Fransız horozunun yeni darı ambarı

Fransa için önünde sadece tek seçenek kalıyor: Kendisi için hayatlarının hiçbir değeri olmayan Kuzey Afrika’nın insanlarını birbirine kırdırmak ve alabildiği kadarını alıp, geride hiçbir şey bırakmamak. Fakat bu kez tarihinde hiç yaşamadığı bir durumla karşı karşıya. Kuzey Afrika’da, son 300 yılın en güçlü Türk varlığı var ve her gün bu varlığını daha da güçlendiriyor.
Fransa için önünde sadece tek seçenek kalıyor: Kendisi için hayatlarının hiçbir değeri olmayan Kuzey Afrika’nın insanlarını birbirine kırdırmak ve alabildiği kadarını alıp, geride hiçbir şey bırakmamak. Fakat bu kez tarihinde hiç yaşamadığı bir durumla karşı karşıya. Kuzey Afrika’da, son 300 yılın en güçlü Türk varlığı var ve her gün bu varlığını daha da güçlendiriyor.

Ülkesi büyük bir ekonomik kriz içinde olan, Kızıldeniz'deki stratejik iki adayı Suudi Arabistan’a satan, Sina'nın kontrolünü İsrail'e açan, Nil üstündeki Nahda barajı nedeniyle Etiyopya ile savaşın eşiğine gelen Sisi’nin Türkiye’ye kafa tutacak kadar aklî melekelerini yitirmesine ise, 200 yıl önce de kanına giren Fransa neden oldu.

Macron ve Sisi
Macron ve Sisi

Türkiye destekli meşru hükümetin Libya’daki ilerleyişini durdurmak için aylardır çalmadığı kapı kalmayan Fransa, çareyi eski sömürgelerinde buldu. Cepheye sürülecek binlerce ‘değersiz hayat’ ve onları ölüme sürecek ahmak bir diktatör, Fransa’nın ‘şanlı geçmişine’ dönmesi için tek umudu oldu. Akdeniz’in doğusundan sonra Afrika kıyılarını da kaybedeceğini anlayan Fransa’nın Sisi’yi ön cepheye sürmesi, Afrika’da yeni bir sınırları bile değiştirebilir.

Gerçek Hayat’ın bu sayısında, devlet arşivlerinden çıkan ve çok bilinmeyen bir belge yayımlandı. Belge, Ayasofya’nın müzeye çevrilmesine ilk tepkinin 1935’te Mısır’dan geldiğini gösteriyor. Yani Osmanlı’dan ayrılmasının üstünden resmen 21, fiilen 135 yıl geçmiş olan Mısır’dan.

Türkiye, o belgenin yazılmasından beri geçen 85 yılda pek çok yönden çağ atlarken, Ayasofya konusunda fasit bir dairenin içine düştü. 85 yıl önce bugünkü gücünde olsa Ayasofya’yı kapatmasına gerek kalmayacak olan Türkiye, 85 yıl önce bir çırpıda alınan bakanlar kurulu kararını kaldıracak güce ise hiç ulaşamadı.

Aynı 85 yıl, Mısır’a da insaflı davranmadı. Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesine ilk itiraz eden Mısır, 85 yıl sonra İstanbul’un fethini ‘işgal’ olarak adlandırabilecek bir seviyeye düştü.

Libya Sınırından Türkiye'ye Tehdit

7 yıldır kifayetsiz bir diktatörün ihtiraslarıyla savrulan Mısır’ın düşüşü, geçtiğimiz hafta Türkiye’ye açıkça saldırı tehdidinde bulunana kadar sürdü.

Libya’da Türkiye’nin ilerleyişini durdurmak isteyen Sisi, bölgedeki Türk askerini tehdit edecek kadar işi ilerletti. Libya sınırına yakın bir bölgede askerlere hitap eden Sisi “Artık gerek kendimizi savunma açısından gerek Libya’da seçilmiş tek meşru otorite olan (Tobruk’taki) Temsilciler Meclisi’nin talebi üzerine olsun Mısır’ın Libya’ya yapacağı herhangi bir doğrudan müdahale uluslararası meşruiyet kazanmıştır” dedi.

Sisi, konuşmasının devamında bu tehdidi neden şimdi yaptığını ise “sabrımız, zayıflık ya da tereddütten değil, durumun netleşmesi ve gerçeklerin ortaya çıkması içindir” sözleriyle açıkladı.

  • Mısır Piramitleri
  • ‘Türkiye'nin Gözü Piramitlerde’
  • Sisi’nin Türkiye’yi tehdidini ciddiye alan tek taraf Hafter oldu. Fransa’nın emriyle Türk birliklerine operasyon yapacağı imasında bulunan Sisi’yi daha da ‘cesaretlendirmek’ isteyen Halife Hafter'in Sözcüsü Ahmed el-Mismari, “Serrac'a bağlı güçler 'Mısır'ın güvenliğine saygılıyız' diyorlar. Her gün, 'Sina’ya geleceğiz, piramitlere geleceğiz.' 'Piramitlere adımızı yazacağız.' diyorlar. Mesajlarınız Mısır'a ulaştı, piramitlere, Sina'ya ve Kahire'ye ulaşmak istiyorsunuz. Mısır'daki piramitlere adınızı yazmak istiyorsunuz" diyerek, Türkiye’nin asıl hedefinin Mısır Piramitleri olduğunu iddia etti.

