Fas-İsrail ilişkilerinin tarihi arka planı

Fas Kralı II. Hasan, İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin ve Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile Rabat'taki Skhirat Kraliyet Sarayı'nda görüşüyor, 14 Eylül 1993.
Fas Kralı II. Hasan, İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin ve Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile Rabat'taki Skhirat Kraliyet Sarayı'nda görüşüyor, 14 Eylül 1993.

Her ne kadar bugün ABD’nin Batı Sahra’daki Fas egemenliğini İsrail ile normalleşme karşılığında kabul ettiğini öğrenmiş olsak da, Fas ile İsrail arasındaki ilişkiler, özellikle istihbarat ilişkileri yaklaşık 60 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın Fas’ın Batı Sahra’daki egemenliğini tanıyan kararı sonrası iki ülke arasındaki tarihsel ilişkiler hakkında basında çokça yorum yer almasına rağmen anlaşmanın bir diğer taraf ülkesi olan İsrail ile ilişkiler medyada çok yer bulmadı. Söz konusu anlaşmaya göre Fas ile İsrail arasındaki normalleşme sürecinin de başlayacağı açıklandı.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) öncülüğünde başlayan Körfez ülkelerinin İsrail ile normalleşme süreci sonrası, Fas’ın da normalleşme adımları atmaya hazırlandığı haberleri basına yansıdı. Ancak bu haberler geçtiğimiz haftalarda Trump’ın tweetlerine kadar sürekli reddedildi. Batı Sahra meselesinin tekrardan gündeme geldiği bir dönemde, ABD’nin Batı Sahra’yı Fas egemenliği altında kabul etmesi, kamuoyuna anlaşmanın bir süre önce yapıldığını fakat açıklanması için bir süre beklenildiğini düşündürdü.

Anlaşma sonrası Fas’ın milli bağımsızlığını kazandığı tarihten beri en önemli meselesi kabul edilen Batı Sahra sorununun çözümü noktasında Fas, büyük tavizler vermeden değerli bir kazanım elde etti. Çünkü Fas, İsrail ile normalleşmeyi kabul ederek tarihsel olarak birçok alanda güçlü olan ilişkilerini resmileştirmiş oldu. Bu resmileştirme karşılığında ise “Dünyanın süper gücü” ABD’nin Fas argümanlarını desteklemesini sağladı.

Fas, büyük tavizler vermeden değerli bir kazanım elde etti.
Fas, büyük tavizler vermeden değerli bir kazanım elde etti.

Peki, Fas Krallığı ve İsrail Devleti arasında hangi alanlarda yoğun bir ilişki ağı var? Bu ilişki ağında II. Dünya Savaşı öncesinde İsrail'e göç eden Faslı Yahudilerin ya da Arap - İsrail savaşının hemen öncesinde Fas Kralı II. Hasan'ın özel bir göç izni verdiği Faslı Yahudilerin önemi nedir? Bu göç izni sürecinde geliştirilen istihbaratlar arasındaki işbirliği daha sonra hangi alanlarda devam etti?

Fas’tan Filistin’e Yahudi göçü

Fransa’nın Fas’ta himaye kurmasıyla birlikte, bölgede bulunan önemli bir Yahudi nüfusu da Fransa’nın gerçekleştirdiği bir dizi reformlardan etkilendi. Bu reformlardan en önemlisi eğitim reformudur. 1862 yılından itibaren Fas’ta yaşayan Yahudilerin, çoçuklarının eğitimlerine önem vermesi, Fas’ta birçok Yahudi okulunun kurulmasına vesile olmuştur . Hatta bu vesile ile kurulan Yahudi okulları, Fas’ın modern eğitim veren ilk kurumları oldu. Fransız himaye dönemiyle birlikte, Yahudi okullarında Fransız etkileri görülmeye başlandı ve eğitim dışında birçok alanda Fransızlar ile Fas Yahudileri arasında işbirlikleri oluştu. Ancak bu ilişkiler, Vichy hükümetinin Fransa’da iktidara gelişi sonrası, Yahudilere karşı alınan kararlar neticesinde bozulmaya başladı.

