Nekbe sürecinde kapılarına kilit vurulan bir Osmanlı: Hasan Bey Camii

Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihî Filistin'in Yafa kentinde inşa ettiği Hasan Bey Camii, günümüzde, etrafına yüksek binaların ve otellerin inşa edildiği Tel Aviv’in merkezinde yer alıyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihî Filistin'in Yafa kentinde inşa ettiği Hasan Bey Camii, günümüzde, etrafına yüksek binaların ve otellerin inşa edildiği Tel Aviv’in merkezinde yer alıyor.

Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmeden hemen önce Yafa kentinde inşa ettiği Hasan Bey Camii, bugün İsrail'in başkenti Tel Aviv'in sınırları içinde kalıyor. Cami, İsrail'in kuruluş ve gelişim sürecinde etrafındaki Müslüman mahallesi tamamen yıkıldığı için bakımsız kaldı ve uzun yıllar ibadete kapalı tutuldu. Maruz kaldığı tüm olumsuzluklara rağmen bir asrı aşkın süredir ayakta kalabilen yapı, kentin Arap-İslâm kimliğinin ve geç Osmanlı devrinin en nadide eserlerinden biri olarak yıllara şahitlik etmeye devam ediyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihî Filistin'in Yafa kentinde inşa ettiği Hasan Bey (Hasan Beg) Camii, İsrail'in kuruluşundan bu yana maruz kaldığı saldırılara rağmen ihtişamı ve mimari güzelliğiyle zamana direniyor.

  • Günümüzde İsrail'in başkenti Tel Aviv’in merkezindeki Neve Tzedek bölgesinde yer alan Hasan Bey Camii, Osmanlı Devleti’nin Kudüs Sancağı’na bağlı Yafa kazasının Akdeniz kıyısı boyunca uzanan El-Menşiyye Mahallesi'nde, Şam doğumlu Yafa Valisi Hasan Basri el-Cabi tarafından 1914'te yaptırıldı.
Tel Aviv'in merkezindeki Hasan Bey Camii 1914’te inşa edilmiş, Osmanlı Devleti’nin tarihî Filistin topraklarından çekilmesinden bir yıl önce, 1916’da ise ibadete açılmıştı.
Tel Aviv'in merkezindeki Hasan Bey Camii 1914’te inşa edilmiş, Osmanlı Devleti’nin tarihî Filistin topraklarından çekilmesinden bir yıl önce, 1916’da ise ibadete açılmıştı.

Akdeniz sahilindeki El-Menşiyye Mahallesi, 1948'de İsrail’in kurucu unsurları olan Siyonist çetelerce tamamen yerle bir edilirken, Hasan Bey Camii, kuruluş aşamasındaki İbrani devletinin liderlerinin emriyle, uluslararası toplumdan gelecek tepkilerden dolayı yıkılmaktan kurtuldu.

Tarihî Filistin topraklarının büyük bir kesimi üzerinde 1948’de kurulan İsrail devleti, Yafa kentini idarî olarak başkent Tel Aviv’in belediyesine bağlarken, Filistinlilerin Arusu’l-Bahr(Denizin Gelini) olarak isimlendirdiği Yafa kentinin en önemli camilerinden biri olan Hasan Bey’in kapılarına da kilit vurdu.

1948'de İsrail'in kuruluşuyla etrafındaki Müslüman mahallesi tamamen yıkıldığı için bakımsız kalan Hasan Bey Camii, uyuşturucu bağımlılarının uğrak yeri olmasının yanı sıra ahır ve hayvan barınağına dönüşmüştü.
1948'de İsrail'in kuruluşuyla etrafındaki Müslüman mahallesi tamamen yıkıldığı için bakımsız kalan Hasan Bey Camii, uyuşturucu bağımlılarının uğrak yeri olmasının yanı sıra ahır ve hayvan barınağına dönüşmüştü.

Müslüman çevresinden tamamen koparılarak etrafına otellerin ve çeşitli eğlence mekanlarının kurulduğu Hasan Bey Camii, ibadete kapalı olduğu yıllar boyunca, uyuşturucu bağımlılarının uğrak yeri olmasının yanı sıra ahır ve hayvan barınağına dönüşmüştü.

Ancak 1970’lerin sonlarına doğru Yafa Müslüman Topluluğu'nca ibadete açılan Hasan Bey Camii, bugüne kadar birçok defa saldırıya uğrasa da ihtişamıyla bulunduğu toprakların Arap-İslâm kimliğine atıfta bulunan bir Osmanlı şaheseri olarak varlığını sürdürüyor.

