Korona ve Batı’nın sahte romantizmi

Çin virüsü yahut pazarlanan adıyla Kovid-19 bize gerçekleri, Batı’nın o romantik filmlerde görüldüğü gibi bir yer olmadığını net bir şekilde gösterdi.
Çin virüsü yahut pazarlanan adıyla Kovid-19 bize gerçekleri, Batı’nın o romantik filmlerde görüldüğü gibi bir yer olmadığını net bir şekilde gösterdi.

Korona salgını başlayalıberi propaganda çöktü. Filmlerde, dizilerde evde bulaşık yıkayan, kadına otomobil kapısı açan Batılı erkek figürü yerini gerçek hayatın karantina canavarına bıraktı. Nitekim Papa başta olmak üzere Avrupa kıtasının muhtelif yerlerinden “Lütfen kadına şiddet göstermeyelim” mesajları yağmaya başladı. Dünya Sağlık Teşkilatı Avrupa direktörü Hans Kluge’nin şu sözünü Batı hayranlarının kulağına küpe niyetine verelim, kâfi.“Çin virüs gittikçe yayılırken Avrupa devletlerinin bir çoğunda bilhassa kadın ve çocuklara yönelik şiddetin artışından son derece rahatsızız.”

TV dizilerine bakıyorsunuz, Batılı erkek mutfakta bulaşık yıkıyor, arkasında son derece şık ve bakımlı bir kadın birazdan sofraya oturmak için bekliyor.
TV dizilerine bakıyorsunuz, Batılı erkek mutfakta bulaşık yıkıyor, arkasında son derece şık ve bakımlı bir kadın birazdan sofraya oturmak için bekliyor.

TV dizilerine bakıyorsunuz, Batılı erkek mutfakta bulaşık yıkıyor, arkasında son derece şık ve bakımlı bir kadın birazdan sofraya oturmak için bekliyor. Hangi kadın böyle bir manzarayı istemez? Oysa hakikatin resmi bu değil. Fakat Batı, propaganda dilini çok iyi biliyor; kendi toplumunu dünyanın geri kalanına filmler ve diziler yoluyla bu şekilde pazarlıyor. Bunu yaparken diğer toplumları yerin dibine sokacak ustalığı da büyük bir maharetle sergiliyor.

Elindeki medya gücü ve dünyanın dört bir yanını yağmalayarak ele geçirdiği servet sayesinde bu işi gayet iyi kotarıyor.

Şu sahte romantizm dalaveresini anlayabilmiş değilim. Bir erkek, kadına otomobilin kapısını açıp daha sonra şekilden şekilde girip türlü tuhaflıklar yaparak kendisini garip hallere sokma ihtiyacı niçin duyar? Ve bir kadın, güveneceği, sırtını dayayacağı bir erkek yoksa ortada, niçin ortak bir hayat kuracağım diye kendini paralar?

İslam toplumlarında kadına verilen değeri küçümseyen Batı, işin reklam tarafı bir yana, kadına güven telkin eden bir erkek yahut bir aile modeli ortaya koyabilmiş mi? Yanlış anlaşılmasın, günümüz İslam toplumlarını övmeye filan çalışmıyorum. Çünkü onlar da Hz. Peygamber (sav)’in yolundan epey uzaklaştılar.

Hz. Peygamber Nasıl Davranıyordu?

Peki, Hz. Peygamber (sav) kadınlara nasıl davranıyordu?

  • Bir ordu komutanı, bir devlet başkanı düşünün. Yorucu bir savaştan geri dönüyor. Fakat bütün yorgunluğuna rağmen askerlerinden biraz uzaklaşarak eşiyle koşu yarışmasına girişiyor. Ama yarışı kaybediyor. Bir sonraki savaştan dönüşte yine yarışıyorlar, bu kez kendisi kazanıyor ve durumu eşitliyor.

Günümüze gelelim. Sıradan bir adam düşünün. Öyle savaştan filan değil, sıkıcı, rutin işinden evine dönmüş. Hanımı, kendisiyle yarışa girişsin, koşsun, terlesin de istemiyor. Bütün gün evinde kocasını beklemiş. Şöyle kısacık bir ferahlama turu yeter de artar bile.

Fakat günümüz Müslüman erkeğini çivilendiği koltuktan kaldır kaldırabilirsen. Manzaraya bakar mısın?

Savaşın içinden az önce çıktığı hâlde eşinin gönlünü hoş tutmak amacıyla koşan, yorulan bir PEYGAMBER... İşinden gelip koltuğa adeta mıhlanan, kendisine türlü diller döken eşine kulak bile asmayan GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANI...

Bakın, Hz. Âişe (r.ah.) ne anlatıyor? Peygamber Efendimiz (sav) yine bir savaş ortamında. Ordu Medine’ye dönüş hazırlığı yapıyor. Büyük bir savaştan çıkılmış. Bu arada Hz. Aişe (r.ah.) kolyesini kaybediyor. Bütün ordu duruyor, kolyeyi aramaya başlıyor. Bu hâdise neye sebep oluyor, bilin bakalım. Teyemmüm ayetinin gelişine... Çünkü koca ordu çölün ortasında durmuş kolye ararken ikindi namazının vakti girmek üzere. Bir kolye için seferber olan koca bir ordu... Bir kolye arayışında inen teyemmüm âyeti... Kadına verilen değeri görüyor musunuz?

Kovid-19 Gerçekleri Gösterdi

Çin virüsü yahut pazarlanan adıyla Kovid-19 bize gerçekleri, Batı’nın o romantik filmlerde görüldüğü gibi bir yer olmadığını net bir şekilde gösterdi.

  • ■ Yaşlıların nasıl kasden ölüme terk edildiğini...
  • ■ Filmlerde görülen son derece teknolojik aletlerle donanmış hastanelerin aslında tıbbî malzeme eksikliğinden sapır sapır dökülen yetersiz mekânlar olduğunu...
  • ■ Ülkelerin arasındaki maske savaşlarını...
  • ■ Bir salgınla yerin dibine göçen sağlık sistemini...
  • ■ Çöken ekonomiyle birlikte çarşı pazarda çıkan anarşiyi...
  • ■ En basit temizlik maddelerinin bile bulunamadığını...
  • ■ Batılı insanın bencilliğini ve acımasızlığını...
  • ■ Batı menşeli dünya sisteminin yeryüzünü ne hallere soktuğunu...

Evet, bize tüm bu gerçekleri sunan Çin virisü, Batı’nın sahte romantizmini yerle bir etti.

Kadına Şiddete Yönelen Batı

Korona salgını başlayalı beri propaganda çöktü. Filmlerde, dizilerde evde bulaşık yıkayan, kadına otomobil kapısı açan Batılı erkek figürü yerini gerçek hayatın karantina canavarına bıraktı.

Nitekim Papa başta olmak üzere Avrupa kıtasının muhtelif yerlerinden “Lütfen kadına şiddet göstermeyelim” mesajları yağmaya başladı. Dünya Sağlık Teşkilatı Avrupa direktörü Hans Kluge’nin şu sözünü Batı hayranlarının kulağına küpe niyetine verelim, kâfi.

“Çin virüsü gittikçe yayılırken Avrupa devletlerinin bir çoğunda bilhassa kadın ve çocuklara yönelik şiddetin artışından son derece rahatsızız.”