  • Bu kararlara göre, Yahudilerin Fransız eğitim kurumlarına girememesi ve birçok alanda dışlanması Yahudilerin Fas’tan göç etmesinin başlangıcıydı.
nİkinci Dünya Savaşı öncesi Fas Yahudileri.
nİkinci Dünya Savaşı öncesi Fas Yahudileri.

II. Dünya savaşının hemen ardından, birçok siyonist örgütün teşvikiyle, Fas Yahudilerinin Filistin topraklarına göçü hızlandırılmak istendi. Bu esnada 1948 yılında Birleşmiş Milletler’in Filistin ile ilgili aldığı iki devletli çözüm kararına karşı Fas’ta yoğun protestolar düzenlendi. Bilhassa, Fas milliyetçileri itirazlarını her mecrada net bir şekilde gösterdi. Fas Milliyetçilerinin çıkardığı Al Alam gazetesinde, BM’in aldığı karara gösterilen tepkiler ile ilgili haberlerin yapılması da gösterilerin tüm ülkeye yayılmasını sağladı. Protestolara ek olarak, Yahudilerin dükkanlarında çalışan birçok Faslı işlerine gitmedi ve bölgedeki dükkanların çoğu açılmadı. Takvimler 7 Haziran’ı gösterdiğinde, göstericiler protestoların boyutunu artırdı. Ujda şehrinde bulunan Yahudi pazarına düzenlenen saldırıda, 4’ü Yahudi biri Fransız olmak üzere beş kişi hayatını kaybetti. Saldırı sonrası, Jerada şehrinde toplanan kalabalık, bir Yahudinin bir müslümanı öldürdüğü iddiası üzerine, 38 Yahudinin ölümüyle sonuçlanan başka bir saldırı daha gerçekleşti.

Uzun süre önce başlamış olan Yahudi göçü; 1954 yılında Yahudi okullarının kundaklanmasıyla geri dönülemez bir sürece evrildi.
V. Muhammed, Fas Yahudilerinin Fas’ta kalması için önemli çalışmalar başlattı.
V. Muhammed, Fas Yahudilerinin Fas’ta kalması için önemli çalışmalar başlattı.

Uzun bir süre Fas’ta herhangi bir sorunla karşılaşmadan Müslümanlarla beraber yaşayan Yahudiler, BM’nin Filistin ile ilgili verdiği karar sonrası Fas’ta yoğun tepkilere ve saldırılara maruz kaldı. Ancak bu durum V. Muhammed’in sürgünden geri gelmesi ve ardından bağımsızlığın ilan edilmesiyle az da olsa değişmeye başladı. V. Muhammed, Fas Yahudilerinin Fas’ta kalması için önemli çalışmalar başlattı. Bu çalışmalar kapsamında, Yahudilerin eşit haklara sahip olması için gerekli yasal düzenlemeler yapıldı ve siyasi katılımları artırılmaya çalışıldı.

Ancak bu çalışmalar da Yahudilerin Fas’ta kalmasına yeterli olmadı. Fas’ta siyasi partiler, özellikle Arap Birliği siyasetinin bölgede gücünü arttırması ve Filistin topraklarında müslüman halkla yaşanan problemler, Fas’ta Yahudilere karşı yoğun bir baskı oluşmasına sebep oldu. Bu baskılara daha fazla dayanamayan V. Muhammed, 1959 yılında siyonizm hareketini ve Yahudilerin Filistin’e göçünü tamamen yasakladı. Fakat tüm bu yasaklara rağmen, Mossad iki yıl içinde gerçekleştirdiği gizli operasyonlarla yaklaşık 30 bin Yahudinin Fas’tan göç etmesini sağladı.

  • II. Dünya Savaşı’ndan 1961 yılına kadar toplam 110 bin Yahudinin Fas’tan göç ettiğini göz önüne aldığımızda , Fas’taki Yahudi demografisinin önemli ölçüde değiştiğini söyleyebiliriz.

