Kapılar üzerine birkaç tık

Kapı, insanın bu dünyadaki konumunun bir tür yansımasıdır.
Kapı, insanın bu dünyadaki konumunun bir tür yansımasıdır.

Her kapalı kapı, dış dünyada verilmiş, kazanılmış ya da kaybedilmiş bir savaşın ardından dönülen bir yuvayı, bir tas sıcak çorbayı, belki loş bir ışığı, rahatlığı, huzuru muhafaza eder. Bu bakımdan kapı tüm zırhların eşiğinde bırakıldığı bir yerdir.

Bir.

Hayatın iç ve dış ile olan bağıntısında bir mihenk, durak noktası olan kapılar, dış dünyanın iç dünya ile olan serüveninde insana dair anlamlar taşır. Bakan göz için bu anlamlar, birçok açıdan incelenmeye ve konuşulmaya değerdir.

Evrensel bir unsur olan kapının zihinlerdeki yansıma biçimlerini, kapı biçimlerine bakarak görmek mümkündür.
Evrensel bir unsur olan kapının zihinlerdeki yansıma biçimlerini, kapı biçimlerine bakarak görmek mümkündür.

Çünkü insan, değer üretim sürecinde imal ettiği her unsura çeşitli anlamlar yükleyerek onunla duygusal ve düşünsel bağlantılar kurar. Kurulan her bağlantı onun dünya serüvenini anlamlandırmasına katkılar sunar. Anlam üretim süreci, dil evinde kurgulanmış kalıplarla mümkündür. Her anlam, bir kalıba sıkıştırılmış ham düşünceler barındırır. Bu düşünceler başkasının aklının bu sürece dâhil olmasıyla genişler, büyür ve yaşayan bir hâl alır. Anlam, başkasının aklıyla genişler; genişledikçe kullanım biçimi artar ve derinleşir ve sonra tüm insanlığa mal olur. Kapı, bu bakımdan anlam genişlemesine uğrayarak tüm zihinlerde yer edinmiş bir unsurdur.

Kapı salt bir nesne değil, kendinden önce bir “aşama” olan eşiği de içinde barındıran bir anlam derinliğidir. Kapıya varmak için öncelikle eşiğe uğranır. Burası bir soluklanma yeridir. Oradaki duruş hâli, içeridekinin dışarıya, dışardakinin içeriye hazırlanmasıdır.

Evrensel bir unsur olan kapının zihinlerdeki yansıma biçimlerini, kapı biçimlerine bakarak görmek mümkündür. Biçimin anlamla olan bağlantısı, bağlantının biçimle olan ünsiyetini de gözler önüne sermektedir.

İki.

Kapı, dışın içle olan iletişimini keser, anlam akışını öteler ve her iki yer arasında bir set gibi, bir kalebend gibi durur. Hem önleyici, hem çözümleyici bir mevkidedir. Kapının varlığı, kişisel alanın özgürlüğünü, mahremiyet alanını güvenliğini sağlar.

Üç.

Kapı salt bir nesne değil, kendinden önce bir “aşama” olan eşiği de içinde barındıran bir anlam derinliğidir. Kapıya varmak için öncelikle eşiğe uğranır. Burası bir soluklanma yeridir. Oradaki duruş hâli, içeridekinin dışarıya, dışardakinin içeriye hazırlanmasıdır. Bir tür tampon bölge olan kapının eşiği, insana dış ile için irtibatlandırılması konusunda yardımcı olur. Dış dünya, insanın sosyalleştiği, toplumsal ve normatif ağlarla örülü dünyadır. Bu ağlarla örülü dış dünyaya insanın eklemlenme süreci evinin kapı eşiği ile başlar. Burada durup mücadele sahasına girmeye kendini hazırlar insan. Bütün savunma refklekslerini aktif hâle getirir, “her an her şey olmaya” hazır hissettiği o anda adımlarını o eşikten dışarıya atar. İçten dışa olan eşik ile dıştan içe olan eşik aynı gibi görünse de kesbettiği anlamlarla birbirinden farklıdır. Dıştan içe olan eşikte, yukarıdaki bahse konu olanların aslında bir nevi tersi şeklinde hareket edilir. Bu eşik, içe hazırlıktır. Dünyanın tozuna, kirine karşı bu eşik içe doğru bir geçiş, dışta olanı dışta bırakmak artık içe yönelmek maksadıyla yapılır.

