Avrupa'da aşırı sağın yükselişi ne anlama geliyor?

1 Eylül 2018'de Almanya'da bir protestocunun taşıdığı pankartta, "Almanya'yı sevmeyenler Almanya'yı terk etmeli" yazıyordu.
1 Eylül 2018'de Almanya'da bir protestocunun taşıdığı pankartta, "Almanya'yı sevmeyenler Almanya'yı terk etmeli" yazıyordu.

Avrupa'nın lokomotifi konumundaki Almanya dahil birçok ülkede aşırı sağın yükselişine kullandıkları nefret dili de eşlik ediyor.

Köln'de Türklerin posta kutularına "Sizler de Yahudiler gibisiniz. Müslümanlar Almanya'yı terk edin. Yakında size yönelik saldırılar başlayacak" gibi tehdit içerikli mektuplar bırakıldı.

Aşırı sağın kullandığı nefret söylemi bir yandan sokağa ve günlük dile yansıması nedeniyle toplumsal güvenlik sorunlarına neden olurken, aşırı sağ akımların yükselişi kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı.

Uluslararası ortamın da etkisiyle iki binli yılların başından itibaren yükselişe geçen aşırı sağ akımlar, her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor.

Aşırı sağ neden yükseliyor?

ABD’de yaşanan İkiz Kuleler Saldırısı, ardından 2008 ekonomik krizi ve 2009’daki Arap Baharı’nın sonucu olarak Doğu’dan Batı’ya göçün hızlanarak artması, popülist ve aşırı sağcı fikirlerin AB ülkelerinde kendisine geniş alanlar açabilmesine imkan sağlıyor.

2011 yılı itibarıyla ciddi bir sorun haline gelen Suriye meselesi ise sadece üye devletlerde değil, AB yönetim organlarında da değerler ve sisteme dair yeni tartışmaların çıkmasını kolaylaştırdı.

Almanya'da Türklerin yaşadığı bölgede bu mektuplar dağıtıldı.
Almanya'da Türklerin yaşadığı bölgede bu mektuplar dağıtıldı.

Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana “kimlik” meselesinin gündeme geldiği örgütte, Avrupalı olmanın ne anlam ifade ettiği, kimlerin Avrupa’ya gelebileceği, Avrupa’da yaşayabileceği, birliğin geleceği açısından ciddi biçimde sorgulanmaya başladı.

Posta kutusunda 'tehdit' mektupları

Almanya'nın Köln kentinde Türklerin posta kutularına gamalı haç ve nükleer bomba sembolleri içeren tehdit mektupları bırakılması tedirginlik yarattı.

Türklerin yoğun olarak yaşadığı ve 15 yıl önce çivili bombalı saldırıya maruz kalan Keup Caddesi çevresindeki sokaklarda oturan yabancı kökenli kişilerin posta kurularına bırakılan mektuplarda, "Sizler de Yahudiler gibisiniz. Müslümanlar Almanya'yı terk edin. Yakında size yönelik saldırılar başlayacak." şeklinde ifadeler yer alıyor.

Mektuplar Alman polisi tarafından toplatılırken, bu tarz eylemlerin insanları ürkütmek, korkutmak ve sindirmek için yapıldığı iddia ediliyor.

9 Haziran 2004’te NSU üyeleri Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt tarafından bir bisiklet üzerinde getirilerek, dükkanının önüne konulan 10 santimlik çivilerle dolu bombanın patlatılması sonrasında şans eseri ölen olmamıştı.
9 Haziran 2004’te NSU üyeleri Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt tarafından bir bisiklet üzerinde getirilerek, dükkanının önüne konulan 10 santimlik çivilerle dolu bombanın patlatılması sonrasında şans eseri ölen olmamıştı.

Keup Caddesi'nde ne olmuştu?

