Kadir Köymen'in ufkunuzu genişletecek hayat mottosu

"Edelkrone" oluşumuyla üretici işler ortaya koyan Kadir Köymen ve ekibinin iş hayatındaki yaşam felsefesi...

Kadir Köymen, Nottingham Üniversitesi mezunu ve asıl mesleği endüstri mühendisliği. Kadir Köymen kendini sinema teknik ekipmanları ve insanların yaşamlarını kolaylaştıracak şeyler üretmeye adamış biri. Köymen, düşük bütçeli kısa filmlerle bu sektöre girmiş daha sonrasında Ankara'da yeni bir oluşum olarak "Edelkrone"u kurmuş. Köymen vizyon olarak çalışma arkadaşlarıyla bambaşka bir şeyin peşinde, bir hayalin. Ancak bu işin ve hayalin peşinden koşarken kendilerine hayat mottosu olarak belirledikleri bir düşünceyle yola çıkıyorlar. İşte Kadir Köymen'in iş hayatı ve hayata bakış açısını ortaya koyan "Başka bir şey" adlı Youtube kanalından alıntı yapılmış sözleri...

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Diyalog kurmaya kimsenin zamanı yok. Herkes aşırı kısaltılmış şeylerin peşinde. Yüzeysel her şey, her şey hızlı tüketim üzerine. İnsanlar birbirlerini hızlı tüketmenin inanılmaz evresine ulaşmış durumdalar.
Diyalog kurmaya kimsenin zamanı yok. Herkes aşırı kısaltılmış şeylerin peşinde. Yüzeysel her şey, her şey hızlı tüketim üzerine. İnsanlar birbirlerini hızlı tüketmenin inanılmaz evresine ulaşmış durumdalar.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Her yaptığımız tüketim bizi aşağıya doğru kaydıran bir şey, tüketim ve üretim bazen birbirine karışabiliyor. Kitap okumak, bir tüketim. Çünkü işimiz bittiğinde bir kitabı bitirmiş oluyoruz. Maket yapmaya bayılıyorum diyen arkadaşlar var, burada tüketiyoruz. Çünkü orada talimatlar var. O talimatlara uygun birebir bunları yapıştırıyoruz, geçiyoruz. Ve oradakinin aynısını yapıyoruz. Ama şunu fark etmemiz lazım; okuduğumuz o kitaplar, izlediğimiz o filmleri, birleştirdiğimiz o maketleri başkaları yapıyor ve onlar üretiyorlar. Bizim tüketirken alamayacağımız hazları alarak ortaya bir şeyler koyuyorlar. Ortaya bir şey koymak bir insanın yapabileceği en üst seviye bir şey. Ve gelişmiş bir ülke olmakla olmamak arasındaki fark sadece tüketmekle üretmek arasındaki farkı algılamak.
Her yaptığımız tüketim bizi aşağıya doğru kaydıran bir şey, tüketim ve üretim bazen birbirine karışabiliyor. Kitap okumak, bir tüketim. Çünkü işimiz bittiğinde bir kitabı bitirmiş oluyoruz. Maket yapmaya bayılıyorum diyen arkadaşlar var, burada tüketiyoruz. Çünkü orada talimatlar var. O talimatlara uygun birebir bunları yapıştırıyoruz, geçiyoruz. Ve oradakinin aynısını yapıyoruz. Ama şunu fark etmemiz lazım; okuduğumuz o kitaplar, izlediğimiz o filmleri, birleştirdiğimiz o maketleri başkaları yapıyor ve onlar üretiyorlar. Bizim tüketirken alamayacağımız hazları alarak ortaya bir şeyler koyuyorlar. Ortaya bir şey koymak bir insanın yapabileceği en üst seviye bir şey. Ve gelişmiş bir ülke olmakla olmamak arasındaki fark sadece tüketmekle üretmek arasındaki farkı algılamak.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Şirketlerde herkesin sabit görev tanımları var. O görev tanımından çıkmak pek mümkün olamıyor, firmalar bunu istemiyorlar. Çünkü bir kaosa sürükleniyor herkes. O yüzden de diyor ki; Bu iş senin işin, bu işi sen yapacaksın. Her gün, aylarca, yıllarca burada çalıştığın sürece bu iş senin. Ne zamana kadar? İstifa edene kadar yada terfi alana kadar. Bu inanılmaz sıkıcı hale getiriyor. İlk birkaç hafta ilginç olan şey, bir süre sonra tamamen eziyete dönüşüyor. O yüzden rutin iş olmaması lazım. Evet işler rutin tekrarlanmalı ama her seferinde aynı kişi tarafından değil.
Şirketlerde herkesin sabit görev tanımları var. O görev tanımından çıkmak pek mümkün olamıyor, firmalar bunu istemiyorlar. Çünkü bir kaosa sürükleniyor herkes. O yüzden de diyor ki; Bu iş senin işin, bu işi sen yapacaksın. Her gün, aylarca, yıllarca burada çalıştığın sürece bu iş senin. Ne zamana kadar? İstifa edene kadar yada terfi alana kadar. Bu inanılmaz sıkıcı hale getiriyor. İlk birkaç hafta ilginç olan şey, bir süre sonra tamamen eziyete dönüşüyor. O yüzden rutin iş olmaması lazım. Evet işler rutin tekrarlanmalı ama her seferinde aynı kişi tarafından değil.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Doğduğumuzdan beri bize en iyi öğretilen şeyi yapıyoruz; tüketiyoruz. Bütün hazlarımızı, bütün mutluluklarımızı oradan toplamaya çalışıyoruz. Ama bazıları bundan daha fazlası olabileceğinin farkında. Bütün aslında bu mutluluğun arkasında tüketmekten daha başka bir şey olabileceğinin farkında.
