Çetnik Lavrov Bosna’da peşrev atıyor

Sırpların hunhar Çetnikleri varsa Hırvatların da aynı beterlikte Ustaşası var. Ustaşa militanlarının bilhassa Hersek bölgesinde Müslümanlara yaptıklarını unutmuyoruz. Ortodoks Çetnikler nasıl sırtlarını Putin amcalarına yaslıyorlarsa, Katolik Ustaşa’nın da Avrupalı amcaları var.
Sırpların hunhar Çetnikleri varsa Hırvatların da aynı beterlikte Ustaşası var. Ustaşa militanlarının bilhassa Hersek bölgesinde Müslümanlara yaptıklarını unutmuyoruz. Ortodoks Çetnikler nasıl sırtlarını Putin amcalarına yaslıyorlarsa, Katolik Ustaşa’nın da Avrupalı amcaları var.

Lavrov’un yaptıklarını görünce aklımıza Vişegrad geliyor. Sokullu Mehmed Paşa ve köprüsü... Katolik bir Hırvat iken ömrünün ilerleyen yıllarında bir Çetniğe dönüşen İvo Andriç... Andriç’in anısına fahri hemşehiri Dodik olan Andriçgrad’ı kuran, Bosnalı bir Müslüman iken tıpkı Andriç gibi kaskatı Çetniğe dönüşen Emir Kusturitsa... Bosna Savaşı’nda Müslüman kanı içmekte tereddüt etmeyen Rus Çetniklerin yaptıkları ve onlar için dikilen uğursuz anıt... Çetnik deyince aklınıza sadece gözü dönmüş Sırp milliyetçileri gelmesin. Putin’i de, Lavrov’u da ekleyin listeye.

Bosna toprakları Osmanlı mîmârîsi açısından paha biçilmez nice eserler barındırıyor. Milyonlarca kilometrekareyi bulan Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye sınırları dışında kalan bölgelerde günümüze intikal eden 307 köprü bulunuyor. Bunların 121’i Bosna Hersek topraklarında.

Bosna’da köprü deyince hemen herkesin aklına önce Neretva nehri üzerinde yer alan Mostar köprüsü geliyor. 1566 yılında Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından inşa edilen köprü, 9 Kasım 1993 tarihinde Hırvatlar tarafından hedef alınıp yıkıldığı için Bosna Savaşı’nın acı hatıralarından biri olarak anılıyor.

Sokullu Mehmed Paşa köprüsü

Bosna topraklarında Vişegrad kasabasının sembolü sayılan köprü de meşhur. 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan İvo Andriç’e ait Drina Köprüsü isimli romanı birçoğumuz okumuşuzdur. Bu köprünün asıl adını biliyor muydunuz? Sokullu Mehmed Paşa Köprüsü. Aslen Katolik bir Hırvat olup sonrasında Sırp kesilen Bosna Travnik doğumlu İvo Andriç romanında başka şeyler söylüyor olsa da köprü bizzat Mimar Sinan eseri. Nitekim Sinan imzalı eserlerin listesini veren Tezkiretul Ebniye’de köprünün adı geçiyor.

1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan İvo Andriç’e ait Drina Köprüsü isimli romanı birçoğumuz okumuşuzdur. Bu köprünün asıl adını biliyor muydunuz? Sokullu Mehmed Paşa Köprüsü
1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan İvo Andriç’e ait Drina Köprüsü isimli romanı birçoğumuz okumuşuzdur. Bu köprünün asıl adını biliyor muydunuz? Sokullu Mehmed Paşa Köprüsü

Sokullu Mehmed Paşa, yaptırdığı köprünün az yukarısında bulunan dağlık Sokoloviç köyünün çocuğu. Anne cihetinden kendisi de Vişegradlı olan, üç yaşındayken babası ölünce annesiyle buraya taşınan Andriç’in hemşehiri. Bosna’da İslam’ın en diri haliyle yaşandığı Travnik’ten kalkıp yine Müslümanların ezici çoğunluğu oluşturduğu Vişegrad’a yerleşen bir ailenin ferdi Andriç, yanı başında büyüdüğü köprünün Mimar Sinan eseri olduğunu bilmiyor olabilir mi?

Vişegrad müslümanlarına ne oldu?

Ülkemizden epey ziyaret eden var, Mostar’ı biliyoruz. Ama ne yazık ki, Sokullu Mehmed Paşa’nın, Bosna’da Sinan işi

en mükemmel köprünün diyarı Vişegrad’ın acıklı hikâyesinden çoğumuzun haberi bile yok.

