Cemre

Çiy damlası boynunu eğerken...
Çiy damlası boynunu eğerken...
  • [Tam bir tevazu ile yüzünü yere süren çiy damlası, sabahın ilk güneş ışığıyla göklere yükselir.]
  • [Pahalı kumaş veya ucuz hırka farksız; sevdikten sonra güzel-çirkin farkı yok. Zaten güzel diye sevmez insan; sevdiği güzeldir.]
  • [Dünya hayal. Kalıcı olan yalnız Allah. Hırkam pazara çıksa para etmez ama, feleğin atlas kumaşına değişmem.]
  • [Sana kavuşmak istemeyen olmaz. Öyle ya yağmur bulutunu kâfir de özler, müslüman da.]

İşte saydığım olumsuzluklara rağmen 15 yaşındaki lise talebelerinde de, yetmişlik hayat okulu mezunlarında da gördüğüm iştiyak bana şunu hatırlattı: Bir tarihçi dostum son bin yılın hikayesini etraflıca ve harika bir anlatımla özetledikten sonra aramızda şöyle bir konuşma geçmişti yayında:

-Dünü güzel anlattın üstad; bugün için ne dersin.

-Paha biçilmez hazineler üzerinde yayılan inekler gibiyiz.

-Yarın için kanaatiniz nedir?

-Su suya benzer, İbn-i Haldun’un dediği gibi. Geçmişinde büyük olan millet yarın da büyük olacaktır. Şu kadar var ki bazen araya fetret devirleri girer; kafalar karışır, moraller bozulur; harsî (kültürel) kopmalar olur. Ama şu bilinmelidir, hiçbir fetret yüz yılı geçmez. Sen iyi bir yol tuttun. Gençler seni sevdi. Onlara hatırlat, Osmanlıca öğrensinler. Otuz yıl sonra Osmanlıca bilmemek okuma-yazma bilmemek gibi olacak.

Bu konuşma on üç sene önceydi. Geçende karşılaşıp sordum bana dediklerini hatırlıyor mu diye. Ne dese beğenirsiniz?

Tabii. Otuz yıl dedim, on üçü geçti, on yedi kaldı. İşte o kafa karışıklığının sonuna geldiğimizi düşündüren cemreyi görür gibiyim de bugünlerde. Paylaşmak istedim.

  • Âşık-ı sâdıkda dil birdir olur mu yar iki
  • Hangi taht üstünde mümkündür aceb hünkâr iki
  • Ahmet Paşa