Dört.

Kapı, insanın bu dünyadaki konumunun bir tür yansımasıdır. Her kapalı kapı, dış dünyada verilmiş, kazanılmış ya da kaybedilmiş bir savaşın ardından dönülen bir yuvayı, bir tas sıcak çorbayı, belki loş bir ışığı, rahatlığı, huzuru muhafaza eder. Bu bakımdan kapı tüm zırhların eşiğinde bırakıldığı bir yerdir. Buradan insan en savunmasız, en saf ve en duru hâliyle girebilir. Bu girişini yapabilmek için de hafifçe yalpalanması, üzerindeki yükü kapı önüne bırakması evladır. Çünkü evin bir dış kapısı bir de iç kapısı vardır. Kapılar ardından kapılar vardır ve bu kapılar birbirini setreyler. Gelişin ve gidişin o sayısız devridaiminde insana hayatın gelip geçiciliğini anlatır.

“Evlerinize kapılardan girin.” (Bakara-189) âyeti uyarısınca her şeyin usulünce yapılması elzemdir.
“Evlerinize kapılardan girin.” (Bakara-189) âyeti uyarısınca her şeyin usulünce yapılması elzemdir.

Beş.

Bachelard’ın Mekânın Poetikası’nda belirttiği üzere, ev bir imgelemdir, evleri, odaları zihnimizde bir yere konumlandırarak aslında içimizde oturmayı öğrendiğimizi söyler. İçimizde oturmayı öğrendiğimizde, ruhun ve bedenin bütünlüğü sağlanmış olur. Hızın, yoğunluğun ve gürültünün arasında kalabalıklaşan insan, kapıyla dışa kapanmış evinde kendi benliğiyle baş başa olur. Bu ikâmet etme durumu, bir alışma evresi, bir normalleşme, bir benimseme ile tamamlanır. Bu bakımdan ev, bahsettiğimiz üzere huzurun ve dinginliğin, sakinliğin ve rahatlığın imgelemidir. Evin olabilmesi için de bir kapının yani bir sınırının olması gerekir.

  • Kültürümüzde kapı, ev ile aynı anlamda kullanılmış, “kapısına geleni Tanrı misafiri olarak görmek” kültü, Hızır kültü ile bütünleşmiştir. Bu kült, “kapıya her geleni Hızır bilmek ve geri çevirmemek” gibi bir değer olarak nesiller boyu toplumumuzda aktarılagelmiştir.

Altı.

“Evlerinize kapılardan girin.” (Bakara-189) âyeti uyarısınca her şeyin usulünce yapılması elzemdir. Kapı bir usuldür. Bir yoldur, tariktir. Yolcuya yol gerektiği gibi, her varışa da bir kapı gereklidir. Gösterişin yükselişinin yaşandığı bu dönemde, yapaylık ve sanallık da yükselişe geçmiştir. Ancak günümüzde dahi dışarıya bir başka maskeyle çıksa da kişi, içe döndüğünde yani eve yöneldiğinde, tüm maskesini, yapaylığını kapı eşikte bırakır. İşte bu nedenle her anın ve her alanın yapay ağlarla kuşatıldığı günümüzde bile kapı, hâlâ kendine dönmenin, kendin olmanın yeri olan içe yani eve açılır.

Yedi.

Kapı, açmak ve kapatmak eylemleriyle sınırları belirlenen iç ve dış ayrımının kurulduğu yerdir. Özgürlük ve tutsaklık bağlamında da kapı, özgürlüğe de tutsaklığa da bir adımdır. İlk akla gelenin aksine, artık günümüzde kapının dışı, yani dışarısı artık özgürlüğün değil, tam tersine tutsaklığın yeridir, kamusal alandır. İçerisi ise özel ve özgürlük alanıdır, mahremiyetin kurulduğu ve korunduğu yerdir.

Eski ve geleneksel dünyada kapı, içten ve dıştan, hem kederi hem özlemi, hem acıyı hem de mutluluğu ihtiva eden bir anlamlar silsilesine açılırdı. Günümüzün risk toplumunda ise, kapı dışarıdaki risk unsurlarına kapanan sağlam, çelikten ve betondan bir nesneye dönüştü.