‘Erdemli’ kapitalistler kulübü

1988’de Özal’ın Papanderou ile 12 mil krizini çözüme kavuşturması; 89’da Kuzey-Güney Kore müzakerelerinin başlaması; 90’da iki Almanya’nın birleşmesi için son görüşmelerin yapılması; 92’de Güney Afrika’daki apartheid rejiminin sonunu getiren diyalog; 94’te Peres’le Arafat buluşması… foruma ün ve saygınlık kazandıran hadiselerdi.
1988’de Özal’ın Papanderou ile 12 mil krizini çözüme kavuşturması; 89’da Kuzey-Güney Kore müzakerelerinin başlaması; 90’da iki Almanya’nın birleşmesi için son görüşmelerin yapılması; 92’de Güney Afrika’daki apartheid rejiminin sonunu getiren diyalog; 94’te Peres’le Arafat buluşması… foruma ün ve saygınlık kazandıran hadiselerdi.

Risk sıralamasında bulaşıcı hastalıkların ilk sıraya yerleşmesi ilk kez rastlanan bir durum. 2020 listesinde ilk beşe bile girmemişlerdi. Rapordaki diğer riskler arasında iklim krizi için atılması gereken adımların atılamaması, biyo-çeşitlilik yitimi gibi çevre sorunları öne çıkıyor. Aşırı hava olayları, dijital gücün tekelleşmesi, dijital eşitsizlik, siber güvenlik krizleri, geçim sıkıntısı diğer riskleri oluşturuyor.

Dünya Ekonomik Forumunun yayınladığı ‘Küresel Riskler Raporu 2021’, Covid-19’u uzun vadeli risklerin baş sırasına yerleştirdi. 841 küresel uzman ve yetkilinin yaptığı analizlerden derlenen rapor, “Dünyanın uzun vadeli riskler konusunda uyanması gerekiyor” başlığıyla sunuldu. Bu metinler ne anlatıyor, Davos ruhu gerçekte ne mana ifade ediyor, “sıfırlanması” murat edilen dünya düzeni nereye evriliyor?

Raporun öncelikli vurgusu Covid-19. Buna göre salgın sadece milyonlarca can kaybına yol açmadı, kökleri eskiye uzanan sağlık, ekonomi ve dijital sahalardaki eşitsizlikleri de derinleştirip sosyal parçalanmayı artırdı. Önümüzdeki 3-5 yıl içinde ekonomiyi tehdidi altında tutacak ve 5-10 yıl içinde de jeopolitik istikrarı zaafa uğratacak. Dolayısıyla en az iki yıl boyunca salgın kaynaklı sorunlarla baş edebilme kabiliyeti tüm ülkeler için tayin edici olacak.

Dünya Ekonomik Forumunun yayınladığı ‘Küresel Riskler Raporu 2021’, Covid-19’u uzun vadeli risklerin baş sırasına yerleştirdi.
Dünya Ekonomik Forumunun yayınladığı ‘Küresel Riskler Raporu 2021’, Covid-19’u uzun vadeli risklerin baş sırasına yerleştirdi.

Risk sıralamasında bulaşıcı hastalıkların ilk sıraya yerleşmesi ilk kez rastlanan bir durum. 2020 listesinde ilk beşe bile girmemişlerdi. Rapordaki diğer riskler arasında iklim krizi için atılması gereken adımların atılamaması, biyo-çeşitlilik yitimi gibi çevre sorunları öne çıkıyor. Aşırı hava olayları, dijital gücün tekelleşmesi, dijital eşitsizlik, siber güvenlik krizleri, geçim sıkıntısı diğer riskleri oluşturuyor.

‘Büyük sıfırlama’

Forumun kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, 83 yaşındaki Klaus Schwab geçtiğimiz aylarda dünyada her şeyin “sıfırlanması”ndan söz etmiş ve şöyle demişti:

  • - “Bence ‘sıfırlama’ kelimesi oldukça uygun…/
  • - Şimdi korona sonrası dönemin nasıl yapılandırılacağı ve tasarlanacağını düşünmemiz gerekiyor.
  • - Çünkü şu çok açık ki eski normale geri dönemeyiz.
  • - Ebeveynlerimizin ve dedelerimizin İkinci Dünya Savaşından sonra yaptığı gibi, neyin yanlış gittiğini ve neyi daha iyi yapabileceğimizi gerçekten düşünmek için bu fırsatı kullanmalıyız.”

