Milyaçka’nın gözyaşları: Suada ve Olga

Bosna'nın açamayan güllerinden Suada ve Olga'nın anıtı.
Bosna'nın açamayan güllerinden Suada ve Olga'nın anıtı.

Modern tarihin en uzun kuşatması olarak bilinen ve 5 Nisan 1992'de başlayıp 1425 gün süren Saraybosna kuşatmasının ilk sivil kurbanları, Sırp keskin nişancıları tarafından öldürülen Suada Dilberovic ve Olga Sucic idi. Savaş karşıtı protestoda öldürülen Dilberovic ve Sucic'in açtığı yolda Bosna Hersek çok kanlı günlerden geçmişse de bugün onları adları, isimlerini taşıyan köprüde yaşatılmaya devam ediliyor.

35,9 kilometre uzunluğundaki Milyaçka, büyük kısmı Saraybosna'dan geçen uzun bir nehirdir.
35,9 kilometre uzunluğundaki Milyaçka, büyük kısmı Saraybosna'dan geçen uzun bir nehirdir.

Saraybosna’nın güzellikleri saymakla bitmez lakin şehrin ortasından geçen Milyaçka Nehri güzelliği ve maviliğiyle göz alıcıdır. Kimi zaman bir duygu seli olarak mutluluk ve hüznün gözyaşları kimi zaman da öfkenin çağlayanı olarak akar. Nelere şahit olmamıştır ki: Bosna’nın Osmanlı’dan ayrılmasına, I. Dünya Savaşı’nı başlatan cinayete ve Bosna Savaşı’na…

Bosna 1878 yılında Osmanlı’dan koparıldıktan sonra bir daha huzura kavuşamadı ta ki 1995 yılında bağımsızlığını ilân edene kadar. 1914 yılında Gavrilo Princip isimli bir Sırp’ın Saraybosna’da Arşidük Franz Ferdinand’ı öldürmesiyle I. Dünya Savaşı başladı ve Milyaçka Nehri, modern zamanların en kanlı savaşlarından birine hem şahitlik hem de ne yazık ki ev sahipliği yaptı.

Milyaçka’nın şahit oldukları bununla sınırlı değildi. Takvimler 78 yıl sonrasını gösterdiğinde, 5 Nisan 1992’de tarihin göreceği en büyük soykırım için ilk kurşunlar atıldı. Saraybosna’yı kuşatan cani Sırp birliklerine bağlı keskin nişancılar, işgali protesto eden Saraybosnalıların üzerine ateş açtı.

Bosna Hersek'in, 1 Mart 1992'deki referandumunda bağımsız bir devlet olmasının peşine 5 Nisan 1992'de Saraybosna'da, Sırp birlikler tarafından kuşatma hazırlıkları başladı, kentin dört bir tarafına barikatlar kuruldu. Sırp birlikleri, 5 Nisan'daki saldırılarında doğrudan sivilleri hedef almış, savaş karşıtı gösteri yapan Saraybosnalılara ateş açmıştı.
Bosna Hersek'in, 1 Mart 1992'deki referandumunda bağımsız bir devlet olmasının peşine 5 Nisan 1992'de Saraybosna'da, Sırp birlikler tarafından kuşatma hazırlıkları başladı, kentin dört bir tarafına barikatlar kuruldu. Sırp birlikleri, 5 Nisan'daki saldırılarında doğrudan sivilleri hedef almış, savaş karşıtı gösteri yapan Saraybosnalılara ateş açmıştı.
  • Yaklaşık 3,5 yıl sürecek katliamın ilk kurşunları, Vrbanja Köprüsü’nde iki kişiye isabet etti. Milyaçka tekrardan kana bulandı. Suada Dilberovic ve Olga Sucic bu savaşın ilk kurbanları oldu.

Protesto gösterilerine katılan Saraybosnalılar yıllardır beraber yaşadıkları Sırpların bu kadar vahşileşeceğini düşünmediği için bu saldırı karşısında şok olmuştu. Bir yandan kaçışıyorlar diğer yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Hemen Suada ve Olga’yı hastaneye yetiştirmek için koşturmaya başladılar. Fakat ne yazık ki Suada ve Olga kurtulamadı.

Sırp keskin nişancılar, Saraybosna Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Suada Dilberovic (23) ile Bosna Hersek Meclisi'nde çalışan iki çocuk annesi Olga Sucic’i (34) Vrbanja Köprüsü’nün üzerinde savaş karşıtı barışçıl bir gösterideyken öldürdü.
Sırp keskin nişancılar, Saraybosna Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Suada Dilberovic (23) ile Bosna Hersek Meclisi'nde çalışan iki çocuk annesi Olga Sucic’i (34) Vrbanja Köprüsü’nün üzerinde savaş karşıtı barışçıl bir gösterideyken öldürdü.

***

Suada Dilberovic, 1968 yılında dünyaya geldi. Hırvatistan’ın bir şehri olan Dubrovnik asıllıydı. Saraybosna’da tıp fakültesi öğrencisiydi. Sıcak kanlı olduğu için ailesi ve arkadaşları tarafından çok seviliyordu. Küçüklüğünden beri inandığı ilkeler için çalıştı. Etrafındaki herkese karşı sevgi ve yardımlaşma duygusuyla yaklaşıyordu. Suada’nın hayatı, başta Bosna’daki Müslümanlar olmak üzere tüm Müslümanlara örneklik teşkil ediyor.

Ailesinin kendisi hakkında söylediği şu sözler aslında her şeyi açıklar nitelikte: “Suada, kısa ömrü boyunca inandığı değerlere tamamen bağlıydı: adalet, iyi niyet, dürüstlük ve saygı. Çocukluğundan itibaren, özellikle tıp öğrencisi olduğu dönemlere kadar, zayıfları savundu, yardıma ihtiyaç duyanlara yardım etti ve etrafındaki herkesle sevgi ve arkadaşlık besledi -ayırım yapmadan ve koşulsuz olarak. 30 yılın ardından, Suada'mız hâlâ onun değerleri ve temsil ettiği her şeyle iç içe geçmiştir. Çocuklarımıza ve gelen nesillere öğrettiğimiz şey, tam olarak savunduğu ve uyguladığı her şeydir ve bu sayede onların geleceğinin, bizim neslimizin geçmişinden ve şimdiki zamanından daha iyi olacağını ve genç yaşamların boşuna sona erdirilmeyeceğini umuyoruz.”

Dilberovic ve Sucic'in öldürüldüğü gün aynı zamanda modern tarihin en uzun kuşatması olan Saraybosna kuşatması da başlamış, 1425 gün süren kuşatmada 1601'i çocuk 11 bin 541 kişi hayatını kaybetmişti.
Dilberovic ve Sucic'in öldürüldüğü gün aynı zamanda modern tarihin en uzun kuşatması olan Saraybosna kuşatması da başlamış, 1425 gün süren kuşatmada 1601'i çocuk 11 bin 541 kişi hayatını kaybetmişti.

  • Tarihler 6 Nisan 1996’yı gösterdiğinde, Suada’nın hayatını kaybettiği Vrbanja Köprüsü’nün adı Suada Dilberovic olarak değiştirildi.

15 Kasım 2007’de Suada’ya tıp doktoru unvanı verildi. 9 Mayıs 2018’de Saraybosna’daki fakülte avlusunda Suada adına bir anıt park yapıldı. İşgalci Sırpların adı unutuldu ama Suada’nın adı kıyamete kadar yaşayacak. Eğer Saraybosna’daki Bare Mezarlığı’na yolunuz düşerse Suada’nın kabrini de ziyaret ederek bir Fatiha okuyabilirsiniz.

***

Katliamın diğer kurbanı Olga Sucic idi. 1958 yılında dünyaya gelen Olga, 1992 yılının 5 Nisan gününde ofisindeki masasına çantasını bırakarak mesai arkadaşlarına “Hemen döneceğim” diyerek dışarı çıktı. Fakat ne yazık ki bir daha hiç dönemedi.

  • 34 yaşında Olga, iki çocuk annesi olmasına rağmen tereddüt etmeden gösterilere katıldı. Suada gibi Sırp keskin nişancıların hedefi oldu. Sırpların bu kadar canileşeceğini düşünememişti belki de.


5 Nisan 1992'de saldırıya uğrayan Saraybosna, 29 Şubat 1996'ya kadar kuşatma altında kaldı.
5 Nisan 1992'de saldırıya uğrayan Saraybosna, 29 Şubat 1996'ya kadar kuşatma altında kaldı.

Gösteriler sırasında alandaki bir gazeteci kendisine neden orada olduğunu sorduğunda, “Ben iki çocuk annesiyim ve bu şehri savunacağım” diye cevapladı. Saraybosna’yı savunmanın aslında çocuklarının geleceğini savunmak ve onlara iyi bir gelecek kurmak demek olduğunun farkındaydı. Geçmişindeki acıların farkındaydı. Muhtemelen büyüklerinden dinlemişti kötü günleri. Artık acılar yaşanmamalıydı.

Milyaçka kan kırmızısı değil, umudun mavisi olarak akmalıydı.

Olga Sucic hayatını kaybettiğinde kızları Jelena 9, Nora ise henüz 2 yaşındaydı. Çocukluk günlerinde annelerini kaybederek savaşla, acıyla ve ölümle erkenden tanıştılar. Jelena savaş esnasında yaralanarak Saraybosna’dan çıkarıldı ve hayatını Danimarka’da sürdürüyor. Nora ise birçok kez gitme fırsatı elde etmesine rağmen Saraybosna’da kalmayı tercih etti.

Nora vermiş olduğu bir röportajda, bunca acıya ve travmaya rağmen neden Saraybosna’dan ayrılmadığını soranlara “annemin mirasını sürdürmek için” cevabını veriyor. İlk başlarda annesinin oraya gitmesini yadırgadığını çünkü evde iki çocuğunun olduğunu söylese de zamanla bu durumu aşarak “Ben annemin yerinde olsaydım ben de giderdim.” diyor. Zira annesinin oraya giderek kendilerine iyi bir gelecek hazırlamak için mücadele ettiğinin farkında.

Suada Dilberovic ve Olga Sucic Köprüsü.
Suada Dilberovic ve Olga Sucic Köprüsü.

Suada Dilberovic ve Olga Sucic aynı gün, aynı yerde vurulmasına rağmen ilk başlarda Olga’ya basın tarafından fazla ilgi gösterilmedi. Her ikisi de aynı mezarlığa gömüldü.

  • Suada Dilberovic adını taşıyan köprü Olga’nın kocası ve bu meseleye duyarlı kimseler tarafından kamuoyu oluşturularak Suada Dilberovic ve Olga Sucic Köprüsü olarak değiştirildi. Artık Milyaçka, Bosna’nın her iki fedakâr kahramanına ev sahipliği yapıyor.

Milyaçka, kendisine Suada ve Olga’nın kanının karıştığı bir nehirdir. Bu yüzden hüzünlü akar çoğu zaman. Sahip olduğu hüzne ortak olmamak mümkün değil. Bosna’nın fedakâr iki kadınına ve direnişin muştusu olan öncülere rahmet dileğiyle…