İsrail’in Arap kılıklıları

İsrail ordusu, Filistinlileri terörize etmek, kaos ve karmaşayı derinleştirmek, gözüne kestirdiklerini tutuklayabilmek ve asayişsizliği fırsata çevirmek için, “Müsta’rib” denilen özel bir istihbaratçı sınıfını kullanıyor.
İsrail ordusu, Filistinlileri terörize etmek, kaos ve karmaşayı derinleştirmek, gözüne kestirdiklerini tutuklayabilmek ve asayişsizliği fırsata çevirmek için, “Müsta’rib” denilen özel bir istihbaratçı sınıfını kullanıyor.

Arapça konuşuyorlar, Araplar gibi giyiniyor, Araplar gibi davranıyorlar, gerçek hüviyetlerini belli etmemek için gereken tüm incelikleri yerine getiriyorlar..

Çoğu örnekte de görüldüğü üzere İsrail aleyhine patlak veren bir protesto, sonrasında bir anda protestocular arasında bir kaosun yaşanmasına sebep oluyor, silahlar çekiliyor ve protestocu görünenlerden kimileri diğer protestocuları tutukluyorlar..

  • İsrail ordusu içerisinde gizli, özel bir birlik olan "Müsta’ribûn" bir fikir olarak ortaya çıktığı 1930’lardan itibaren İsrail için pek çok operasyona imza attı. İsrail’in güvenliğini sağlama noktasında Araplar içine ustalıkla sızma faaliyetleri gerçekleştiren bu örgüt gerçekleştirilen çok sayıda suikastın da faili oldu.

Filmleri aratmayacak operasyonlar yapan bu örgüt haddizatında filmlere de konu olmuştu. Yönetmenliğini Mısırlı Şerîf Arefe’nin yaptığı 2009 tarihli Mısır filmi tam da bu konuyu işlemişti. Filmde Selvâ rolünü oynayan Mısırlı oyuncu Münâ Zekî, Şerîf Münîr’in oynadığı eşi rolündeki kişinin aslında Arap değil bir Mossad ajanı olduğunu geç farketmişti. O, Selvâ ve iki çocuğunu İsrail’e kaçırmış, Mısır istihbârâtı tarafından vazifelendirilen Mustafa ise, Selvâ ve çocuklarını tekrar Mısır’a getirmek için özel bir görevle vazifelendirilmişti.

Kuruluşu İsrail’in kurulmasından öncesine uzanan bu yapının fikri iddia edildiği kadarıyla İngiliz aklından çıkmıştı.

Fransa’nın Nazi hakimiyeti altına girmesi doğal olarak Fransa hakimiyeti altında bulunan Suriye ve Lübnan’ın da Naziler eline geçmesine sebep olmuştu. İngiltere, Mısır ve Filistin gibi stratejik noktalarını korumak için böyle bir yapının kurulmasını gerekli görmüş, bunun uygulanması noktasında Siyonistlere akıl vermişti.

  • İsrail kurulmadan önce bir nevi Yahudilerin yeraltı ordusu mevkiinde bulunan Palmah’ın komutanı ve de İsrail Savunma Kuvvetleri’nin kurucularından biri olan İshak Sâdeh Arap Yahudilerini bu maksatla bölgede kurulacak bir İsrail devleti için istihdam etmeye başlamıştı.

1943 yılında başlatılan bu strateji çerçevesinde ismi Heşahar olan bir yapı Palmah şemsiyesi altında vücuda getirilmiş ve çalışmalarına başlamıştı. Arap toplumu arasında istihbarat toplamaktan suikast gerçekleştirmeye kadar çok sayıda başlığın görev sahaları içerisinde yer aldığı Müsta’ribûn, kendilerine hedef olarak sadece Filistin Araplarını belirlememişlerdi.

Başka Arap ülkelerinde de çok sayıda operasyona imza atmışlardı. Zamanla geliştirilen bir birim haline getirilen bu yapı özellikle İsrail eski başbakanı Ehud Barak zamanında yapılan düzenlemelerle sofistike bir hâl almıştı. Onun tarafından Müsta’ribûn çatısı altında 1986 yılında kurulan Duvdevan bu birimin operasyon kapasitesini çok daha arttırmıştı.

İsrail ordusuyla birlikte çalışan Duvdevan militanları, Haaretz Gazetesi’nin iddia ettiği kadarıyla el-Cezîre muhabiri Şîrîn Ebû Âkıle’yi öldüren kurşunu ateşlemişlerdi.

Birim, Duvdevan ile sınırlı kalmamış, her birinin ayrı faaliyet sahasına sahip olduğu başka gruplarla da çeşitlendirilmişti. İsrail içerisinde İsrail polisiyle birlikte çalışan Gideonim, Gazze sınırına yakın güneyde faaliyetlerini yürüten Samson ve İsrail sınır polisiyle birlikte operasyon yürüten Ya’mas bunlardan sadece üçüydü.

  • Her ne kadar kesin bir rakam olmasa da örgüt tarafından öldürülen Arapların sayısı son derece kabarıktı. Üst düzey nice isim de bu örgüt militanları tarafından uygulanan suikastlar neticesinde hayatını kaybetmişti.