Üç ressam üç fatih üç fetih

Zonaro - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi
Zonaro - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi

Constant çalışmasında oryantalist bir etkiyle doğulu görünümünü daha ağır bastığı bir kompozisyon oluşturmaya çalışmıştır. Fatih Sultan Mehmed'in bindiği atın renk seçiminde beyaz yerine siyah rengin tercih edilmesi, kompozisyondaki figürlerin ve mekân seçiminin Osmanlı'dan uzak olması, sancaklarda ayetlerin yer almaması Constant'ın konu hakkında bilgisinin sınırlı olduğunu göstermektedir.

30 Mart 1432 senesinde Edirne'de Sultan II. Murad'ın dördüncü oğlu olarak dünyaya gelen Sultan II. Mehmed Osmanlı tarihi üzerine çalışanlar için her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur.

29 Mayıs 1453 yılında ele geçirdiği İstanbul ile bir çağ kapatıp yeni bir çağ açan II. Mehmed, söz konusu tarihten itibaren "Fatih" unvanını almış ve Fatih Sultan Mehmed ismiyle anılmaya başlanmıştır. Fatih unvanıyla İstanbul'a giren genç Sultan'ın şehre giriş betimlemesi Osmanlı'nın son dönem resim sanatında ilgi çekici bir konu olmuş. Öyle ki birbirini etkileyen ressamlar sayesinde farklı ama birbirine benzeyen "Sultan Fatih" tipini takip edebilmemiz mümkün. Bugün sizlere Fatih'in İstanbul'a girişini betimleyen üç farklı ressamın tablosundan bahsedeceğim. Fazla uzatmadan başlayalım. Konumuza dahil olan ilk sanatçı Fransız Ressam Benjamin Constant. Paris Güzel Sanatlar Okulu'nda Alexandre Cabanel'in öğrencisi olarak eğitim görmekteyken Fransa ve Prusya arasında savaşın patlak vermesi sonucu eğitimini yarım bırakarak önce İspanya'ya sonra Fas'a gitmiş.

Dönemin kılık kıyafetinden, mekânlardan ve askeri sistemin işleyişinden haberdar olmak gerekir. Fatih Sultan Mehmed bu kompozisyonda daha ağır başlı bir komutan olarak karşımıza çıkmaktadır.

1883 senesinde tekrardan okula dönen Constant Cabanel ile çalışmaya başlamış ve beş yıl gibi kısa bir süre sonra Academie Julian'e atanmıştır. Academie Julian'e de birçok Kanadalı ve Amerikalı ressamı etkilemesinin yanı sıra oryantalist konulu resimleriyle ünlenmiştir. Resmi kurumlarda portre ressamlığı da yapan Constant ayrıca Bizans tarihine ilişkin çeşitli resimler yapmıştır. Benjamin Constant eserini 1876 yılında yapmıştır. Bu resim birazdan ele alacağımız Hasan Rıza ile Fausto Zonaro'nun benzer resimlerine ilham kaynağı olmuştur. Constant, Fatih Sultan Mehmed'i İstanbul surlarından içeriye girerken göstermiş. Her ne kadar sur kapısı gibi dursa da aslında mekânın surlarla bir ilgisi bulunmamakta. Sağ duvarda bir mozaik betimlemesi göze çarpıyor ve giriş detaylarıyla bir sur kapısından ziyade kilise girişini andırmaktadır. Bazı ilgililer bu girişi Kırklareli Aya Nikola Kilisesi olduğunu söyler. Constant çalışmasında oryantalist bir etkiyle doğulu görünümünü daha ağır bastığı bir kompozisyon oluşturmaya çalışmıştır.

 Benjamin Constant - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi
Benjamin Constant - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi

