Yer altına büyüyenlere

Şimdi ne oradan geçerim ne şu anki benden çünkü ben büyüdüm.
Şimdi ne oradan geçerim ne şu anki benden çünkü ben büyüdüm.

Dibe dalmakmış bir yerde; vurgun yemişim, kolay olmuyormuş yer altına büyümek. Farkına vardım; kapısı hafızalara açılan bir çağ söylemişti: "Daha sakin"… Orada buldum tiryak hükmünde birini. Gittim, geldim, düşündüm, döndüm, yandım, söndüm, ağladım, güldüm; piştim mi, bilemem de epey yoğruldum.

Soğuk beton duvarların ortasında kalmış biriyim ben. Çoğu zaman git gel yaşamaktan yorgun, çoğu zaman kesif, zaman zaman latif.

Yarım, yaralı lâkin lübbü demli kışrı denli… Büyüdüm…
Yarım, yaralı lâkin lübbü demli kışrı denli… Büyüdüm…

Ne tür bir cendere bu anlatayım size: Sudan çıkmış bir balıktım henüz. Yürüdüm, yürüdüm attığım her adım da daha da büyüdüm lakin ben hep yer altına büyüdüm. Köküm arşa salıverirken kendini, gövdem zembereğini arza ayarlayıp işledi. Her bir dakika biraz yalan, biraz tutarsızlık, bir miktar yüreksizlikle karşı karşıya kaldım. Görmedim, görmek istemedim çoğu zaman lâkin o hep oradaydı.. Ben büyürken ardıma toprak atıyordum. Böyle tutunuyordum ne yapayım, görmediğinin delisi olmaktı benimkisi. Görmeyince yazmak kolaydı, görmeyince her biçtiğim libas tamdı, görmeyince kandırmak kolaydı kendimi.

Varmak istemediğim yeri göre göre ikinci adıma yüklendim hep, görmezden geldim. Nitekim yer altına büyümek buydu, yer üstü gürültüsüyle sağır edemezken, ben yer altında yazdığım sessizliğin piyesiyle sağır olmuştum.


Yüzüme gri bulutlu hava selam verirken, ben güneş gülümsüyor derdim hep. Bir adım önde olduğumu akıl midemde henüz sindirmişken, kapanmayan bir mesafenin idrak damarlarını zorlamayı hiç ihmal etmedim. Hakikate kulak tıkarsan sonunda kendini nasıl kandırdığını izlersin, buydu işte tam olarak. Ben neyi kaçırıyordum bilmiyorum. Lâkin bildiğim bir şey varsa kendimi sessiz sedasız sağır ediyordum, kandırıyordum… Varmak istemediğim yeri göre göre ikinci adıma yüklendim hep, görmezden geldim. Nitekim yer altına büyümek buydu, yer üstü gürültüsüyle sağır edemezken, ben yer altında yazdığım sessizliğin piyesiyle sağır olmuştum. Şimdilerde son sahneyi kaleme almakla meşgulüm.

  • Yer altından sesleniyorum:
  • -Zerre şemse ne zaman inkılâb eder?
  • -Sevgini devşirmeyi bıraktığın zaman!
  • -Ya tekerrür ediyorsa peki?
  • -Mesut şifayı bulduğunu biliyorsun!
  • -Arkamı dönüyorum o vakit sahnelenecek bir mefhum kalmadı…
  • Perde: Sabrın ve tahammülün(!) piyesi…

Dibe dalmakmış bir yerde; vurgun yemişim, kolay olmuyormuş yer altına büyümek. Farkına vardım; kapısı hafızalara açılan bir çağ söylemişti: "Daha sakin"… Orada buldum tiryak hükmünde birini.

Gittim, geldim, düşündüm, döndüm, yandım, söndüm, ağladım, güldüm; piştim mi, bilemem de epey yoğruldum. Şimdi ne oradan geçerim ne şu anki benden çünkü ben büyüdüm. Yarım, yaralı lâkin lübbü demli kışrı denli… Büyüdüm…