Taşları yemek yasak ama onlardan istifade etmek şart

Besinlerdeki mineraller vücudun ihtiyaç duyduğu cevherleri yükler, taşlar ise bedendeki mineralleri yaratılışa uygun hâle getirir. Taşlar sadece bunu yapmaz, aynı zamanda dış dünyadan bedene girmek isteyen zararlı enerjilerin önemli bir kısmını kendine toplayarak filtre eder ve bedene zararsız hâle getirerek aktarır. Bununla da yetinmez, bedende birikmiş olan kötü enerjiyi emerek dışarı taşır. Sonra bunları yine temizleyerek bedene iade eder.
Besinlerdeki mineraller vücudun ihtiyaç duyduğu cevherleri yükler, taşlar ise bedendeki mineralleri yaratılışa uygun hâle getirir. Taşlar sadece bunu yapmaz, aynı zamanda dış dünyadan bedene girmek isteyen zararlı enerjilerin önemli bir kısmını kendine toplayarak filtre eder ve bedene zararsız hâle getirerek aktarır. Bununla da yetinmez, bedende birikmiş olan kötü enerjiyi emerek dışarı taşır. Sonra bunları yine temizleyerek bedene iade eder.

Ehli için mâlumdur ki, İsmet Özel ‘taşları yemek yasak’ demişti. Evet, haklıydı ama bir de taşlardan istifade etmek gibi mühim bir bahis söz konusuydu. O hâlde biz bundan böyle taşların hasletlerini, burçlarla ilişkilerini, hassaten de şifa verici yönlerine temas ederek taşlarla ilgili az bilinen hususları bu köşede ele almanın gayreti içinde olacağız.

Yüce Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de bize, yerde ve gökte olan her şeyi insanın hizmetine müsahhar kıldığını bildirir. Yani yağmur, kar, güneş, ay, yıldızlar, gezegenler, bitkiler, hayvanlar, toprak, su, hava, ateş ve taşlar vs.

İnsanlar genellikle sadece insan ve hayvanların canlı olduğunu düşünür. Bu eksik bir düşüncedir, zîra Kur’an-ı Kerim’de “Yerde ve gökte olan her şey, Allah’ı tesbih eder” buyurulur. Yani tüm varlıklar can taşıyor olmalıdır ki tesbih edebilsinler. Muhyiddin-i Arabî der ki; “İnsan ve hayvanda faal olan ruh, diğer varlıklarda yeknesandır.”

Kâinatta var olan her varlığın özünde insanoğluna hizmet gayesi var.

Muhyiddin-i Arabî der ki; “İnsan ve hayvanda faal olan ruh, diğer varlıklarda yeknesandır.”
Muhyiddin-i Arabî der ki; “İnsan ve hayvanda faal olan ruh, diğer varlıklarda yeknesandır.”

İnsan da topraktan yaratıldı. Topraktaki her cevher / maden / mineral, insan vücudunda da aynı nispette mevcuttur. Bu düzenin sıhhatli bir şekilde devamı insanın kendisine bağlıdır. Çünkü yeryüzünde çıkan fesatların yegâne müsebbibi, insanlığın davranışlarının bir neticesidir ki, zaten Allah-ü Teâlâ da yeryüzünü ve içinde bulunanları ifsat etmemesi için insanları sık sık ikaz eder.

İnsan da topraktan yaratıldı. Topraktaki her cevher / maden / mineral, insan vücudunda da aynı nispette mevcuttur.
İnsan da topraktan yaratıldı. Topraktaki her cevher / maden / mineral, insan vücudunda da aynı nispette mevcuttur.

İnsan ve hayvanlar için gerekli olan demir, bakır, çinko, magnezyum, kalsiyum, potasyum gibi toprakta bulunan cevherler, bitkilerce alınıp, insan ve hayvanlara aktarılır. Bunların nispetlerindeki eksiklik veya fazlalık insan hayatı için tehdit oluşturur. Bu yüzden nebatî veya hayvanî beslenmelerde vitamin ve minerallerin düzeyi büyük ehemmiyet arzeder.

Tecrübeî bilgiyi unutturan modern bilim putu

İnsanoğlu hayatiyet ve sıhhati için pek çok maddeyi kullanmış ve bunların şifalı ve zararlı yönlerini tecrübe ederek veya vahiy yoluyla öğrenerek nesiller boyu taşıyagelmiştir. Pek çok tecrübeî bilgiyi unutturan modern bilim putu, insanlığı bu taşlarından mahrum bırakmaktadır. Batılı zenginler şifalı taşlardan âzamî derece istifade ederken, diğer insanlar ise ne yazık ki bu gerçeklerden habersizdir. Bu yüzden de taşların şifalı yönlerinden faydalanma geleneği unutulmaya yüz tutmuştur.

