Ervâd Adası

Fenike’den Bizans’a, İslâm’dan Haçlılara kadar pek çok medeniyetin izlerinin iç içe geçtiği Ervâd Adası, bu yönüyle adeta Doğu Akdeniz’in küçük bir aynası gibidir.
Fenike’den Bizans’a, İslâm’dan Haçlılara kadar pek çok medeniyetin izlerinin iç içe geçtiği Ervâd Adası, bu yönüyle adeta Doğu Akdeniz’in küçük bir aynası gibidir.

Suriye kıyılarında, Akdeniz’in mavi sularına yaslanmış küçük bir kara parçası olan Ervâd Adası, tarih boyunca bölgenin kaderine yön veren olaylara tanıklık etmişti. Akka ile Trablusşam arasında, Laskiye açıklarında yer alan bu ada, Suriye'nin yerleşime açık tek adası olma özelliğini taşıyordu. Antikçağlardan itibaren bölgedeki deniz ticareti ve askerî hareketlilik açısından büyük önem arz eden Ervâd, Fenikelilerden Haçlılara, Memlûklerden Osmanlılara kadar pek çok medeniyetin dikkatini çekmişti.

Tarihî kayıtlara göre Ervâd Adası, Antik Çağ’da Fenikeliler tarafından “Arvad” veya “Aradus” adıyla anılmıştı. Fenike uygarlığı için denizcilik hayatî bir nitelik taşırken, Ervâd gibi adalar hem doğal liman hem de güvenli üsler olarak kullanılmıştı. Ada halkı denizcilikte maharetliydi ve çevredeki kıyı kentleriyle kurdukları güçlü ticari bağlar sayesinde zenginleşmişti. Ervâd halkının Fenike kolonileriyle ilişkileri de oldukça kuvvetliydi.

Bu küçük ada, zamanla ticaretin yanı sıra askerî faaliyetlerin de merkezlerinden biri hâline gelmişti.
Ervâd Adası’nın coğrafî konumu.
Ervâd Adası’nın coğrafî konumu.

Helenistik dönemde bölgenin kontrolünü eline geçiren Selevkoslarda adanın stratejik önemini fark etmişti. M.Ö. 2. yüzyılda Selevkosların hâkimiyetine giren Ervâd, bu dönemde deniz üssü olarak kullanılmıştı. Roma İmparatorluğu döneminde ise ada, Doğu Akdeniz’deki istikrarı sağlamak üzere organize edilen askerî sistemin bir parçası olmuştu. Roma döneminde Ervâd’da hem sivil hem askerî yerleşim bir arada gelişmişti. Adada inşa edilen tapınaklar, liman tesisleri ve garnizonlar dönemin ihtişamını yansıtmıştı.

Bizans dönemine gelindiğinde ada, bölgedeki dinî ve askerî gerilimlerin ortasında yer almıştı.

  • Müslümanların 7. yüzyılda Suriye’yi fethetmesiyle birlikte ada da İslâm dünyasının sınırları içine katılmıştı. Bu dönemde ada, Halep ve Trablus gibi büyük şehirlerle ilişkili bir deniz karakolu gibi işlemişti. Ancak Haçlı Seferleri başladığında, Ervâd Adası bölgedeki en tartışmalı ve en stratejik noktalardan biri hâline gelmişti.
Akdeniz'de 0,20 kilometrekare yüzölçümüne sahip Ervâd Adası, Suriye'nin en büyük liman kenti Tartus'un sadece 3 km batısında olup ülkede yerleşim olan tek adadır.
Akdeniz'de 0,20 kilometrekare yüzölçümüne sahip Ervâd Adası, Suriye'nin en büyük liman kenti Tartus'un sadece 3 km batısında olup ülkede yerleşim olan tek adadır.

Haçlılar, 12. yüzyılda Kudüs Krallığı'nı kurarak Levant bölgesinde yayılmaya başladığında, Ervâd Adası onların da ilgisini çekmişti. Ada, 1202 yılında Venedikli tüccarların desteğiyle Haçlılar tarafından ele geçirilmişti. Adanın ele geçirilmesinden sonra, Doğu Akdeniz’deki Haçlı kuvvetleri için adeta bir sığınak, bir ileri karakol işlevi görmüştü.

  • Özellikle Trablus ve Antakya’daki Haçlı kaleleri düştükten sonra Ervâd, son Haçlı direnişinin merkezlerinden biri olmuştu.


Kaynaklardan yoksun Arvad'ı, Levant kıyılarındaki stratejik konumu, onu güçlü devletler için cazip kılıyordu. Mısır'ın Karnak kentinde, Amun-Ra Tapınağı'nın yedinci pilonunda, MÖ 15. yüzyılın başlarından kalma hiyeroglifler, Firavun III. Tutmosis'in, Arvad Adası'nı da içeren kuzey Suriye şehir devletlerine karşı beşinci seferinde elde ettiği zaferleri anlatıyordu.
Kaynaklardan yoksun Arvad'ı, Levant kıyılarındaki stratejik konumu, onu güçlü devletler için cazip kılıyordu. Mısır'ın Karnak kentinde, Amun-Ra Tapınağı'nın yedinci pilonunda, MÖ 15. yüzyılın başlarından kalma hiyeroglifler, Firavun III. Tutmosis'in, Arvad Adası'nı da içeren kuzey Suriye şehir devletlerine karşı beşinci seferinde elde ettiği zaferleri anlatıyordu.

1291’de Akka’nın Memlûkler tarafından fethedilmesinin ardından Haçlılar, Akdeniz’deki son direniş noktası olarak Ervâd’a sığınmışlardı. Bu durum, adanın tarihteki önemini daha da artırmıştı.

Memlûk Sultanı Kalavun’un oğlu Melik el-Eşref Halil döneminde Haçlıların Doğu Akdeniz’deki varlığına son vermek amacıyla büyük bir sefer düzenlenmişti. 1302 yılında Memlûk donanması Ervâd Adası’na yönelmiş, burada konuşlanmış olan Haçlı kuvvetlerini kuşatma altına almıştı. Savaş uzun sürmemişti. Adada kalabalık olmayan Haçlı garnizonu, kısa süre içerisinde teslim olmuş, böylece Doğu Akdeniz’deki son Haçlı direnişi de sona ermişti. Bu zafer, Memlûkler için hem askerî hem de sembolik bir anlam taşımıştı.

Adanın Memlûklerin eline geçmesiyle birlikte yeniden İslâm dünyasının deniz üslerinden biri hâline gelmesi sağlanmıştı. Ervâd, bu dönemde hem ticari hem de askerî amaçlarla kullanılan bir üs olmuştu.

Bu resmin yapıldığı 1810 yılında dönemde Osmanlı yönetimi altında bulunan Ervâd'ın 12. yüzyıldan kalma Eyyûbî kalesi büyük ölçüde terk edilmiş durumdaydı; ancak arka planda görülebilen kıyı ve limandan ticaret devam ediyordu.
Bu resmin yapıldığı 1810 yılında dönemde Osmanlı yönetimi altında bulunan Ervâd'ın 12. yüzyıldan kalma Eyyûbî kalesi büyük ölçüde terk edilmiş durumdaydı; ancak arka planda görülebilen kıyı ve limandan ticaret devam ediyordu.
  • 16. yüzyılda Osmanlıların Suriye ve Mısır topraklarını fethetmesiyle ada, Osmanlı yönetiminin hâkimiyetine geçmişti.

Osmanlılar için ada, Doğu Akdeniz’in güvenliği açısından küçük ama anlamlı bir parça olmuştu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı donanmasının Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri hız kazandığında Ervâd da bu stratejinin bir parçası olarak görev üstlenmişti. Adaya küçük bir kale inşa edilmiş, buraya askerî birlikler yerleştirilmişti.

Adadaki Osmanlı kalesi.
Adadaki Osmanlı kalesi.

Osmanlı döneminde ada, liman olarak kullanılmaya devam edilmiş, ancak bölgedeki ticaret yollarının değişmesiyle birlikte eski canlılığını kaybetmişti. Buna rağmen ada halkı, balıkçılık ve küçük çaplı deniz ticaretiyle yaşamını sürdürmüştü. Özellikle 19. yüzyılda Osmanlı yönetimi altındaki adanın nüfusu, karadaki savaş ve kargaşalardan kaçarak gelenlerle bir miktar artmıştı. Ada, bu dönemde daha çok sığınak olarak kullanılmıştı.

