Gerçek Hayat Bizans hayali kuranları ürküttü

 İstanbul tam bir vakıf şehri. Sadece Fatih'te Osmanlı'dan kalma 9665 vakıf eseri bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı tahrip olmuş ya da yok olmuş eserler. Bu harap olmuş vakıf eserlerini ihyada ise büyük sorunlar yaşanıyor. Çünkü İstanbul'da çoğunlukla bir eserin üstü Osmanlı, onun altı Bizans, onun altı da Roma yapısı çıkıyor.
İstanbul tam bir vakıf şehri. Sadece Fatih'te Osmanlı'dan kalma 9665 vakıf eseri bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı tahrip olmuş ya da yok olmuş eserler. Bu harap olmuş vakıf eserlerini ihyada ise büyük sorunlar yaşanıyor. Çünkü İstanbul'da çoğunlukla bir eserin üstü Osmanlı, onun altı Bizans, onun altı da Roma yapısı çıkıyor.

Mimarlık Vakfı'nın düzenlediği "İstanbul'da Bizans'ı aramak" isimli programa Gerçek Hayat'ın 29 Mart’ta yayınlanan 1065’inci sayısındaki Bizans kapağımız damga vurdu. "Gerici medya bizi hedef alıyor" diye atıfta bulunulan Gerçek Hayat, Bizans hayali kuranları oldukça rahatsız etmiş. İstanbul'u Bizanslaştırma projelerine saygı duymamızı bekleyen, bu millete ve değerlerine yabancı sözde ilim insanları, devletin de kendilerini ötekileştirdiğini iddia ediyorlar.

İslam'da şeytanın tatlı dilli hali için "sağdan yaklaşması" tanımı kullanılır. Günümüzde aynı ifade, kültürel bir yaklaşımla ve tatlı bir dille millî değerlerimizi hedef alan ‘kültürel örgütler’i de çok iyi tarif ediyor. Bugün bazı işadamları ile bazı sözde akademisyenler Bizans'ı diriltme projeleri ile aslında Paganizm'i ihya edip Osmanlı ve İslam medeniyetini yıkmaya çalışıyorlar. Bunun son örneği Mimarlık Vakfı'nın organize ettiği "İstanbul'da Bizans'ı aramak" programında yaşandı.

Sanal âlemde icra edilen programda Bizantologlar, İslam figürlerinden rahatsızlıklarını dile getirerek Bizans hayallerini satmaya çalıştılar.
Sanal âlemde icra edilen programda Bizantologlar, İslam figürlerinden rahatsızlıklarını dile getirerek Bizans hayallerini satmaya çalıştılar.

Sanal âlemde icra edilen programda Bizantologlar, İslam figürlerinden rahatsızlıklarını dile getirerek Bizans hayallerini satmaya çalıştılar. Sohbetin ardından bir skandal da Kariye'de yaşandı. Ayasofya gibi aslına rücu etmesi beklenen Kariye Camii’nde, Alman bir grup tarafından hiphop klibi çekilmeye çalışıldı. Klip çekimi için izni ise hangi kurumun verdiği henüz bilinmiyor. Kültür diplomasisini küçümseyenlere şu ifade yeter herhalde: Cehennemin yolu iyi niyet taşarı ile döşelidir...

Bizans'ı hortlatma etkinliği

Mimarlık Vakfı'nın düzenlediği "İstanbul'da Bizans'ı aramak" isimli programa Gerçek Hayat'ın 29 Mart’ta yayınlanan 1065’inci sayısındaki Bizans kapağımız damga vurdu. "Gerici medya bizi hedef alıyor" diye atıfta bulunulan Gerçek Hayat, Bizans hayali kuranları oldukça rahatsız etmiş. İstanbul'u Bizanslaştırma projelerine saygı duymamızı bekleyen, bu millete ve değerlerine yabancı sözde ilim insanları, devletin de kendilerini ötekileştirdiğini iddia ediyorlar.