Vişegrad, Saraybosna’yı Belgrad ve İstanbul’a bağlayan bir sınır kasabası. Son derece stratejik bir noktada yer alıyor. Bosna Savaşı başladığında nüfusunun yüzde 65’i Müslüman olan Vişegrad, 6 Nisan 1992 günü stratejik konumu nedeniyle Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusunun saldırısına uğruyor. Murat Şabanoviç komutasındaki mahalli Boşnak gücü, Drina nehri üzerindeki barajın kontrolünü ele geçirip karşılık vermek istese de 13 Nisan günü şehir düşüyor. 19 Mayıs’ta ise Yugoslav ordusu sinsice bir hamleyle çekilip kasabayı Sırp Çetniklere teslim ediyor.

Bosna Savaşı başladığında nüfusunun yüzde 65’i Müslüman olan Vişegrad, 6 Nisan 1992 günü stratejik konumu nedeniyle Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusunun saldırısına uğruyor.
Bosna Savaşı başladığında nüfusunun yüzde 65’i Müslüman olan Vişegrad, 6 Nisan 1992 günü stratejik konumu nedeniyle Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusunun saldırısına uğruyor.

Savaştan önce 6 bin 700 Sırp’a karşılık 13 bin 500 Bosnalı Müslümanın yaşadığı Vişegrad’da bugün 2009 yılında geri dönen bir avuç Müslüman haricinde nüfusun neredeyse tamamı Sırplardan oluşuyor. Peki, ne oldu Müslümanlara?

Rus Çetnikler sahnede

Kasabayı teslim alan Çetnikler, Bosnalı Müslümanlara karşı büyük bir etnik soykırım uyguluyor. Drina nehri kadın, çocuk, ihtiyar, masumların cesetleriyle dolup taşıyor. Kan donduran cinayetlere bir örnek vermek gerekirse; 27 Haziran 1992'de Sırplar aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 70 kadar Müslümanı bir eve kapatıp ateşe veriyor. Kapılar kilitli, pencereden kaçmaya çalışanları da dışarıda bekleyen silahlı çeteciler kurşun yağmuruna tutuyor.

Kasabayı teslim alan Çetnikler, Bosnalı Müslümanlara karşı büyük bir etnik soykırım uyguluyor.
Kasabayı teslim alan Çetnikler, Bosnalı Müslümanlara karşı büyük bir etnik soykırım uyguluyor.

Müslümanları katleden Çetnikler yalnız değil. İhtiyarları döve döve, çocukları kafalarını duvarlara çarpa çarpa öldüren, genç kızlara ve kadınlara şeytanın aklına gelmeyecek rezillikleri yapanların içinde Ruslar da var. Ortodoksluk gayretiyle gönüllü olarak Müslüman avına gelmişler. Sayıları tam olarak bilinmese de 500 ila 1000 civarında Rus gönüllünün Bosna Savaşı’nda Çetniklere destek verdiği tahmin ediliyor.

Uğursuz bir anıt

12 Nisan 2017’de Vişegrad’ın yukarısında bulunan Grad tepesine 5 buçuk metre yüksekliğinde bir haç dikildi. Niçin bu gün? Zira 12 Nisan 1993 günü Vişegrad yakınlarında çıkan bir çatışmada Çetnik safında yer alan 3 Rus gönüllü cehennemi boylamıştı. Haç şeklindeki anıt, Bosna savaşında Sırplar adına savaşırken ölen 37 Rus vatandaşına ithaf edilmişti. Anıtın açılışını da hayatta olan Rus Çetniklerine yaptırmışlardı. Töreni düzenleyen Sırpların elindeki Vişegrad Belediyesi idi. Bosnalı Sırpların Çalışma ve Veteran Askerlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Dusko Mulinoviç törende bir konuşma yapmış ve şöyle demişti:

“Sırp-Rus ilişkisi asırlara dayanıyor. Bu ilişkide en önemli şey ise, Rus halkının tüm kritik anlarda Sırplara verdiği mânevî ve askeri destektir.”

Diplomatik teamüller yerle bir

Tesadüfe bakın ki, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tam da Dayton Anlaşması’nın 25. Yıldönümü Bosna seferine çıkıyor. 14 Aralık günü ayağının tozuyla bütün diplomatik teamülleri altüst ederek önce Sırpların elindeki Doğu Saraybosna’ya geçiyor, burada ayrılıkçı görüşleriyle bilinen Bosna Hersek Başkanlık Konseyi Sırp üyesi Milorad Dodik ve Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Zeljka Cvijanovic ile görüşüyor. Bosna Hersek devletinin egemenliğini hiçe sayan bu tavırla da kalmıyor, Sırplar ile yapılan görüşmede Bosna Hersek bayrağına zinhar yer yok, sadece Rusya ve Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin bayrakları yer alıyor.

