27 Mayıs darbesi süflâ İnönü'nün aşağılık fiillerinden...

Devlet reisi, Başvekil, Bakanların askerî mahkemede vatana ihanet ve birçok başka ithamla yargılanacağı ve idama mahkûm edileceği baştan planlanmıştır.
Devlet reisi, Başvekil, Bakanların askerî mahkemede vatana ihanet ve birçok başka ithamla yargılanacağı ve idama mahkûm edileceği baştan planlanmıştır.

Kimileri yarım ağızla 27 Mayıs’ın ardında İnönü’nün de olabileceğini söyler. Bunu söylemelerinin kendilerince özel sebepleri olmalıdır. Oysa İnönü’nün darbeden 6 ay evvel davet edip görüştüğü ve Dışişleri Bakanlığına getirdiği Sarper’in itirafları, darbenin İngiltere, Amerika ve masonların ortak fiili olduğunu ve uzun zamandır planlandığını ortaya koyuyor. Muhtemelen Millî Birlik Komitesi’ndeki isimler ABD, İngiltere, mason locası ve İsmet İnönü’nün ekiplerinin karmasından oluşuyordu ve Millî Birlik Komitesi Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya’ya ait 24 Mayıs tarihli listede yer alan isimler İnönü ile ortak hazırlanmıştı.

Bu millet, cumhuriyet tarihinin gerçek yüzünü bilseydi neler olurdu neler? Ama öğretilmiyor. Hatta tarih dersini seçmeli hâle getirip, Kemalizm tarihini anaokulundan doktoraya kadar icbar ediyorlar.

‘İnkılap tarihi’ adı altında Kemalizm hipnozu yapıyorlar. Amaç; millet gerçekleri duymasın, görmesin, bilmesin…

Osmanlı devrinde esâmesi bile okunmayan sıradan bir subay olan İnönü, Yahudi Cemaati lideri Hayum Nahum ve Rıza Nur ile Lozan’ın yolunu tutmuştu. Varır varmaz, İngiliz ajanı Clare Sheridan’ı İnönü’nün gece hayatı için tahsis ederler. İnönü böylece İngilizlerin gönlüne girmeyi başarır ve ölene dek Türk milleti ve İslam’a düşmanlığını sürdürür.

“Sade Türk Kahvesi” adıyla Türkçe hatıratı da bulunan heykeltıraş, alımlı genç kız Clare Sheridan, Roma, Moskova ve Ankara’da liderlere yatak arkadaşlığı yapar. Bahane heykellerini yapmak… Bu ise bildik bir Yahudileşmiş İngiliz taktiğidir.

Hazımsız Düşman

Mustafa Kemal ile arasındaki gerilim sonrasında, üyesi olduğu mason locaları ve Kasım Gülek, Şükrü Kaya, Mim Kemal Öke gibi mason biraderleri ile bir olup, Mustafa Kemal’i ağır ağır zehirleyerek infaz etmiş bir İnönü, Milli Mücadele’ye teğmen olarak katılan ve İstiklâl Madalyası sahibi Adnan Menderes’in iktidarı elinden almasını nasıl hazmedebilirdi ki?

  • Elbette hazmetmeyecek ve ilk fırsatta onu yok edecekti. Sandıkta her seferinde hezimete uğrayan İnönü, 1958’de darbeye kesin bir şekilde karar verir ve hazırlıklarını başlatır.

Gelin, önce Menderes’in CHP ve İnönü’nün hırçınlıklarına TBMM kürsüsünden verdiği cevaplardan kısa kesitler okuyalım ki, 1960 darbesi öncesini anlamamız kolaylaşsın.