Nasyonel Sosyalist (NSU) yeraltı terör örgütü 2000-2007 yıllarında işlediği ırkçı cinayetlerin yanı sıra Keup Caddesi'ne bombalı saldırı düzenleyerek, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgede kitlesel ölümler planlamıştı. NSU tarafından 9 Haziran 2004 tarihinde gerçekleştirilen çivili bomba saldırısında ölen olmamış ancak 5,5 kilogram ağırlığındaki bombayla etrafa saçılan yaklaşık 700 çivinin isabet etmesi sonucu 6'sı ağır 22 kişi yaralanmıştı.

Birlik 'tehditlerin' önüne geçmek istiyor mu?

Bütünleşmenin ilerlemesi için bir dizi anlaşmaya başvuran AB, zorlu müzakerelerin ardından 2009’da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’yla yeni bir ivme kazanacağını düşünüyordu.

Fakat bu düşünce; Büyük Britanya’nın AB’den çıkışını isteyen, dolayısıyla AB değerlerine güvensizlik belirten Brexit kararıyla tam tersi bir durumla karşı karşıya kaldı. Üstelik bu güvensizlik sadece İngiltere’ye özgü değil, diğer üye devletlerin aşırı sağcı partileri de aynı görüşü paylaşıyor.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 28 ülkede gerçekleşen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin öncü tahminleri, geleneksel olarak hakimiyeti elinde tutan merkez sağ ve sol partilerin gücünü kaybettiğini, vatandaşların değişim vadeden partilere desteğini artırdığını ortaya koydu.
Avrupa Birliği (AB) üyesi 28 ülkede gerçekleşen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin öncü tahminleri, geleneksel olarak hakimiyeti elinde tutan merkez sağ ve sol partilerin gücünü kaybettiğini, vatandaşların değişim vadeden partilere desteğini artırdığını ortaya koydu.

Göç ve İslam karşıtı olduğu kadar AB karşıtı da olan aşırı sağ, yükselişini hemen her üye ülkede sürdürmeye devam ediyor.

Almanya’da 2018’deki son seçimlerde, aşırı sağ görüşler 1949’dan bu yana ilk defa federal parlamentoya girerek, ana muhalefet partisi haline geldi. AB’nin dinamosu olan bu üç ülkedeki duruma ek olarak kurucu üyelerden Hollanda, İtalya ve Belçika’da da aşırı sağ, taraftar tabanını genişleterek siyasi güç bir haline dönüşmüş durumda.

Birlik üyesi devletlerin birçoğunda hükümetlerin koalisyonlar eliyle yürütüldüğü düşünülürse aşırı sağın artan oy oranlarının, AB’nin geleceği açısından önemli riskler barındırdığı ön görülüyor.

Yüksek potansiyele sahip

Bu riskleri temelde iki ana başlıkta toplamak mümkün: Aşırı sağın kullandığı nefret söylemi bir yandan sokağa ve günlük dile yansıması nedeniyle toplumsal güvenlik sorunları teşkil ediyor, diğer yandan da kendini merkezde tanımlayan diğer partilerin söylemlerini dönüştürüyor.

Sadece merkez sağ değil merkez sol partilerin açıklama ve uygulamalarında bile popülist ifadelerin artmaya başlaması bunun göstergesi. Bir başka deyişle, merkez siyaset, aşırı sağa giden oyları geri kazanmak için daha milliyetçi ve korumacı politikalar ilan ederek popülist söylemlerde bulunuyor. Dolayısıyla aşırı sağ akımlar hem üye devletlerin iç politikalarını hem de AB’nin işleyişini değiştirme konusunda yüksek potansiyele sahip. Birçok üye ülkede yükselen göç karşıtı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobik mesajların verildiği aşırı sağ söylemler, entegrasyonu zedeleyici bir atmosfer oluşturarak, AB’nin ortak politikalar çerçevesinde ilerlemesini ciddi anlamda zorlaştırıyor.

Almanya’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde oylarını artıran aşırı sağcı popülist Almanya için Altternatif (AfD) partisi oldu. AfD Genel Başkanı Alexander Gauland fotoğrafta görünüyor.
Almanya’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde oylarını artıran aşırı sağcı popülist Almanya için Altternatif (AfD) partisi oldu. AfD Genel Başkanı Alexander Gauland fotoğrafta görünüyor.

