Arap Yarımadası dışında kurulan en eski mescitlerden: Şian Ulu Camii

Şian Ulu Camii, Çin’deki modern öncesi camilerden en büyüğü.
Şian Ulu Camii, Çin’deki modern öncesi camilerden en büyüğü.

Tarihî Şian Ulu Camii, Çin'in geleneksel mimarî formlarını İslâm’a ait ibadethane işlevleriyle birleştiren cami mimarisinin en parlak örneklerinden biri. 8. yüzyılda, çivi çakılmadan, tahtaların iç içe geçirilerek bağlandığı Çin ahşap ustalığı ile inşa edilen mescidin, iç duvarları da Kur'ân-ı Kerîm'in 30 cüzünün nakşedildiği 30 ahşap panelle kaplı.

Tarihî İpek Yolu’nun Çin’deki başlangıç noktası Şian şehri, İslâm tarihinde Arap Yarımadası dışında kurulan en eski camilerden Ulu Camii’ne ev sahipliği yapıyor.

  • İslâmiyet’in doğuşundan sonraki asırda, 8. yüzyılda inşa edilen cami, geleneksel Çin üslubunu İslâm motifleri ve ibadethane işlevleriyle birleştiren mimarisiyle dünyanın en nadide eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
İlk bakışta bir tapınağı andıran Şian Ulu Camii.
İlk bakışta bir tapınağı andıran Şian Ulu Camii.

Doğu ile Batı arasında yalnızca ticaretin değil aynı zamanda fikirlerin ve inançların da etkileşim rotası olan tarihî İpek Yolu, İslâmiyet’in Çin topraklarında tanınmasına ve yayılmasına aracılık etti. Şian Ulu Camii, bu mirasın canlı örneği olarak varlığını sürdürüyor.

Farklı devirlerde ve hanedanlıklarda tekrar tekrar inşa edildi

Şaanşi eyaletinin merkezi olan Şian şehrindeki Ulu Camii, ilk kez 742'de, Tang Hanedanlığı devrinde inşa edildi.

O dönemde “Chang’an” adıyla anılan imparatorluk başkenti, İpek Yolu ticaretiyle dünyanın en kalabalık, kozmopolit ve zengin şehirlerinden biri haline gelmişti. Orta Asya’dan, İran’dan ve Arabistan’dan Çin topraklarına gelen tüccarlar, İpek Yolu ticaretinde önemli rol oynuyordu.

Caminin girişi.
Caminin girişi.
  • Çin’de İslâmiyet, ilk kez İpek Yolu’nu kullanan Müslüman tüccarlar aracılığıyla tanındı ve yayıldı. Tang devrinde ülkenin güneyindeki liman şehirleri Guangcou ve Çüencou’da ilk camiler kuruldu.

Tang başkenti Chang’an'da, kentin “Batı Pazarı” olarak adlandırılan bölgesi, Müslüman tüccarların ticaret yaptığı, konakladığı ve yaşadığı bir yer haline gelmişti. Zamanla İslâm’ı benimseyen yerli Çinliler ile birlikte bölgede yoğun bir Müslüman nüfusu oluştu.

Dönemin Tang İmparatoru Şuanzong, 742’de Müslüman topluluğu için bir ibadethâne kurulması talimatını verdi. Cami, aynı yıl Şian’ın Müslüman Mahallesi’deki bugünkü yerinde kuruldu.

Sonraki yüzyıllarda Song Hanedanı devrinde de kullanılan cami, birkaç kez yıkılıp yeniden onarıldı. 13. yüzyılda Yüen Hanedanı, 14. yüzyılda ise Ming Hanedanı döneminde yeniden inşa edilerek bugünkü halini aldı.

İlk kez 742'de inşa edilen caminin duvar ve pencere detayları.
İlk kez 742'de inşa edilen caminin duvar ve pencere detayları.

Çin'in yerli Müslümanları: Huiler

Ulu Camii, tarihî şehrin batı bölümündeki Müslüman Mahallesi’nde, bugün de geleneksel pazar yeri olan bir bölgede bulunuyor. Bölgede yoğunluklu olarak Çin’in yerli Müslüman nüfusu Huiler yaşıyor.

Çin genelinde Huilerin nüfusu, kuzeybatı bölgeleri ağırlıklı olmak üzere 10 milyonu aşıyor. Şian şehrinde ise 20 bin kadar Hui’nin yaşadığı tahmin ediliyor.
Caminin ahşaptan tavan ve sütun detayları.
Caminin ahşaptan tavan ve sütun detayları.

Bir Hui’yi ilk bakışta Çin’deki hâkim etnik gruba mensup bir Han Çinlisi’nden ayırt etmek zor. Etnik olarak Hanlarla aynı özelliğe sahip Huiler, dil olarak aynı bölgesel lehçelerle Çince konuşuyor.

İslâmiyet'e özgü giyim kuşam, bu etnik grubun ayrıcı özelliği. Erkeklerin başındaki takkelerden ve kadınların baş örtülerinden Hui oldukları ayırt edilebiliyor ancak yeni nesillerde dinî ve kültürel farklara dair işaretlerin azaldığı gözleniyor.

Huiler, Orta Asya’dan, İran’dan ve Ortadoğu’dan gelen İpek Yolu göçmenleri ile dinî ve kültürel ortaklıkların yanı sıra evlilikler yoluyla geçen genetik mirası da paylaşıyor.