‘Siz Bu Rejimi Devraldığınız Zaman Darağaçları Kurdunuz’

Andan Menderes ve halk
Andan Menderes ve halk

Adnan Menderes: “Şimdi memlekette bugüne kadar hiçbir zaman görmedikleri, bilmedikleri, hak, hürriyet ve adâlet vardır. Kendilerinin de bugün buna ermiş olmalarından dolayı, İsmet Paşa’dan şükran borcunu eda etmesini bilhassa rica edeceğim. Bu memlekette vatandaşlar kendi iktidarları zamanında olduğundan on kat daha emniyet içindedirler…

Paşa, hakikaten inanıyor musunuz? Yarabbi sen affet. Siyaset mücadelesinin bir insanı bu kadar değiştirebildiğini görmek ne hazindir. Paşa, bırakın bu mücadeleleri, bu nev’i mücadele olmaz. Deyin ki Paşa, ‘ben devrimi yaşadım, deyin ki, bunlar da bu memleketin evlâdıdır, bunlar da bu memleketin nesilleridir, yetiştirdiğim nesillerdir.’ Böyle deyin ki, herkes size hürmet etsin, kalbiniz müsterih olsun, düne bakmasın, buna dünün icaplarıdır deyip geçsin…

Siz bu rejimi devraldığınız zaman darağaçları kurdunuz, böyle bir mâzinin bakiyesini kazımak için böyle bir zihniyeti kökünden temizlemek için ‘devri sabık yaratmayacağız’ dedik. Hakikaten devri sabık vardır. 1946’dan evvelki devre, bilhassa 1950’den evvelki devre, devri sabık olmak lâzımdır. Çünkü onun şartları başka idi. Ankara Milletvekili arkadaşlarımdan soruyorum: Kendisinin milletvekili bile seçilmediği o seçim zamanında bir köyden öbür köye namzet olduğunuz hâlde gidebilir miydiniz?

  • Herhangi bir yerde bir ocak açıksa beş defa kapattı, kaymakamı ile valisi ile sabahtan akşama kadar takibe mâruz bıraktı. Hepiniz bunları biliyorsunuz. Bunlar masal mıydı? Ben insaf istiyorum Paşa’dan. Bir memlekette nifak, nifaktan bahsetmekle başlar. Neyimiz eksik, dost düşman bizi övüyor, buna mukabil sadece Paşa mutmain değil. Çünkü o zannınca bu memleketin sahibidir.

Kendisi 1945 de Meclisi açış nutkunda ne diyor bakınız: ‘Her memleketin kendisine göre demokrasisi var; başka memleketlerin söz hürriyeti, başka memleketlerde rahat rahat konuşulan sözler bu memlekette yer yer ateş saçar.’

İzmir'e gidiyor ‘Vatandaş bu memlekette adalet yok, zulüm var, fitne var, fitne bir başlarsa şöyle olur, böyle olur’ diye fitnenin ta kendisini yapıyor. Siyaset demek, işleri olduğundan başka türlü konuşmak mı demektir?

  • Şimdi arkadaşlarım, iyi geçinme meselesine gelelim. Eteklerindeki taşları dökecek olurlarsa bu memleketi mutlaka biz idare edeceğiz zihniyetinden sarfınazar edecek olurlarsa, 1950’de başımıza bir kazadır geldi zihniyetinden feragat edecek olurlarsa, bu memlekette yerinecekleri, telaş edecekleri, korkacakları hiçbir hâl mevcut değildir. Eğer korkulacak bir tehlike mevcutsa bunu ancak kendileri icat edebilirler. Ama sabahtan akşama kadar, memleketi tahrik ederlerse, bugün olmasa yarın, yarın olmazsa öbür gün geçimsizlik elbette patlak verebilir.

‘Bir milli şef edası ile mutlak bunu yapacaksınız, ben başta olmadıkça hiçbir şey yapılamaz, benim dediğim yapılmadığı zaman bu memlekete günah edilmiş olur’, zihniyetinin değişmesi lazım gelir. İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilâf fırkaları arasında mücadeleleri meşum hâtıraları akla gelerek, ‘Acaba Türkiye'de tekrar ona benzer hâdiseler mi yer alacaktır’ endişesi ve elemi, kalp ve vicdanlarımıza doluyordu…”

CHP Değişmez

Menderes idama giderken
Menderes idama giderken

Merhum Menderes’in İnönü ve CHP tahlili bugün için de geçerli değil mi? Kaldı ki, Ecevit de bu durumu “CHP değişmez değiştirir” cümleleriyle ortaya koymamış mıydı?

