"Üçüncü Roma"nın akıbeti

Ya ABD başkanlarının gittikçe ileri yaştaki isimlerden seçilmesine ne demeli? Tramp seçildiğinde 70 yaşında idi, Baydın 78! Tramp yerleşik Amerikan teamüllerini fazla takmıyordu. Baydın’ın öyle olmayacağı kesin. Seksenlik bir başkanın nereye kadar yöneteceğini kestirmek zor. Gelecek 4 yılın programını ABD’nin gizli ve açık silahlı güçlerinin yapacağının en bariz görüntüsü, Kongre binasının çapulcular tarafından işgalinden sonra ABD ordusu tarafından işgalidir!
Ya ABD başkanlarının gittikçe ileri yaştaki isimlerden seçilmesine ne demeli? Tramp seçildiğinde 70 yaşında idi, Baydın 78! Tramp yerleşik Amerikan teamüllerini fazla takmıyordu. Baydın’ın öyle olmayacağı kesin. Seksenlik bir başkanın nereye kadar yöneteceğini kestirmek zor. Gelecek 4 yılın programını ABD’nin gizli ve açık silahlı güçlerinin yapacağının en bariz görüntüsü, Kongre binasının çapulcular tarafından işgalinden sonra ABD ordusu tarafından işgalidir!

ABD’nin demokrasisinin kendine olduğunu, dünyaya demokrasi adı altında acı, zulüm, işgal ve terör ihraç ettiğini biz yaşarken, defalarca gördük. En meşhur örnek Irak’ın işgalidir. Demokrasi getirme amaçlı işgal sadece Irak’ın değil, bölgenin istikrarsızlaşmasından başka bir sonuç doğurmamıştır. Ülkenin kaynakları talan edilmiş, hatta barbar Amerikalılar tarafınan müzeleri yağmalanmıştır.

Batı dünyası tarihe baktığında devlet olarak Roma İmparatorluğu’nu görür. Roma başlangıçta cumhuriyettir, nasıl bir cumhuriyet olduğu ayrı fasıl, fakat sonunda imparatorluk olur. Avgustus maktul Jül Sezar’ın yeğenidir. Sezar’ın katli sonrasının şartlarında, onun evlatlığı olarak, zaman içinde yetkileri elinde toplamayı bildi ve Roma’nın tek hâkimi oldu. İkinci Roma, Mukaddes Roma-Cermen İmparatorluğu’dur. Avrupa’da üçüncü Roma hevesi, iddiası hep olmuştur. Rus çarları da bu hevesi taşımıştır, Hitler de.

Fakat görülüyor ki, 3. Roma ABD’dir.

Kapitol’den başlayalım!

Kapitol Roma’nın merkezinde bir tapınaktır. ABD’nin Kapitol’ü de güya “demokrasinin mabedi”dir. Böyle olmakla beraber, uzun süre kilise olarak da kullanılmıştır, başkanlar burada yapılan ayinlere katılmıştır.

  • Roma ihtişamdır, tantanadır, gösteriştir. ABD’nin son seçilen başkanının yemin törenini takip edenler bir Holivut filmi seyreder gibi dekoratif bir ihtişam hissine kapılmaktan kendilerini alamamıştır. Yeni başkanın merdivenler boyunca yürüyüşü, kademe kademe yükselen ve Kapitol kubbesi ile zirveleşen görüntü ve binlerce insan ve manzaraya rengini veren her boyda Amerikan bayrağı…

Bu ihtişama 25 bin tam teçhizatlı ABD askerini de eklemek gerekir mi?

Her ihtişam arayışının arkasında tam zıddı bir zaaf vardır.

İhtişam ve sefalet

ABD ihtişamın zirvesindedir, sefaletin de çukurunda!

ABD’nin ihtişamını dünyanın gözüne sokmak istemesinin bu sefer ciddi bir sebebi var. Dünyaya demokrasisini dayatan ABD, “demokrasi mabedi”nin kendi vatandaşları tarafından işgali ile sarsıldı. Bu sarsıntının şiddeti hasar tespitini güçleştiriyor. Şu tesbiti yapabiliriz: ABD bir daha eski ABD olmayacak!

ABD’nin demokrasisinin kendine olduğunu, dünyaya demokrasi adı altında acı, zulüm, işgal ve terör ihraç ettiğini biz yaşarken, defalarca gördük. En meşhur örnek Irak’ın işgalidir. Demokrasi getirme amaçlı işgal sadece Irak’ın değil, bölgenin istikrarsızlaşmasından başka bir sonuç doğurmamıştır. Ülkenin kaynakları talan edilmiş, hatta barbar Amerikalılar tarafınan müzeleri yağmalanmıştır. Bağdat Hülagü’den sonra oğul Buş tarafından bir daha yakılıp yıkılmıştır!

ABD’nin demokrasisinin kendine olduğunu, dünyaya demokrasi adı altında acı, zulüm, işgal ve terör ihraç ettiğini biz yaşarken, defalarca gördük.
ABD’nin demokrasisinin kendine olduğunu, dünyaya demokrasi adı altında acı, zulüm, işgal ve terör ihraç ettiğini biz yaşarken, defalarca gördük.

Bağdat’ı harab eden dünyanın süper gücü Kapitol’ün işgali ile canevinden vurulmuştur.

