Hackerlar tehdit etti: 11 Eylül gerçeklerini tüm dünya öğrenir
The Dark Overlord isimli hacker grubu, sigorta şirketleri ve devlet kurumlarından çaldıkları 11 Eylül'e ilişkin binlerce belgeyi basına sızdırmayla tehdit ederken, kendilerine kripto para birimi Bitcoin'le ödeme yapılmasını talep etti. Akıllara ise devlet düzeninin kalmadığı, milyonlarca masum insanın ölümüyle sonuçlanan 'ABD'nin önleyici savaş doktrinine' sebep olan 11 Eylül saldırılarının kronolojik sıralaması geldi.
Hacker grubu, The Dark Overlord, kendilerine bitcoin'le ödeme yapılmaması halinde, sigorta şirketlerinden ve devlet kurumlarından çaldıkları 11 Eylül'e ilişkin binlerce gizli belgeyi sızdırma tehdidinde bulundu.
"11 Eylül'e ilişkin gerçekler"
Netflix de dahil çeşitli kurum ve kuruluşlara yönelik hack faaliyetleriyle adından söz ettiren The Dark Overlord adlı hacker grubu, bu kez 11 Eylül'le ilgili gerçekleri ortaya çıkarmakla tehdit etti.
"Şifreleri kamuoyuyla paylaşırız"
Pastebin adlı site üzerinden 10 GB'lik şifreli belge arşivi paylaşan grup, taleplerinin karşılanmaması halinde şifreyi kamuoyuna açıklayacaklarını belirtti.
18 bin belge
- Belgelerin yakın geçmişteki en meşhur tarihlerden biri olan 9/11'de gerçekte neler yaşandığını açığa çıkaracağını kaydeden grup, 18 bin gizli belge sızdırarak 9/11 saldırısına ilişkin yanıtlar sunacaklarını vurguladı.
Binlerce gizli belge
Açıklamaya göre grubun elinde Lloyds of London ve Hiscox gibi küresel sigorta şirketlerine, Dünya Ticaret Merkezi'nin sahibi Silverstein Properties şirketine, Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Federal Havacılık İdaresi, Ulaştırma Güvenlik İdaresi ve Adalet Bakanlığı gibi devlet kurumlarına ait gizli belgeler bulunuyor.
11 Eylül saldırılarının üzerinden 17 yıl geçti
Dünya siyaseti ve güvenlik stratejilerinde dönüm noktası kabul edilen 11 Eylül saldırılarının üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen saldırının etkileri hala hissediliyor.
ABD'de 11 Eylül 2001'deki saldırıların ardından başlayan "dünya düzeni", "yeni güvenlik stratejileri" ve "ABD'nin tek taraflı müdahaleleri" ile ilgili tartışmalar hala canlılığını koruyor.
Başkanların temel çıkış noktası
Saldırılar, dönemin ABD Başkanı George W. Bush, sonraki Başkan Barack Obama ve mevcut Başkan Donald Trump'ın tüm dış politika argümanlarının ve güvenlik stratejilerinin en temel çıkış noktalarından biri oldu.
ABD ve dünya, 11 Eylül 2001 sabahı yeni bir dünya düzenine uyandı. Önce Newark, Boston ve Washington'dan havalanıp San Francisco ve Los Angeles'a giden 4 yolcu uçağının kaçırıldığı haberi ajanslara düştü. Ardından Los Angeles'a giden Amerikan Airlines'a ait uçağın yerel saatle 08.46'da New York'ta Dünya Ticaret Merkezinin İkiz Kuleler'inden kuzeydekine çarptığı haberi geldi.
11 Eylül ile ilgili soru işaretleri var
Tüm dünya, kuzey kulesinin alevler içinde kalmasını büyük şokla izlerken Amerikan Airlines'a ait başka bir uçak, ilkinden 19 dakika sonra canlı yayında bu kez güney kulesine çarptı. İki kule kısa zamanda yerle bir oldu. Ardından 5 teröristin kaçırdığı bir diğer uçak, başkent Washington bölgesinde Virginia sınırları içindeki ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı. Pentagon'a saldırı anına dair hiçbir fotoğraf ya da videonun paylaşılmaması, sadece binanın hasarlı halinin görüntülerinin yayınlanması, daha sonra ABD hükümetinin 11 Eylül saldırılarına ilişkin açıklamalarının doğruluğunun sorgulanmasına neden oldu. 11 Eylül saldırılarına ilişkin benzeri soru işaretleri hala tartışılıyor.
