#Evdekal'man için Cins öneriyor

Bir anda dünyayla içli dışlı olmuş bir benlikle evde baş başa kaldık.
Bir anda dünyayla içli dışlı olmuş bir benlikle evde baş başa kaldık.

"Vaktim olsa, bir durup yavaşlayabilsem, evim otelim oldu" dediğiniz zamanları düşünüp yapamadığınız, ertelediğiniz ne varsa yeniden gündeminize alın. Belki de bir tür telafi imkânına kavuşmuşuzdur. Neden olmasın?

İsmail Kılıçarslan
İsmail Kılıçarslan

İsmail Kılıçarslan

Evde ne yapacağını bilmeyen insan için üç öneri

1. Fırında ekmek pişirmeyi deneyin. Değişik bir şey deneyimlemiş gibi hissederek mutluluğa benzer bir şey yaşayın.

2. Şu sıralar çok popüler. English Game izleyip amatör futbol-endüstriyel futbol karşılaştırmasındaki ezberlerinizi bozun. Futbol niçin çok önemli bir oyun, onu anlayın. Karantina geçince ortamlarda anlatacak bir şeyleriniz olsun.

3. "Türkiye üzerine düşünme saati" ilan edin evde. "Nasıl bir ülkemiz var, hangi meseleye nasıl tepki veriyoruz?" gibi sorulara cevap arayın. Güzel bir şey bu.

Furkan Çalışkan
Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan

Yavaşlamayı bilmeyen modern insan için üç öneri

1. Yanında başka hiçbir uğraş olmadan (kitap okumak, iş yapmak, bulaşık yıkamak, sosyal medyada gezinmek vs.) müzik dinleyin. Sadece ve saatlerce müzik dinleyin.

2. Kütüphanenizi tasnif edin. Muhakkak vakti zamanında nazarınızı celbeden, aldığınız ama varlığını bile unuttuğunuz kitapları yeniden keşfedeceksiniz. Bu vakti zamanındaki nazarınızı da yeniden keşfetmek demektir.

3. "Vaktim olsa, bir durup yavaşlayabilsem, evim otelim oldu" dediğiniz zamanları düşünüp yapamadığınız, ertelediğiniz ne varsa yeniden gündeminize alın. Belki de bir tür telafi imkânına kavuşmuşuzdur. Neden olmasın?

Yusuf Genç
Yusuf Genç

Yusuf Genç

Zorunlu ikamet günleri için iki artı bir

1. Ölüm ve endişenin demokrasisi bu. Herkesi ve her şeyi eşitleyen bir tehlikenin tam içindeyiz aslında. Dünya, daha önce hiç böylesine bir yere dönüşmemişti. Bu açıdan eşsiz bir zaman dilimini tecrübe ediyoruz. Üzerine düşünmeye değer olan şeyin ne olduğu konusunda düşünmeye değer bir zamanımız var. Yanıbaşımızda ölüm endişesi de var. Saf olana bu denli başka ne yaklaştırabilir insanı? Rutin görünmez kılar. Rutin olan ne varsa onu eleyerek kalan her şey üzerine düşünmelik zamanlar. Buradan başlanabilir.

2. Çiçeklere çalışmanın tam zamanıdır şimdi. Hep söylenen ve hep söylenmekle kalan büyük bir bahçe burası. Önce bilgisi, sonra kendisi… Şu Google, daha kıymetli hangi işe yarayabilir ki…

Kendimizi sınırlandırırken başkasının ihtiyacını düşünmek, bununla ilgili bir sorumluluk hissetmek bu süreçte çıkarılacak en elzem derslerden biri. Ders dışında bir şey duymak isterseniz de gökyüzüne bakabilirsiniz. Bilhassa geceleri.

Kargadan başka kuş / Zeyrek'ten başka yokuş bilmeyen biz yeniler için tam da aranılan ev ödevidir. Bu ve buna benzer küçük şeyleri yeterince önemsemediğimiz için başımıza geliyor, ne geliyorsa. Sanki böyle.

3. Aylardır ve hatta yıllardır o rafın tam orasında sürekli göz göze geldiğiniz kitaplardan birini çekip doğrudan okumaya başlayabilirsiniz demeyeceğim kimseye. Demek ki vakti gelmemiş. Sizin zaman tayin etmeniz çok bir şeyi değiştirmez. Değiştirmemiş ki aylardır orada. O yüzden, bütün bu hengâme içinde defterimizden silinmeye yüz tutan o büyük şarkıyı kendime de hatırlatmak için anacağım burada. Yüzünden Kur'an okumak için ille de Ramazan'ı beklemek zorunda değiliz. Çocukluğun son gecesi gibi zamanlardan geçiyoruz, artık heceleyerek okumak sence de biraz ayıp değil mi? Daha ne.

