Memlûklerden gelen ferahlık: Kayıtbay Sebili

Kayıtbay Sebili, ismini Memlûk Sultanı Kayıtbay'dan alıyor.
Kayıtbay Sebili, ismini Memlûk Sultanı Kayıtbay'dan alıyor.

Altta kuyusu ve üstte su tutma odası olmak üzere iki katlı bir yapıdan oluşan Kayıtbay Sebili, dikdörtgen formda inşa edilmiş ve üzerine de İslâm sanatının ince işçiliklerini ihtiva eden motiflerin işlendiği bir kubbe örtülmüştür. Mescid-i Aksâ’nın batı yönünde, Kubbetu’s Sahra’ya çıkan merdivenlerin hemen yanında bulunan sebilin zeminden yüksekliği 13 metredir.

Bilinen tarihi boyunca birçok farklı kavmin kontrolüne giren, işgallere katlanan, kanlı savaşlara şahitlik eden, defalarca yıkılıp yeniden inşa edilen Kudüs, günümüzdeki görünümüne Müslümanların elinde ulaştı. Hz. Ömer’in, 638’de Medine’den çıkıp gelerek, İslâm ordularının kuşatması altındaki Kudüs’ü dönemin dini ve siyasi hakimi Patrik Sophronius’tan teslim alması, şehrin sosyal yapısına olduğu kadar mimarisine de yepyeni bir soluk getirdi.

Kadim Kudüs, bugünkü görüntüsüne büyük ölçüde Müslümanların kontrolüne geçtikten sonra ulaştı.
Kadim Kudüs, bugünkü görüntüsüne büyük ölçüde Müslümanların kontrolüne geçtikten sonra ulaştı.

Kudüs, Emevî halifelerinden Abdulmelik bin Mervân tarafından, tamamen yıkılmadan ayakta kalan en eski İslâm eseri olacak Kubbetu’s Sahra’nın inşaatının başlatılmasıyla birlikte girilen bu yeni dönemde adeta Müslüman sanatının ve estetiğinin galerisi haline geldi. Babasının izinden giderek Kubbetu's-Sahra’nın yapımını tamamlayan ve Mescid-i Aksâ’nın güney bölümüne Kıble Mescidi'ni konduran Velid bin Abdulmelik’le şaha kalkan bu mimarî dönüşüm, Emevîlerin ardından şehrin kontrolünü ele alan Müslüman devletler tarafından büyük bir özenle sürdürüldü.

Abdulmelik bin Mervân tarafından inşaatı başlatılan Kubbetu's-Sahra, tamamen yıkılmadan en uzun süre ayakta kalan İslâm eseridir.
Abdulmelik bin Mervân tarafından inşaatı başlatılan Kubbetu's-Sahra, tamamen yıkılmadan en uzun süre ayakta kalan İslâm eseridir.
  • 1253’de başlayan Memlûkler dönemi de şehrin imar ve inşası adına oldukça yoğun geçti, bilhassa Sultan Kalavun’un iktidarında Mescid-i Aksâ’daki pek çok yapı elden geçirilerek onarıldı ve yeni eserler ortaya kondu.

Şehirde Osmanlı hâkimiyeti sağlanmadan önceki son Memlûk sultanlarından Kayıtbay da tıpkı Kalavun gibi Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya ayrı bir özen gösterdi. Var olan medrese, ribat, mescid gibi yapıların onarımına epeyce emek veren Kayıtbay, kendisinden önceki sultanlardan El-Melikü’l-Eşref İnal tarafından yaptırılan sebili de onardı ve yapının kendi ismiyle anılmasını sağladı: Kayıtbay Sebili.

Kayıtbay Sebili, bilhassa kubbesindeki işlemeleriyle ilgi çekiyor.
Kayıtbay Sebili, bilhassa kubbesindeki işlemeleriyle ilgi çekiyor.

Sultan Kayıtbay, Eşref İnal döneminde inşa edilen ve zaman içinde kuyudan yukarıda kalan kısmı neredeyse tamamen yıkılan sebili yeniden inşa ettirdi ve Mescid-i Aksâ’ya yolu düşecek Müslümanların hizmetine sundu. Yüzyıllar boyunca vazifesini ifa etmekten geri durmayan yapı, birisi de 1800’lü yılların sonlarında Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid tarafından olmak üzere, birkaç kez daha tamirata uğradı ve günümüze kadar ayakta kaldı.

Sebil, 500 yılı aşkın bir süredir ayakta.
Sebil, 500 yılı aşkın bir süredir ayakta.

Altta kuyusu ve üstte su tutma odası olmak üzere iki katlı bir yapıdan oluşan Kayıtbay Sebili, dikdörtgen formda inşa edilmiş ve üzerine de İslâm sanatının ince işçiliklerini ihtiva eden motiflerin işlendiği bir kubbe örtülmüştür.

Mescid-i Aksâ’nın batı yönünde, Kubbetu’s-Sahra’ya çıkan merdivenlerin hemen yanında bulunan sebilin zeminden yüksekliği 13 metredir.
Kayıtbay Sebili bugün hâlâ ayakta ve Mescid-i Aksâ'ya yolu düşen ziyaretçilerin hizmetinde.
Kayıtbay Sebili bugün hâlâ ayakta ve Mescid-i Aksâ'ya yolu düşen ziyaretçilerin hizmetinde.

Üç tarafında pencereleri bulunan yapının doğu duvarında ise bir kapı vardır. Sebilin içerisine 90’lı yıllarda kurulan soğutma sistemi sayesinde, sıcaklığın epeyce yükseldiği yaz aylarında Aksâ’ya gelen ziyaretçilerin soğuk sudan istifade etmesi sağlanıyor.