Liberalizm: Nedir, kimdir, nasıldır?

Liberalizm
Liberalizm

Bugün bir din. Sahte bir din. İnananları var. İnsanın mutluluğu için öngörülen bir araçken, şimdilerde insanın mutluluğu için -tartışmasız- bir amaç olarak görülüyor.

Nedir: Liberalizm

Bir terim. Özünde iktisadi bir terim. Bir ideoloji bugün. Modern ideolojilerin tamamı gibi 19. yüzyılda doğmuş bir sahtekârlık. 19. Yüzyılda doğmuş dediğime bakmayın, kavram çok daha eskilere gidiyor tabi.

Mutlak dogmasızlığı, mutlak dogma olarak ezberlemiş bir gevşeklik aslında. Gevşek, güzel kelime. Gevşek bir adam düşünün, önce solcu olarak başlıyor hayatına. Sonra zaman geçtikçe sağcı oluyor. Liberalizm dediğimiz şeyin hikâyesi bu.

Bugün bir din. Sahte bir din. İnananları var. İnsanın mutluluğu için öngörülen bir araçken, şimdilerde insanın mutluluğu için -tartışmasız- bir amaç olarak görülüyor. İçinde yaşadığımız çağın temel düzeni, malumu olduğu üzere kapitalizme dayanıyor ya, ha işte liberalizm de son şekliyle kapitalizmin temel dayanağı. Kapitalizmin kendini haklı çıkarma “ama”sı…

Siyasi ve iktisadi olarak ikiye ayrılıyor bugün. Numarası siyasette. ‘Liberalizm eşittir özgürlük’ denklemi bugün bir slogan olarak bayraktır, sallayıp duruyorlar.

Numaraları vardır sakın ıskalamayın. Aydınlanmanın çocuğu sonuçta. Siyasi ve iktisadi olarak ikiye ayrılıyor bugün. Numarası siyasette. ‘Liberalizm eşittir özgürlük’ denklemi bugün bir slogan olarak bayraktır, sallayıp duruyorlar. İktisadi ilişkilerine derinlemesine girdiğin zaman, abboovv bütün numara dökülüyor. Soru şu: neoliberalizm ne la? Kapitalizmle birlikte asla ölmeyecek olan iki ölümlüden biri. Niye çünkü cıva gibidir. Elinle tutamazsın ki kırasın. “Daha iyisini bulamadık” diyen modern insanın, kendi içinde tutarlı sandığı bir illüzyon aynası. Çamura tutuyorsunuz bahçe gösteriyor. Paçandaki çamuru gösteriyorsun, ‘o da senin suçun hafız’ diyor.

Kimdir: Jeremy Bentham

John Locke. Şimdi bu hikâyeyi dillendiren herkes ‘kurucu babası’ kabul ettiği için biz de bu çok aydınlanmış İngiliz ışığını konumuz yapmamız gerekirdi ama ben onu değil başka bir ‘plastik ölümsüz’ü konumuz yapacağım: Jeremy Bentham. John Locke’a nasılsa yumruk atmak için başka vesileler doğar. Neden mi? Çünkü adam bugünkü dünyanın sebeplerinden biri. Daha ne olsun? Mutsuz musun? John Locke yüzünden. Sevdiğin mi terk etti? John Locke yüzünden.

Jeremy Bentham'ın mumyası
Jeremy Bentham'ın mumyası

Hapishaneler konusunda, neyse ki hayata geçirilememiş, sapkın fikirleri olan bir amcaydı Jeremy. Bu 19. Yüzyılın pis bir tarafı var, bütün melanetler oradan. Bu amca da öyle. Ve tabi ki İngiltere. Bazen o soruyu siz de soruyorsunuz biliyorum, bu lanet İngiltere milyonlarca insanı sömürgeleştirdi ve öldürdü hiç mi vicdana ilişkin bir şey hissetmediler diye. Cevap Aydınlanma’da ve bu yüzyılda. Bu adamda. Tanrıya inanmıyordu çünkü tanrıya inanma bilgisi işine yaramıyordu. Bu kadar net adamdı Jeremy. Fakat tanrı düşüncesinden yola çıkıp da ‘dik-izleme’yi akıl edip Batılı bir kafanın insan için neler yapabileceğini ortaya koydu.

  • Sonuç: Korkunç. Uzar bu. Uzamasın. Faydacılık dediğimiz şeyin alıp yürüteni. İktisat ilmini tedris edenlerin çokça temas ettiği bir marjinal hedonist puşt. Poe reisin dediği gibi, küçük bir büyük dolandırıcı kendisi.

‘Plastik ölümsüz’ demiştim ya. Onu açmam lazım biraz. Bu Jeremy danası, ölmeden biraz önce vasiyet ediyor. Beni mumyalayın da bir camekâna koyun, okulda talebeler görsün diye.

Dediğini yapıyorlar, bir sandalyeye oturtuyorlar ve öldüğü 1832 yılından beri her yıl kurucusu olduğu okulun senato toplantılarına onu da dâhil ediyorlar. Ancak mumyalasalar da kafası bir müddet sonra düşüyor Jeremy’nin. Kafasını ayaklarının arasına koyuyorlar onlar da. Yakıştığı yere yani. İki yüz yıldır sürüyor aynı gerzeklik. Allah akıl versin.

Nasıldır?

İtliktir, puştluktur, kaypaklıktır.