Erken rezervasyon

İllüstrasyon: Cemile Ağaç
İllüstrasyon: Cemile Ağaç

Yolda, Orhan yaşadıklarını yeniden düşündü. “Tatil yapmak için bu kadar acele etmemde, erken rezervasyon yaptırmamda bir hayır varmış hanım gördünüz mü?” dedi. Hanımı ve çocukları Orhan’ı alkışladılar. Tatile çıkarken hissettiği stresten eser yoktu, kuş gibi hafiflemişti Orhan.

Orhan sürekli dert yanıyordu. Konuşacak kimse bulamazsa kâğıt kalem temin edip sayfalarca yazıyordu. Yazmak deyince, eser sayılacak şeyler değil ya. Bildiğin karalamadan bahsediyoruz. Karaladığı şeylerin, dertleşirken lafı döndürüp dolaştırıp getirdiği şeyin aslı esası tatil idi.

Orhan sanki anası babası tatil yaparak onu büyütmüşler gibi ille de tatil diyordu da başka bir şey demiyordu. Otel rezervasyonu yapan sitelerde saatler harcadı.

Orhan sanki anası babası tatil yaparak onu büyütmüşler gibi ille de tatil diyordu da başka bir şey demiyordu. Otel rezervasyonu yapan sitelerde saatler harcadı. İş yerinde aklı her şeye yeten çaycı ve müstahdem kısmına danıştı. Tatil yapanlardan tüyolar aldı. Bunlar yetmedi hanımı ve çocuklarıyla derin istişareler yaptı. Sonunda kendisi ve ailesi için en uygun tercihi yaptığına kanaat getirerek yola düştü. Yola çıkmadan evvel ki gece rüyasında iş yerinde bir yangın çıkıyor bu yangını söndüreyim derken alevler iyice harlanıyor, iş yeri yanıyor rüyanın sonunda. Orhan elinde meyve suyu ağzında pipet ile ortada kalıyordu. Sıçrayarak uyandı. Kalktı mutfağa geçti bir bardak su aldı. “Neden bu sene tatil hevesim bu kadar oldu?” diye düşündü. İş yerinde çok sıkılmıştı. “İşini seviyordu ama insan her gün bal yese baldan bıkar canım.” diye düşündü.

Bu tatil boyunca hiç bir şey yapmayacak, yatacak sonra biraz dinlenip tekrar yatacaktı. Yola düştüler. Orhan, iki çocuğu ve hanımı yol boyunca pek neşeliydiler. Gökteki buluta daldaki serçeye selam ettiler. Şarkı, türkü gırla gidiyordu. Derken otele vardılar. Rezervasyonda sıkıntı çıkmadı odalarına yerleştiler. Orhan tatil moduna çoktan geçmiş idi. Hemen kendini havuza attı. Yoruluncaya kadar suda oynadı-Orhan yüzme bilmez- sudan sıkılınca odasına çıktı. Klimayı açıp yatağa uzandı serin serin yatarken bir çocuk ağlaması duydu. Önce umursamadı ama çocuk vites büyülterek ağlıyordu. Dayanamadı balkona çıktı ses nereden geliyor diye sağa sola bakınınca otel duvarının dibinde bir kadın ve üç çocuk gördü. Çocuklardan biri durmadan ağlıyor diğer ikisi de toprakla oynuyordu. Anneleri çocuğu susturmak için her şeyi yapıyordu ama çocuk yine de susmuyordu. Orhan resepsiyonu aradı.

Bu tatil boyunca hiç bir şey yapmayacak, yatacak sonra biraz dinlenip tekrar yatacaktı.
Bu tatil boyunca hiç bir şey yapmayacak, yatacak sonra biraz dinlenip tekrar yatacaktı.

Resepsiyondaki görevli; “Çocuk birazdan susar, ne de olsa ağlamak yorar çocuğu. Ağlaya ağlaya susacaktır.” dedi. Çocuk ağlamaktan yoruldu ve sustu ama Orhan’ın yüreği susmadı. “Biz burada çatlayana kadar yiyoruz. Yarılana kadar yatıyoruz orada bir çocuk ağlamaktan yorulsun da sussun diye bekliyoruz.” diye düşündü. Odada rahat edemedi balkona çıktı. Kadın ve çocuklar yine otel duvarı dibinde bir şey bekler gibi değil de yapacak bir şeyleri olmayan insanların sakin bekleyişleri gibi duruyorlardı.

Orhan dayanamadı aşağı indi. Kadın ve çocukların yanına gitti. Orhan’ın bir özelliği de çok güzel dinlemesidir. İnsanları öyle ilgiyle dinler ki karşısındaki bildiği bellediği ne varsa dökülür. Kadın da derdini anlattı. Meğer kadının kocası uzak memleketten buraya çalışmaya gelmiş. “İnşaatlarda iş bulurum.” diye düşünmüş kocası ama bulamamış.

Sonra bir akşam benim canım sıkıldı diye çıkmış bir daha gelmemiş. Şimdi otel yemek artıklarını onlara veriyormuş. Bir de bu barakada kalmalarına ses çıkarmıyormuş. Orhan dinledikleri karşısında çok şaşırdı. O gece uyuyamadı. “Tatil yapmazsam ölürüm herhâlde.” diyen bünyesi şimdi yeni bir vazife almış gibi dimdik ayaktaydı. Ertesi gün Orhan devlet kapsında şansını denedi. Kaymakamlığa gitti. Durumu anlattı. Kadını geçici de olsa bir çatı altına yerleştirdi. Onlara üç öğün yemek verilecekti. Sonra emniyete gidip kocası için kayıp başvurusunda bulundular. O sırada karakoldaki bekçi sakin sakin konuştu. “Bu kadının kocası kayıp değil. Ben falanca otel inşaatında gördüm onu. ”Orhan hemen inşaatın yerini öğrendi.

  • Adamı buldu. Onunla konuşmayı denedi. Orhan’ın dediklerine “he, hı” dedi. Sonra, “Paydos saatinde gelir çocuklarımı görürüm.” diye Orhan’a söz verdi. Orhan o gece büyük işler başarmanın tatlı yorgunluğu ile güzelce uyudu. Ertesi gün Orhan kadını ve çocukları ziyarete gitti.

Kocasının gelip gelmediğini sordu, hayır adam gelmemişti. Orhan hemen inşaata koştu ama adam oradan da ayrılmıştı. Orhan anladı ki adam çoluk çocuğu defterden silmiş. Tatil için ayırdıkları bir hafta boyunca kadın ve çocukların sağlık problemleri, kıyafetleri, kalacakları yer ile ilgilendi. Kadına bir de iş buldu. Bir gözlemeci de hamur açacaktı.

Kadının ettiği dualar dağları taşları tuttu. Orhan tatil süresinde iş yerindekinden daha çok yorulmuştu. Ama işe yarar bir şey yapmış olmanın huzuru vardı. Otelden ayrılacakları zaman kadın ve üç çocuğu onları yolcu etmeye geldi. Orhan kadına numarasını verdi. “Bir sıkıntın olursa ara” dedi. Yolda, Orhan yaşadıklarını yeniden düşündü. “Tatil yapmak için bu kadar acele etmemde, erken rezervasyon yaptırmamda bir hayır varmış hanım gördünüz mü?” dedi. Hanımı ve çocukları Orhan’ı alkışladılar. Tatile çıkarken hissettiği stresten eser yoktu, kuş gibi hafiflemişti Orhan.