Yoksul, kimsesiz ve çaresizleri Allah için koru

Asıl olan şey kuvvetin zayi olmasına sebebiyet verecek bir ihtilafa düşmemektir.
Asıl olan şey kuvvetin zayi olmasına sebebiyet verecek bir ihtilafa düşmemektir.

Aralarında ihtilaf ya da mesele olan Müslümanların -biz buna muhaliflik durumu da diyebiliriz- bunu çözmek için müracaat ettikleri usûl, dil ve ortaya koydukları delillere baktıkça içim daralıyor. Çünkü “Allah ve Resul’üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” hükmü, ihtilaf durumunda geçerli olması gereken fıkha önceliklidir.

“Hak arama yerlerinde sakın kızma, sesini yükseltme ve tarafların davranışları sebebiyle canını sıkma. Zira Allah bunlara katlanmaya karşılık mükâfat verir ve ahiret azığını güzelleştirir. Kimin Allah’la arasındaki ilişkilerde niyeti iyi olursa, Allah da onun diğer insanlarla ilişkilerini iyileştirir. Kim dünyevî amaçlar için riyakârca insanlara şirin görünmeye çalışırsa Allah onu küçük düşürür.

Kimin Allah’la arasındaki ilişkilerde niyeti iyi olursa, Allah da onun diğer insanlarla ilişkilerini iyileştirir. Kim dünyevî amaçlar için riyakârca insanlara şirin görünmeye çalışırsa Allah onu küçük düşürür.


Çünkü Allah kullarından sadece kendisi için yapılan amelleri kabul eder. Sen Allah’ın dünyada vereceği rızkı ve ahirette rahmet hazinelerinden ihsan edeceği mükâfatı tahmin edemezsin! Bâkî selam…”Hazreti Ömer’in (radiallahu anh) Musa el Eş’ari’ye (radiallahu anh) gönderdiği mektubundan. Aralarında ihtilaf ya da mesele olan Müslümanların -biz buna muhaliflik durumu da diyebiliriz- bunu çözmek için müracaat ettikleri usûl, dil ve ortaya koydukları delillere baktıkça içim daralıyor. Çünkü “Allah ve Resul’üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” hükmü, ihtilaf durumunda geçerli olması gereken fıkha önceliklidir.

Asıl olan şey kuvvetin zayi olmasına sebebiyet verecek bir ihtilafa düşmemektir. Gerçi içinde yaşadığımız zamanda ülkemizdeki Müslümanlar arasındaki ihtilafın hemen hiçbiri dinin daha sahih anlaşılıp yaşanmasına veya adaletli olma derdine istinaden ortaya çıkmadığı için fıkıh da otomatikman düşüyor. Seküler alanda her şey mübah zaten, fıkıh nedir? Belki de bizim neslin göremediği, safiyane olmaktan maada ahmaklık sayılabilecek bir şey bu durum. İmkânı, gücü, çevreyi elde edenler zemmedilen hâllerin tamamını uhdelerine derç ederken, biz buna din-i İslam’dan türlü türlü çıkarımlar, eklemeler yakıştırmak suretiyle olumlu manalar vermeye çalışıyoruz. Büyük hedeflerle yola çıkanların bir milletin ömrüyle mukayese edildiğinde bu kadar kısa zamanda böylesine çabuk tarumar olmalarını kabullenmenin zorluğundan olsa gerek. Kendimize terapi yapıyoruz. Yok kardeşim. Bırakın iki namaz arasını, bir namaz boyunca Müslüman olmaya gayret gösteren, buna niyet eyleyen ve niyaza durmakta olan hâlimiz sanki uçtu gitti.

Aklın, izah ve izan mesuliyetinden azat edilme hâlini yaşıyoruz.
Aklın, izah ve izan mesuliyetinden azat edilme hâlini yaşıyoruz.

Hatalı davrandığını gördüğü ve düşündüğü muhatabına nasihat etmeyen veya kendisine nasihat etmek üzere söz söylenilmesini kabahat/adavet sayan tavır, Allah’ın (azze ve celle) razı olduğu bir tavır değil. Kâinatı ve üzerindeki her şeyi Allah’ın (azze ve celle) yarattığından şüphe duymak imanda nifak manasına geldiğine göre bir mümin bunu kendine yakıştırmaz. Ama yaratmaya dair bilgisinde arıza var demektir. Yaratma, mana olarak “belirleme” demektir.

Fıtrat da denilen yaratılmışlık durumunun böyle bir hususiyeti var. Hangi davranış hangi sonuca ulaştırır, nasıl bir netice alınmak isteniyorsa hangi yol takip edilmelidir meselesine ait her şey bütün açıklığı ile yaratmanın manasında deruhte edilmiştir. Her şeyin Allah (azze ve celle) tarafından yaratılmış olması tavır, duygu, yöneliş, kabul, ret, rıza, sabır, bağışlama, merhamet ve bunun gibi her şey ve zıddının; afiyet üzere, iyilik üzere olmaya veya tersi durumda kalmaya sebebiyet verici yanı var.

Bütün meşru yollar denendikten sonra ihtilafın vuku bulması ve bu durumun gerektirdiği tavrı takınmak başka şeydir. AK Parti’nin önemli büyükşehirlerdeki seçimi kaybetmesi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde yukarıdan aşağıya sirayet eden bir garip durum var.

Liderlerden çıkıp sevenlerine ve taraftarlarına sirayet eden körleşme durumu. Aklın, izah ve izan mesuliyetinden azat edilme hâlini yaşıyoruz. Tuzak, iftira ve hinlik üzere seyrediyor aşağının gündemi. Benim için devlet yönetimiyle ilişkiyi düzenleyen temel bir husus var. Anadolu’nun irfan önderlerinin farklı zamanlarda talebelerine gönderdiği mektuplarda ifadesini bulan şu karma iktibas satırlar kabule şayandır.

  • “Padişahlara, emirlere, kumandanlara ve onların yardımcılarına katılmayınız. Çünkü siz onları ıslah edecek kuvvete sahip kişiler değilsiniz. Biz sâlih kişileriz diye böbürlenip onların gıybetini de yapmayınız. Onlara dua etmeye ihtimam gösteriniz.”

Taberani El Mucem’de şunu zikretmiştir: “İmamlara sövmeyiniz. Onların iyiliğine dua ediniz. Çünkü gerçekte onların iyiliği sizlerin yararınadır. Durum böyle olunca bu saydığım kişilerle cemaatinizi çoğaltmaya meyliniz; sizdeki tamah, şöhret ve şeref sevgisini artırır. Din verip karşılığında dünyayı almaya sebep verebilir. Bu niyetlerin hepsinin fesada götürücü zararları olduğu açıktır.” Yani yanında veya karşısında olduğum kişiler yok. Olsak kimin umurunda o ayrı mesele. Ama belki mevcut veya kurulacak olan partilerde siyaset yapmak isteyecek birinin kulağına gider veya olur da devletlû biri itibar eder diye yönetmeye dair doğru fikir sahibi olanların bildiği bir başka mektuptan meselemizle alâkalı kısmı iktibas etmek isterim. “Nasihat müminlere fayda verir.” Hazreti Ali’den (radiallahu anh) Malik bin Eşter’e (radiallahu anh);

“Sen, daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi, insanlar da senin durumuna bakacaktır. Sen onlar hakkında ne söylersen onlar da senin hakkında aynısını söylerler. Salih kimseler, Allah’ın kullarının diliyle söylettiği gerçeği fark edip uygulayanlardır…

  • İnsanlara, yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran! Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden, azabının hemen gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur.

Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır, zalimleri de gözleyendir. Valiyle halkı arasında en zararlı olanlar, bollukta yardım eden, zorlukta yardımı kesen, ölçüsüz davranan, isteklerinde ısrar eden, ikram edildiğinde teşekkür etmeyen, yasaklara karşı duyarsız olan ve zamanın zorluklarına en az sabreden seçkinlerdir. Kâtiplerin durumuna da bak. Yapılacak işlerini onların en iyisine yaptır. Bunları bu göreve seçmen kendi güvenine ve hoşgörüne dayanarak olmasın. Çünkü insanlar yapmacık davranışlarıyla kendilerini yöneticilere iyi göstermeye çalışırlar. Bunun arkasından ise ne öğüt dinlerler ne de emanete riayet ederler. Hilesi, düzeni olmayan yoksulların, kimsesizlerin ve çaresizlerin oluşturduğu aşağı tabakayı Allah için koru.

 Hilesi, düzeni olmayan yoksulların, kimsesizlerin ve çaresizlerin oluşturduğu aşağı tabakayı Allah için koru.
Hilesi, düzeni olmayan yoksulların, kimsesizlerin ve çaresizlerin oluşturduğu aşağı tabakayı Allah için koru.

Bunların içinde yoksul olduğu hâlde seslerini çıkarmayanlar da vardır. Bunlar için Allah senden neyi korumanı istiyorsa onu koru. Onların hakkını koruyup gözetle. Nimetler içerisinde yüzmen, önemli işlerle uğraşman bu zayıflara bakmaman için özür teşkil etmez. Onların dertlerini dinle ve yardımını eksik eyleme. İnsanlar tarafından horlanıp da haberinin olmadığı kimseleri araştır. Bunların durumlarını sana ulaştırmaları için güvendiğin ve mütevazı kimseleri bu işle görevlendir.

Zamanının bir kısmını ihtiyaç sahiplerine ayırarak onlarla umumi meclislerde oturup dertlerini dinle. Bu mecliste seni yaratan Rabbine karşı tevazulu ol. Askerlerini, koruyucularını ve yardımcılarını yanına oturt. Ta ki onlardan konuşmak isteyen çekinmeden konuşabilsinler. Ben Rasulullah’ın birçok yerde; ‘Allah, zayıfın hiç çekinmeden güçlüden hakkını alamadığı bir toplumu yüceltmez’ dediğini işittim…’”

Birbirlerine, “Hesap Günü”nün dehşetinden sakınarak muamele edenlere selam olsun.