Sonra tutuyor, Dodik ile bir basın toplantısı düzenleyip Dayton anlaşmasının revize edilmesine karşı olduğunu söyleyip anlaşma ile kurulan Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kapatılması gerektiğini söylüyor. Bununla da yetinmiyor, Bosna Sırp Cumhuriyeti sanki özerk bölge değil de bağımsız bir devletmiş gibi “askeri açıdan tarafsız” olması gerektiğini ifade ediyor. Üstüne Dodik’in yakın müttefiki olan Bosna Hersek Hırvat Demokrat Birliği Genel Başkanı Dragan Covic ile görüşüyor. Ülkedeki resmi yetkililer ile görüşmesi gereken bir diplomatın, bir siyasi parti lideriyle, üstelik diğer siyasi partileri görmezden gelerek görüşmeyi tercih etmesi baştan beri çiğnediği teamüllerin üzerine tuz biber ekiyor.

Çetnik Putin - Çetnik Lavrov

Züccaciye dükkânına girmiş bir fil gibi davranarak Bosna’da kuyumcu terazisi hassasiyetine sahip dengeleri kendi lehine temelinden çökertmek için provokatif davranışlarda bulunan Lavrov’un pişkinliğine diyecek yok. Haklı olarak kendisini protesto edip görüşmeyi reddeden Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak ve Hırvat üyelerini “dış mihrakların adamları” olmakla suçluyor. Daha sonra Belgrad’a geçip temaslarda bulunuyor, ülkesine dönerken uçağın merdivenlerinde kapanışı Çetnik selamıyla yapmayı ihmal etmiyor.

Züccaciye dükkânına girmiş bir fil gibi davranarak Bosna’da kuyumcu terazisi hassasiyetine sahip dengeleri kendi lehine temelinden çökertmek için provokatif davranışlarda bulunan Lavrov’un pişkinliğine diyecek yok.
Züccaciye dükkânına girmiş bir fil gibi davranarak Bosna’da kuyumcu terazisi hassasiyetine sahip dengeleri kendi lehine temelinden çökertmek için provokatif davranışlarda bulunan Lavrov’un pişkinliğine diyecek yok.

Lavrov’un yaptıklarını görünce aklımıza Vişegrad geliyor. Sokullu Mehmed Paşa ve köprüsü... Katolik bir Hırvat iken ömrünün ilerleyen yıllarında bir Çetniğe dönüşen İvo Andriç... Andriç’in anısına fahri hemşehiri Dodik olan Andriçgrad’ı kuran, Bosnalı bir Müslüman iken tıpkı Andriç gibi kaskatı Çetniğe dönüşen Emir Kusturitsa... Bosna Savaşı’nda Müslüman kanı içmekte tereddüt etmeyen Rus Çetniklerin yaptıkları ve onlar için dikilen uğursuz anıt...

Çetnik deyince aklınıza sadece gözü dönmüş Sırp milliyetçileri gelmesin. Putin’i de, Lavrov’u da ekleyin listeye.

Hırsız Çetnikler

Lavrov'un Bosna ziyaretinde kendisine Çetnik Dodik tarafından hediye edilen 300 yıllık ikona meğer çalıntı imiş. Hâdisenin medyaya intikal etmesiyle Ukrayna'nın Saraybosna Büyükelçiliği, bahsi geçen ikonanın Lugansk bölgesine ait olduğunu, üzerindeki mühürden de durumun anlaşıldığını açıkladı. Yani anlayacağınız, Çetnikler her nasılsa Ukrayna’ya ait olan tarihî bir eseri ele geçirmişler. Bu açıklama üzerine Çetnik Lavrov da hediyeyi teslim etmek zorunda kalmış. Ama yanlış adrese. Çünkü teslim adresi Bosna Hersek Moskova Büyükelçiliği değil, Ukrayna devleti olmalıydı.

Ustaşa’yı unutma

Sırpların hunhar Çetnikleri varsa Hırvatların da aynı beterlikte Ustaşası var. Ustaşa militanlarının bilhassa Hersek bölgesinde Müslümanlara yaptıklarını unutmuyoruz. Ortodoks Çetnikler nasıl sırtlarını Putin amcalarına yaslıyorlarsa, Katolik Ustaşa’nın da Avrupalı amcaları var. Nitekim Mostar’da 12 yıldan sonra nihayet yapılan mahalli seçimlerin üzerinden pek bir zaman geçmeden Dragan Coviç coşmuş, seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek Bosna’da bulunan Batılı büyükelçilere mektuplar yağdırmaya başlamış.

Sırpların hunhar Çetnikleri varsa Hırvatların da aynı beterlikte Ustaşası var.
Sırpların hunhar Çetnikleri varsa Hırvatların da aynı beterlikte Ustaşası var.

Oysa Merkez Seçim Komisyonu ve bağımsız seçim gözlemcileri koalisyonu aynı fikirde değil. Seçimlerin gayet normal geçtiğini, herhangi bir hadisenin yaşanmadığını ifade ediyorlar. Hırvatların korkusu da tıpkı Sırplarınki gibi. Bosnalı Müslümanların yüzyıllar boyu olduğu gibi yeniden güçlenerek Bosna’da söz sahibi olmasını hazmedemiyorlar.