  • Ervâd Adası, 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte Fransız mandası altındaki Suriye topraklarına dâhil edilmişti.
Adanın merkezinde, 13. yüzyilda Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilen ve şu anda müze olarak kullanılan kale yer alıyor.
Adanın merkezinde, 13. yüzyilda Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilen ve şu anda müze olarak kullanılan kale yer alıyor.

Fransızlar adayı askerî üs olarak değerlendirmiş, buraya küçük bir deniz karakolu yerleştirmişlerdi. II. Dünya Savaşı sırasında ada, bölgedeki askerî hareketliliğin bir parçası hâline gelmişti. Ancak savaş sonrasında, Suriye'nin bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte ada da yeni kurulan devletin sınırları içine katılmıştı.

Modern Suriye devleti açısından da Ervâd Adası önemli bir simge olmuştu. Hem tarihî mirası hem de stratejik konumu dolayısıyla devletin sahil güvenliği ve denizcilik politikalarında yer bulmuştu. Ancak zamanla Suriye’nin iç karışıklıkları, ada üzerindeki ilgiyi de zayıflatmıştı. Buna rağmen Ervâd, turistik potansiyeli ve tarihî arka planı nedeniyle hâlâ dikkat çeken bir yer olmayı sürdürmüştü.

Ada halkı, Araplaşmış Levanten kültürünün izlerini taşıyan bir yapıya sahipti. Balıkçılık, tekne yapımı ve deniz ürünleri ticaretiyle geçimini sağlayan halk, zamanla karadaki Tartus şehriyle güçlü bağlar kurmuştu. Modern dönemde adaya küçük teknelerle ulaşım sağlanmış, burası hem yerli halkın hem de meraklı gezginlerin uğrak noktası hâline gelmişti. Adada eski dönemlerden kalma sur kalıntıları, antik sütun parçaları ve denizciliğe dair izler hâlen görülebilmekteydi. Arkeolojik araştırmalar, adanın tarihî katmanlarının oldukça zengin olduğunu ortaya koymuştu.

Bir zamanlar tüm Akdeniz’in müşterek hafızasında yer alan müstesna bir köşe olan Ervâd Adası, günümüzde halkının balıkçılık, tekne yapımı ve deniz ürünleri ticaretiyle geçimini sağladığı sakin bir yerleşim yeridir.
Bir zamanlar tüm Akdeniz’in müşterek hafızasında yer alan müstesna bir köşe olan Ervâd Adası, günümüzde halkının balıkçılık, tekne yapımı ve deniz ürünleri ticaretiyle geçimini sağladığı sakin bir yerleşim yeridir.

Ervâd Adası'nın tarihî önemi sadece askerî veya ticarî olmamıştı. Aynı zamanda bölgedeki kültürel etkileşimin bir yansıması olarak da değerlendirilmişti. Fenike’den Bizans’a, İslâm’dan Haçlılara kadar pek çok medeniyetin izleri burada iç içe geçmişti. Ada, bu yönüyle adeta Doğu Akdeniz’in küçük bir aynası gibiydi. Savaşlar, ticaret, göçler ve inançlar burada bir araya gelmiş, ada halkının kültürel belleğinde iz bırakmıştı.

21. yüzyıla gelindiğinde Suriye’de patlak veren iç savaş, ülkenin hemen her noktasını olduğu gibi Ervâd Adası’nı da etkilemişti. Her ne kadar ada savaşın doğrudan hedefi olmamışsa da, karadaki istikrarsızlık adanın da ekonomik ve sosyal yapısını derinden sarsmıştı. Birçok ada sakini karadaki güvenlik endişeleri sebebiyle adadan ayrılmak zorunda kalmıştı. Ancak buna rağmen bazı aileler atalarının topraklarını terk etmemiş, adada kalmayı tercih etmişti.

Ervâd Adası, bütün bu tarihî süreç boyunca küçük ama dirençli bir kara parçası olarak yaşamaya devam etmişti. Üzerinden geçen yüzyıllar, onu Doğu Akdeniz’in hafızası hâline getirmişti. Bugün hâlâ adada geçmişin izleri sessizce taşlar arasında durmaktaydı. Her rüzgârda, her dalgada adanın tarihinden bir parça kıyıya vuruyordu. Bu ada, sadece Suriye’nin değil, bütün Akdeniz’in müşterek hafızasında yer alan müstesna bir köşe olmuştu.