Gizli operasyonların devam ettiği 1961 yılının 10 Ocak’ında Fas’tan Filistin’ e göç eden yahudileri taşıyan Egoz isimli geminin batması, Mossad’ın yürüttüğü bu gizli operasyonun açığa çıkmasına neden oldu. Gemide bulunan Yahudilerin çoğunluğunun çoçuklardan oluşması ise Yahudi diasporasını etkiledi. Bu olay, Yahudi diasporasının ki özellikle Amerika’da bulunan Arap-Yahudi ekibinin Fas’taki etkin lobi çalışmalarını tetikledi. Fas Kralı V. Muhammed’in vefatı sonrası II. Hasan’ın tahta geçmesi,

Fas Kralı II. Hasan.
Fas Kralı II. Hasan.

Fas’ın Yahudi göç politikasının değişiklik sürecini hızlandırdı. Mossad da bu süreçte Fas devlet yetkilileri ile görüşmeleri sıklaştırdı ve gizli bir anlaşmanın altyapı çalışmalarını başlattı. Bu çalışmalar neticesinde, İsrail Başbakanı Ben Gurion ile II. Hasan belirtli şartlar altında Fas’tan Filistin’e göç etmek isteyen Yahudilere izin verdi. Anlaşmanın şartına göre, göçün başlamasıyla birlikte İsrail Fas’a beş yüz bin dolar ödedikten sonra, ilk elli bin Yahudiye kadar her göçmen için 100 dolar, elli binden sonra her Yahudi göçmen için 250 dolar bir ücret ödenecekti. Bu anlaşma neticesinde 1964 yılına kadar 97 bine yakın Fas Yahudisi göç etti. Bu çalışmalara Mossad “Operasyon Yakhin” ismini verdi.

Fas-İsrail istihbarat paylaşımları ve Ben Barka Olayı

Fas’ın bağımsızlığının kazanılmasında, milliyetçi hareketin ve bazı siyasi şahsiyetlerin önemli bir rolü olmuştur. Bu durumu II. Hasan, gazeteci Eric Laurent ile gerçekleştirdiği söyleşilerde ifade etmiştir. Eric Laurent, II. Hasan’a Fas’ın bağımsızlığının kaçınılmaz bir son olduğunu ilk olarak ne zaman düşünmeye başladığını sorması üzerine, dönemin veliaht prensi II. Hasan'ın cevabı net bir tarih; 29 Ocak 1944. Tarihe 29 Ocak ayaklanması olarak geçen bu olay, günümüzde Fas'ın bağımsızlığının kazanılmasında çok önemli bir tarihtir. Veliaht prens bu olay esnasında sarayında bulunurken dışarıdan gelen protesto seslerinden etkilendiğini ve dersten kaçıp bu protesto gösterilerine katıldığını belirtmiştir. Aynı gün gerçekleşen protesto gösterilerini düzenleyen ve daha sonra Fas’ın bağımsızlığını kazanmasında oldukça önemli bir rolü olan kişi; siyasetçi Mehdi Ben Barka’dan başkası değildir.

Hatta, Ben Barka o kadar tehlikeli bir hale gelmiştir ki, Fransa Himaye komutanı General Juin, Ben Barka’yı aynı dönemde 1 numaralı Fransa düşmanı ilan etmiştir.

Fas’ın bağımsızlığını kazanmasında oldukça önemli bir rolü olan kişi; siyasetçi Mehdi Ben Barka.
Fas’ın bağımsızlığını kazanmasında oldukça önemli bir rolü olan kişi; siyasetçi Mehdi Ben Barka.

Ancak 1956 yılında bağımsızlığın kazanılmasından sonra Ben Barka, bu sefer krallık yönetimi için de önemli bir muhalif haline dönüştü. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra Fas’ın danışma meclisi başkanı olan Barka, Fas’ta yolların inşası, okuryazarlık seferberliği gibi birçok önemli meselenin çözümü için siyasetçileri teşvik etmeye çalıştı. Ancak bu teşviklerin yanında, Fas’ta gerçekleştirmek istediği toprak reformuyla hem toprak sahiplerinin hem de kendi partisindeki önemli bir kesimin tepkisini üzerine çekti. Ben Barka’ya göre, diğer bir sömürü aracı olan bu toprak sisteminin değiştirilmesi gerekiyordu. Ancak, Ben Barka’nın bu düşüncesi partiden ayrılmasına ve yeni bir parti kurmasına bile neden oldu. Çok vakit geçmeden de krallık tarafından yapılan baskılara dayanamayarak Fransa’ya göç etmeye karar verdi.