Menderes’in yukarıdaki sözleri, o devrin CHP’si ve İnönü’sünü anlatması bakımından mühimdir. Kaldı ki, bu İnönü hem elinden koltuğun alınmasının, hem de bu sözlerin öcünü Menderes’i ipe çektirerek alacaktır. Mustafa Kemal’e taptığını söyleyen bir Celal Bayar projesi olan Mustafa Kemal’i koruma kanunu; zulmün, hırsızlığın, darbelerin, cinayetlerin, yolsuzlukların koruma kalkanı olmuştur ve bu da Demokrat Parti’nin iktidarının en büyük hatası olacaktır.

MBK’yi İnönü Belirledi

İnönü’nün Millî Birlik Komitesi ve başkanı için önerdiği isimler
İnönü’nün Millî Birlik Komitesi ve başkanı için önerdiği isimler

Albay Şükran Özkaya’nın terekesinden çıkan, 24 Mayıs 1960 tarihli ve “Sayın İnönü’nün Millî Birlik Komitesi ve Başkanı İçin Önerdiği İsimler” başlıklı belgede; Cemal Gürsel, Osman Köksal, Münir Köseoğlu, Fikret Kuytak, Sami Küçük, Cemal Madanoğlu, Sezai Okan, Fahri Özdilek, Mehmet Özgüneş, Selahattin Özgür, Şükran Özkaya, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Dündar Taşer, Haydar Tunçkanat, Alparslan Türkeş, Sıtkı Ulay, Ahmet Yıldız, Muzaffer Özdağ, Ekrem Acuner, Fazıl Akkoyunlu, Refet Aksoyoğlu, Mucip Ataklı, İrfan Baştuğ, Rıfat Baykal, Emanullah Çelebi, Ahmet Er, Orhan Erkanlı, Vehbi Ersü, Numan Esin, Suphi Karaman, Orhan Kabibay, Kadri Kaplan, Mustafa Kaplan, Muzaffer Karan, Suphi Gürsoytrak, Kamil Karavelioğlu, Muzaffer Yurdakuler’in isimleri yer alır ve gerçekten de gerçekleşen liste bu şekildedir.

Bu belgeyi önemli kılan şey, “Sayın İnönü’nün Milli Birlik Komitesi ve Başkanı İçin Önerdiği İsimler” ibaresi ile tarihidir.

Bu belge 27 Mayıs darbesinin, İngiliz istihbaratçısı Clare Sheridan’ın koynuna verilen mason İnönü’nün tezgâhı olduğunu ispat eder. Darbecilerin başına getirilen kişi, aktif görevde olmayan bir generaldir ki, bu generali de daha sonra İnönü’nün Amerika’da boğdurttuğu ileri sürülür.

27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Fatin Rüştü Zorlu’nun yerine dışişleri bakanlığına getirilen “Selim Rauf Sarper” “Çok Özel Gizli Toplantı” başlıklı evrakında şunları yazıyor:

Aralık 1959’da Sayın İnönü’nün özel daveti ile gizli bir toplantıya çağırıldık. Sezai Okan, Ekrem Acuner, Fikret Kuytak, Mustafa Kaplan, Rıfat Baykal gizli toplantının katılanları idik. CHP’den bir tek Sayın İnönü katılmıştı.”

Selim Sarper'in İnönü'nün Demokrat Parti hakkındaki galiz sözlerini ve işi nasıl darbeye getirdiğini anlatan yazısı
Selim Sarper'in İnönü'nün Demokrat Parti hakkındaki galiz sözlerini ve işi nasıl darbeye getirdiğini anlatan yazısı

İnönü’nün Demokrat Parti hakkındaki galiz sözlerinin ardından işi darbeye getirdiğini belirten Sarper şunları yazıyor: “Bu durum karşısında devletin ordusuna meşruiyet ve sosyal nizamı yeniden kurmak mecburiyeti hâsıl olmuştur. Talebimiz iktidarın lağvedilmesi ve yerine seçimler yapılana kadar fiili geçici bir hükümetle idareye devam etmesidir. Bu mesele Avrupa'da ve dostumuz olan Amerika'da da yankı bulmuş ve destekleri tarafımıza bizzat yetkililerince iletilmiştir.