İnsanoğlu hayatiyet ve sıhhati için pek çok maddeyi kullanmış ve bunların şifalı ve zararlı yönlerini tecrübe ederek veya vahiy yoluyla öğrenerek nesiller boyu taşıyagelmiştir.
İnsanoğlu hayatiyet ve sıhhati için pek çok maddeyi kullanmış ve bunların şifalı ve zararlı yönlerini tecrübe ederek veya vahiy yoluyla öğrenerek nesiller boyu taşıyagelmiştir.

Diğer yandan şifalı taşlar oldukça pahalı olduğu için özellikle Çin tarafından dünyaya imitasyon yani taşların sahteleri gerçekmiş gibi pazarlanarak insanlık bir de bu yolla sömürülüyor.

Bunun bir başka kötü neticesi ise az veya çok bedel ödenerek alınan sahte taşların beklenen faydayı sağlamamasıdır. Bu nedeniyle de taşların şifalı yönleri konusunda ne yazık ki kötü bir şöhret ortaya çıkabiliyor.

  • Hz Âdem (a.s.)’dan bu yana insanlar, masal ve efsanelerinde bazı taşlara kutsiyet aftetmiştir. Mısır, Bâbil, Sümer, Asur, Hint gibi uygarlıklarda akik taşlı yüzük takanlar deniz yâhut nehirde boğulmayacaklarına, yeşim taşı ile kar ve yağmur yağdırılıp, yangınları söndürebileceklerine, boyunlarına turkuaz taşı takılan atların daha güçlü olacaklarına, kan taşı ile de güneşin gücünden pay alacaklarına inanırlarmış.

Günümüzün sözde bilim çevrelerinden “taşları yemiyoruz ki, kana karışıp bize fayda sağlasın” şeklinde gerçekle hiçbir bağı olmayan hurafe cümlelerini sıklıkla duymak mümkündür. Oysa gerçek bunun tam zıddı. Çünkü insan ve diğer canlıları sadece yiyip-içtikleri besleyip, tedavi etmez. Tüm canlılar güneşten toprağa pek çok yaratılmışa temas ederek veya etmeden istifade ederler. Tıpkı güneşin D vitamini kaynağı olması, renk, koku, manzara, ısı, ışık ile mûsikînin tedavi maksadıyla kullanılması gibi.

Öldüren taşlar

Taşların ışın (renk ve enerji) yayması da, o minerali oluşturan cevherin atomundaki elektronlar sebebiyledir. Her atomda elektron sayısı ne olursa olsun çekirdek çevresinde elektronlar için 7 yörünge bulunur. Bu elektronlar çevrelerine enerji yayarlar. Mezkûr enerji bazen zararlı olabileceği gibi çoğu kez faydalıdır.

Örnek mi istersiniz?

İşte size realgar/orpiment taşı…

(Resim: https://www.google.com/search?q=realgar/orpiment+ta%C5%9F%C4%B1&client=avast-a-1&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=2ahUKEwjBrOPLx4LwAhXAgP0HHWGoCQIQ_AUoAnoECAEQBA&biw=1600&bih=757)

realgar/orpiment taşı…
realgar/orpiment taşı…

Şayet bu taşı elinize alır bir süre tutarsanız sizi zehirler.

Niye mi?

Çünkü muhtevasında yoğun miktarda toksik/zehirli arsenik var.

Eski tabipler, bedene değen taşların vücuda cevher aktardığını kaydetmiştir. Günümüz bilim çevreleri de, taşlarla tedaviyi ve hatta taşlarla bedene mineral aktarımının mümkün olabildiğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü hakikatlerin vakti gelince ortaya çıkmak ve peşin hükümlüler ile yalancıları mahcup etmek gibi bir haslete sahiptir.

Mineraller deriden nasıl girer?

Unutmayınız ki, sadece ağız ve burundan nefes almıyor veya beslenmiyoruz. Derimizdeki gözeneklerle de hem nefes, hem de enerji alıp verebiliyoruz.

Besinlerdeki mineraller vücudun ihtiyaç duyduğu cevherleri yükler, taşlar ise bedendeki mineralleri yaratılışa uygun hâle getirir. Taşlar sadece bunu yapmaz, aynı zamanda dış dünyadan bedene girmek isteyen zararlı enerjilerin önemli bir kısmını kendine toplayarak filtre eder ve bedene zararsız hâle getirerek aktarır. Bununla da yetinmez, bedende birikmiş olan kötü enerjiyi emerek dışarı taşır. Sonra bunları yine temizleyerek bedene iade eder.

