Seni seviyorum ama bakanlık izin vermiyor

Uyumsuzmuşuz biz, dedi. Bir anda dedi Zehra. İstatistikler, veriler bunu gösteriyor, dedi.
Uyumsuzmuşuz biz, dedi. Bir anda dedi Zehra. İstatistikler, veriler bunu gösteriyor, dedi.

Yıllar sonra uykumu almış gibi uyandım. Uyandım ve bir kadına Zehra nerede dedim, gitti dedi. Elime bir belge tutuşturdular bilader. Uyumluluk Bakanlığı Kararınca Zehra Aksoy ile Attilâ Turan’ın ilişkileri yasaklandı diye… Zehra gitti dediler bilader, buna makineler karar verdi.

Öyle değil lan. Gerçekten öyle değil, nah şuraya yazıyorum ki öyle değil. Biliyorum onun da beni sevdiğini. Ama bakanlık izin vermiyor. Bilmem ne toplantısının sonucu olarak, bütün dünyada Uyumluluk Bakanlığı açmışlar. Sistem, telefon ve sosyal medya konuşmalarınızdan sizin birbirinize karşı bir şeyler hissettiğinizi görüyormuş. Bu konuşmaları ve daha önceki sosyal medya kullanımlarını, attığın tweetleri, her ne boksa işte sisteme işliyorlarmış. Yanisi şu bilader: Bütün dünyaya uyumlular birbirini bulsun istiyor dallamalar. Her şey, herkes uyumlu olsun, bütün hayalleri aynı olsun istiyorlar. Beyazın kızı beyaza, karanın oğlu karaya varsın istiyorlar. Ve sonra hopppp… Alıp götürüyorlar seni bir binaya. Orada cihazları ağzına sokuyorlar, şakaklarına yapışkan bir şey sürüyorlar, krem gibi. Senin de başına gelecek bu. Bakma bana öyle. Şok oldum.

Zehra ile oturuyorduk, maaşımı da almıştım hani, dedim kızı kara çaya tamah ettirmeyeyim, güzel bir yemek yiyelim. Götürdüm bunu, Karaköy’de bir lokantaya. Dedim yiyelim ya ne yapalım. Maaşın yarısını bırakacaktım oraya. Sonra bizim Zehra, Check-in mi ne meletse onu yapmış. Bizim dosyalar da devletçe hazırlanıp tamamlanmış ki, alıp götürdüler bizi kontrole. İzin kağıtları vardı Bakanlık onaylı. Beni biliyon, devlete karşı boynum kıldan ince. Zehra bir korktu ama daha önce kuzenini de aynı meseleden almışlar. Bir iki dakika tedirgin oldu, sonra geçti. Bilader napalım, arabada uzun uzun gittik, gözlerimizi falan kapattılar. Bir de müzik açtılar ki sorma. Vahdet Vural’dan Sandalcı. Ulan bunlar en sevdiğim şarkının bu olduğunu nereden biliyorlar diye düşündüm, düşündüm ama bunlar her haltı biliyorlar zaten, dedim sonra.

  • Zehra’ya bile söylememiştim bu en çok sevdiğim şarkının bu olduğunu. Zehra’ya göre en sevdiğim şarkı Sting’in Desert Rose’uydu çünkü. Twitter’ında gördüydüm, bir menem anlamadım ama dedim bu benim de en sevdiğim şarkıdır.

Vahdet Baba söyledikçe bizim kızın yüzü asıldı sanki, gözlerimiz bağlıydı ama ben yine de görüyordum. Az gittik, uz gittik, bir yere geldik, açtılar gözlerimizi, devlet nezaketiyle özür dilediler sonra. Mekânın gizliliği falan dediler. Avrupa bilmem ne konseyi kararınca dediler. Sonra kapıya doğru götürdüler bizi, birer su verdiler. Bizim Kürşat’ın 40 kişiyle canlarına okuduğu yerden, Çinli bir karı geldi. Elinde notlarla, uzun uzun yazılmış notlar, şöyle bir göz attım yukarıdan: “Kişilik Uyumu İstatistiği” yazıyordu. Dedim hayda bunlar bize bilenmiş, Zehra’ya korkma dedim, sen beni seviyorsun ben seni. Sadri Alışık gibi söyledim bunu. Korkma dedim iki kişiyiz ve birbirimizi seviyoruz. Korkmadı Zehra.