İhtilal komiteleri, Millî Birlik Komitesi altında 40 kişiden oluşacaktır. Zarflarda komiteye alınacaklar yazmaktadır. İhtilal gerçekleştikten sonra Devlet Reisi, Başvekil, Bakanlar, askerî mahkemede yargılanacak, vatana ihanet ve birçok suiistimalden dolayı idam edilecektir. Her biriniz ayrı ayrı bu toplantının sonuç bildirisini imzalayarak, yemin ederek göreve başlayacağınızı bilmelisiniz. Şimdiden gazanız mübarek olsun” diyerek, hepimiz tek tek yemin edip göreve başladık.”

İdam Edilecekleri İnönü Belirledi

İnönü ve Churchill
İnönü ve Churchill

Kimileri yarım ağızla 27 Mayıs’ın ardında İnönü’nün de olabileceğini söyler. Bunu söylemelerinin kendilerince özel sebepleri olmalıdır. Oysa İnönü’nün darbeden 6 ay evvel davet edip görüştüğü ve Dışişleri Bakanlığına getirdiği Sarper’in itirafları, darbenin İngiltere, Amerika ve masonların ortak fiili olduğunu ve uzun zamandır planlandığını ortaya koyuyor. Muhtemelen Millî Birlik Komitesi’ndeki isimler ABD, İngiltere, mason locası ve İsmet İnönü’nün ekiplerinin karmasından oluşuyordu ve Millî Birlik Komitesi Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya’ya ait 24 Mayıs tarihli listede yer alan isimler İnönü ile ortak hazırlanmıştı.

Selim Sarper’in belirttiği isimlerden Sezai Okan, Ekrem Acuner, Fikret Kuytak, Mustafa Kaplan, Rıfat Baykal zaten Millî Birlik Komitesi’nde yer alan isimlerdir.

Saper’in yazdıklarını anlaşılır şekilde maddeleştirirsek:

  • ● İnönü ve İnönü’ye bağlı devlet birimleri darbe için zemini hazırlamışlar
  • ● Avrupa yani İngiltere ve Amerika darbenin tam göbeğindeki elebaşlarıdır.
  • ● Millî Birlik Komitesi’nin adı İnönü tarafından belirlenmiştir.
  • ● Millî Birlik Komitesi’nin üyeleri ise ABD, İngiltere ve İnönü’nün ortak listesidir.
  • ● Toplantıya katılanlara 5 ay öncesinden süreçle ilgili bir zarf verilmiştir.
  • ● Millî Birlik Komitesi’nde yer alan farklı isimler darbenin farklı ortaklarına ait isimler ise de, Selim Sarper, Sezai Okan, Ekrem Acuner, Fikret Kuytak, Mustafa Kaplan, Rıfat Baykal gibi isimler İnönü çetesinin elemanlarıdır.
  • ● Devlet reisi, Başvekil, Bakanların askerî mahkemede vatana ihanet ve birçok başka ithamla yargılanacağı ve idama mahkûm edileceği baştan planlanmıştır.
  • ● Tabii olarak sürece dâhil edilenlere yemin ettirilmiş, her ne kadar evrakta yer almasa da yemin etmeyenlerin başına neler geleceği konusunda lüzumu kadar tehdit edilmişlerdir.

‘İşkence Yapın Suçlanmayacaksınız’ Güvencesi

Cemal Madanoğlu
Cemal Madanoğlu

27 Mayıs konuşulurken genellikle Yassıada’ya kapatılan Hükümet üyelerine yapılan insanlık dışı muameleler dile getirilir. Ancak vahşet bununla sınırlı değildir.

9 Ağustos 1960 tarihli Milli Birlik Komitesi Sekreteri Albay M. Şükran Özkaya tarafından kaleme alınan ve Genelkurmay Başkanlığı’na hitaben yazılan talimatname (ki bu evrak da Şükran Özkaya’nın terekesinden çıkmıştır) zulmün belgesidir ve şöyle denilmektedir:

9 Ağustos 1960 tarihli Milli Birlik Komitesi Sekreteri Albay M. Şükran Özkaya tarafından kaleme alınan ve Genelkurmay Başkanlığı’na hitaben yazılan talimatname, Şükran Özkaya’nın terekesinden çıkmıştır.
9 Ağustos 1960 tarihli Milli Birlik Komitesi Sekreteri Albay M. Şükran Özkaya tarafından kaleme alınan ve Genelkurmay Başkanlığı’na hitaben yazılan talimatname, Şükran Özkaya’nın terekesinden çıkmıştır.

