Neden Müslüman olmadı?

RUSLAR NEDEN MÜSLÜMAN OLMADI?
RUSLAR NEDEN MÜSLÜMAN OLMADI?

Ruslar Neden Müslüman Olmadı?


Müslümanlar onları İslam’a davet etti. Ancak onlar için sünnet olma zorunluluğu, domuz etinin yasak olması ve şarap yasağı problem oldu. Evet, Ruslar bu gerekçelerden dolayı Müslüman olmadılar. Ancak mesele sadece bunlarla bitmiyor. Beraber bu konunun arka planını inceleyelim.

9. Yüzyılda Rus Knezlikleri’nin güneyinde Bizans İmparatorluğu, Güneydoğusunda Hazar Kağanlığı, kuzeyinde Fin-Ugor kavimleri, kuzeybatısında İskandinavlar, batısında Polonya kabileleri, güneybatısında ise Macarlar vardı. Siyasi olarak böyle bir coğrafi haritaya sahiplerdi. Müslümanlar ve Hristiyanların dünyası arasında kalmış gibilerdi.

Peki Ruslar için din değiştirme meselesi nasıl şekillendi? Coğrafi olarak Müslümanlarla yakınlaşmışken neden Müslüman olmadılar? Hristiyanlığı seçmelerindeki temel sebep neydi?

Bu soruların elbette ki bir cevabı var. Ben Enes Şahin, hazırsanız başlayalım.

Ruslar erken dönemlerde Pagan inancına sahipti. Yani tanrısal varlıklarını sembolize eden somut nesnelere taptılar. Bu insanlık tarihinde çok kadim bir inanç. Yunan, Roma, Mezopotamya ve İran bölgelerindeki topluluklar da bir dönem bu inanca sahipti. Putlara inandılar ve onların heykellerini dikerek tapındılar.

Rus tarihinin dönüm noktasından birini teşkil eden Hristiyanlığın kabulü, 988’de Vladimir zamanında oldu. Vladimir’in büyük annesi Olga ilk Hristiyan olan kişiydi. Ancak bu konunun biraz arka planından bahsetmek gerekiyor. İlk Rus kaynakları Doğu Slav halklarının Varegler, Peçenekler, Volga Bulgarlar ve Hazarlar gibi pek çok toplulukla yaşam sürdüklerini aktarıyor. Doğu Slavları, geçimlerini sağlamak için hayvan avcılığı, balıkçılık ve arıcılık gibi faaliyetlerin yanı sıra avladıkları hayvanların kürk ve derilerini satarak yaşamlarını sürdürdü. Ancak zamanla dünyada yaşanan değişimlerin etkisiyle, bu toplulukların yeni gelir kaynakları arayışına girdikleri anlaşılıyor. 4. yüzyıldan itibaren Doğu Slav topluluklarının çevresindeki halkların çoğunun Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi dinleri benimsediği görülüyor. Roma İmparatoru Konstantin’in 313 yılında yayımladığı Milano Fermanı ile Hıristiyanlık, Bizans İmparatorluğu’nda resmî ve meşru bir din haline gelmiş ve bu durum, dinin tüm Avrupa'ya yayılmasında etkili olmuştu. Ruslara komşu olan Volga Bulgarlar 869 yılında Hristiyanlığı Bizans etkisiyle kabul etti. Diğer yandan, İslam’ın ortaya çıkışıyla birlikte Arap yayılmacılığının 6-7. yüzyıl itibariyle başlaması ve İdil Bulgarlarına kadar sıçraması Rusları Müslüman yöneticilerle komşu etti. Farklı dinlere mensup komşularla, özellikle Yahudi Hazarlar tarafından baskı altına alınan Ruslar, 9. yüzyıldan itibaren bu bölgelerden uzaklaşmaya başladı. Bulundukları topraklardan çıkıp gerçekleştirdikleri ilk akınlar Bizans İmparatorluğu’na yönelik oldu. Başkent İstanbul’a düzenlenen bu seferler, Rusları batıya doğru yayılmaya sevk etti ve Bizans kültürüyle tanışmalarına zemin hazırladı.