Her şey, herkes uyumlu olsun, bütün hayalleri aynı olsun istiyorlar.
Her şey, herkes uyumlu olsun, bütün hayalleri aynı olsun istiyorlar.


Çinli, benden iyi Türkçe konuşuyordu namussuzum. Bir danışman geldi Çinlinin ardından. Meseleyi açıkladı. Muhalif basında yer aldığı üzere bu bir ayırma meselesi değilmiş, onu deyiverdi. Yani dedi, şimdi siz evleneceksiniz ileride, biz siz mutlu olun diye birbirinizin bilmediğiniz yanlarını size göstereceğiz. Ulan dedim içimden, ben Zehra’yı adım gibi biliyorum. Bana siz mi öğreteceksiniz. Bir sürü dalavere işte. Anlattı, anlattı. Kendimi zor tuttum. Zehra’ya baktım sakindi. E tabii oğlum dedim, kız okumuş, yüksek lisans yapmış, doktora falan yapıyor şimdi.

Sen üniversiteye gidip dava meselesine ikinci sene kovulunca okuldan, uzak kaldın bu kâğıt-kalem işlerinden. Sakin ol dedim kendi kendime. Sonra iki izbandut ve bir sarışın kadın gelip beni götürdüler. Belli testlere tabi tutacaklarmış beni. Zehra’yı da başka bir grup aldı götürdü. Dedim seni seviyorum. İçimden dedim tabii. Allah affetsin sarışın kadına gözüm kaydı yürürken. Bu da buranın olaylarından biri dedim, ulan dedim şimdi Zehra’ya gösterecekler kadını süzdüğümü, nasıl korktum.

  • Affet beni Zehra dedim, pişmanım dedim, ben bir seni gördüm dedim. İçimden dedim tabii. Sonra makinelere bağladılar, birkaç test yaptılar, sorular sordular, şıkları işaretledim.

Gelecekten beklentiniz ne dediler, Zehra dedim. Aynı anda Zehra’ya bu soruyu sorduklarında “Attilâ” dediğini düşündüm. Kaç para kazanıyorsun dediler, bilmiyor musunuz dedim. Memnun musunuz dediler, çok şükür dedim. Dava dediler, yanılmışım dedim. Şakaklarıma krem, ellerime kablolar falan bağladılar, sarışın kadın önümdeki ekrandaki çizelgelere bakıp notlar aldı. Sonra daldı gitti notlara. Bir ara uyumuşum. Nasıl uyudum bilmiyorum. Yıllar sonra uykumu almış gibi uyandım. Uyandım ve bir kadına Zehra nerede dedim, gitti dedi. Elime bir belge tutuşturdular bilader.

Uyumluluk Bakanlığı Kararınca Zehra Aksoy ile Attilâ Turan’ın ilişkileri yasaklandı diye…


Zehra gitti dediler bilader, buna makineler karar verdi.

Bir şekilde ulaştım Zehra’ya. Bütün engelleri ve mahkeme kararlarını aştım. Günler sürdü bu. Nasıl bir önlemse bu başkasının numarasından Zehra’yı arasam bile, aramam engelleniyordu. Sanki o telefonu elime aldığımı biliyorlardı. Biri beni izliyordu. Zehra’nın Twitter profilini göremiyordum. İnternet kafeye gitsem de göremiyordum. Arkadaşlarımdan rica ettim, onlar da göremediler. Benim ricamı bile engelliyorlardı. Sonunda ulaştım Zehra’ya nasılını sorma. Ulaştım işte. Dedim Zehra ne oldu orada. Uyumsuzmuşuz biz, dedi. Bir anda dedi Zehra. İstatistikler, veriler bunu gösteriyor, dedi. Seninle bir geleceğim yok, dedi. Üç yılın ardından söyledi bunu. Bir gecede anlamıştı. Veriler vardı elinde. Zehra ve ben bilader. Uyumluluk Bakanlığı yüzünden ayrıldık.