“Silahlı Kuvvetler nezdinde Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilen subay ve astsubay görevlilerin aşırı dinci, şeriatçı, komünist ve mason teşkilatına üye olanların sorgulamalarında aşırıya kaçtığı birçok defa şikâyet konusu dilekçeyle komiteye bildirilmiştir. Komite bu gibi konuları dikkate almayıp, bu tür faaliyette bulunanların sorgulamalarında kendilerine herhangi bir suç ve sorgulamada bulunulmayacağı, bilakis bu düşünce ve şikâyette bulunanların her türlü muameleyi hak ettiği kanaatini benimsemiştir. Sorgulamalarda ölüm olaylarının tabii olmayacağı, özenle ve dikkatle davranılması hatırlatılmaktadır. Bu tür şikâyette bulunanların da daha sert bir muameleye uğrayacakları hatırlatılarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde, emniyet içerisinde görev yapan subay ve astsubayların listesinin Millî Birlik Komitesi Sekreterliğine ivedi gönderilmesini emirlerinize arz ederim.”

Burada bir notu ilave edelim ki, darbeyi yapan masonların başında ‘İstiklâl – Arêopage’ adlı locaya mensup İnönü’nü varken masonlara nasıl işkenceye izin verilir? Aslında geçmişteki sayılarımızı okuyanlar bu suâlin cevabını hatırlayacaklardır. Zira o günün resmi raporlarında masonların iki ayrı yapı olduğu, bir grubunun CHP ve darbenin içinde yer aldığı, diğer grubun ise DP içinde yer aldığı ve darbe mağduru olduğu belirtilmelidir. Mesela Celal Bayar ile pek çok bakan gibi Başbakan Yardımcısı Medeni Berk de masondur ama darbenin mağdurudurlar.

İki Mason Cemiyeti Var

Selim Sarper'in gizli toplantıda İnönü'nün konuşmasını aktardığı yazı
Selim Sarper'in gizli toplantıda İnönü'nün konuşmasını aktardığı yazı

Elbette çok sayıda mason locası mevcut. Ancak bunların o tarihte iki çatı kuruluşu var ve Emniyet Müdürlüğü’nce hazırlanan raporda şunlar kaydedilmektedir: “Masonlara ait hâlen memleketimizde faaliyet hâlinde olan iki cemiyet mevcut bulunmakta olup, bunların merkez ve şubeleri hakkında mevcut malumat aşağıya çıkarılmıştır” deniyor ve bunlar genel merkezi Ankara olan “Türk Yükseltme Cemiyeti (Türkiye Büyük Meşriki) ve genel merkezi İstanbul olan Türkiye Mason Derneği şeklinde listeleniyor. İnönü ve ekibi, Türkiye Mason Derneği’ne bağlı localara üye iken, Bayar ve ekibi Türk Yükseltme Cemiyeti’ne bağlı localara üyedir ve iki grup o tarihte kısmî bir savaş vermiştir.

Mason İsmet Nasıl Korundu?

Masonlarla ilgili hazırlanan raporda İnönü'nün isminin kesinlikle yer almamasına dair yazı
Masonlarla ilgili hazırlanan raporda İnönü'nün isminin kesinlikle yer almamasına dair yazı

Demokrat Parti dolayısıyla ‘Adnan Menderes masonların önünü açtı’ şeklindeki itham, İnönü’yü korumak için yazılmıştı. Kaldı ki, Rahmetli Menderes bunlardan neler çektiğini 1959’da Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek ile görüşmesinde şu cümlelerle izah edecektir: “Üstümde Celal Bayar (Cumhurbaşkanı), altımda Medeni Berk (Başbakan yardımcısı) var. Bunların ikisi de 33. dereceli masondur. Ben iki değirmen taşı arasına sıkışmış buğday tanesi gibiyim!”

