Misk ve safranla yazılmış eşsiz bir Kur'ân-ı Kerîm: Fas Rab’a’sı

Fas Rab’a’sı, 7 asır önce Faslı bir sultanın el yazısıyla yazdığı ve Mescid-i Aksâ’ya hediye ettiği eşsiz bir Kur’ân-ı Kerîm'dir.
Fas Rab’a’sı, 7 asır önce Faslı bir sultanın el yazısıyla yazdığı ve Mescid-i Aksâ’ya hediye ettiği eşsiz bir Kur’ân-ı Kerîm'dir.

Yaklaşık 7 asır önce Faslı Sultan Ebü’l-Hasan el-Merînî (Merînî hanedanlığının onuncu hükümdarı), Mescid-i Aksâ'ya bir iz bırakmak istemiş ve bu nedenle birbirinden güzel süslemelerle Kur'ân-ı Kerîmler yazmıştır. Bu Kur’ân-ı Kerîmlerin bir nüshasını da Mescid-i Aksâ’ya hediye eden Sultan, Filistin halkına ve Müslümanların ilk kıblesine olan bağlılığını göstermiştir. Faslı Sultanın bıraktığı bu iz günümüze kadar gelmiş ve bu Kur’ân-ı Kerîm nüshası Fas İslâm sanatının ve Fas halkının Kudüs'e ve Mescid-i Aksâ’ya olan sevgisinin bir tanığı olarak, Kubbetu’s-Sahra'nın hazinesinde muhafaza edilmiştir.

Gerçek deriye sarılmış olan Fas Dördüncüsü (Fas Rab’a’sı); abanoz ağacından yapılmış, gümüşle süslenmiş kare şeklinde bir kutuda bulunmaktadır. Birkaç bölüme ayrılan bu kutunun gözlerine Kur'ân'ı Kerîm cüzleri yerleştirilmiştir.

Her biri misk ve safranla yazılmış olan sayfalar, altın rengi bitkisel, geometrik süsleme ve çizimlerle tezyin edilmiştir.
Fas Rab'a'sında, surelerin başında ve sonunda her türden kûfî yazı kullanılmış, sureler bezemeli ve süslemeli levhalarla başlatılmıştır.
Fas Rab'a'sında, surelerin başında ve sonunda her türden kûfî yazı kullanılmış, sureler bezemeli ve süslemeli levhalarla başlatılmıştır.

Bu sayfalarda beşer satırlı sayfalarla cüzler hazırlanmıştır. Yüce Allah'ın sözlerine hürmeten yazılan hat yazısının güzelliği, hissedilecek boyuttadır.

  • Bu Mushaf’ın vakıfnamesinde şöyle yazmaktadır:
  • “Kur’ân'ın bu nüshası İhlas, Nas, Felak ve Fatiha suresini okuduktan sonra Kubbetu’s-Sahra içinde hatmedilmeli, İslâm Peygamberi, vakfedenler ve tüm Müslümanlara dua edilmelidir. Ayrıca bu mushafı okuyan kari; dürüst, Kur’ân hafızı ve erdemli kişilerden olmalıdır.”


Fas Rab'a'sını bünyesinde barındıran gümüş kakmalı ahşap kutu.
Fas Rab'a'sını bünyesinde barındıran gümüş kakmalı ahşap kutu.

Müslümanların güzel ahlâklı emiri

Sultan Ebü’l-Hasan el-Mansûr-Billâh el-Merînî, Benî Merîn’in büyüklerindendi. Nazik, anlayışlı ve mütevazı olmasının yanı sıra, babasından miras kalan dindarlığı ve hattatlığı ile tanınmaktaydı. Yönetimi sırasında Trablus, Batı Afrika, tüm Kuzey Afrika ve Endülüs'ün bir kısmını topraklarıyla birlikte yönetti; okul, kütüphane, cami gibi birçok eğitim kurumu ve dinî kurum inşa etti.

Tarih boyunca Müslüman sultanlar, Kur'ân'ı en şerefli ve değerli hediyelerden biri olarak görmüşlerdir. Bu nedenle, görkemli alaylarla taçlandırılmış kafileler eşliğinde ülkeler arasındaki siyasî ve diplomatik bağları güçlendirmek isteyen Sultan Ebü’l-Hasan da el yazması Kur’ân-ı Kerîm nüshaları hediye etmiştir.

  • Bu nüshalardan dörtte biri Memlûk Sultanı el-Nâsır Muhammed bin el-Mansûr’a, diğerini Mekke'deki Ulu Camii’ye, üçüncüsünü Peygamber Camii'ne ve dördüncüsünü ise Mescid-i Aksâ'ya hediye edilmiştir.

Bugün bu nüshaların sadece dörtte biri Mescid-i Aksâ’da varlığını devam etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm bölümlerinden birinin kapağı, renkli bitkisel ve geometrik süslemelerle bezenmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm bölümlerinden birinin kapağı, renkli bitkisel ve geometrik süslemelerle bezenmiştir.

İncelenmesi ve detayları

Pek çok araştırmacı Fas Dördüncüsü’nden bahsetmiştir; ancak Kudüslü araştırmacı ve el yazması restorasyon uzmanı Samar Nimr Bakirat, 2020 yılında Kur’ân yazma sanatı üzerine bir çalışma yayınlayıncaya kadar maalesef üzerinde yeterli akademik bir çalışma yapılmamıştı. Bakirat, Merînî döneminde Mushaf yazma sanatı üzerine tarihi bir çalışma başlattı. Codicology bilimine dayalı olarak, bu Kur’ân nüshasını hem maddi hem de sanatsal yönden inceledi ve analiz etti. Al Jazeera'ye Dördüncü’yü çalışmanın sabır ve büyük çaba gerektirdiğini söyleyen araştırmacı, iyi çalışılmış bir metodoloji çerçevesinde Dördüncü’yü tüm parçalarıyla inceleyerek bir parçasını da sökerek bileşenlerini ve maddî detaylarını ortaya çıkardı.

Filistinli araştırmacı, güzel geometrik ögeler, rengarenk çiçekler ve bitkiler içeren her bir bileşenin başındaki çeşitli süs tasarımlarını, Fas Dördüncüsü’nün üstünlüğü ve eşsizliği olarak nitelendiriyor. Bu süslemelerde ve ayetler arası aralıklarda gördüğümüz ihtişam, Merînî dönemindeki Fas İslâm sanatının güzelliğinin bir yansıması olarak da kabul edilmektedir. (Rab’a; safran, misk gibi kokulu maddelerden yapılmış mürekkeple karbon mürekkebinin karıştırılmasıyla yazılmış, surelerin başlık ve sonlarının yazılmasında da basit, yapraklı ve örgülü kûfî yazı kullanılmıştır.)

Kur’ân-ı Kerîm'in her bölümünde bulunan vakfiyeler altınla yazılmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm'in her bölümünde bulunan vakfiyeler altınla yazılmıştır.

Bakirat, Rab’a'nın her bir parçasının başında ayette açıkça görülen geometrik ve bitkisel süsleme unsurlarının zengin, parlak renklerle ve çeşitli dekoratif desenlerle ayırt edildiğini fark etti.

Kapak ve cildinin son derece güzel ve kusursuz olduğunu, altın ve gümüş ipliklerle işlenmiş örgülü bir çerçevenin yanı sıra aynı ipliklerden yazı şeritlerinin aynı ipliklerle ile süslendiğini söyleyen araştırmacı, sanatın ilerleyişini gösteren derinin, örgülü gümüş iplik bantları, pitoresk geometrik ve bitkisel süslemeler gümüş kapitone ile kaplandığına dikkat çekiyor.

Fas Dördüncüsü’nün tarihî değeri

  • Fas Dördüncüsü, el yazması olması yanında bir sultan tarafından yazıldığı için tarihî bir öneme sahiptir. Fas İslâm edebiyatı mirasında ve kültüründe adı geçen Sultan Ebü’l Hasan tarafından yazılan dört Mushaf'ın hayatta kalan tek kopyası olması da eserin önemini artırmaktadır.
14. yüzyılda yazılan el yazması Kur’ân, hâlen Mescid-i Aksa'daki İslâm Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.
14. yüzyılda yazılan el yazması Kur’ân, hâlen Mescid-i Aksa'daki İslâm Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.

Filistinli Bakirat, “Bu el yazmasının tarihî değeri çok yüksek, Kudüs halkı hem de Faslılar buna fiyat biçemez. Her ikisi de bu el yazması ile gurur duyuyor. Çünkü hükümdarların ve Fas halkının Kudüs şehrine ilgisinin tarihî kanıtlarından biri olmuştur.” diyor.

Fas Rab’a’sının yanı sıra başta Memlûk ve Osmanlı dönemlerinde olmak üzere pek çok Kur’ân el yazması Müslüman krallar ve hükümdarlar tarafından Mescid-i Aksâ'ya bağışlanmıştır.