El-Menşiyye Mahallesi’nin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcir edilmesinden sonra Hasan Bey Camii’nin görünümü.
El-Menşiyye Mahallesi’nin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcir edilmesinden sonra Hasan Bey Camii’nin görünümü.

Mimari bir şaheser

Yapımında, eşsiz bir mimari üslupla, bölgede eski çağlardan beri bilinen sarı taş yerine beyaz kalkerin kullanıldığı, 2 bin 500 metrekarelik alana yayılı caminin ibadet kısmı kare biçimindeyken, ayakta kalan minaresi çokgen silindirik yapıya sahip.

Osmanlı Devleti’nin tarihî Filistin topraklarından çekilişinden bir yıl önce, 1916’da ibadete açılan tek kubbeli caminin iki minaresinden biri, İsrail’in kuruluşundan önce yıkıldı.
Yatay dikdörtgen şekilli ve surlarındaki tek sıra pencerelerle hareketlendirilmiş olan avluda, girişe göre iki yana yerleştirilmiş mermer fıskiyeli birer sekizgen şadırvan mevcut.
Yatay dikdörtgen şekilli ve surlarındaki tek sıra pencerelerle hareketlendirilmiş olan avluda, girişe göre iki yana yerleştirilmiş mermer fıskiyeli birer sekizgen şadırvan mevcut.

Doğu, batı ve güney cepheleri dar tutulmuş duvar payeleriyle daha küçük bölümlere ayrılan caminin duvarlarında, renkli camlı pencerelerle hareketlilik sağlanmış; pencerelerin bazıları üzeri at nalı kemeriyle sonlanan dikdörtgen formunda, bazıları ise bir daire içine alınmış üç yapraklı yonca şeklinde.

Bu bölgedeki geç Osmanlı devrinin en ilgi çekici eserlerinden biri sayılan, yüksekçe bir platform üzerine kurulu ve etrafı palmiye ağaçlarıyla donatılmış olan Hasan Bey Camii’nin avlusuna da basık kemerli büyük bahçe kapısından sonra merdivenlerle çıkılmakta.

Yatay dikdörtgen şekilli ve surlarındaki tek sıra pencerelerle hareketlendirilmiş olan avluda, girişe göre iki yana yerleştirilmiş mermer fıskiyeli birer sekizgen şadırvan dikkati çekerken, kıble yönüne doğru sol tarafında ise Hasan Bey adını taşıyan bir de İslâmî İlimler Kütüphanesi yer almakta.

1916’da ibadete açılan tek kubbeli caminin iki minaresinden biri, İsrail’in kuruluşundan önce yıkıldı.
1916’da ibadete açılan tek kubbeli caminin iki minaresinden biri, İsrail’in kuruluşundan önce yıkıldı.

Osmanlı’nın bugünkü İsrail’in başkenti Tel Aviv’deki imzasını taşıyan Hasan Bey Camii’nin İmam Hatibi Şeyh Doktor Ahmed Ebu Acve, dünden bugüne caminin tarihini, Nekbe’yi (Büyük Felâket) ve bu nadide tarihî esere yönelik saldırıları anlattı.

El-Menşiyye Mahallesi'nden tarihe şahitlik eden bu cami dışında hiçbir şey kalmadı

İsrail’in tarihî Filistin topraklarının Arap-İslâm kimliğini yok etmeye çalıştığını ve Hasan Bey Camii’nin Filistinlilerin yaşadığı Nekbe’nin en önemli şahitlerinden biri olduğunu vurgulayan Şeyh Ebu Acve, şunları söyledi:

"Hasan Bey Camii, Osmanlı Devleti’nin son demlerinde, 1914 yılında Müslümanlara hizmet için Yafa kentinin El-Menşiyye Mahallesi'nde inşa edildi. Tabii bugün El-Menşiyye Mahallesi'nden tarihe şahitlik eden bu cami dışında hiçbir şey kalmadı. Bunların tümü 1948’deki Nekbe’den (Büyük Felâket) ve siyonist çetelerin Yafa ve Filistin halkı hakkında işlediklerinden sonra yaşandı."