21 ülkenin Bizans komitesi tarafından hazırlanan Selanik Tüzüğü'ne göre Bizans eserlerinin çevresinde herhangi bir inşaya izin verilmeyecek
21 ülkenin Bizans komitesi tarafından hazırlanan Selanik Tüzüğü'ne göre Bizans eserlerinin çevresinde herhangi bir inşaya izin verilmeyecek

Prof Nevra Necipoğlu, restorasyonların şeffaf yapılmağı için restorelere müdahale edemediklerini ileri sürüyor. Prof Engin Akyürek ise İmrahor Cami'ne cami statüsü verilmesine tepki gösteriyor. Akyürek, İlk dönem kiliselerinin tek örneği olan eserin cami olarak kullanılmasının, sanat tarihi açısından tehlikeli olduğunu iddia ediyor. İslam eserlerini yıkma konusundaki hukûkî dayanakları olan Venedik Tüzüğü'nün daha gelişmiş hali Selanik Tüzüğü'nü de heyecanla tanıtıyorlar.

21 ülkenin Bizans komitesi tarafından hazırlanan Selanik Tüzüğü'ne göre Bizans eserlerinin çevresinde herhangi bir inşaya izin verilmeyecek. Diğer bir gündemleri ise Bizans Müzesi. Nevra Necipoğlu ve Zeynep Ahunbay İstanbul'da bir Bizans müzesi açmayı planladıklarını söylüyorlar. Bununla da yetinmeyip Milli Eğitim'in ilkokullarda Bizans tarihi dersleri vermesini talep ediyorlar.

İstanbul'daki Bizans banliyoları ve manastırların incelenmesi ve gün yüzüne çıkartılması için çalışma yapılmasını isteyen Ahunbay, Kab Bin Malik hazretlerinin Fatih'teki kabrini insanların ziyaret etmesinden rahatsızlık duyduğunu söylüyor.

Cami beklerken stüdyo yapılmak istendi

Kariye Camii 1945'te müzeye çevrilmişti. Eser, 2020 Ağustos ayında tekrar cami statüsü verilerek Diyanet İşleri Başkanlığına devredildi. Kariye Camii'nin Ayasofya gibi aslına rücu etmesine sevinirken Kariye'de beklenmedik bir gelişme yaşandı. Takriben 40 kişilik bir "klip ekibi" 17 Nisan Cumartesi günü sabah saatlerinde Kariye'ye geldi ve Alman hiphop şarkıcısı Luciano'nun bir şarkısına klip çekmek için hazırlıklara başladı. 2 saat süren hazırlıkların ardından Kariye'deki çekim, vatandaşların tepkisi ve yetkililerin devreye girmesiyle yarıda kesildi.

İstanbul'da Bizansı aramak
İstanbul'da Bizansı aramak

Diyanet izni kendilerinin vermediğini belirtti. Yetkililerin verdiği bilgiye göre, henüz ibadete açılmayan Kariye'deki çalışmaları Diyanet, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Vakıflar Genel Müdürlüğü koordine ediyor. Ancak hiphop klibi için iznin kim tarafından verildiği bilinmiyor. Hâdisenin ardından devreye giren Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, hiphopçuya özür mahiyetinde yeni mekânların kapısını açtı. Rahatsız edici gelişmenin ardından gözler Kültür Bakanlığı’na çevrilse de Bakanlık sessizliğini koruyor.

Halil İnalcık da mı komplo teorisyeni?

Batının İstanbul'u işgal planları olduğunu ve bunu Bizans çalışmaları üzerinden yaptıklarını dile getirdiğimizde ‘komplo teorisyeni’ olmakla suçlanıyoruz. Ancak "tarihçilerin kutbu" lakaplı büyük Prof Halil İnalcık da Bizans araştırması yapan akademisyenlerin İstanbul'u işgal planlarına dikkat çekiyor. İnalcık, NTV’de katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, Bizantistlerin asıl amacını bir hâtırası ile bakın nasıl gözler önüne seriyor:

Prof Halil İnalcık da Bizans araştırması yapan akademisyenlerin İstanbul'u işgal planlarına dikkat çekiyor.
Prof Halil İnalcık da Bizans araştırması yapan akademisyenlerin İstanbul'u işgal planlarına dikkat çekiyor.