Bu durumdaki bir kişiyi masonların hâmisi gibi gösterenler, “Dâhiliye Vekâleti Emniyet Umum Müdürlüğü'ne / Masonlarla ilgili hazırlanan raporda Sn. İnönü'nün isminin kesinlikle yer almaması gereği bilgilerinize arz olunur. 16 Haziran 1960. M. Şükran Özkaya” şeklinde yazı göndermişler

Mason Olmayanlara İdam

Selim Sarper’in yazısında belirttiği üzere, “Devlet reisi Celal Bayar, Başvekil Adnan Menderes ve bakanların askerî mahkemede vatana ihanet ve birçok başka ithamla yargılanacağı ve idama mahkûm edileceği belirtilmekteydi. Ancak bunlardan sadece Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi. Bayar da idama mahkûm edildiği hâlde idam edilmedi. Bunun yegâne nedeni, mason olmasıydı. Geri kalan bakanların hepsi de masondu.

Vatikan’ı Devlet olarak tanıyan ve Ankara’da büyükelçilik açmasını sağlayan Bayar için Vatikan’ın yanı sıra Batı mason locaları devreye girer. Ayrıca diğer masonların idam edilmemesi için Ankara’ya baskı yapılıp, güvence alındı. Menderes, Zorlu ve Polatkan içinse “baskı yapıldı da İnönü dinlemedi” izlenimi uyandırıldı. Yani Amerika bir kez daha Kore’de kendisini kurtaran, NATO’ya girerek destek veren Menderes’i yiyerek güvenilmezliğini ispat etti.

Koç'tan Darbecilere 26 Külçe Altın

Vehbi Koç, Hayat Hikâyem
Vehbi Koç, Hayat Hikâyem

‘Hayat Hikâyem’ isimli hâtıratında “CHP’li oldum, İnönülerle ailecek dost olduk, CHP devrinde devlet ile hükümet birdi, ben de partimin emri ile belediye meclis üyeliği ve parti il yönetim kurulu üyeliklerinde bulundum (s.133)” diyen Vehbi Koç, “Tek parti devrinde büyük çekememezlikler vardı. İleri gidenler çekilemez, birbirilerinin aleyhinde bulunulurdu” itirafında bulunuyor.

İnönü’nün “Koç yalnız para kazanmakla meşgul olur” dediği için CHP parti Meclisine girdiğini belirten Koç, 27 Mayıs darbecilerine is 26 külçe altın bağışladığını şu cümlelerle itiraf ediyor: “1960 yılı 27 Mayıs Devrimi oldu. Ekonomik durum sıkıştı. … Yıllardır biriktirip sakladığım 26 kilo külçe altın vardı, ben de önce bunu bağışladım.” Kasım Gülek ile Vehbi Koç’un arasındaki rüşvet, ihale dalavereleri ve soygunlar işbirliğinin bir başka delilidir.

Rezil ve Sefil İşler

Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı Tebliği
Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı Tebliği

Menderes’i halkın gözünden düşürmek, darbe ve idamı haklı göstermek için İnönü’nün emrindekilerin yapmadığı rezillik kalmamıştı. Tuğgeneral Bedii Kireçtepe imzası ile Eskişehir gazetelerine “Örfi idare kumandanlığı tebliği” adıyla bir ilan verilerek şu kepazeliklere imza atılmıştı.

“Ankara’da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalandı. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve para kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celal Bayar askerî mahkeme kumandanlıkları tarafından tevkıf edilmişlerdir…”

İnönü'den 3'ünü Öldürün Emri

MGK Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya'nın idamla ilgili yazdıkları
MGK Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya'nın idamla ilgili yazdıkları

İnönü’nün İslam’a ve Türklere duyduğu büyük kinin bir benzeri de, kendini koltuktan ettiğini düşündüğü Menderes’eydi. Kin ve öfkesi öyle büyüktü ki, darbe ile onu koltuktan indirmek bile içini soğutmamıştı. Zaten darbe sadece onları koltuktan indirmek için değil, aynı zamanda infaz edilmeleri için yap(tır)ılmıştı.

