Gencebay’la yapan Orhan Gencebay, 1974’ten itibaren Sevim Emre ile birlikte yaşamayı tercih etti. Elbette geride birkaç kırık aşk şarkısı kalmıştı. Her ne kadar şarkısının sözlerini kendisi yazmasa da “Dil Yarası”nın bestesini yaparak ve yorumlayarak eski eşi Azize Gencebay’a gönderme yaptığı düşünülmektedir. Zaten “Sevemedim Kara Gözlüm”, “Akşam Güneşi” şarkıları da ona yazmıştı.

Asıl alanı halk müziği olsa da, Gencebay ile beraber Türk sanat müziği ve serbest çalışmalar da seslendirmişti.
Asıl alanı halk müziği olsa da, Gencebay ile beraber Türk sanat müziği ve serbest çalışmalar da seslendirmişti.

1978 yılında yaptığı “Yarabbim” adlı plağı yurt içinde ve dışında yaptığı satışlarla rekor kırdı. 1980 yılında ortağı Yaşar Kekeva’dan ayrılan Gencebay; Kervan Plakçılığı kardeşiyle birlikte devam ettirdi. Bugün hala aynı firmanın sahibi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Eserlerinin neredeyse yüzde 80’ini kendisi bestelemiştir. Geri kalan eserlerinin önemli bir kısmı Cemal Safi, Vural Şahin ve Ali Tekintüre’nin güftelerinden oluşur. Söz konusu güfteler şöyledir: Cemal Safi “Senden Sonrası”, “Ağlarsın Bilsen”, “Kal Sağlıcakla”, “Niye”, “Dön”, “Giderim”, “Zalimden Öte”, “Yıldız Falı”, “Vur da Öyle Git”, “Ya Evde Yoksan”, “İç Benim İçin”, “Bilseydim”, “Hadi Git”, “Suç Değil”, “Ne Kaybederdin”, “Güzelsin”, “Gözüm Kesmiyor”, “Gönül Nikâhı”, “Tek Hece”, “İlah Gözlerin”, “Ayşen”, “Ahu Gözlüm”, “Kul Bırakmadın”, “Ayrılık Nikâhı”, “Çoban Kızı”, “Bulunur”, “Gelin Birlik Olalım”, “Almina”, “Müsaaden Olursa Ben Gidiyorum”, “Bakırköy’den Mektup Var”, “Yakılacak Yara”, “İpek Böceği”, “Yalnızlık”; Bekir Sıtkı Erdoğan “Zelzele”; Mehmet Erbulan “Ben O Zaman Ölürüm”; Ali Nail Bayşu “Deryada Bir Salım Yok”, “Goca Dünya”; Cengiz Çerezcioğlu “Meyhaneci”; Dr.Selma Çuhacı “Sadakan Olsun”; Erol Şahin “Unutulmaz”; Vural Şahin “Nereden Bileceksin”, “Hangi Rüzgâr”, “Resminle Ağladım”, “Gidecek Yerim Olsaydı”; Turan Saydam “Gurbet”; Ali Tekintüre “Beklemek İbadet”, “Kahrolayım, Zulüm”, “İkimizden Bir Kalmadı”, “Büyük Aşkımız”.

Elbette arabesk müzikle ilgili en önemli konulardan biri esinlenme meselesidir. Hatta bazı eserlerin birebir kopya edildiği biliniyor. Orhan Gencebay, bu konuda oldukça nettir. En ufak bir benzeşme durumunda müziği bırakacağını iddia etmektedir. Sürekli arabeski savunan ama kendisinin sadece arabesk yapmadığını savunun bir isimdir.

Hatta 1970’lerdeki bir röportajında “Arabesk bütün müziklerin anahtarıdır.” diyebiliyordu. Yıllar sonra o her ne kadar “Ben arabesk yapmıyorum” dese de halk onu; arabesk bir isim olarak nitelendirdi. Elbette çalışmaları arabeski aşan ve birçok kulvarda özgün çalışmalar olarak tanımlanabilirdi. Ama her halükarda, özel bir kategoriden bahsediyorsak, Orhan Gencebay’ın yerinin arabesk kulvarı olduğu aşikârdır.