'Kahramanca' müdahale
Son olarak dördüncü bir uçağın F-16'lar ile Pensilvanya kırsalında düşürüldüğü haberi geldi. Uçaktaki yolcuların teröristlere "kahramanca" müdahale ederek uçağı düşürdüğü iddiaları gündeme geldi.
2 bin 996 kişi hayatını kaybetti
11 Eylül saldırıları sonucunda İkiz Kuleler'de 2 bin 606 kişi, Pentagon'da 125 kişi ve kaçırılan uçaklarda 246 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Dolayısıyla uçakları kaçıran 19 terörist dahil 2 bin 996 kişi saldırılarda yaşamını yitirdi.
El-Kaide üstlendi
Saldırıların sorumluluğunu Usame Bin Ladin'in elebaşı olduğu El-Kaide örgütü üstlendi.
11 Eylül'ün ardından hem ABD hem de dünya için yeni bir dönem başlamış oldu.
Değişen güvenlik stratejileri
ABD, Soğuk Savaş döneminden galip çıktıktan sonra ekonomik ve siyasi anlamda tek başat güç olarak görülüyordu. Topraklarındaki en büyük terör saldırısı olan 11 Eylül'ün ardından ABD'nin hem hegemonyası hem de dünyadaki konumu değişti.
ABD, saldırıların ardından 2002'de İç Güvenlik Bakanlığını kurdu. Ardından ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) birimi açıldı. ICE'nin kurulmasının ardından ülkedeki sınır dışı vakalarının iki kat arttığı belirtildi. ICE, son dönemde Trump'ın göçmen karşıtı politikaları nedeniyle yeniden gündeme gelmeye başladı.
11 Eylül'ün ardından sadece ABD'nin değil tüm ülkelerin ulusal güvenlik algısı değişti. Ülkeler ulusal güvenliğe daha fazla para ayırmak zorunda kaldı. Pentagon'un geçen yıl hazırladığı bir raporda Afganistan, Irak ve Suriye'deki "terörle mücadelenin" ABD'ye toplam maliyetinin 1,5 trilyon dolar olduğu belirtildi.
Artık sadece konvansiyonel ya da kimyasal silahlar değil herhangi bir araç ya da şüpheli biri de terör tehdidi olarak algılanmaya başlandı. Havalimanları başta olmak üzere halka açık alanlarda daha fazla güvenlik önlemleri alındı, böylece yeni bir güvenlik anlayışı ve sektörü oluştu.
ABD'nin "önleyici savaş doktrini" ve terör paranoyası
ABD 11 Eylül'ün ardından "önleyici savaş" doktrinini hayata geçirdi. ABD, bu doktrin kapsamında El Kaide gibi terör örgütlerinin ortaya çıktığı ya da kimyasal silah barındıran her ülkeyi terör tehdidi olarak görmeye başladı.
Afganistan'ın işgali
ABD saldırıların ardından daha bir ay bile geçmeden 7 Ekim 2001'de "Usame bin Ladin'in yaşadığı topraklar" olarak gördüğü Afganistan'ı işgal etti. Afganistan için bu tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Taliban yönetimine son verilen ülkede iktidara Batı'ya daha yakın duran Hamid Karzai geçti.
Afganistan'da kaç sivilin yaşamını yitirdiğine dair resmi açıklama yok ancak on binlerce masum insanın hayatını kaybettiği belirtiliyor.
- ABD liderliğindeki NATO güçlerinin Afganistan’daki savaş misyonu 28 Aralık 2014'te Kabil’de düzenlenen törenle resmen sona ermesine karşın ABD hala "terörle mücadele" ve "ülkeyi yeniden inşa etme" gerekçesiyle ülkedeki askeri varlığını sürdürüyor.
Irak'ın işgali
Afganistan'ın işgalinin ardından ABD, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin'in El Kaide'ye destek verdiğini ve Irak'ta kimyasal silah bulunduğunu ileri sürerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden (BMGK) bu konuda çıkacak kararı beklemeden 20 Mart 2003'te Irak'a operasyon düzenledi.
İşgal sırasında yüz binlerce Iraklı mezhep kavgasında hayatını kaybetti. İşgal yönetimi ülkeyi yeniden yapılandırırken kuzeydeki Kürt gruplar ile merkezi yönetim arasında derin görüş ayrılıkları etnik gerilimi artırdı. Irak, Amerikan işgalinin ardından Ortadoğu'da en karmaşık sorunlara sahip ülkelerden biri haline geldi.
DEAŞ'ın ortaya çıkması
Irak'a "istikrar ve demokrasi" getireceği vadedilen operasyona "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu" adı verildi ancak askeri müdahale yüz binlerce sivilin yaşamını yitirmesi ve milyarlarca doların harcanmasına neden olurken son olarak terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.