Dedelerinin yaptığı şey açıkça Bretton Woods sisteminin kurulmasıydı. Nitekim aynı günlerde IMF Başkanı Kristalina Georgieva da aynı şeyi söylemiyor muydu: “Bugün yeni bir Bretton Woods anındayız.” Time dergisinin kasım ayı kapağı da aynı sevdayı dillendirmiyor muydu: “Great Reset (Büyük Sıfırlama...)” Covid-19’u kafalarındaki sistemi hayata geçirmek için bir fırsat olarak gören kudretli bir ekibin ağız birliği ettiğinden bahis açmak komplo teorisi üretmek olmasa gerektir. Şu hâlde Bretton Woods nedir ve böylesi bir eşikte anılması ne mânâya gelmektedir, buna bakmakta fayda var.

Dolara hâkim olan dünyaya hâkim olur

  • Temmuz 1944.
  • ABD’nin New Hampshire eyaletine bağlı Bretton Woods adındaki küçük kasaba büyük bir toplantıya ev sahipliği yapıyordu.
  • SSCB de oradaydı, Çin ve Hindistan da.

44 ülkenin temsilcileri geleceği tasarlarken daha 2. Dünya Savaşı bitmemişti bile. Normandiya Çıkarması üç hafta evvel gerçekleşmiş, Avrupa Nazilerin elinden henüz alınmamıştı. Müttefik orduları kıta içinde ilerlerken 21 gün süren toplantı sonrasında önemli kararlar alınıyordu. Toplantıya katılmayan Türkiye’nin Maliye Vekâleti, toplantıyı “1944 yılının en mühim mali ve iktisadi hadisesi” diye niteliyordu.

1929 buhranı ve dünya savaşı sonrasında dibe vuran ülkeler, para döngüsünün düzelmesi ve ekonomik istikrar adına bu yeni sisteme onay verdiler. Böylelikle ilk defa bağımsız devletler kendi aralarında ortak bir para düzeni etrafında uzlaşma sağladı. İngiliz ekibinin başındaki Keynes bir dünya parası yaratılmasını teklif ediyordu, fakat Bretton Woods’da bunun yerine tüm dünya paraları dolara, dolar da altına endeksleniyordu.

1929 buhranı ve dünya savaşı sonrasında dibe vuran ülkeler, para döngüsünün düzelmesi ve ekonomik istikrar adına bu yeni sisteme onay verdiler.
1929 buhranı ve dünya savaşı sonrasında dibe vuran ülkeler, para döngüsünün düzelmesi ve ekonomik istikrar adına bu yeni sisteme onay verdiler.

Bu sistemin amaçlarından biri ABD’nin dünyadaki para akışını denetlemesi ve dünya savaşı sonrası bitap düşen Avrupa’nın kendisine bağımlılığını sağlamaktı. Sabit kurdan para dağıtımı ve birçok ülkenin sisteme dâhil olmasıyla küreselleşmenin öncü adımları atılmış oluyordu. “Dolara hâkim olan dünyaya hâkim olur” sloganının hayatta güçlü bir karşılığı vardı. Bretton Woods, Amerikan imparatorluğunun tescili, Amerikan yüzyılının ilanıydı.

Kutsî olmayan üçlü

Sistem 1960 yılına dek sorunsuz işledi. ABD dış ticaret fazlası veriyordu ve bütçe açığı da yoktu. Ne var ki dolar aşırı şekilde yayılınca dolarla altın arasındaki bağın sürmekte olduğuna dair şüpheler belirmeye başladı. Dolar basımının ABD’deki altın rezerv seviyesini aşan miktarlara ulaştığı ayyuka çıkınca dolardan altına kaçış eğilimi oluştu.

  • Vietnam Savaşı hengâmesi içinde 1971’de ABD dolardaki altın standardını resmen terk etti. 1973’teki Arap-İsrail Savaşı ise sistemi iyice açmaza soktu. Sonradan gelen Reagan’la birlikte karşılıksız dolar basımı dizginlerinden boşaldı. Zaten devlet mülkiyetinde olmayan dolar, Wall Street’in “şişman kediler”inin keyiflerine emanet edildi.