İkinci Dünya Harbi’nden sonra dünyanın rakipsiz hâkimi Amerika bu hallere mi düşecekti? “Demokrasinin beşiği Avrupa” derler ya. O beşiğin sallandığı yer de ABD değil miydi?

Bu hürriyetler ülkesi, zenginlikler ülkesi, dünyaya örnek teşkil eden başkanlık sisteminin ana yurdu…Dünya sömürge imparatorluğunun merkez ülkesi ABD ancak üçüncü dünya ülkelerine yakıştırılan görüntülerle mi anılacaktı? Amerikan rüyası gündüz görülen kâbusa mı dönecekti?

ABD Meclis binası Kapitol’ün eli silahlı ve bayraklı fanatikler tarafından işgali bende üçüncü sınıf bir Holivut filmi tesiri bıraktı.

Elbette ABD Meclisi’nin korunmasında bir zaaf olduğu görülebiliyor. Bu zaafın, kendine güvenle açıklanabileceği düşünülebilir: Güçlüyüz, bize bir şey olmaz! Tıpkı meşhur “Kapitol’ün kazları” hikâyesinde olduğu gibi. Kendinden emin Roma’nın senatosunun Galyalılar tarafından işgali Kapitol’ün etrafındaki kazların gaklamaları ile önlenmesi mümkün olmuşken, ABD’nin Kapitol’ü kazlar tarafından işgal edildi! Uzun sürmeyen bu işgalden sonra sistem işlemeye başladı. Fanatikler geride biraz tahribat, ölüler ve yaralılar bıraktılar.

Asıl geride kalan ise zaafa uğramış ABD imajıdır.

ABD’nin eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır. Her istediğini yapma veya elde etme hususunda eskisi kadar etkili değildir. Dünyada birçok iş artık Amerika’ya rağmen olabilmektedir. Her şeyi ABD’den bilme konusundaki kesinlik sarsılmaya başlamıştır.

ABD’nin gücü, aynı zamanda zaafı olabilir mi?

ABD’nin gücünün liberalizmin gücü, kapitalizmin gücü olduğu şüphesizdir. Kapitalizm güçten düşebilir mi? Güçten düşme bir görüntüden ibaret midir?

ABD’nin eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır. Her istediğini yapma veya elde etme hususunda eskisi kadar etkili değildir.
ABD’nin eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır. Her istediğini yapma veya elde etme hususunda eskisi kadar etkili değildir.

Bir yılı geride bırakan büyük salgın dünyayı kasıp kavurmaya devam etmektedir. Kapitalist sistem en güçlü olduğu yerlerde, en güçlü olduğu hususlarda muktedirlik görüntüsü verememektedir. Salgının en yaygın olduğu ülke, en fazla ölüme yol açtığı devlet ABD’dir. Yeni başkan salgında ölen 400 bin ABD vatandaşına saygı duruşu ile işe başlamıştır.

  • Aşı üzerinden köpürtülen ümitler henüz bir sonuca ulaşmamıştır. Belki de büyük umut bağlanan aşılar istenilen sonucu vermeyecektir. Salgın süreci uzadıkça, insanların normal hayat beklentisi ertelendikçe psikolojik tepkiler hesaplanamaz hale gelmektedir.

ABD sistemi, Çin’in salgının çıkış yeri olmasına rağmen ülkesinde yayılmasını önleme konusundaki başarısını totaliter baskıcı idaresine bağlamakta haklı olabilir. Son yıllarda dünya siyasetinde demokratik ülkelerden çok, diktatöryal sistemler etkili olmaya başlamıştır. Demokratik merkez Avrupa dahi otoriterliğe kaymakta, güya savunduğu değerlerin altında ezilmektedir.

ABD’nin Çin ve Rusya ile rekabet etme konusunda zaaflarını demokrasisine yıkarak otoriterleşmesi/totaliterleşmesi, bunu görüntüden öteye sistemli hale getirmesi Kapitol baskınından sonra en güçlü ihtimaldir.

11 Eylül’den sonra ABD’nin girdiği İslamofobi tüneline şimdi bir de 6 Ocak totaliterleşmesi eklenirse, şaşırmamak lâzımdır.

Totaliter Amerika’nın iç hesaplaşması bir yana kendini kısa zamanda dışarıda ispat etmesi gerekiyor. Yeni başkanın sözde dışişleri bakanı işareti vermiştir: Türkiye için “sözde müttefik” tabirini kullanarak. Türkiye yakın zamanda bir ABD operasyonu beklemelidir.

Halkın başkanı-Sistemin başkanı!

Bu arada, Tramp’ın “halk beni istiyordu, sistem Baydın’ı getirdi” dediğini unutmayalım. Sistem artık arkaplandan ön plana geçeceğe benziyor. Kapitol işgali de işin bahanesi olacak!

Ya ABD başkanlarının gittikçe ileri yaştaki isimlerden seçilmesine ne demeli? Tramp seçildiğinde 70 yaşında idi, Baydın 78! Tramp yerleşik Amerikan teamüllerini fazla takmıyordu. Baydın’ın öyle olmayacağı kesin. Seksenlik bir başkanın nereye kadar yöneteceğini kestirmek zor. Gelecek 4 yılın programını ABD’nin gizli ve açık silahlı güçlerinin yapacağının en bariz görüntüsü, Kongre binasının çapulcular tarafından işgalinden sonra ABD ordusu tarafından işgalidir!