Rusya’nın erken dönem kilise tarihçilerinden Vasiliy Nikitiç Tatişev’e göre, Rus toplumu altı aşamada Hristiyanlığı benimsedi. Tatişev, bu süreci kilise yazarlarına dayanarak açıkladı. İlk aşamada, Hristiyanlığı Slavlara getiren kişi olarak Havari Andreas gösteriliyor. Rivayete göre, Kiev tepelerine ilk haçı diken kişi o. İkinci aşamada, Roma'nın Bulgarları Hristiyanlaştırması yer alıyor. Tatişev, Bulgarların bu dini 745 yılında kabul ettiğini yazarken, Lavrentyev Kroniği bu tarihi 869 olarak belirtiyor. Üçüncü aşama, Moravya bölgesinin Hristiyanlaşması. Bu dönem, Kiril ve Methodius kardeşlerin misyonerlik faaliyetleriyle öne çıkıyor. Slavların arasında Hristiyanlığın yayılmasını sağladılar. Slav dünyasında önemli bir yere sahip bu bölge, Hristiyanlığın yayılmasında kilit rol oynadı. Dördüncü aşama, Rus Knezlerinden Askold ve Dir kardeşlerin Hristiyanlığı kabul etmesi. Onlarla birlikte birçok Slav Hristiyanlığı kabul etti. Beşinci aşamada, Kraliçe Olga dönemi öne çıkıyor. Tatişev’e göre Hristiyanlık, 955 yılından itibaren hem halk hem de devlet düzeyinde yayılmaya başlamış ve özellikle saray çevresinde saygı görür hale gelmişti. Altıncı ve son aşama ise Knez Vladimir dönemi. Bu dönemle birlikte Hristiyanlık, Rus topraklarında artık tartışmasız bir biçimde benimsenmiş ve resmî din olmuştu.

Peki Olga neden Hristiyan oldu? Bu sorunun cevabı Rus kaynaklarından Lavrentyev Kroniğinde yer alıyor.

Anlatıya göre, Olga Bizans’ın başkentine görüşme için geldiğinde İmparator Konstantin onun zarafeti, zekâsı ve bilgeliğinden çok etkilendi, kendisine evlenme teklifi etti.

Olga ise pagan olduğunu belirterek, ancak bizzat imparator tarafından vaftiz edilirse bu teklifi düşüneceğini söyledi. Bunun üzerine Konstantin, Olga’yı vaftiz etti ve kraliçe Hristiyan oldu. Vaftiz sırasında, Bizans İmparatoriçesi Yelena’ya olan saygısından dolayı onun adını aldı.

Ancak vaftiz işleminin ardından Olga, imparatorun evlilik teklifini zarif ama kurnaz bir şekilde reddetti. Rus kaynaklarında, bu olaydan sonra Olga ile Konstantin arasında geçen diyalog şu şekilde aktarılıyor: “Konstantin ona şöyle dedi. “Seni kendime eş olarak almak istiyorum.” Bunun üzerine Olga Konstantin’e şöyle cevap verdi “Sen beni vaftiz ettin ve kızım diye isimlendirdin. Sen bilmez misin Hıristiyanlıkta buna izin verilmez” Konstantin ona şöyle cevap verdi “Kurnazca kandırdın beni Olga.”

Tarih kaynakları, Kraliçe Olga'nın Bizans başkentini kaç kez ziyaret ettiği konusunda net bir görüş sunmuyor. Rus kaynaklarındaki bazı çelişkili ifadeler, tarihçileri Olga’nın İstanbul’a iki ayrı seyahat yaptığı yönünde düşünmeye sevk etti. Bu görüşe göre, Olga 955 yılında Hristiyanlığı kabul etmek ve vaftiz olmak amacıyla Bizans’a gitmiş, ardından 957 yılında ikinci bir ziyaret gerçekleştirmişti. Bu ikinci ziyarette ise siyasi amaçlar ağır basmış, Bizans’tan destek arayışı ön plana çıkmıştı.

Ancak bu anlatım, tüm tarihçiler tarafından kabul görmez. Özellikle Rus tarihçi Georgiy Vernadskiy, bu yoruma açıkça karşı çıkar. Ona göre, eğer Olga gerçekten Bizans’ı iki kez ziyaret etmiş olsaydı, bu olay Bizans ya da Rus kaynaklarında ayrıntılı biçimde yer bulurdu. Oysa kaynaklarda böyle bir kayıt bulunmuyor.