Avrupa Parlamentosu seçimleri bize ne dedi?

Avrupa Birliği'nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu (AP) için 28 üye ülkede düzenlenen seçimlerin sonuçları da aşırı sağın yükselişini gözler önüne serdi.

Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, son Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Avrupa’da kimlik siyasetinin giderek baskın hale gelmekte olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyledi.

Ali Kemal Aydın, "Son Avrupa Parlamentosu seçimleri Avrupa’da kimlik siyasetinin giderek baskın hale gelmekte olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ötekileştirilmiş bir Müslüman kimliği çabalarına verilecek en iyi karşılık özgür, adil ve insan onuruna yakışan evrensel değerlere dayalı bir toplum ideali çerçevesinde tüm kesimlerin bir araya gelmesi, iş birliği yapmasıdır." demişti.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından doğu ve batı olarak bölünen Almanya'da Berlin'i ikiye ayıran ve "Utanç Duvarı" olarak da adlandırılan Berlin Duvarı.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından doğu ve batı olarak bölünen Almanya'da Berlin'i ikiye ayıran ve "Utanç Duvarı" olarak da adlandırılan Berlin Duvarı.

Almanya'nın 'utanç duvarı' devam ediyor

Avrupa Parlamentosu (AP) seçiminin Almanya'daki sonuçları Doğu Berlin ile Batı Berlin’i ayıran utanç duvarının yıkılmasından 30 yıl sonra ülkede insanların zihinlerinde bir “siyasi duvarın" oluştuğunu gösterdi.

26 Mayıs'ta gerçekleşen AP seçimlerinde İslam karşıtı aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi yüzde 11 oranında oy aldı. AfD bu seçimde, 2014’de yapılan AP seçimlerine göre oyunu yüzde 3,9 oranında artırırken, özellikle doğu eyaletlerinde aldığı oy oranlarıyla dikkatleri üzerine çekti. AfD, Saksonya’da yüzde 25,3, Brandenburg eyaletinde yüzde 19,9 oranında oy alarak ilk kez iki eyalette birinci parti çıktı. AfD, Thüringen, Saksonya Anhalt ve Mecklenburg Vorpommern eyaletlerinde de ikinci sırada yer aldı.

Merkez sağdaki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve merkez soldaki Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ise ciddi oranlarda oy kaybetti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron

Macron'a 'aşırı sağ' hezimeti

Fransa'da Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin kaybedeni Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron olurken, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) sandıktan ilk sırada çıktı.

Ülkede 6 aydan fazladır devam eden sarı yeleklilerin eylemlerinin ardından yapılan AP seçimlerinde Macron'un kurucusu olduğu ve iktidardaki Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) resmi sonuçlara göre yüzde 22,4 oy alarak ancak ikinci sıraya yerleşebildi.

Aşırı sağın nasıl bir etkisi var?

Avrupa'da göçmen karşıtı söylemlerin ivme kazanması, islamofobik ve popülist söylemler ile çıkan partiler iktidarda olmamalarına rağmen siyasal gündemi ve siyasetin gidişatında önemli rol alıyorlar.

Madrid'deki Colon meydanında toplanan binlerce kişi, ellerinde İspanyol bayrağı ile Katalonya'daki ayrılıkçı girişimlere karşı 'artık yeter' mesajı vermişti.
Madrid'deki Colon meydanında toplanan binlerce kişi, ellerinde İspanyol bayrağı ile Katalonya'daki ayrılıkçı girişimlere karşı 'artık yeter' mesajı vermişti.

Aşırı sağ nasıl bir etki gösterebilir?

Nefret söyleminin sokağa yansıması ve toplumsal bir infial oluşturma ihtimali en önemli konu başlığı olarak görülse de kimlik sorunu, ekonomik çıkmazlar, geleneksel partilerin halkın taleplerine ulaşamaması ve değişkenlik gösteren tepkiler sağ popülist partilerin demokrasinin sonunu getirme ihtimalini de hayli yükseltiyor.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >