TCMB Başkanı Karahan’dan enflasyon, faiz ve altın piyasası mesajı: Altında 100 milyar dolarlık hesap

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Banka'nın X hesabı üzerinden yaptığı canlı yayında enflasyonla mücadele, faiz politikası ve altın fiyatlarındaki yükselişe ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Karahan, sıkı para politikasının devam edeceğini vurgulayarak hem kredi hem de mevduat faizlerindeki hareketlerin, fiyat istikrarı hedefiyle uyumlu şekilde yönetildiğini söyledi.
1-8
Dezenflasyon hedefi, rezervler ve KKM’de geri çekilme
Karahan, Merkez Bankası’nın makro finansal istikrar açısından üç ana hedefe odaklandığını hatırlattı: rezerv pozisyonunu güçlendirmek, Kur Korumalı Mevduat (KKM) bakiyesini azaltmak ve enflasyonu yeniden tek haneli seviyelere indirmek. Bu çerçevede uygulanan sıkı para politikasının ilk etkisinin rezervlerde görüldüğünü belirten Karahan, brüt rezervlerde 80 milyar doların üzerinde, yükümlülükler düşüldüğünde ise yaklaşık 120 milyar dolarlık iyileşme sağlandığını ifade etti. Türk lirasına güvenin artmasıyla vatandaşların döviz bozdurduğunu, bu kaynakların da rezervlere eklendiğini vurgulayan TCMB Başkanı, KKM bakiyesinin 140 milyar doların üzerinden 600 milyon dolar civarına gerilediğini söyledi.
2-8
Enflasyonda yavaşlama, gıda ve kira etkisi, “hissedilen enflasyon”
Karahan, enflasyonun bir dönem yüzde 75 civarında sınırlanmasının ardından bugün yüzde 33’ün altına çekildiğini, bu düşüşte talepteki dengelenme ve Türk lirasının reel değerlenmesinin etkili olduğunu anlattı. Son dönemde dezenflasyon hızının yavaşladığını kabul eden Karahan, buna rağmen para politikasının sıkılığını yeniden ayarlayarak hedeflere bağlı kalacaklarını dile getirdi. Eylül ayındaki yüksek enflasyon verisinde sapmanın büyük bölümünün gıda fiyatlarından kaynaklandığını, zirai don ve kuraklık nedeniyle özellikle tahıl ürünlerinde belirgin artışlar yaşandığını aktardı. Eğitim ücretlerindeki artışın da mevsimsel ve teknik nedenlerle eylül ayına yansıdığını, bu iki kalemin verideki bozulmayı açıkladığını söyledi. “Hissedilen enflasyon”un ise daha çok gıda ve kira gibi kalemler üzerinden oluştuğunu belirten Karahan, kira enflasyonunun yüzde 66 seviyesinde seyrettiğini, bu nedenle vatandaşın gündelik harcamalarında enflasyonu daha yüksek hissetmesinin normal olduğunu ifade etti.
3-8
Kira, eğitim ve beklentiler kanalı: Enflasyonun yapışkan alanları
TCMB Başkanı, kira ve eğitim gibi bazı hizmet kalemlerinde fiyatların geçmiş enflasyona göre belirlendiğini, bu nedenle buralarda enflasyonun ortalamanın üzerinde kaldığını söyledi. Özel okul ücretlerinin yılda bir kez güncellendiğini, kira sözleşmelerinin de geçmiş dönemdeki yüksek enflasyona endekslendiğini hatırlatan Karahan, sosyal konut projeleri ve konut arzını artırıcı adımların orta vadede özellikle kira üzerinden enflasyon görünümüne olumlu katkı sağlayacağını vurguladı. Enflasyon beklentilerinin de süreci şekillendirdiğine dikkat çeken Karahan, yüksek enflasyon beklentisinin fiyatlamalara yansıyarak enflasyonu yeniden besleyebildiğini, bu nedenle hem piyasa katılımcıları hem reel sektör hem de hanehalkı beklentilerini yakından izlediklerini belirtti. Piyasa profesyonellerinin beklentilerinde göreli bir düzelme olduğunu, reel sektör ve hanehalkı tarafında ise geçmiş döneme göre tahmin hatalarının daha yüksek seyrettiğini söyledi.
4-8
Altın fiyatlarındaki yükseliş ve yastık altı servet etkisi
Karahan, enflasyon tahminlerinin küresel koşullar, kur gelişmeleri ve emtia fiyatları gibi dış faktörlere bağlı varsayımlar üzerinden yapıldığını hatırlatarak, bu varsayımlardaki sapmaların enflasyon patikasını da etkileyebildiğini dile getirdi. Bu çerçevede altın fiyatlarındaki yükselişi öne çıkaran Karahan, ABD politikaları ve küresel talep nedeniyle altına ilginin arttığını, fiyatların yukarı gittiğini söyledi. Türkiye’de 400–500 milyar dolar aralığında olduğu tahmin edilen yastık altı altın stokunun, son artışlarla birlikte en az 100 milyar dolarlık ilave servet etkisi ürettiğini ifade etti. Bu servetin tamamının harcanmasının zorunlu olmadığını ancak bir bölümünün tüketime yansıdığını belirten Karahan, bunun iç talep yönetimini zorlaştıran unsurlardan biri olduğunu aktardı. Deprem bölgesindeki konutların hızla tamamlanmasının da hem sosyal açıdan son derece kıymetli olduğunu hem de inşaat gibi lokomotif sektörler üzerinden ekonomik faaliyeti canlı tutarak dezenflasyon sürecini bir miktar yavaşlatabildiğini söyledi.
5-8
Politika faizi, kredi faizi ve mevduat faizi ilişkisi
Karahan, Türkiye’de politika faizi ile piyasa faizleri arasındaki ilişkinin her zaman bire bir olmadığını, özellikle uzun vadeli kredi faizlerinin daha çok enflasyon beklentilerine göre fiyatlandığını anlattı. Geçmiş dönemde politika faizi düşerken tüketici ve ticari kredi faizlerinin artabildiği örnekleri hatırlatan Karahan, bunun temel nedeninin beklentilerdeki bozulma olduğunu vurguladı. Buna karşılık, enflasyon verilerinin iyileştiği dönemlerde politika faizi sabit kalsa bile piyasa faizlerinin düşebildiğini söyledi. Son dönemde yaptıkları faiz indirimleriyle ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin 9,5 puan gerilediğini, buna karşılık kredi ve mevduat faizlerinde 11’er puanlık düşüşler görüldüğünü belirten Karahan, para politikasındaki gevşemenin piyasaya önemli ölçüde yansıdığını dile getirdi.
6-8
Türk lirası mevduatın payı, dolarizasyon ve kur politikası
TCMB Başkanı, bankacılık sisteminde Türk lirasının payının iki yıl önce yüzde 30 seviyesindeyken bugün yüzde 60’lara yükseldiğini hatırlattı. Son dönemde faizlerin düşmesi ve stopaj oranlarının artmasına rağmen TL mevduat payının yüksek kaldığını, hatta artmaya devam ettiğini söyledi. Altın fiyatlarındaki yükseliş gibi olumsuz küresel gelişmelere rağmen bu tablonun korunmasının önemli olduğunu vurgulayan Karahan, para politikasını ihtiyatlı ve doğru kalibrasyonla uyguladıkları sürece yeniden belirgin bir dolarizasyon süreci beklemediklerini belirtti. Kur tarafında herhangi bir seviye hedefi olmadığının altını çizen Karahan, Türk lirasının değerini belirleyen temel unsurların uygulanan faiz politikası ve piyasadaki dengelenme süreci olduğunu ifade etti. Piyasada tek yönlü hareketlerin oluştuğu günlerde aşırı oynaklığı sınırlamak için zaman zaman alım veya satım yönünde müdahale ettiklerini, ancak kurun “baskılanması” gibi bir politikanın söz konusu olmadığını net şekilde dile getirdi.
7-8
İhracat, reel kur ve dış talep vurgusu
Karahan, reel kur ile ihracat performansı arasındaki ilişkiye dair tartışmalara da değinerek, yaptıkları çalışmaların ihracat üzerinde belirleyici olan temel faktörün dış talep olduğunu gösterdiğini anlattı. Bazı emek yoğun sektörlerde reel kurun rekabet gücü üzerinde daha belirgin etkisi olabildiğini, ancak genel resimde talebi olmayan bir ürünün fiyatı uygun olsa bile satılamayacağını vurguladı. Küresel ölçekte artan korumacı önlemler nedeniyle ihracatçılar açısından koşulların kolay olmadığını belirten Karahan, buna rağmen Türkiye’nin ihracat performansının mevcut ortamda güçlü kaldığını, önümüzdeki dönemde de dış talebin belirleyici olmaya devam edeceğini söyledi.
8-8
Tek hedef: Türkiye’de fiyat istikrarını kalıcı hâle getirmek
Merkez bankacılığının tarihinin, çok sayıda hedef konulduğunda başarı şansının azaldığını gösterdiğini söyleyen Karahan, TCMB’nin bugün tek öncelikli amacının kanunla da kendisine verilen “fiyat istikrarı” olduğunu vurguladı. Enflasyonu önce yeniden tek haneli rakamlara indirmeyi, ardından yüzde 5 seviyesinde kalıcı hâle getirmeyi hedeflediklerini dile getiren Karahan, uyguladıkları para politikasını “doğru reçete” olarak tanımladı. Enflasyonun vücutta uzun süre kalan bir hastalık gibi zaman içinde kökleşebildiğini, bu nedenle sürecin zamana yayılabileceğini belirten Karahan, buna rağmen atılan adımların sonuç verdiğini, dezenflasyonun hem kısa vadeli göstergeler hem de orta vadeli belirleyiciler üzerinden devam ettiğini söyledi.
KAYNAK / AA