Vernadskiy’e göre, bu tarihler iki ayrı olayı değil, tek bir sürecin farklı yansımalarını temsil ediyor. Vernadskiy, Olga’nın Hristiyanlığı ilk kez 955 yılında, Kiev’de kabul ettiğini savunuyor. Bu kabul, samimi bir inançtan ziyade dönemin siyasi dengelerine yönelik stratejik bir hamleydi.

Kraliçe Olga, oğlu Svyatoslav'ın çevresinde toplanan güçlü pagan aristokratlara karşı, Hristiyan grupları destekleyerek Kiev’deki dini ve siyasi dengeyi değiştirmeyi hedeflemişti. Ancak bu girişimi beklediği başarıyı getirmeyince, 957 yılında ikinci bir hamleye yöneldi. Bu kez doğrudan Bizans’a, imparatorun sarayına gitti. Amaç hem Hristiyanlığın otoritesini arkasına almak hem de Bizans’ın siyasi desteğini elde etmekti. Olga’nın Hristiyan oluşu, manevi bir dönüşümden çok, siyasi bir hamlenin parçasıydı. Onun vaftizi, sadece dini bir ritüel değil, aynı zamanda Kiev’deki güç dengelerini yeniden şekillendirme arzusunun sembolüydü.

Ancak Hristiyanlığın Rusya’da yayılışı Olga’nın torunu Vladimir döneminde gerçekleşti.

Knez Vladimir’in hükümranlığının ilk yıllarında, Kiev Rusları hâlâ geleneksel Slav pagan inançlarına bağlıydı. Vladimir de bu inanç sisteminin sıkı bir savunucusuydu. Ancak 986 yılına doğru Vladimir’in zihninde yeni bir arayış başladı. Farklı inanç sistemlerine karşı merak duymaya başlamış, kendi halkı için en doğru dini seçme düşüncesine kapılmıştı. Bu arayış hem dini hem de siyasi bir sürecin başlangıcına işaret ediyordu.

Bu döneme dair bilgimizin büyük bölümü, Rus kaynağı yazarı Nestor’un kaleme aldığı anlatılardan geliyor. Nestor, Knez Vladimir’in Hristiyanlığı kabul etme sürecini üç aşamalı, efsanevi bir anlatı şeklinde sunuyor. Bu hikaye, tarih ile mitin iç içe geçtiği etkileyici bir anlatı olarak dikkat çeker.

Buradan itibaren Rusların Müslümanlığı neden seçmediklerini ve neden Hristiyan olduklarını daha iyi anlayacağız.

Anlatının ilk aşamasında, farklı inançlara sahip elçiler Vladimir’in huzuruna gelir. Her biri kendi dininin üstünlüğünü anlatmakla meşguldür. Bu elçilerden ilki, Müslüman Bulgarlar olur. Vladimir’e İslam’ı tanıtır ve onu bu dine çağırırlar. Ancak Vladimir için İslam’ın bazı kuralları oldukça rahatsız edicidir. Sünnet olma zorunluluğu, domuz etinin yasaklanması ve özellikle şarap yasağı onun için ciddi bir sorun teşkil eder.

Rus kaynağı yazarı Nestor’un aktardığına göre, bu görüşme sırasında Vladimir, Müslüman elçilere şu meşhur sözleri söyler: “Rusya’da şarap içilir, bu bizim neşemizdir. Onsuz yaşayamayız.” Bu sözler, sadece Vladimir’in kişisel tercihlerini değil, aynı zamanda dönemin Rus toplumu için eğlence ve sosyal yaşamda şarabın ne kadar önemli olduğunu da ortaya koyuyor.

Sonuç olarak, Knez Vladimir İslam’ı reddetti. Bu reddediş, sadece bir inancı geri çevirme değil, aynı zamanda Rusya’nın gelecekteki kültürel yöneliminin de önemli bir dönüm noktası.