"Bir tarihçi olarak sizi uyarıyorum. Batı İstanbul'dan hiçbir zaman vazgeçmedi. Bütün bunlar oyundur. Ayasofya'nın kubbesi üzerinde 'Hıristiyanlığın yıldızı parlayacak.' Bunu kim söyledi biliyor musunuz? Bu sözleri Papa olacak olan Bavyera Kardinali bir Bizans kongresinde söyledi. Bunu söylediği zaman bütün o sözde ilim adamı olan Bizantistler ayağa kalktılar ve dakikalarca alkışladılar. Bu olay Münih'te 1958'de yaşandı. Ben bunu unutmuyorum. Biz Lozan'da patriği İstanbul'daki Rumların dini lideri olarak tanıdık. Bugün devlet liderleri ile görüşmeye hakkı yoktur."

Prof Halil İnalcık hayatı boyunca birçok konuşmasında yetkilileri Bizantinistlere karşı uyardı. Lakin memlekette ehli vicdan olan ve kültür diplomasisinden anlayan bürokratımız yok maalesef. Varsa da hükmü geçmiyor anlaşılan...

Bizans için Osmanlı'yı feda etmek. Olimpos için Hira'yı terk etmek.

İstanbul tam bir vakıf şehri. Sadece Fatih'te Osmanlı'dan kalma 9665 vakıf eseri bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı tahrip olmuş ya da yok olmuş eserler. Bu harap olmuş vakıf eserlerini ihyada ise büyük sorunlar yaşanıyor. Çünkü İstanbul'da çoğunlukla bir eserin üstü Osmanlı, onun altı Bizans, onun altı da Roma yapısı çıkıyor. Doğal olarak Ayasofya'da olduğu gibi aynı yapıyı Müslümanlar Osmanlı eseri yani cami olarak görürken Hıristiyanlar ise Bizans eseri yani kilise olarak görüyorlar. Fakat ne hikmetse bazen Müslüman Türkiye'de Bizans eserleri Osmanlı eserlerinden daha kıymet görebiliyor. Mescit yapılması için izni alınan yapılara Vakıflar şapel planı verebiliyor. İstanbul'un nazım planlarında 280 cami ve mescit yıkılırken bir tane bile kilise yıkılmıyor. Bu konuda Bizantolog Profesör Marcell Restle şöyle bir itirafta bulunuyor: "Cumhuriyetin ilanı sonrasında yapılan İstanbul nazım planları Osmanlı eserlerinde büyük tahribata yol açtı. Ancak bu bizim işimize yaradı çünkü yapılan yıkımların altından Bizans yapıları çıktı."

İstanbul tam bir vakıf şehri. Sadece Fatih'te Osmanlı'dan kalma 9665 vakıf eseri bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı tahrip olmuş ya da yok olmuş eserler.
İstanbul tam bir vakıf şehri. Sadece Fatih'te Osmanlı'dan kalma 9665 vakıf eseri bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı tahrip olmuş ya da yok olmuş eserler.

Tek parti döneminde başlayan İstanbul'u imar ve yıkım çalışmalarında o kadar ileri gidildi ki İsmet Paşa 1935'te tüm camilerin minarelerinin yıkım emrini verdi. Ancak tepkiler üzerine karar uygulanamadı. Tüm bu verileri göz önüne alarak İstanbul’un işgali yıllarında Üsküdar'da cami duvarlarına yapıştırılmış bir yazıyı hatırlamakta fayda var. Fatih'te selatin camilerin minarelerine bakılırken görülen duvarda şöyle yazar: “Bu Şehir Kimindir?” Altında ise “Bu eserler kiminse şehir onundur...”