The Night Of: Roman sineması mı?

Müslüman olarak ABD’de var olabilmenin mümkün, hukukunu koruyabilmeninse nâmümkün olduğunun en estetik anlatımı The Night Of…
Müslüman olarak ABD’de var olabilmenin mümkün, hukukunu koruyabilmeninse nâmümkün olduğunun en estetik anlatımı The Night Of…

Konu adalet. Ya da adaletsizlik… Yani en temel sorunumuz ve sorgulamamız. Temelineİslamofobi ve yabancı düşmanlığını alan hikâye, içeride ve dışarıda hayatta kalabilmeninzorluğuna işaret ediyor. Müslüman olarak ABD’de var olabilmenin mümkün, hukukunu koruyabilmeninsenâmümkün olduğunun en estetik anlatımı The Night Of…

Gece… The Night Of… Her şey o vakit oldu. Bitmeyen bir gece… Bir dizi estetik şölen… ‘Dizi’ ve ‘estetik’ aynı cümlede kullanılabilmesi –maalesef- ülkemizde tercih edilemeyecek derecede lüks oldu hep. Hala pek değişmiş bir şey yok. Hâlbuki gavur öyle mi yapıyor? Adamlar ateş ediyor. Sinemaları var medeniyetimiz gibi, medeniyetleri var sinemamız gibi! Off… Çok acı oldu. Fekat yalan mı!

Son senelerde ‘Batı’da dizi sektörü, sinemamızın düsturu olacak derecede efsanevi şekilde ilerliyor. Sanatımızın ve sinemamızın nasıl yapılabileceğine dair cevaplar, kütüğü Britanya veya YuEsEy olan yapımlarda neşvünema buluyor.

Bir romanın mekân tasvirini görsel olarak hayata geçirebilmenin enfes misali…
Bir romanın mekân tasvirini görsel olarak hayata geçirebilmenin enfes misali…

Bunların son örneklerinden biri The Night Of… Resmen ‘roman sineması’. Bir romanın mekân tasvirini görsel olarak hayata geçirebilmenin enfes misali… Schindler'in Listesi, Ejderha Dövmeli Kız, Amerikan Gansteri ve Kazanma Sanatı gibi başarılı ve ses getiren filmlerin senaristi olan Steven Zaillian, bu defa karşımıza yapımcı ve yönetmen olarak çıkıyor. The Night Of’un senaryosu ise BBC One’da yayınlanan Criminal Justice gerilim serisinden uyarlama. Zaillian, senaristliğin getirdiği itina ile öylesi bir betimleme sanatı ortaya koyuyor ki, harika estetiğin mükemmel senaryo ile uyumunun sonucunda sinemasal bir dizi izleyeduruyorsunuz.

Konu adalet. Ya da adaletsizlik… Yani en temel sorunumuz ve sorgulamamız. Temeline İslamofobi ve yabancı düşmanlığını alan hikâye, içeride ve dışarıda hayatta kalabilmenin zorluğuna işaret ediyor. Müslüman olarak ABD’de var olabilmenin mümkün, hukukunu koruyabilmeninse nâmümkün olduğunun en estetik anlatımı The Night Of…

Hepimizin gecesi, gündüzümüzdeki emniyet duygusunda saklı... Ailemiz, iş ortamımız, yolumuz, aracımız, AKBİL’imiz, bıçak sapımız, Marmarayımız, pantolon kemerimiz, saç spreyimiz, anahtarımız, ayakkabı bağımız, kaşığımız, cüzdanımız, komşumuz ve kendimiz… Güvencemiz ne varsa aynı zamanda güvensizliğimiz…

The Night Of, dizi tarihinin en özel yapımlarından biri.n
The Night Of, dizi tarihinin en özel yapımlarından biri.n

Böylesi bir hikâyenin nasıl ele alınacağı hususu, senaryodan başlayan bir süreç. Lakin sinematografik dil, sinemanın en somut göstergesi ve niteleyici unsuru. Bu bakımdan The Night Of, dizi tarihinin en özel yapımlarından biri. Sinema filmleriyle de kıyaslanacak ve birçoğunu kategori dışı bırakacak bir yapımdan bahsediyoruz. Elbette şerhimizi düşelim. The Night Of’ta az da olsa +18 sahne bulunuyor. Ah bir de olmasa, kusursuz bir diziden bahsediyor olacağız. Oyunculuğun senaryo ve sinematografiyle uyumu o kadar mühim ki. Zaillian, bu handikapı ustaca aşmış. Kıvamında ve tutarlı oyunculuk, The Night Of’un etkili olmasının en önemli unsurlarından.

Bugüne kadar beraber çalıştığı yönetmenlere bakınca (David Fincher, Ridlay Scott, Stephan Spielberg) Zaillian’ın da daha hareketli ve tempolu bir dil kullanmasını bekliyor insan. Oysa karşımıza tam manasıyla harmanlanmış ve hitamına ermiş bir dil buluyoruz.

  • Gerektiğinde hareketlenen kameranın genel dingin tarza uyum sağladığı geçişler, doğal sesin gücü ve oyunculuğun sakin yükselişi, dizimizi kıymetli kılan unsurlar arasında… Evet, öve öve bitiremeyeceğimiz bir dizimiz olmadığından gavurun yaptığıyla yetiniyoruz.

Elbette burada üretim alanlarının etkisi büyük. The Night Of gibi bir dizi için yola çıkacak yapımcının Türkiye’de yolda kalacağı ve kendisine imkan bulamayacağı aşikar. Zira henüz olgunlaşma aşamasında olan ve kendi istikametini çizmekte zorlanan sinemamızın, sinemadan geride kalsa da ‘merkez sinema’nın önünden gittiğini söyleyebileceğimiz dizilerimizin ‘izlenme’ gibi bir önceliği söz konusu. İşte sinemanın toplumsal bağlantısı ve bağımsızlığı da burada başlıyor. İlginçtir, The Night Of gibi diziler internet üzerinden ülkemizde çılgınca izleniyor. Fekat televizyonlarımızda bu tarz işleri görmemiz imkansız. O halde yeni mecralar mı kullanılmalı?

Derdimiz çok. Derûnî meselemizin çözümü öyle kolay değil. Esasında bu yazının maksadı tam olarak bu da değildi. Yine kendimi teşhis-tedavi sarmalında buldum. The Night Of’u farklı kılan, bir roman betimlemesi edasıyla ortaya koyduğu sinematografi. Öylesine özel ve güzel ki, sinemayla iştigal eden herkesin görmesi ve üzerine düşünmesi gerek. Romandan uyarlama filmler gördük de filmden uyarlama romanın mümkün olabileceğini düşünür oldum. Ve böylesi leziz bir dilin sinemamızda vücut bulabileceğini düşünüyorum da tadından yenmez yeminlen.

Bir ‘roman sineması’ veya ‘sinema romanı’ misali teşkil eden The Night Of’u –şerhiyle birlikte- izlemek ve sinematografisi üzerine fikretmek/zikretmek vazifemiz olmalı.