Fatih Sultan Mehmed'in bindiği atın renk seçiminde beyaz yerine siyah rengin tercih edilmesi, kompozisyondaki figürlerin ve mekân seçiminin Osmanlı'dan uzak olması, sancaklarda ayetlerin yer almaması Constant'ın konu hakkında bilgisinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Kompozisyonda en çok dikkat çeken figürlerden biri sol tarafta başında sarığı, elinde kılıcı ile duran zenci askerdir. Osmanlı ordusu içinde ve Fatih Sultan Mehmed'in bu kadar yakınında kompozisyona giren bu aykırı figür hakkında tarihsel bir veri yoktur. Şimdi Constant'ın tablosundan etkilenen Hasan Rıza'nın hayatına ve tablosuna bakalım. Tarihte "Şehit Ressam" olarak da bilinen Hasan Rıza, Miralay Şakir Bey ile Nefise Hanım'ın oğlu olarak 1858 yılında Üsküdar'da dünyaya gelmiştir. Ortaokula giderken resme karşı ilgisi başlamış ve bu ilgi Bahriye Mektebi'ne giderken devam etmiştir. Bahriye Mektebi'nde eğitim alırken yaptığı güzel resimlerden dolayı kendisine ressam denilmeye başlanmıştır.

Hasan Rıza tarih kitaplarında 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Rus Harbi'nde savaşa gönüllü olarak katılmıştır. Söz konusu savaş sırasında ressamlığa ilgi duyan Hasan Rıza'nın görevi savaşı resmetmek için orada bulunan İtalyan bir ressamı korumaktı. Savaş sırasında İtalyan ressamın çizimlerinden etkilenen Hasan Rıza, savaş bitince Heybeliada Bahriye Mektebi'nde eğitim alırken İtalyan ressamdan da bir süre resim dersi almıştır. Resim konusunda kendini geliştiren Hasan Rıza, Sultan II. Abdülhamid'in kamarasında bozulan resimleri onarmış ve başarısından dolayı kısa sürede subaylığa terfi ettirilmiştir. Bir süre sonra ordudan ayrılan Hasan Rıza kendini resim konusunda geliştirmek üzere İtalya'ya gitmiş ve burada yaklaşık on sene çeşitli atölyelerden resim dersi almıştır. İtalya macerasından sonra Mısır'a giden ve burada yaklaşık iki sene kalan Hasan Rıza, daha sonra yurda dönmüş ve Edirne'de bir atölye açarak eğitim vermeye başlamıştır. Bir süre sonra patlak veren I. Balkan Harbi sırasında Edirne Bulgarların eline geçmiş ve ressamlığa gönül veren Hasan Rıza şehit edilmiştir.

Benjamin Constan'tın eserinden etkilenerek yapıldığı düşünülen kompozisyonda askerlerin taşıdığı sancakların birinde Kelime-i Tevhid yazılıyken diğerinde Fetih Suresi'nden ayetler yer almaktadır.

Bulgarlar Şehit Hasan Rıza'nın eserlerini ilk önce Bulgaristan'a, daha sonra buradan da çeşitli Avrupa ülkelerine kaçırmıştır. Daha sonra bu resimlerin bir kısmı Şehit Hasan Rıza'nın dostları sayesinde İstanbul ve Edirne'ye getirilse de günümüzde hâlâ birçok eserinin nerede olduğu bilinmemektedir. Kısaca özetlediğimiz Şehit Hasan Rıza'nın hayatından sonra konumuzu ilgilendiren tablosuna bakalım. Benjamin Constan'tın eserinden etkilenerek yapıldığı düşünülen kompozisyonda askerlerin taşıdığı sancakların birinde Kelime-i Tevhid yazılıyken diğerinde Fetih Suresi'nden ayetler yer almaktadır. Kompozisyonda Hasan Rıza kendi portresini Fatih Sultan Mehmed'in sol yanına yerleştirerek kendi "Nimelceyş" olarak da tabir edilen İstanbul'un fethine katılmış mutlu askerlerinden biri olarak göstermiştir. Elindeki tüfeği çapraz olarak tutan bir yeniçeri askeri olarak kendini betimleyen Hasan Rıza'nın bu davranışı aslında resme bir imza atmaktır. İstanbul'un fethi gibi tarihe mâl edilmiş bir konuyu resim sanatında göstermek gerçekten kolay bir iş değildir.