İslâm’ın Çin kültürü ile barışçı etkileşiminin yarattığı bu kültürel grup, Kur’ân-ı Kerîm'e, dinî gelenek ve vecibelere bağlılıkla sahip çıkıyor. Camiler, Hui toplulukları için ibadethâne olmanın ötesinde grup kimliğini, kültürel ve sosyal bağları kuran ve sürdüren mekanlar niteliğinde.

Tamamı ahşaptan yapılmış görkemli mescidin düzeni ve kıbleye dönük mihrabı, Müslüman ülkelerdeki camilere benziyor.
Tamamı ahşaptan yapılmış görkemli mescidin düzeni ve kıbleye dönük mihrabı, Müslüman ülkelerdeki camilere benziyor.
Caminin mihrabı.
Caminin mihrabı.

Çin’deki modern öncesi camilerin en büyüğü

Çin’deki modern öncesi camilerin en büyüğü olan Ulu Camii, ülkedeki diğer tarihî ve dinî yapılarda olduğu gibi, dört tarafı duvarlarla çevrili, cepheleri iç avlulara dönük kısımlardan oluşan bir külliye şeklinde tasarlanmış.

  • Art arda dört avludan oluşan yerleşke, Çin’in geleneksel kuzey-güney yönlü mekân düzenlemesinin aksine kıbleye dönük olarak, doğu-batı doğrultusunda uzanıyor.

1230 metrekare alanda kurulu cami külliyesinin avluları, geleneksel Çin arkları, hatlı ve süslemeli taş kemerler ve geçitlerle birbirinden ayrılıyor.

Avluya girişte Çin’in son imparatorluk hanedanı Çing devrinden kalma, “payfang” denilen abidevî bir kapı takı ziyaretçileri karşılıyor. Avlu boyunca yürürken karşınıza imparatorluk plakaları, Kur'ân’dan ayetlerin yazılı olduğu dikili taşlar, oyma kemerler çıkıyor.

Üç katlı, sekizgen kule biçimindeki pagodanın geçmişte minare işlevini yerine getirdiği tahmin ediliyor.
Üç katlı, sekizgen kule biçimindeki pagodanın geçmişte minare işlevini yerine getirdiği tahmin ediliyor.

Geleneksel Çin bahçesi şeklinde tasarlanmış ağaçlı iki avluyu taş kemerleri izleyerek geçtikten sonra üçüncü avlunun ortasında “Kalbin Huzuru Pagodası” yükseliyor. Üç katlı, sekizgen kule biçimindeki pagodanın geçmişte minare işlevini yerine getirdiği, müezzinlerin ezanı buraya çıkarak okuduğu tahmin ediliyor.

Çin mimarisi, İslâmî detaylarla bir arada

Çin'in geleneksel mimarî formlarını İslâmî ibadethâne işlevleriyle bir araya getiren Ulu Camii, cami mimarisinin Çin kültürüne uyarlanmasının en parlak örneklerinden biri.

  • Kıbleye dönük mihrabın ve mescidin düzeni Müslüman ülkelerdeki camilere benzerken, minare gibi tamamlayıcı unsurlarda ve külliye işlevlerinde Çin’e özgü yapılar öne çıkıyor.
Namaz vakti gelip ezan okunduğunda Zümrüdüanka Kamelyası'ndaki cemaat, taş döşeli patikadan geçerek en içteki mescit avlusuna ulaşıyor.
Namaz vakti gelip ezan okunduğunda Zümrüdüanka Kamelyası'ndaki cemaat, taş döşeli patikadan geçerek en içteki mescit avlusuna ulaşıyor.

Dördüncü avlunun ortasındaki altıgen biçimli “Zümrüdüanka Kamelyası”, cemaatin namaz öncesi oturup hasbihâl ettikleri ve dinlendikleri bir mekân olarak varlığını sürdürüyor.

Çivi çakılmadan, tahtaların iç içe geçirilerek bağlandığı geleneksel Çin ahşap ustalığı ile inşa edilen mescidin, çivit mavisine boyanmış uca doğru kıvrık tahtalardan oluşan çatısı da geleneksel tarzda. Mescidin kapısına Arapça ve Çince kitabeler aşılmış.

Mescidin kapısındaki Arapça ve Çince kitabeler.
Mescidin kapısındaki Arapça ve Çince kitabeler.

Biri diğerinin içine açılan iki odadan oluşan mescit, 1000 kişilik bir cemaatin birlikte namaz kılabileceği büyüklükte.

  • Dıştaki odanın duvarları, Kur'ân’ın 30 cüzünün nakşedildiği 30 ahşap panelle kaplı. Kur'ân ayetleri ve Çince meali mescit duvarlarında satır satır okunabiliyor.
Cami, Kur'ân’ın 30 cüzünün nakşedildiği 30 ahşap panelle kaplı.
Cami, Kur'ân’ın 30 cüzünün nakşedildiği 30 ahşap panelle kaplı.

Taşa oyulmuş mihrabın olduğu içteki odada ise hat sanatının ve ahşap süslemeciliğinin yetkin örnekleri görülüyor.

Ulu Camii’de namaz vakti imamın duası bahçedeki kuş cıvıltılarına karışırken ahşabın derin kokusu kalplere huzur veriyor.