Sisi'yi Konuşturan Kuklacı: Fransa

Libya’da Türkiye’nin ilerleyişini durdurmak isteyen Sisi, bölgedeki Türk askerini tehdit edecek kadar işi ilerletti.
Libya’da Türkiye’nin ilerleyişini durdurmak isteyen Sisi, bölgedeki Türk askerini tehdit edecek kadar işi ilerletti.

Ülkesi büyük bir ekonomik kriz içinde olan, Kızıldeniz'deki stratejik iki adayı Suudi Arabistan’a satan, Sina'nın kontrolünü İsrail'e açan, Nil üstündeki Nahda barajı nedeniyle Etiyopya ile savaşın eşiğine gelen Sisi’nin Türkiye’ye kafa tutacak kadar aklî melekelerini yitirmesine ise, 200 yıl önce de kanına giren Fransa neden oldu.

Haziran ortasında donanması Türk savaş gemisi tarafından küçük düşürülen Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 17 Haziran’da Londra’da İngiltere Başbakanı Johnson ile görüştü. Bu görüşmeden 3 gün sonra da, Sisi planlanan tehdit açıklamasını yaptı. Sisi’nin açıklamasına Suudi Arabistan “sınırlarını ve halkını koruma hakkı konusunda Mısır'ın yanındayız ve destek veriyoruz” sözleriyle, BAE ise “istikrarını ve güvenliğini sağlamak için yapacağı her türlü icraatlarından dolayı Mısır'ın yanındayız” açıklamasıyla destek verdi.

ABD'den İstediğini Alamadı

Macron ve Hafter
Macron ve Hafter

Bu desteklerden de yüz bulan Macron, 22 Haziran’da da ABD Başkanı Trump’la telefon görüşmesi yaptı. Görüşmeden ne sonuç çıktığı açıklanmadı ancak aynı gün darbeci Hafter için Libya'ya gizlice getirilen Rus jetlerini ifşa eden ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) komutanı General Stephen Townsend, ekibi ve ABD'li bürokratlar Libya’da meşru hükümetle buluşunca, Macron’un okyanus ötesi destek umudu zayıfladı.

Zaten “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” sözüyle Trump’ın tepkisini çeken Macron, Libya’da Rusların kurduğu oyuna dâhil olunca iyice gözden düştü.

Elinde Rusya, Suudlar, BAE ve Mısır kalan Macron, 22 Haziran’da Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile Paris’te görüştü ve Türkiye’ye karşı üstü kapalı savaş ilan etti.

Libya’nın batısındaki cepheyi de ele geçirdiği düşüncesiyle Napolyon vari bir ton takınan Macron, “Libya'da yabancı müdahaleler sona ermeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık şekilde söyleme fırsatı buldum. Türkiye'nin Libya'da tehlikeli oyun oynadığını ve bu oyunun Berlin Konferansı'nda verdiği taahhütlere aykırı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’ye tavrımız sert olacak” dedi.

  • 3 gün önce Libya’nın doğu cephesinden konuşturduğu Sisi’ye de destek veren Macron, “Tunus ve Mısır'a karşı sorumluluklarım var. Sisi'nin, sınıra doğru askerlerin gelmesi nedeniyle endişelenmesi meşrudur" sözleriyle iki cepheden de Türkiye’yi sıkıştırabileceği imajı çizdi.

Fransa Türkiye İle Çatışmaya Girer Mi?

Fransa’nın Kuzey Afrika ya da Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kendi adıyla bir çatışmaya girebilecek cesareti olacağına, AB ortakları da dâhil kimse inanmıyor.
Fransa’nın Kuzey Afrika ya da Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kendi adıyla bir çatışmaya girebilecek cesareti olacağına, AB ortakları da dâhil kimse inanmıyor.

Macron’un tehditleri, ne uluslararası camiada, ne de Türkiye’de ciddiye alınmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu boş tehdide acele bir cevap verme gereği bile duymadı. Fransa’nın Kuzey Afrika ya da Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kendi adıyla bir çatışmaya girebilecek cesareti olacağına, AB ortakları da dâhil kimse inanmıyor. Ama zaten Fransa’nın savaş taktiği de katliam yapamayacaksa kukla ülkeleri kışkırtmaya dayanıyor.

2011’deki olduğu gibi NATO’yu oldubitti ile devreye sokamayacağını da bilen Fransa için önünde sadece tek seçenek kalıyor: Kendisi için hayatlarının hiçbir değeri olmayan Kuzey Afrika’nın insanlarını birbirine kırdırmak ve alabildiği kadarını alıp, geride hiçbir şey bırakmamak. Fakat bu kez tarihinde hiç yaşamadığı bir durumla karşı karşıya. Kuzey Afrika’da, son 300 yılın en güçlü Türk varlığı var ve her gün bu varlığını daha da güçlendiriyor. Sisi’nin Türkiye ile sıcak çatışmaya girmesi ise, zaten zorlukla bir arada tuttuğu eski Osmanlı topraklarında cetvelle çizilen sınırların Mısır aleyhine değişmesinin önünü açabilir.