II. Hasan’ın kral olmasından sonra ilk icraati siyasi muhaliflerle barışmak ve beraber çalışabilmek için yaptığı girişimlerdi. Bu girişimler neticesinde, Ben Barka 1962 yılının Mayıs ayında Fas’a döndü. Barka Fas’ta henüz altıncı ayını doldurmamışken bir saldıya uğradı fakat aracının köşeye sıkıştırılarak uçurumdan düşürülmeye çalışıldığı bu saldırıdan kurtuldu. Ancak siyasi olarak partisinin krallık karşısında yürüttüğü muhalefet, kendisi ve partisinin krallığa karşı bir komplo girişiminde bulunduğu iddiasıyla da birleşince partisi feshedilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ben Barka’da bu olaylar üzerine bir daha Fas’ı terk etti ve Avrupa’ya yerleşti.

Fas’ta bulunan Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmesini sağlamak amacıyla başlatılan Fas- İsrail istihbarat ağları arasındaki ikili ilişkiler her geçen gün daha üst bir seviyeye taşındı. Mossad’ın Fransa’da aktif bir şekilde varlığını sürdürmesi ve Fransa üzerinden hem Afrika hem de Asya’ya erişim alanı oluşturması, Mossad’ı önemli bir güç haline getirdi. Fransa da bu esnada Cezayir’de yürüttüğü savaş için Mossad’dan önemli yardımlar aldı. Bu yardımlar da Mossad’ın Paris’te önemli bir operasyon gücüne ulaşmasını sağladı.

  • Fas ile İsrail’in iyi istihbarat ilişkileri kurması, Fas Yahudilerinin göç sürecinin devam etmesi; Mossad’ın Fas Krallığı’nın siyasi rakiplerini de ilişkilerinde kullanmasını sağladı.

Ben Barka’nın Cenevre’deki evini bulan Mossad, Barka’yı postalarını okuyacak kadar yakın takibe aldı. Barka’nın tüm yazışmalarını ele geçiren Mossad, bu bilgileri de Fas ile devamlı paylaştı. Barka’nın Fas Krallığı’na karşı silahlı bir komplo amacıyla İsrail ile temasa geçtiğinin II. Hasan’a iletilmesi, Barka’nın sona yaklaştığının habercisi oldu. Gerekli görüşmelerin ve izinlerin alınması sonrası Mossad Ben Barka’yı Paris’e çekmek için gizli bir plan yaptı. O sırada, bir belgesel çalışması için Paris’e gelen Ben Barka, kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı. Mossad çalışanlarının daha sonradan olayla ilgili verdiği bilgiler planın Ben Barka’nın ölmeyeceği, sadece sorgulanacağı ve daha sonra ülkeden çıkarılacağı yönünde yapıldığını belirtse de daha sonra sorgulama için gelen Faslı general Dlimi’nin Mossad’ı arayarak “Maalesef öldü” haberini vermesi, Barka’nın Paris’te gizlice defnedilmesi için Mossad’dan yardım talep etmesine sebep oldu.

Fas ile İsrail arasındaki istihbarat işbirliği hiçbir istihbari bilginin ve operasyon ortaklığının bedava olmayacağı da düşünüldüğünde ilişkilerin Ben Barka operasyonuyla sınırlı kalmayacağını gösterdi.

  • 1965 yılında Casablanca’daki Arap Birliği toplantısı, Fas yetkililerinin Mossad’a verdiği izinle dinlenerek, tamamen kaydedilmiş ve İsrailli araştırmacı yazar Bergman’a göre, bu dinleme operasyonu iki yıl sonra gerçekleşecek olan Arap-İsrail savaşının, İsrail tarafından kazanılmasındaki en önemli etken olmuştur.

Her ne kadar bugün ABD’nin Batı Sahra’daki Fas egemenliğini İsrail ile normalleşme karşılığında kabul ettiğini öğrenmiş olsak da, Fas ile İsrail arasındaki ilişkiler, özellikle istihbarat ilişkileri yaklaşık 60 yıllık bir geçmişe sahiptir.