Bu dünyada olup bitenlerin olup bitmemesi için ne yapıyorsun?*

Hepimiz bir mağaradayız. Büyük bir kaya gelip onun ağzını kapatmış. Karanlıktayız.
Hepimiz bir mağaradayız. Büyük bir kaya gelip onun ağzını kapatmış. Karanlıktayız.

Mademki dünyevîlik sirâyet etti dört bir yana, bu bozguna direnebilmek için harfi harfe bitiştirip koşuşturmak istedim ömür vefa ettiğince.

Nurullah Koltaş

Farkına varılsın yahut varılmasın insana hak ettiğinden fazlası bahşediliyor, şükrünü eda ise fikirden ırakta. Tecim gibi türlü hünere uzak olsam da hayli donanımlı dost ve yol gösterenlerle karşılaşmam böylesi bir lütuf. Sonra yolculuğum hep lisân dolayımında gerçekleştiğinden olsa gerek, kendimi tercümeyle iç içe buldum.

Yazgıya teslim olmak kolay bir durum olmasa da bu aşağı âlemde elimden gelen şeyin ancak hayırlı evlât, tebdil için dua bir de insan ya da lisân arasında bir köprü tesis etmek olduğunu fark edeli çok olmadı.

Karınca ancak karınca kadar boğulur diyemedim yolun başında. Yazgıya teslim olmak kolay bir durum olmasa da bu aşağı âlemde elimden gelen şeyin ancak hayırlı evlât, tebdil için dua bir de insan ya da lisân arasında bir köprü tesis etmek olduğunu fark edeli çok olmadı.

Nurullah Koltaş
Nurullah Koltaş

“Kalbin kararını akıl tartar” demişti bir dost. “Kalp yaralanmaz çünkü yaradır” diye de eklemişti. Ben de Yaratan’dan yaramı bir nebze sağaltmasını umarak bir işaret diledim. Dil yâresi bu şekilde dil yarası oldu bana. Beytü’l-Hikme’nin de aralarında yer aldığı büyük tarihi dönüşümlerin kökeninde tercüme faaliyetleri başat bir rol üstlendiğinden, tercüme bir geçimlik olmanın ötesinde kutlu bir vazife haline geldi. Dilime zevâl vermesin Rabbü’l-âlemin. Mademki dünyevîlik sirâyet etti dört bir yana, bu bozguna direnebilmek için harfi harfe bitiştirip koşuşturmak istedim ömür vefa ettiğince. İzlenen cevâmiü’l-kelim oldukça, gönlümde kelimelerden örülü bu aşağı âlemin silkinerek aslına dönmesinden gayrı temenni bulunmuyor.

Said Yavuz

Kıyamet günü yaratıcıya anlatacak anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatabilmeliyim, demişti, Ayşe Şasa. Bu söz, hepimizi tedirgin etmeli. Kim hangi yaşa erdiyse bu hikâyenin çatısını kurdu mu, bu hikâyenin kahramanlarını oluşturdu mu, giriş gelişme ne durumda, bunlara bir göz atmalı.

  • Gündelik telaşlardan, adam öğüten çarklardan bizi çekip alacak bir soru bu. Hepimiz bir mağaradayız. Büyük bir kaya gelip onun ağzını kapatmış. Karanlıktayız. Kimimiz bu karanlığa alışmış. Vatanı bellemiş bu karanlığı, havası suyu bellemiş.

Çok azımız ise buradan nasıl çıkacağımızı tartışıyoruz. Tıpkı Peygamberimizin anlattığı hikâyedeki gibiyiz. O üç adamız hepimiz. Bu daracık yerden çıkmak için o üç adamdan birinin aklına gelen kurtuluş yoluna tutunmak zorundayız. Her birimiz Allah için yaptığımız, yani bu dünyada olup biten kötülüklerin önüne geçmek için yaptıklarımızı hatırlamak zorundayız.

Ya da anlatacak bir şeyimiz; gerçekten var mı böyle bir şey? Bu dizeler beni yeniden o mağaraya çekti. Mağaranın ağzına kapanan o koca kayanın aralanması ve içeriye ümit verici bir ışık parıltısının girmesine sebep olacak bir haber. O habere ihtiyacımız var. Eğer bugün ümmetin içinde bulunduğu zulmet gittikçe artıyorsa bu hikâyelerin eksikliğindendir bu. Arakan, Kudüs, Suriye, Doğu Türkistan, Afrika. Demek bu zulmetten her birimizin özene özene kurduğumuz, üzerinde çok sıkı çalıştığımız özgün hikâyeler sayesinde kurtulacağız. İnsana dair, insanın fıtratının şölenine çağıran, ilahi emrin bestesiyle kurgulanmış öyküler…

Her birimiz Allah için yaptığımız, yani bu dünyada olup biten kötülüklerin önüne geçmek için yaptıklarımızı hatırlamak zorundayız.
Her birimiz Allah için yaptığımız, yani bu dünyada olup biten kötülüklerin önüne geçmek için yaptıklarımızı hatırlamak zorundayız.

Ne ki bazen insan ne yapıp ettiğini söylemek istemez. Anlatmak değildir onun işi, eylemektir. Belki susmaktır da. Varlığımız yetsin isterim, dünyada olmaması gerekenlere karşı. Seyit Çavuş’a dair bir hikâye anlatılır. Nicedir onu bir rehber olarak yolumun ışığı kabul etmek istiyorum. Seyit Çavuş’un eşi, bir gün yahu efendi der, “o kadar anlatıyor herkes, Çanakkale’deki o kahramanlığını. Senden hiç dinlemedik. Bir de sen anlatsan.” Seyit Çavuş’un cevabı manidardır. Bizim bugün sosyal medya çocukları olarak anlamakta güçlük çekeceğimiz bir cevap bu.

“Bre hanım insan yaptığını satar mı?” Eskiler söylemezler. Yaparlar sadece. Ben bu yaşa erdim.

Babamla birlikte öğrendim, dedemin Çanakkale cephesinde savaştığını, yaralanıp köyüne döndüğünü. Kendisi hiç bahsetmemiş. Daha bu yıl ders verdiği talebelerden biri bahsetmiş bu hikâyeden. İşte yaratıcıya anlatılacak bir hikâye. Belki o nedenle saklanmış, özenle korunmuş. Sadece senin için denilmiş.

En iyi hikâyeyi bulmak için sürekli kısa, küçük hikâyelerin peşinde olmak. Mağaradan çıkmak için anlatmam gerekenler var. Mağaradan sonrası için de saklayacaklarım…

* “Bu dünyada olup bitenlerin Olup bitmemiş olması için Ne yapıyorsun”

Sezai Karakoç, Sessiz Müzik