Dönemin kılık kıyafetinden, mekânlardan ve askeri sistemin işleyişinden haberdar olmak gerekir. Fatih Sultan Mehmed bu kompozisyonda daha ağır başlı bir komutan olarak karşımıza çıkmaktadır. Resmin kesin tarihi bilinmemekle birlikte araştırmacılar tarafından 1896-1897 yıllarına tarihlenmektedir. Hasan Rıza yaklaşık 12 sene yurtdışında yaşamış biri. Belki bu süreç içerisinde Constant'ın eserini gördü, etkilendi ve bir şekilde kendi yorumunu katarak yapmak istedi. Bununla ilgili kesin bir şey söylemek şu aşamada zor. Zonaro'nun tablosuna geçmeden hayatından kısa bir bilgilendirme yapalım. Zonaro 1854 senesinde bir duvarcının oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Resme karşı ilgisi küçük yaşlarda başlamış, Zonaro'nun küçük yaşta yaptığı resimlerle babası gurur duymuş ve çevresine oğlunu överek yaptığı resimleri göstermiştir. Zonaro çocuk yaşlarda duvarları süsleyen bir ressamın yanına çırak olarak girmiştir. 17 yaşına geldiğinde resim ve grafik dersleri veren okulda eğitim almaya başlamıştır.

Hasan Rıza - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi
Hasan Rıza - Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Girişi

Yeteneği kısa sürede fark edilen Zonaro, Cignorelli Akademisine alınmıştır. Akademide eğitimini askerlik görevini yerine getirmek için yarım bırakmıştır. Geri döndüğünde ise eğitimini Paris'te tamamlamış ve Cignorelli Akademisine geri dönerek buradan resim öğretmenliği diplomasını almıştır. Zonaro 1891 senesinde İstanbul'a geldiğinde hayatı tamamen değişmiştir. 1896 yılında Sultan II. Abdülhamid'in ihsanıyla Saray Başressamlığına atanan Zonaro "Ressam Hazret-i Şehriyarî" unvanını almış ve 1908 senesine kadar bu görevde kalmıştır. 1911 senesinde İtalya'nın Osmanlı himayesindeki Trablusgarp'a saldırmasıyla birlikte ülkedeki İtalyan uyruklu vatandaşlar sınır dışı edilmiş ve Zonaro ile ailesi de bu süreçte İstanbul'dan ayrılmıştır. İtalya'ya dönen Zonaro 1929 senesinde vefat etmiştir. Zonaro'nun eseri Sultan II. Abdülhamid'in isteğiyle 1903 senesinde yapılmıştır. Resim tamamlandıktan sonra II. Abdülhamid ressamın maaşına aylık 5 lira zam yapmıştır.

  • Kompozisyona baktığımıza Fatih Sultan Mehmed'in atının sağ yanında hocası Ak Şemseddin görülmektedir. Yerde Bizanslı askerlerin cesetleri ve cansız at bedenleri bulunmaktadır.

Fatih maiyetiyle birlikte kemerli bir sur kapısından İstanbul'a girmiş ve kutsal bir an yaşanmaktadır. Fatih'in sol yanında bulunan sakallı bir yeniçeri askeri dikkat çekicidir. Hasan Rıza'nın tablosunda olduğu gibi burada Zonaro kendisini resmetmiştir. Fetih ordusunda kendini "Nimelceyş" olarak göstermektedir. İki resim birbirine genel çerçevede benzemekle birlikte iki ressam da hemen hemen aynı yere kendini resmetmiştir. Kompozisyonlara baktığımızda Fausto Zonaro bir şekilde Hasan Rıza'nın resmini görmüş ve etkilenmiş olmalı. Bu üç resmin birbiriyle ilişkisini bir şekilde anlatmaya çalıştığımız yazımızı noktalamadan önce yakın bir dönemde ortaya çıkan bir başka Fatih'in İstanbul'a girişiyle alakalı tablodan söz etmek istiyoruz. Haberlere de konu olan bu olay Bursa'da başlamaktadır.

Bursa'da bir ailenin elinde bulunan ve Ali Sami Boyar tarafından çizilen Fatih'in İstanbul'a girişini betimleyen resim yakın dönemde bir koleksiyonere satılmış. Daha evvelden Boyar'ın böyle bir tablosu bilinmemekle birlikte Constant'ın yukarıda bahsettiğimiz resmiyle neredeyse aynı olması ilgi çekicidir. Ali Sami Boyar'ın Constant'ın eserini nerede gördüğünü tam olarak bilmiyoruz belki de Fransa'ya gittiğinde gördü ve etkilenerek çizdi. Bununla alakalı ayrı bir araştırma yapılmalı ve bu dört tablonun arasındaki bağ bir şekilde ortaya çıkartılmalı diyerek sözlerimizi noktalıyoruz.