Sibel Kılıç

Biraz ilgisiz bir yerden dâhil olacağım mevzuya ama ben çok kalabalık bir evde büyüdüm. 90'lar sonu 2000'lerin başında, yaşıtlarımın pek çoğunun büyüdüğü o evlerden bir evdi bizim ev de. Neneler dedeler, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler, gelenler ve gidenlerle dolu... O zamanlar bizim mahallede elektrikler kesilirdi sık sık, en sevdiğim şeydi. Bir mum yakar başına toplanırdık. Evin her daim eksik olmayan sesi, curcunası yerini başka bir türlü bir çaresizliğe, edilgen bir sessizliğe bırakırdı. Bir mum yakıp beklemekten başkası gelmezdi elimizden. Bir mum yakardık, dedemle babaannem köydeki rençberlik hikâyelerini anlatmaya başlardı birden. O mum yanınca, herkes öyle usul usul konuşmaya başlayınca şaşar kalırdım, meğer herkesin anlatacak ne çok şeyi varmış diye.

  • Şimdi de farz ediyorum elektrikler gitti, farz ediyorum oturup biraz sohbet edersek gelecek. İnanmak istiyorum, belki de bu mumun ışığı bize iyi gelecek… Hasılıkelam vaziyetim budur ve size beklemekten başka bir tavsiyem yoktur.

Nisanur Karakuş

Şüphesiz kitaplığınızda sizin tarafınızdan okunmayı bekleyen en az bir kitabınız vardır. Bu nedenle size kitap önermeyeceğim. Müthiş bir çalma listem olmasına rağmen (tamamen benim iddiam) gürültü kirliliğine sebep olacağı için müzik de önermeyeceğim. Malum her ses, her iz muhatabına farklı formlarda ulaşıyor, sözler dâhil. İşitmeden, anlamadan, görmeden duyup sindirdiğimizden belki de kitap, müzik, film gibi lükslerimizi çabucak tükettik. Hem de bunların lüks olduğunu fark etmeden. Bir anda dünyayla içli dışlı olmuş bir benlikle evde baş başa kaldık. Aslında şaşkınlığımızı bir an önce atarsak, lükslerimizin dışında (kitap, müzik, film, yemek dâhil) hayatımızı sınırlandırmak ve kolaylaştırmak için bu dönem büyük bir fırsat. Kendimizi sınırlandırırken başkasının ihtiyacını düşünmek, bununla ilgili bir sorumluluk hissetmek bu süreçte çıkarılacak en elzem derslerden biri. Ders dışında bir şey duymak isterseniz de gökyüzüne bakabilirsiniz. Bilhassa geceleri.

Rıdvan Tulum

"Yaşamak geçti başımdan" diyebilmek için üç öneri

1. Evdeyken, mekân kavramı üzerine düşünün. Bunca zaman okuduğunuz metinlerde, şiirlerde "şehir" hangi hâliyle yer tutuyordu. Kıyaslamalara girin, çünkü evdesiniz. Metin Kaçan'ın İstanbul'u ile Metin Eloğlu'nun İstanbul'unu aynı masaya oturtan şey neydi? Bir düşünün. Farklı dönemlerde yaşamış şair ve yazarların mekânı anlama, anlamlandırma biçimlerini, farklılıklarını düşünün. Evdeyken, dışarıyı düşünmek, en iyisi bu. Başkalarının yardımıyla… Ve evet, edebiyat burada bize yardım edebilir.

2. Kieslowski'nin 10 orta metraj filmden oluşan Dekalog'unu izlemek için iyi bir fırsat aslında. En azından benim aklımda bu var. Hayır, yalan söylüyorum; işi gücü toparladıktan sonra Kurtlar Vadisi'nin ilk 97 bölümünü tekrardan izleyeceğim. Ama siz yine de bir düşünün.

3. TRT Belgesel'de yayınlanan Savaşın Efsaneleri serisine bir göz atabilirsiniz. Youtube kanalında mevcut bu seri. Türkiye'de bu konuda yapılmış en iyi belgesel. Zaten elimizde bu konuda çok da örnek yok. Ayn Calut Savaşı'ndan, Talas Savaşı'na oradan da büyük komutanların hayatlarına doğru…

Bir de en azından günde birkaç kere, Turgut Uyar'ın Kırlardan Geliyorlar'ı ile Hüseyin Atlansoy'un İyi Günler İlerde Anneanne'sini okumanızı öneririm. İyi geldiğini düşünüyorum.