Dünya, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmemeleri konusunda Ankara’ya baskı uygularken, İnönü ise baskılar daha fazla artmadan infazın derdindeydi. Bunun için Cemal Gürsel ile görüşmeler yaptı. MGK Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya bu konuda şunları yazmış:

  • “İnönü’nün idamlara ilişkin, Yüksek Adalet Divanına iletmek üzere ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya, İran ve Pakistan’dan idamların önlenmesine ilişkin yoğun baskı gördüklerini ifade eden bir yazıyı, MBK Başkanı Cemal Gürsel’e iletti. İletilen notun altında, ‘Diğerlerini ömür boyu hapis, Menderes, Zorlu, Polatkan’ın idamını onaylamanızı istirham ederim’ notu diğer sanıklardan Bayar ve arkadaşlarını idamdan kurtarmıştır. 15 Ağustos 1961”

Bu bilgi hiçbir tevile ihtiyaç bırakmayacak kadar nettir. Kaldı ki, Cemal Gürsel’in yazdıkları da Özkaya’yı doğrular durumdadır. Gürsel, İnönü’nün idam yönündeki baskılarından bunaldığını, yaptıklarının hata olduğunu ve vicdan azabı çektiğini yazacaktır. Gürsel’in sözlerinin samimiyeti bir yana, önemli olan bu cinayeti İnönü ile birlikte işlemiş olmalarıdır. Alpaslan Türkeş’in yazdığı mektup da elbette Türkeş’i bu mesuliyetten kurtarır değildir.

‘İdamları Yapın Bu Koyun Sürüsünü Gütmeyi İyi Bilirim’

Adnan Menderes
Adnan Menderes

13 Eylül yani idam kararının onaylanmasından 2 gün önce İnönü’nün oynadığı oyunu kayda geçiren Şükran Özkaya şu tarihi bilgileri vermektedir:

İdamdan 2 gün önce Inönü’nün oynadığı oyunu Şükran Özkaya kayda geçirmiştir.
İdamdan 2 gün önce Inönü’nün oynadığı oyunu Şükran Özkaya kayda geçirmiştir.

“13 Eylül 1961 İnönü’nün Mektubu: Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarından 2 gün önce, İsmet İnönü ile yaptığımız görüşmede İnönü, Cemal Gürsel’e ve M.B.K. üyelerine verilmek üzere idamlara karşı olduğunu beyan eden mektubunu verdi. ‘Mektubu vermesindeki amaç, ileride idamları onaylayan lider olmak durumunda kalmamak için mektubu yazdım. Sayın Gürsel ve M.B.K. üyeleri mektubu dikkate almasınlar’ dedi. ‘Bu mektubun birer kopyası gazeteye de verilip, idamlardan sonrasında yayınlanmasını sağlayınız’ diyerek, idamlar konusundaki fikirlerini beyan etti. İdam edileceklerin mâzisi ne ise istikbali bulunan gölgeden başka bir şey değildir. Metin Toker’in idamlar lehine beyanatlarını izleyiniz, takip etsinler, tamamen hem fikirim, infazlar yapıldıktan sonra halkın idamları alkışlayacağından hiç kuşkum yok. Halkımız güce, silaha tapar, korkaktır. Çabuk kabullenir. Senden benden daha fazla idam taraftarı olur. Bu koyun sürüsünü gütmeyi iyi bilirim. M.B.K. üyeleri merak etmesin. Huzur bozulmayacak, memlekete huzur gelecek, her birinin alınlarından öpüyorum’ diyerek beni mektupla uğurladı. M. Şükran Özkaya”

Kendilerine “sürü” diyen İnönü sever Kemalistlerin, aynı zamanda kendilerine “güce, silaha tapar, korkaklar” şeklindeki hakaretlerine ne derler? Damadı, süflâ Metin Toker’e gerçek fikirlerini yazdıran, idam faturasını ahmak general ve albaylara kesip, kendini aklayan İnönü ve Kemalizm’e hâlâ iyi gözle bakanlar için bir sözümüz yok. Ancak Kemalizm’e yönelen eski mücahitler için söyleyecek çok sözümüz var!