Taşları nasıl kullanmalı?

Taşların ocaklardan çıktığı gibi kullanımı doğru değildir. Bir sanatkâr tarafından işlenerek kullanıma uygun hâle getirilmelidir ki, taşın özündeki enerji dışarıya gerektiği kadar aksedebilsin.

Bir kez daha ikaz etmek isteriz ki, nasıl altın madeninde hileler söz konusuysa, değerli taşlarda bu durum çok daha fazladır. Yine unutulmamalıdır ki, ülkemizde bu taşlardan hakikî mânâda anlayan insan sayısı çok azdır. Hatta bunlar bile aldatılabilir.

Altın ve gümüş en iyi iletkenler olduğu için taştaki mineralleri ve enerjiyi bedene en iyi şekilde naklederler. Gümüşün başka bir özelliği ise toksinleri temizleyebilmesidir.
Altın ve gümüş en iyi iletkenler olduğu için taştaki mineralleri ve enerjiyi bedene en iyi şekilde naklederler. Gümüşün başka bir özelliği ise toksinleri temizleyebilmesidir.

Bu yüzden güvenilir kaynaklar dışında hiçbir yerden, özellikle de büyük bedeller ödeyerek değerli taş satın alınmamalıdır.

Altın ve gümüş en iyi iletkenler olduğu için taştaki mineralleri ve enerjiyi bedene en iyi şekilde naklederler. Gümüşün başka bir özelliği ise toksinleri temizleyebilmesidir. Bu yüzdendir ki, değerli taşlar erkeklerde gümüşe, kadınlarda ise altın ve gümüşe eklenerek kullanıla gelmiştir.

Eğer taşlı yüzük kullanılacaksa sağ elin yüzük parmağına takılması en uygunudur.

Taşlar, tiroit ve timüs bezinin harekete geçmesi için kolye şeklinde kullanılmalıdır. Mide ve bağırsak rahatsızlığı olanların ise göbek civarına takmaları tavsiye edilir. Elbette ağrıyan bölgeye sürmek, ceplerde taşımak, tesbih olarak kullanmak, odanın veya çalışma masasının üzerinde bulundurulması gibi biçimlerde de taşlardan istifade edilebilir.

Taşların dinlendirilmesi

Taşlar vücudumuzun enerji iletişiminde süzgeç görevi gördüğü için dinlendirilmesi de gerekir. Aksi halde olumsuz yani kötü enerji tortuları ile tıkanmasına ve faydasız hâle gelmesine neden olabilirler. Unutulmamalıdır ki, taşlar da canlıdır ve sürekli kullanıldıklarında onlar da yorgun düşebilirler bu yüzden istirahat hakları vardır. O halde taşlarınızı hiç olmazsa yatarken kullanmayın.

Kanser, epilepsi, migren gibi kronik rahatsızlıklarda hastalık geçene dek taşları kullanmaya devam etmek gerekir. Bu gibi kronik hastalıklarda ise taşların temizliği asla ihmal edilmemelidir.

Taşlar nasıl temizlenir?

İnsan kirlendiğinde nasıl su veya toprakla temizlenirse, taşlar da su ve toprak ile temizlenirler. Demek ki, su sadece maddî kirleri değil aynı zamanda enerji kirlerini de temizler. Bu yüzden biz her namaz öncesinde abdest alırız.

İnsan kirlendiğinde nasıl su veya toprakla temizlenirse, taşlar da su ve toprak ile temizlenirler.
İnsan kirlendiğinde nasıl su veya toprakla temizlenirse, taşlar da su ve toprak ile temizlenirler.

Nasıl ki, elektrik sistemi atıklarını toprak ucuyla tahliye ediyorsa ve nasıl ki, insan toprakla temas ettiğinde bedendeki tüm kötü yüklerden kurtuluyorsa, taşlar da toprakla arındırılırlar. Böylece kendinde biriktirdiği elektrik/enerji yükünden kurtulurlar. Ayrıca toprakla temasta yeni enerji yüklemesi de yapar.

Haftada bir kez bir bardak temiz suya konulan taş, iki-üç saat kadar güneş ışığının ulaşabildiği aydınlık bir ortamda bekletilmelidir. Ancak güneşle birebir asla temas etmemelidir. Tuzlu suda bekletmek ise taşların yapısını bozar. İnci ve mercan tuzlu sudan etkilenmeyen yegâne taşlardır.

  • Taşları yağ, sirke, asit, deterjan, parfüm, aşırı güneş ışığı ve sıcak su gibi şeylerden mutlaka uzak tutunuz.

Taşlar bahsini işlemeye devam edeceğiz inşâallah!