İnsan, kendisinden esirgenen şeyin peşini kolay kolay bırakmaz. Eksik kalan yerinde büyür o duygu; içten içe kanar, kabuk bağlar, sonra en ufak sarsıntıda yeniden açılır. Herkes biraz kendi yarasının çevresinde dolaşır aslında. Bir sözün eksik bıraktığı yerde, bir bakışın sakladığı sıcaklıkta, bir şefkat kırıntısında… Bazen ışığa koşan kelebek kadar pervasız, bazen karanlığa tutunan kadar temkinli.Ama arayışı hiç bitmez.İnsan, ulaşamadığını kutsar; sahip olamadığını zihninde büyütür. Çünkü arzunun kaynağı çoğu zaman yokluğun kendisidir. Bizi en çok büyüten ya da en fazla yakan şey, içimizde tamamlanmayı bekleyen o ince çizgidir. Ve belki de hayat, tam da bu yüzden böylesine çelişkili: Kimi zaman kaçtığımız şeyin özlemindeyiz, kimi zaman da bağlandığımız şey, bizi en çok inciten oluyor.