Vladimir dinleri araştırmak için on kişiden oluşan bilge kişiler seçti. Sonrasında bu kişiler araştırma için muhtelif ülkelere yollandı. Araştırmaları ve analizleri bittikten sonra Vladimir, elçilerini dinledikten sonra boyarlarını çağırarak hangi dini kabul etmesi gerektiği konusunda bir istişare yaptı. Boyarlar, acele etmemesini ve farklı dinleri derinlemesine araştırmak için elçiler göndermesini önerdi. Bu tavsiyeye uyan Vladimir, Bulgarlara, Almanlara ve Bizans’a elçiler gönderme kararı aldı. Elçiler ilk olarak Bulgar bölgesine gidip onların ibadetlerinin yetersiz olduğunu gördüler. Ardından Almanlara gidip, onların ibadetlerini de beğenmediler. Son olarak Bizans’a giden elçiler, İstanbul’da gördükleri kilise ve ayinlere hayran kaldılar. Nestor’a göre, Bizans Kralı, Rus elçilerinin din araştırmalarına geldiğini öğrenince onları ikna etmek için özel çaba harcadı. Elçiler, nihayetinde Vladimir’e, Bizans’ın dinini kabul etmeleri gerektiğini belirttiler.

İlk önce Bulgarlara gidip ve onların camilerinde nasıl ibadet ettiklerini gördüler. Camilerinde bellerinde kemerleri olmadan eğilerek ve oturarak çılgın gibi sağa sola bakınarak ibadet ettiklerini söylediler. Hiç eğlenceleri de yok hep kederli olduklarını ve pis koktuklarını aktardılar. Ayrıca kanunlarının çok sert olduğunu anlattılar. Sonrasında Almanlara gittiler ve onların çeşitli ibadetlerine şahit oldular. Ancak hiçbir estetik ve güzellik göremediler. Nihayet Bizans memleketine vardılar ve onların tanrılarına ibadet ettikleri kiliseye götürüldüler. Bizans’ın her özelliğinden etkilendiler. Hatta Dünyada böyle bir manzarayı ve güzelliği biz ne gördük ne de deneyimledik dediler. Elçilerin aktardıklarında şu analizler de vardı; “Biz sadece orada tanrının ve kendisine ibadet eden insanların var olduğunu biliyoruz ve onların ibadetleri diğer ülkelerdekilerden çok çok daha iyidir. Biz o güzelliği unutamıyoruz, zira tatlı yiyen adam acıyı tatmak istemez. Biz de artık böyleyiz ve putperest olmak istemiyoruz”. Elçilerinin konuşmasından sonra kaynak boyarların şöyle dediğini aktarır: “Eğer Bizans dini kötü olsaydı büyükannen Olga bu dini kabul eder miydi? Zira o insanların en bilgesiydi”. Nihayet Vladimir Hıristiyan olmayı kabul etti ve şöyle dedi: “Nerede vaftiz olacağız?” Boyarlar ise şöyle cevap vermişti: “İstediğin yerde.”

Ruslar artık dinlerini seçmişlerdi. Onlar Hristiyan dinini süreç içerisinde yavaş yavaş benimseyerek Hristiyan oldular. Peki mezhepleri neydi?

Tarihçi Geoffrey Hosking’e göre Rusya’nın Ortodoks Hristiyanlığı benimsemesinde Bizans İmparatorluğu’nun görkemi ve merkezi otoritesi büyük rol oynadı. Özellikle Bizans’taki kilise mimarisi, ayinlerin ihtişamı ve toplumsal düzen, Rus elçilerini derinden etkiledi. Elçilerin Ayasofya’daki ayin sırasında yaşadığı "göksel bir deneyim" duygusu, bu dini seçmelerinde belirleyici oldu. Vladimir’in Ortodoks Hristiyanlığı seçmesinin bir diğer önemli sebebinin Bizans’la siyasi ittifak kurma arzusu oldukça bariz. Aslında Rusların Ortodoks olmasının askeri ve siyasi bir yönü de var. Ruslar Bulgarları kendilerine rakip ve düşman olarak gördü. Kendilerini Hristiyanlığa davet eden Almanlar da Katolikti. Katolik olmaları ilk başlarda problem değildi. Ancak Rusya Bizans’ın etkisinde kaldı. Almanlar ve Bulgarlar o coğrafya içerisinde Ruslar için rakipti. Onlarla savaşabilmeleri için Müslüman ya da Katolik olamazlardı. Ancak Ortodoks olabilirlerdi.