Doğduğumuzdan beri bize en iyi öğretilen şeyi yapıyoruz; tüketiyoruz. Bütün hazlarımızı, bütün mutluluklarımızı oradan toplamaya çalışıyoruz. Ama bazıları bundan daha fazlası olabileceğinin farkında. Bütün aslında bu mutluluğun arkasında tüketmekten daha başka bir şey olabileceğinin farkında.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    İnsanlar gerçekten sıkılıyorlar. Hayat, hayat çok çabuk adapte olduğumuz için çok sıkıcı hale gelebiliyor. Dünyanın en çılgın eğlence parkında, o Roller Coaster'dan indikten sonra ikinci kez bindiğinizde, o kadar tat alamıyorsunuz. Devamlı şaşırılmaya ihtiyacımız var! O yüzden devamlı o sinema filmlerinin peşindeyiz. İkinci filmler hiçbir zaman birincisi kadar iyi o yüzden olmuyor.
İnsanlar gerçekten sıkılıyorlar. Hayat, hayat çok çabuk adapte olduğumuz için çok sıkıcı hale gelebiliyor. Dünyanın en çılgın eğlence parkında, o Roller Coaster'dan indikten sonra ikinci kez bindiğinizde, o kadar tat alamıyorsunuz. Devamlı şaşırılmaya ihtiyacımız var! O yüzden devamlı o sinema filmlerinin peşindeyiz. İkinci filmler hiçbir zaman birincisi kadar iyi o yüzden olmuyor.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Hepimiz bisiklet öğrenmişizdir veya öğretmişizdir. Bisiklet öğretirken birisini tutarsın, onu kontrol altında onun düşmesini engelleyecek şekilde tutarsın. Onu iteklersin, gidersiniz gidersiniz ve bir süre sonra artık bırakırız. Bırakınca da o kişi tökezler ve düşer bu olması gereken olay böyledir. Bisiklet düşe kalka öğrenilir. Ama bazen işte o düşmesini istemiyoruz. Bazı anne babalarda hayatları boyunca çocuklarını tutuyorlar. Ve onların düşmelerini engelleyerek aslında iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar. Bir gün onların hızla bisiklet sürmelerini, yokuş çıkıp inmelerini, bisikletleriyle bir yerlere ulaşmalarını engelliyorlar. Gerçek potansiyellerine ulaşmalarını engelliyorlar. Rahat olmalılar, bırakmalılar ve bıraktıklarında çocuklarının düşmesine, tökezlemesine bir problem gibi bir başarısızlık gibi bakmamalılar. Çok zor bir şey ama anne babaların da görevi bu zoru başarmak. Bizler hepimiz bu firmada anne babalarımız bize inanılmaz fırsatlar verdikleri için bize sabır ettikleri için ya da sabır etmiyorlarsa bile yeri geldiğinde biz onların itirazına göğüs gerip kendi yolumuza gitmeyi başardığımız için şuan da burada bir aradayız. Lütfen kilitleri açalım. O blokları kaldıralım. Çocuklar ölmeyecekse, bırakın yapsınlar…
Hepimiz bisiklet öğrenmişizdir veya öğretmişizdir. Bisiklet öğretirken birisini tutarsın, onu kontrol altında onun düşmesini engelleyecek şekilde tutarsın. Onu iteklersin, gidersiniz gidersiniz ve bir süre sonra artık bırakırız. Bırakınca da o kişi tökezler ve düşer bu olması gereken olay böyledir. Bisiklet düşe kalka öğrenilir. Ama bazen işte o düşmesini istemiyoruz. Bazı anne babalarda hayatları boyunca çocuklarını tutuyorlar. Ve onların düşmelerini engelleyerek aslında iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar. Bir gün onların hızla bisiklet sürmelerini, yokuş çıkıp inmelerini, bisikletleriyle bir yerlere ulaşmalarını engelliyorlar. Gerçek potansiyellerine ulaşmalarını engelliyorlar. Rahat olmalılar, bırakmalılar ve bıraktıklarında çocuklarının düşmesine, tökezlemesine bir problem gibi bir başarısızlık gibi bakmamalılar. Çok zor bir şey ama anne babaların da görevi bu zoru başarmak. Bizler hepimiz bu firmada anne babalarımız bize inanılmaz fırsatlar verdikleri için bize sabır ettikleri için ya da sabır etmiyorlarsa bile yeri geldiğinde biz onların itirazına göğüs gerip kendi yolumuza gitmeyi başardığımız için şuan da burada bir aradayız. Lütfen kilitleri açalım. O blokları kaldıralım. Çocuklar ölmeyecekse, bırakın yapsınlar…

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Son olarak Kadir Köymen'in yeni bir şeyler üretmek için hemen başlamamız gerektiğini dile getirdiği mottosu "Hazır olmak diye bir şey yok! Denemeye şu anda başlayın."
Son olarak Kadir Köymen'in yeni bir şeyler üretmek için hemen başlamamız gerektiğini dile getirdiği mottosu "Hazır olmak diye bir şey yok! Denemeye şu anda başlayın."
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >