Kurtbakışı

Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriyye’sinde Otranto ve civarını gösteren harita.
Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriyye’sinde Otranto ve civarını gösteren harita.

Türkler -tercihlerinden bağımsız bir şekilde- hâlâ ve mecburen sahnede. 1480’de donup kalmayan ve bugüne taşınan “Otranto”, tarihsel önemini hiç yitirmeyen, hatıraları hep canlı ve güçlü bir imge olarak Batı’nın zihin dünyasındaki yerini korumaya devam ediyor.

“Kün tuğ bolgıl, kök kurıkan”

-Güneş tuğ olsun, gök çadır

- (Oğuz Kağan’ın Duası’ndan)

*İsmet Özel’den Türk bayrağının icadı üzerine; “Türk bayrağı, burada icat edilmiş bir şeydir. Antik çağda da vardır ay-yıldız. Ama burada doğuşu şöyle: Hilal, Artemis’in simgesi. Artemis de İstanbul’un hamisi. Artemis’e Latinlerin verdiği isim Diana. İstanbullular, Artemis bu şehrin tanrıçası diye, hilal taşıyorlar, evlerine asıyorlar.

Fetih başladığı zaman, bakıyorlar ki her yerde ay-yıldız.Türklüğün bir şekilde dünyada baskın, belirleyici oluşunun delillerinden biri bu. Hiç de İslami olmayan bir sembol, Türklerin elinde, İslam’ın sembolüne dönüşüyor ve dünyaya yayılıyor!

Constantine burayı Hıristiyanlığın başkenti yaptığı zaman, beş köşeli yıldızı getiriyor bu şehre. Beş köşeli yıldız da Hz. Meryem’in simgesi. Fakat İstanbul halkı hilalden de vazgeçmiyor, böylece bu ikisi beraber yaşıyorlar. Fetih başladığı zaman, bakıyorlar ki her yerde ay-yıldız. İyi, diyorlar, bu uğur getiriyor bize. Ve minarelerin ve kubbelerin üzerine hilal konmaya başlıyor. Ondan sonra İstanbul’dan Kuala Lumpur’a kadar hilal görülüyor! Türklüğün bir şekilde dünyada baskın, belirleyici oluşunun delillerinden biri bu. Hiç de İslami olmayan bir sembol, Türklerin elinde, İslam’ın sembolüne dönüşüyor ve dünyaya yayılıyor!”

*Ukraynalı kâhin Mosij Wernyhora’nın o meşhur kehanetini hatırlayalım; “Türkler atlarını Vistüla’da (Wisła) sulamadıkça Polonya bağımsızlığına kavuşamaz.” Lehistan (Polonya) topraklarının 1795 yılında Rusya, Avusturya ve Prusya tarafından paylaşılmasıyla, Lehler tarih sahnesinin dışına itilmişti. Bu kehanetten tam 123 yıl sonra Galiçya Cephesi’ne gelen Türkler, atlarını Vistül’de suladılar. Ruslara karşı, tarih kitaplarına sığmayacak bir cesaretle savaşarak dağların kalbine doğru yürüdüler. Ve Polonya bağımsızlığına kavuştu. Galiçya dağlarında amansızca savaşan Türk’ün ve yağız atını Vistül’de sulayan Cevat Paşa’nın hatırı için son söz; Türk, beklenir ve bu bir kehanet değil!

*Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması 100 parça Kadırga ile 28 Temmuz 1480’de İtalya’nın Otranto limanına girdi. 11 Ağustos 1480 tarihinde çizmenin topuğundaki şehir bütünüyle zapt edildi. İtalya’ya girilmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in en büyük hayali olan “Roma’nın Fethi” için ilk büyük adım atılmıştır artık. Büyük hikâyemiz, Fatih’in terk-i dünya eylemesi ve bu sebeple payitahta geri çağrılan Gedik Ahmet Paşa’nın katledilmesiyle yarım kalacaktır. Burası birinci perde. Ama Türkler -tercihlerinden bağımsız bir şekilde- hâlâ ve mecburen sahnede. 1480’de donup kalmayan ve bugüne taşınan “Otranto” tarihsel önemini hiç yitirmeyen, hatıraları hep canlı ve güçlü bir imge olarak Batı’nın zihin dünyasındaki yerini korumaya devam ediyor.

  • Otranto’nın fethiyle birlikte Kutsal Roma topraklarına ayak basan Türkler için üretilen mitler, barbarlarını bekleyen “kutsal-masum”- ların direnişini güçlendirmek için fazlasıyla efsaneleştirilmiş ve destanlaştırılmıştı.

Otranto özelindeki Türk’le bezenmiş bu fantastik şiddet imgesi, katedrallere sığınan Otranto halkının testerelerle doğranmasıyla başlayıp, dinlerini değiştirmek istemeyen binlerce masum insanın kılıçtan geçirilmesine değin uzanıyordu. Dinlemelere doyulmayacak bir barbarlık senfonisi. Türklere karşı gerçekleştirilen direnişin önderi olarak anılan terzi Antonio Primaldo’nun, başı kesilmesine rağmen yere düşmeyerek ayakta kalmayı başardığı ve onun bu soylu ölümü karşısında bazı Türk askerlerinin saf değiştirdiği de kayıtlara geçen diğer fantazyalar arasında.

Otranto’nın fethini ve bahsi geçen şiddet imgesini görebileceğimiz Batı'da yapılmış bir tablo.
Otranto’nın fethini ve bahsi geçen şiddet imgesini görebileceğimiz Batı'da yapılmış bir tablo.

Neredeyse kasaba sayılabilecek bir toprak parçasının kaybı için gereğinden fazla abartılı ve çarpıcı bir anlam yüklemesi gibi görünüyor, ama değil. Otranto imgesinin gücünü sınamak isterseniz eğer, Otranto kahramanları olarak anılan 800 Hıristiyan’ın aziz ilan edildiği 2013 yılında yapılan o kutsal-kahraman nümayişine de gidebiliriz.

Papa I.Francesco, Vatikan’daki Aziz Petrus meydanında düzenlenen “azizlik” töreninde devasa bir kalabalığa şöyle seslenmişti; Biz, bugün Otranto şehitlerine hürmet ederken, dünyanın pek çok yerinde bugünlerde hâlen şiddete maruz kalan pek çok Hıristiyan’a Tanrı’nın, cesaret, sadakat ve kötülüklere iyilikle cevap vermesini diliyoruz.

Terzi Antonio başsız bedeniyle barbarları beklerken mesela, Otranto’yu sandıkta değil, zihninde tutanlar bize ne söylüyor olabilirler?

  • A-) Hepimiz Türkiyeliyiz. B-) Fatih büyük adamdı. C-) Hristiyanlar ezilmesin, şeker de yiyebilsinler. D-) Aslında Türk iyi biri. E-) Otranto’ya değil, Venedik’e bekleriz.