Rusya Müslümanlarının babası: İsmail Gaspıralı

İsmail Gaspıralı Müslümanların asimilasyonunun önünde devasa bir set olmayı o başarmıştı.
İsmail Gaspıralı Müslümanların asimilasyonunun önünde devasa bir set olmayı o başarmıştı.

1851 yılında Kırım’a bağlı Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu. Babası Gaspıra köyünde doğan Alioğlu Mustafa, annesi de meşhur Mirza ailesinden Fatma Sultan’dı. İlk eğitimini Bahçesaray’da bir Müslüman okulunda aldıktan sonra Moskova’da Harp Okulu’na gitti.

Fikir adamı, gazeteci, yayıncı, siyasetçi, eğitimci ve hoca nitelikleriyle Rusya Türklerinin hayatını derinden etkilemiş bir kahraman o. Rusya Müslümanları için merkezi İstanbul’a koyan, karşılaştığı büyük sorunlara büyük ve net çözümler üreten çok yönlü bir entelektüel. Tarihin akışına tek başına müdahale edebilen ve asimile olmakla yüzleşen milyonlara kendi benliklerini yeniden hatırlatan fikir adamı…

1851 yılında Kırım’a bağlı Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu.
1851 yılında Kırım’a bağlı Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu.

1851’de Bahçesaray’da doğdu. Bahçesaray nerede sevgili okur? Tek ve doğru cevabı “burada” olan bir soru bu. Ama şimdi doğru değil artık. Tek ve doğru cevabı zamanla kırıldı çünkü. Dün doğruydu. Bugün değil. Yarın yeniden doğru olmalı.

İşte o, “Bahçesaray nerede?” sorusunun tek ve doğru cevabı “burada” olsun diye yaşamış bir adamdı. O yaşadığı için yarın cevap yine doğru olacak. Bahçesaray nerede? Bahçesaray “burada” olmak zorunda! En azından yarın.

1851 yılında Kırım, Bahçesaray’da doğdu. 1851’de Kırım nerededir sevgili okur? 1851 yılında Osmanlı sınırları nereden başlar ve nerede biter? Bahçesaray’la Hansaray neden kardeştir? 1774’te nefes almak için geri çekilip hikâyeyi yarım bıraktığını asla unutmayacağını kendisine yemin içerek söz veren adamların ülkesinde mi? Yoksa yeminini unutan yurttaşların defterinde mi? Bahçesaray nerededir? Slav çizmesi altında mı? Yoksa Ukrayna içlerinde mi?

1851 yılında Kırım’a bağlı Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu. Babası Gaspıra köyünde doğan Alioğlu Mustafa, annesi de meşhur Mirza ailesinden Fatma Sultan’dı. İlk eğitimini Bahçesaray’da bir Müslüman okulunda aldıktan sonra Moskova’da Harp Okulu’na gitti. Bu sıralarda Rus entelektüellerini yakından takip edip okuma imkânı bulsa da Rusya İmparatorluğu’nun asimilasyon amaçlı propagandaları onda tam tersi bir etki meydana getirdi. Hikâyesini hatırladı.

Tarihin akışına tek başına müdahale edebilen ve asimile olmakla yüzleşen milyonlara kendi benliklerini yeniden hatırlatan fikir adamı…

Genç yaşta dünyanın nasıl döndüğünü ve aslında nasıl dönmesi gerektiğini anlamıştı. Okuldaki en yakın arkadaşı Mustafa Mirza ile Girit isyanında asi Rumlara karşı mücadele eden Osmanlı askerlerine katılmak üzere gizlice Türkiye’ye geçmeye çalıştı.

Don nehrinde günlerce kayıkta kürek çekti. Ama yakalandı. Rusya’daki harp okulundan atıldı. Eğitim hayatı bitince 1868’de Bahçesaray’a geri dönüp Rusça öğretmenliği yapmaya başladı. Bu sırada Rusların baştan sona ne düşündüğünü bütünüyle anlayacak şekilde Rus metinleriyle meşgul oldu.

Siyasete atıldı ve 1878’de Bahçesaray belediye başkanı seçildi.
Siyasete atıldı ve 1878’de Bahçesaray belediye başkanı seçildi.

1872 yılı Kırım’dan ilk ayrılık yılı oldu. Önce dünyanın başkentine, İstanbul’a geldi. Buradan Viyana, Münih ve Stuttgart’a, oradan da Paris’e gitti. İki yıl kaldığı Paris’te bir süre Turgenyev’le birlikte çalıştı. Rusya’yı biliyordu ve Batı medeniyetini de bizzat içlerinde kalarak öğrenmiş oldu. Moskova Harp Okulu’ndayken gönlüne yazdığı Osmanlı ordusunda subaylık fikrini hayata geçirmek için tekrar Paris’ten İstanbul’a geldi. Bir yıl boyunca başvuru sonucunu beklediği İstanbul’dan 1875’te ayrılarak yeniden Kırım’a döndü.

Siyasete atıldı ve 1878’de Bahçesaray belediye başkanı seçildi. Rus hâkimiyeti altında yaşayan ve günden güne asimile olan Müslüman halklarla ilgili bir şey yapmak gerektiği düşüncesi, onu yazmaya götürdü.

  • Türkçe bir gazete çıkarmak için yaptığı ısrarlı başvurulara nihayetinde “Rusçası ile birlikte olmak kaydıyla” izin çıktı ve eşinin bileziklerini satarak Tercüman adında bir gazete çıkardı. Rusya Müslümanlarının çıkarmayı başardığı üçüncü Türkçe gazeteydi bu. Ardından bir de matbaa kurdu. Bu, Müslümanların Kırım’daki ilk matbaasıydı.

Tercüman, çok değil yirmi yıl sonra Türk dünyasının en etkili gazetesi olmayı başaracaktı. İsmail Gaspıralı, Türk lehçelerinin, yabancı diller yerine birbirlerinden kelimeler alarak zenginleşmesini ve İstanbul Türkçesinin esas alınarak ortak bir yazı diline kavuşturulmasını savundu. Onun, artık herkesin çok iyi bildiği, “Dilde, fikirde, işte birlik” sözü, o günden bugüne bütün Türk-İslam dünyasının temel ilkesi olmak zorunda…

O, 63 yıllık hayatının her bir gününü okumakla, anlatmakla ve çalışmakla geçirmiş biri.
O, 63 yıllık hayatının her bir gününü okumakla, anlatmakla ve çalışmakla geçirmiş biri.

İsmail Gaspıralı, elbette burada, bu kadar kısa bir alanda ve zamanda anlatılabilecek biri değil. O, 63 yıllık hayatının her bir gününü okumakla, anlatmakla ve çalışmakla geçirmiş biri. Yılmadan, usanmadan Türk dünyasının her yerini gezerek konferanslar verdi.

Yetiştirdiği gençler dünyanın her yerinde gazeteler ve kitaplar çıkardı. Rusya Müslümanlarının yok olmasının önündeki en büyük engel o büyük kahramandı. Eğitimde bir reform fikri geliştirmişti Gaspıralı. 1884’te bu fikrin ilk örneğini kendi imkânlarıyla bir okul açarak ortaya koydu.

Bu büyük örnek, Rusya İmparatorluğu içindeki Müslüman okulların tamamı için bir devrim niteliği taşıyordu.

“Usul-i cedit” denilen bu yeni eğitim modeliyle yetişen gençler, Gaspıralı’nın bu teklifinin başarısını da ortaya koyuyordu. Rusya İmparatorluğu içindeki büyük Türk nüfusunu uyandırmayı ve Müslümanların asimilasyonunun önünde devasa bir set olmayı o başarmıştı.