Sultan Abdülaziz’in kanlı gömleği: Saraydaki 149 yıllık sır ortaya çıktı

1876 yılında darbeyle tahttan indirilen Sultan Abdülaziz, sadece 5 gün sonra, 4 Haziran 1876 tarihinde yatak odasında ölü bulundu. İddialara göre intihar ettiği belirtilse de, uzun yıllar süren tartışmalar ve yeni ortaya çıkan bilgiler Osmanlı Sarayı'ndaki 149 yıllık sırrı aydınlattı. Olayın arkasında derin bir hanedan içi kavganın yattığını Profesör Erhan Afyoncu yazdı.
Darbe sonrası tahta çıkan Beşinci Murad’ın döneminde Sultan Abdülaziz’in ölümü halk arasında büyük üzüntü yaşattı. Ancak ölümün hemen başından itibaren kuşkular gündemdeydi. Bu kuşkular nedeniyle, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Abdülaziz’in ölümünden sorumlu tutuldu ve padişahın eşinin kardeşi Çerkes Hasan Bey, intikam amacıyla Hüseyin Avni Paşa’yı öldürdü.
İkinci Abdülhamid döneminde de konu kapanmadı. 1881 yılında Sultan Abdülaziz’in katilleri olduğu iddia edilen kişiler yargılandı; eski Sadrazam Midhat Paşa başta olmak üzere birçok kişi suçlu bulunup idam cezasına çarptırıldı.
Profesör İlber Ortaylı, konuya ilişkin yargılamaları şöyle aktarmıştı:
- “Bir müddet sonra Yıldız Sarayı’nda, daha doğrusu parkında Çadır Köşkü’nde kurulan mahkemede padişahın katliyle suçlanan devlet adamları yargılandılar. Darbeyi yapanlar, padişaha ve ailesine yapılan muameleden son derece müteessir olan ve Sultan Abdülaziz’in genç haremi Neşerek Kadınefendi’nin kardeşi Çerkes Hasan Bey, Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın başkanlık ettiği toplantının yapıldığı odaya dalarak birtakım önemli kişiyi öldürdü.”
Sultan Abdülaziz’in kızı Nazime Sultan’ın tanıklığı da yıllar sonra haberlere yansıdı: “Babasının iri yarı 8 adam tarafından sarayda yakalanıp yere yatırıldığını ve bileklerinin usturayla kesilerek öldürüldüğünü” söyledi.
Ortaylı, Sultan Abdülaziz’in intihar etmediğini savunuyor:
- “Padişahın intiharına ya da Yıldız Mahkemesi’ndeki zabıtlara inanmıyorum. Kayıtlar hukuka uygun değildi. İtiraf eden mabeyinci Fahri Bey’in ifadesi ağır işkence altında alınmış. Abdülaziz çok dindar bir kişiydi; dindar bir adam mümkün değil intihar etmez. Olayı planlayan Hüseyin Avni Paşa’nın yakın dostu Mithat Paşa arada kaydırılmış, yoksa kendisi cinayete karışmamıştı. Hanedan, hal edilen bir padişahın katlinden çekinir. Vakur bir padişahın gördüğü muameleye dayanamayıp intihar ettiğini söyleyebilirler, ama olayın gerisinde bir tertip vardı. Padişahın öldürüldüğü çok açık.”
Hanedan içi kavga ve darbenin arkasındaki gerçekler
Profesör Erhan Afyoncu, Sultan Abdülaziz’in oğlu Halife Abdülmecid’in hatıralarına dayanarak, darbeyi hanedan içi çekişmelerin tetiklediğini belirtiyor. Murat Bardakçı’nın son kitabında da, “Halife Abdülmecid Efendi, Hatıralar”da bu olayın ayrıntıları yer alıyor.
Afyoncu, kitabın aktardığı bilgilere göre darbenin gelişimini şöyle özetliyor:
- “Sultan Abdülaziz, Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın ısrarları üzerine yayınladığı bir fermanla hıdivlik makamının sadece İsmail Paşa’nın soyundan gelenlere ait olmasını kararlaştırdı. Bu değişiklik, Osmanlı veraset sisteminde de farklı yorumlara yol açtı ve Sultan Abdülaziz’in ardından tahta onun soyundan gelenlerin geçeceği söylentisi hanedan içinde huzursuzluk oluşturdu. İsmail Paşa’nın annesi Pertevniyal Valide Sultan ile torunu Yusuf İzzeddin Efendi lehine veraset kurallarını değiştirmek istedi; bunun ardından Saliha Sultan ile İsmail Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın nişanlandığı duyuruldu.”
Hanedan üyeleri, padişahlığın farklı bir soya geçmesi ihtimalinden son derece rahatsızlık duyarak hesaplaşmalara başladı. Afyoncu’ya göre, bu süreç Hüseyin Avni Paşa’nın darbeye zemin hazırlamasına yol açtı:
- “Şehzade Abdülhamid devreye girdi. Gerginlikten kendi lehine bir sonuç çıkmasını sağlamak istiyordu. Valide Sultan, padişahın devrilmesini hızlandırmak amacıyla devletin önde gelenlerini etrafında toplamaya çalıştı. Yusuf İzzeddin Efendi’de zaten mevcut olan saltanat hevesi arttı. Sultan Abdülaziz, bazı alanlarda kifayetsiz kaldığı ve devlet adamlarından yardım istemediği için zaaf gösterdi ve feci akıbetine engel olamadı.”
Halife Abdülmecid’in hatıralarında, babasının ölümüne ilişkin ifadeler de yer alıyor:
- “Sultan Abdülaziz intihar etmemiştir, şehittir. Bu felaketin korkusuz şahidiyim. Ömrümün son anına kadar yaralı kalbimden o acı hatıratı bütün hakikatle muhafaza edeceğim.”