Şişman kediler daha fazla semirirken 2008’de mega kriz patlak verince piyasaya sürülen karşılıksız trilyonlarca dolar yaraya merhem olmadı. Büyük alt üst oluş kapıdaydı ki üstüne koronavirüs dalgası geldi. Bretton Woods sistemi dünyanın gidişatına yön veren üç ana kurum icat etmişti: Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO). İlk ikisi ikiz kardeşler diye anılırken üçüne birden Bretton Woods üçlemesi deniyordu. Bazı yazarlara göre bu “kutsal olmayan üçlü” Hristiyan teslisi dâhil hiçbir üçlemenin veya dinin yapamadığı etkiyi yaparak halklara neo-liberal düzeni dayatmıştı.

Platform ve network

ABD, Vietnam bataklığına batmışken Avrupa Birliği kendi gelişimini tamamlamakla meşguldü. O evrede, 1971’de İsviçre Alplerinin küçük bir kasabası olan Davos’ta Cenevre Üniversitesinde işletme profesörü Klaus Schwab tarafından Avrupa Yönetim Forumu kuruldu. Gayesi Avrupalı işletmelerin daha iyi bir kurumsal yapıya kavuşması ve ABD’yle rekabette yapabilecekleri atılımları tartışmaktı. Politikacıların davet edilmesine 1974’te başlandı. Zamanla küresel ekonominin parlak simalarının buluştuğu bir zemine dönüşünce 1987’de Dünya Ekonomik Forumu (WEF) adını aldı.

ABD, Vietnam bataklığına batmışken Avrupa Birliği kendi gelişimini tamamlamakla meşguldü.
ABD, Vietnam bataklığına batmışken Avrupa Birliği kendi gelişimini tamamlamakla meşguldü.

Davos’taki resmî oturumlardan herhangi bir karar metni çıkmıyor. Orası sadece bir platform ve “network.” Bretton Woods’ta devlet ekonomistleri başroldeyken Davos’ta büyük şirket patronları ön planda. Bu ulus aşırı şirketlerin yöneticileri ülkelerin liderleriyle buluşarak bağlantılar kurma imkânı ediniyorlar. Resmî oturumlar haricinde katılımcılara bolca ikili görüşme fırsatı sunduğundan pek çok tarihî müzakereye de ev sahipliği yapmışlığı var.

1988’de Özal’ın Papanderou ile 12 mil krizini çözüme kavuşturması; 89’da Kuzey-Güney Kore müzakerelerinin başlaması; 90’da iki Almanya’nın birleşmesi için son görüşmelerin yapılması; 92’de Güney Afrika’daki apartheid rejiminin sonunu getiren diyalog; 94’te Peres’le Arafat buluşması… foruma ün ve saygınlık kazandıran hadiselerdi.

Prestijden başka şeyler

Yine de Davos için dünyayı tek bir mahfilden yöneten elitlerin locası demek mübalağa olur. Çünkü yekvücut bir yapı ortada yok. Avrupa ile ABD arasındaki dayanışma ve rekabet çelişkisini göz ardı etmemek gerek. Velâkin yekvücut olma gayesi güden bir yapı var.

  • Gösterişli bir tiyatro için milyonlarca dolar harcandığını düşünmek de gerçekçilikten uzak. Vakıfta istihdam edilen 800 kişi ve yıllık 200 milyon Avro bütçe de sırf abesle iştigal için değil. Şirketler o toplantılarda hazır bulunabilmek için binlerce dolarlık aidatları boşuna ödemiyorlar. Herkese de açık değil kapılar. Yıllık cirolarının asgari 1 milyar dolar olması lazım. Orada görünmekle prestijden başka şeyler kazandıkları kesin. Politikacılar ücret ödemiyor çünkü onlar patronların konukları ve bu ikramlara karşılık onlar da elbette ki birtakım güzellikler yapıyorlar.

Cafcaflı başlıklarla yapılan toplantılar Greta Thunberg gibi kartondan muhaliflerin vitrine konduğu bir zenginler kulübü olarak Davos “erdemli kapitalizm”den dem vursa da fakirlerin muhatap olduğu sistem sadece kapitalizm; erdemsiz kapitalizm. Sıfırlayıp yeniden kuracakları sistemden bir erdem bekleyen var mı acaba?