Peki Rusların İslamiyet ve Müslümanlar hakkındaki görüşleri nasıldı? Bence bu konu üzerinde biraz durmalıyız.

Müslüman Bulgarların Rusları İslam dinine çağırdıklarından bahsetmiştik. Sonrasında Rusların kafasında onlar hakkında fikirler gelişti. Örnek olarak, Müslümanların yeri ve göğü kirlettiklerini düşündüler. Tüm lanetli insanların üzerinde olduklarını söylediler. Tanrının bir gün Müslümanları hesaba çekeceğine ve ağır bir gazaba uğrayacaklarına inandılar. Bu düşünceler Rus kaynaklarında geçen İslam algısını gösteriyor. Aslında Rus kaynaklarındaki bazı ifadelerin objektif olmadığını söylemek gerekir. Örneğin, kaynak Vladimir’in bazı İslam adetlerinden hoşlanmadığı ve tiksindiği söyleniyor. Anlaşılan Müslümanların, Hz. Muhammed’in kullandığı suyla abdest almak istemesi kendisine aktarılmış. Bundan dolayı da tiksinmiş. Halbuki kaynak, Pagan Rus kültüründe böyle geleneklerin var olduğunu görmezden gelmiş. Bu mesele objektif bir biçimde ele alınmadı. Zira bu dönemde Vladimir henüz pagandı ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlıydı.

Ruslar Hristiyan olduktan sonra kültürlerinde de önemli değişimler meydana geldi. Hukuki düzen Hristiyan normlara göre şekillendi. Ortodoks kilisesi merkezi otoritenin bir parçası haline geldi. Bizans tipi taş kiliseler, mozaikler ve ikonalar Rus topraklarında yayıldı. İmparatorluk modeli, Roma-Bizans hukuk ve yönetim sistemleri örnek alınarak kurumsallaştı. Eğitim ve yazılı kültür Bizans etkisiyle gelişti. Toplumda pagan inancı gelenekleri devam etse de resmi düzlemde güçlü bir Hristiyan kimliği gelişti. Ruslar kendini Romanın bir alternatifi olarak görmeye başladı.

Görüldüğü gibi din değişimi sadece insanların inancının değişmesi anlamına gelmiyor. Birçok kültürel, siyasi ve idari konularda da değişime yol açıyor.

Tarih boyunca tüm milletler ve topluluklar çeşitli dinlere inandılar. Bunlardan bir tanesi Ruslardı. Ben de sizlere Rusların neden Müslüman olmadığını, Hristiyanlaşma sürecini akademik ve eski Rus kaynaklarından derleme yaparak anlattım. Anlattığım konuyla alakalı sizin düşüncelerinizi merak ediyorum. Yorumlarda tartışabiliriz. Bu tarzda daha fazla içerik için GZT’ye abone olmayı ve katılmayı unutmayın. İzlediğiniz için teşekkür ederim. Diğer videolarda görüşmek üzere.

Bibliyografya, Kaynakça

Fennell, J., A History of the Russian Church to 1448

Friar Giovanni Di Plano Carpini, The Story of the Mongols whom We Call the Tatars, Trans. Erik Hildinger,

Gumilev, L. N., Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları, C. II, Çev. D. Ahsen Batur, İstanbul 2013.

Kurat, A. N., Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye Kadar

Martin, J., “North-eastern Russia and the Golden Horde (1246-1359)”, The Cambridge History of Russia Volume I from Early Rus’ to 1689, Edt. Maureen Perrie,

Özyetgin, A. M.-Kemaloğlu, İ., Altın Orda Hanlığına Ait Resmî Yazışmalar, Ankara 2017. PSRL IV/1 Novgorodskaya Çetvertaya Letopis, Moskova 2000.

Vernadsky, G., Moğollar ve Ruslar, Çev. Eşref Bengi Özbilen, İstanbul 2007.

Vernadsky, G., Rusya Tarihi, Çev.Doğukan Mızrak-Egemen Ç. Mızrak.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >