Nereye gidiyorsun, başa dön!

Sana kimse çağrıda bulunmadı. Sen zihninde yer edinen, dört bir yanını işgal eden niyetlerinle ilk adımını attın.
Sana kimse çağrıda bulunmadı. Sen zihninde yer edinen, dört bir yanını işgal eden niyetlerinle ilk adımını attın.

Atılan ilk adımla son adım aynı değilse yol tamamlanamaz, fakat yine de bir tesellidir o. Onun tesellisi, sırtımızı sıvazlaması, “olur böyle şeyler” demesi ise başa dönebilirsek gerçekleşebilir. Ancak başladığı yere dönen kişi ne kadar yol kat ettiğini anlayabilir.

I - İlk Adım

Çok uzun zamandır yoldasın ve ilk adımını hatırlamıyorsun. Günlerden bir gün, sana çok gizli bir mektubun geldiğini ve bu mektup sonucu bir şeyleri “kurtarmak” için yola koyulduğunu düşünüyorsun. Bunun ne olduğunu unuttuğun için kızıyorsun kendine, kurtaracağı şeyi unutmuş bir komutanın savaş meydanında atını oradan oraya sürmesine benzetiyorsun hâlini.

Çok uzun zamandır yoldasın ve ilk adımını hatırlamıyorsun. Günlerden bir gün, sana çok gizli bir mektubun geldiğini ve bu mektup sonucu bir şeyleri “kurtarmak” için yola koyulduğunu düşünüyorsun.


Oysa, ortada ne bir mektup vardı ne de bir ulak. Sana kimse çağrıda bulunmamıştı. Böyle bir çağrı olsa bile, sana mektubu getirecek olan ulak, çoktan diğerlerine uyar ve sana emanetini getirmek yerine “yolda olmak” adlı sondan mahrum bir güruhun peşine takılıp neye, nasıl ve neden başladığını unutmaya başlardı. Sana kimse çağrıda bulunmadı. Sen zihninde yer edinen, dört bir yanını işgal eden niyetlerinle ilk adımını attın. Yolu kendi başına öğrenmek yerine yolu bildiğini söyleyenlerin arasına katıldın. Bir seyi bezginligin içinde incelemek yerine bunu tercih ettin işte. Ve bu tercihte bulunduğun an, ilk adımını düşürdün. Yolun bir kısmını yürüdükten sonra aklına geldi ilk adım, heybende o yoktu artık. Neredeydi?

II - “Bir Daha Çekilemeyen Her Sahnenin İlk Hâli”

Şimdi hiçbir zaman sonunu getiremeyeceğin bir yolun ortasında o mektubun sana geldiğine ikna etmeye çalışıyorsun kendini. Bunu kendine söyleyemiyorsun ama; o mektup sana hiç gelmedi. Kaybettiğin ilk adımdan başkasını sorumlu tutmak için “bir çağrı” kurdu zihnin. Yolda olmak sana ilk adımını unutturdu. Yol, seni sadece yola çıktıklarına benzetti.

III - Kesintiye Uğramayan Her Duygu Alışkanlıktır

Ne kadar gidersen git, sonun olmadığına inancın artıyor. Çünkü gittiğin yol, ilk adımını tanımıyor.
Ne kadar gidersen git, sonun olmadığına inancın artıyor. Çünkü gittiğin yol, ilk adımını tanımıyor.

Ne kadar gidersen git, sonun olmadığına inancın artıyor. Çünkü gittiğin yol, ilk adımını tanımıyor, onunla hiç karşılaşmadı bastığın toprak. Daha doğrusu sen ilk adımını düşürdün. Bu yüzden ne kadar yol aldığının da farkında değilsin. Kırılmış bir kılıcı savurup duruyorsun. Zihnini yola çıktıklarının son isteği işgal etmiş durumda. Kesintiye uğramayan bir son isteği bu. Kesintiye uğramayan her şeyin alışkanlığa dönüştüğünü ve bunun gerçekleşmeyeceğini bilmen gerekiyor. Sonuca ulaşmak ve başarıyı düşünmekten başka bir şey yapmayanların adımlarını takip ediyorsun sadece. Kesintiye uğramıyor bu duygu onlarda, oysa başarıya ulaşmak için arada başarısız olmayı da düşünmek gerekir. Onlar düşünmüyorlar.

IV - Kırılmış Bir Kılıçla Ne Yapabilirim?

Elinde kırılmış bir kılıçtan başka bir şey yok artık. O kılıcı tamir edecek son usta da çoktan ahirete intikal etti. Kılıcı atamıyorsun, o senin geri dönene kadar ki tek başarın. Bir kılıcı kırma başarısı gösterdin yol boyunca, sana “kendinden” bir şey söyleyen tek şey o. Bir kılıç.

V - Başka Teselli Bulamıyorum

  • Atılan ilk adımla son adım aynı değilse yol tamamlanamaz, fakat yine de bir tesellidir o. Onun tesellisi, sırtımızı sıvazlaması, “olur böyle şeyler” demesi ise başa dönebilirsek gerçekleşebilir.

Ancak başladığı yere dönen kişi ne kadar yol kat ettiğini anlayabilir. Başa dönme fikrinin hayatımızda bulunması, aklımızın bir ucundan geçmesi bile gidilen yolu bir matematik işlemi olmaktan kurtarıyor. Başa dönme fikri yolun hatası, aynı zamanda onu tanımlayan şey. Burada bir çelişki var, bizi dinç tutan da bu. Seni onca belirsizliğe rağmen ayakta tutan şey de bu.

Beyzanur Turcihan’ın “yürüyorum yürümekten baska teselli bulamıyorum olana” dizelerini böyle okuyabiliriz.

VI - Geri Dönmeyi Bekliyorum

Bir adamın bir meydanda şöyle bağırdığını görmek: “Hiçbir sey geri dönmeden ileri gidemez.”