Halkı zorunlu göçe tabi tutulan El-Menşiyye Mahallesi'ndeki Hasan Bey Camii, mahallenin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcirinden sonra Yahudi çetelerce kendi kaderine terk edildi, defalarca saldırıya maruz kaldı ve Müslümanların ibadetine kapatıldı.
Halkı zorunlu göçe tabi tutulan El-Menşiyye Mahallesi'ndeki Hasan Bey Camii, mahallenin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcirinden sonra Yahudi çetelerce kendi kaderine terk edildi, defalarca saldırıya maruz kaldı ve Müslümanların ibadetine kapatıldı.

İsrail’in kuruluşundan sonra caminin ibadete kapatıldığını ve kaderine terk edildiğini ifade eden Ebu Acve şöyle dedi:

Halkı zorunlu göçe tabi tutulan El-Menşiyye Mahallesi'ndeki Hasan Bey Camii, mahallenin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcirinden sonra Yahudi çetelerce kendi kaderine terk edildi, ihmal edildi, defalarca saldırıya maruz kaldı, Müslümanların ibadetine kapatıldı.
Uzun yıllar boyunca bakımsız kalan Hasan Bey Camii, 1979'da restore edilmişti.
Uzun yıllar boyunca bakımsız kalan Hasan Bey Camii, 1979'da restore edilmişti.

Şeyh Ebu Acve, caminin uzun yıllar boyunca ibadete kapalı kaldığını, ancak Yafa’da kalan Filistinlilerin çalışmalarıyla 1970’lerin sonlarına doğru ibadete açıldığını hatırlattı.

Filistinli imam hatip şunları anlattı:

  • "Hasan Bey Camii Nekbe’den bu yana İsrail devletince açık bir şekilde ihlallere maruz bırakılarak yok edilmeye çalışıldı. Camiyi ibadet gayesi dışına çıkarmaya ve başka bir şeye çevirmeye çalıştılar. Ancak bu planları bertaraf edildi. Ama maalesef bu hedeflerini başka bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştılar. Camiyi ahıra ve hayvan barınağına çevirdiler. İbadete kapatıldı, bir kısmı suç ve ahlaksızlıkların işlendiği bir mikrop yuvasına dönüştürüldü. Camide gerçekleştirilen tüm bu ahlaksızlıklar ve rezillikler İsrail devletinin gözü önünde yapıldı. Hatta bir dönem Yahudi gençler için bir kulübe dönüştürüldü. Daha sonra da cami birçok saldırıya maruz kaldı ve hâlâ bu saldırılar devam ediyor."
Hasan Bey Camii'nin kubbesi.
Hasan Bey Camii'nin kubbesi.
Hasan Bey Camii'nin dış kapısından bir görünüm.
Hasan Bey Camii'nin dış kapısından bir görünüm.

İsrail’in kuruluş sürecinde yeşil hat içindeki topraklarda kalan yüzlerce cami ile Müslüman ve Hristiyanlara ait çok sayıda mezarlığı yıktığını aktaran Şeyh Ebu Acve, “İsrail devleti zalim bir devlettir, bütün var gücüyle ötekinin -ki o öteki bu toprakların gerçek sahipleri olan Filistin halkı oluyor- kimliğini, sembollerini yok etme, silme ve örtbas etmeye çalışmaktadır." diye konuştu.

3 bin kişilik ibadet alanına sahip

Hasan Bey Camii’nin bugün Tel Aviv’e bağlı tarihî Yafa bölgesine 3 kilometre mesafede yer aldığını ve yaklaşık 3 bin kişilik ibadet alanına sahip olduğunu ifade eden Filistinli din adamı, caminin Osmanlı eseri olmasına da vurgu yaptı:

Hasan Bey Camii tam manasıyla gerçek bir Osmanlı şaheseridir. Caminin yapısına bakan, girişinden minberine ve mihrabına kadar, onun dev bir Osmanlı eseri olduğunu görecektir.
Hasan Bey Camii'nin harimi.
Hasan Bey Camii'nin harimi.

Şeyh Ebu Acve, Hasan Bey Camii'nin Yafa’da Osmanlı yetkilileri tarafından yüksekçe bir platform üzerine kurulan iki camiden biri olduğuna dikkati çekerek, "Yafa’da avlusu olan ve merdivenlerle çıkılan iki büyük Osmanlı camisi bulunmaktadır, biri Hasan Bey diğeri El-Bahr Camii’dir. Yapının ayrıntılarına ve niteliklerine bakan onun mimari Yeşil Hat bölgesi düzeyinde bir şaheser olduğunu görecektir." ifadelerini kullandı.