Yeni bulgular ışığında Zenc İsyanı

9. yüzyılda yaşanan Zenc İsyanı, Basra'nın tarihinde karanlık bir dönem olarak yerini aldı.
9. yüzyılda yaşanan Zenc İsyanı, Basra'nın tarihinde karanlık bir dönem olarak yerini aldı.

Tarihteki ilk ve en büyük siyahi isyanı, bir İslâm devleti olan Abbâsîlerde döneminde ortaya çıktı. "Zenc İsyanı" adı verilen ayaklanmada, köleler efendilerinin şehirlerini bir bir işgal etti ve tarihte eşine az rastlanır bir katliam yaptı.

Cambridge University Press’in prestijli yayınlarından Antiquity’de yayınlanan The landscape of the Zanj Rebellion? Dating the remains of a large-scale agricultural system in southern Iraq başlıklı bir makale, işlediği ilginç bir konu ile tekrar gündeme geldi. Makalede çeşitli üniversitelerden bir araya gelen araştırmacılar, günümüz Irak'ında yaklaşık 1200 yıl önce köleleştirilmiş Zenc halkının Abbâsî Halifeliği'ne karşı başlattığı ve MS 869-883 yılları arasında gerçekleşen isyanla ilgili yeni bulgulara ulaştı. Orta Çağ kaynaklarına göre, bu isyan sırasında Basra yakınlarındaki yaklaşık 800 kilometrekarelik bir alanı sulamak amacıyla Zencler tarafından büyük bir kanal sistemi inşa edildiği düşünülüyordu.

Yeni bulgular, bu kanal sisteminin kalıntıları üzerindeki toprak örneklerinin Optik Uyarımlı Lüminesans (OSL) yöntemiyle analiz edilmesi sonucunda elde edildi. Bu analizler, söz konusu sırtların ve kanalların aslında MS 9. yüzyıl sonları ile 13. yüzyıl ortaları arasında inşa edildiğini gösterdi. (https://www.cambridge.org/core...)

Neler olmuştu?

Abbâsîlerin altın çağı olarak kabul edilen dönemde bile, imparatorluğun bazı bölgelerinde ciddi toplumsal ve ekonomik sorunlar yaşanıyordu. Özellikle güney Mezopotamya, yani günümüz Irak'ının güneyi, tarımsal üretimin kalbiydi. Bu bölge, Basra ve çevresindeki geniş bataklık ve tuzlu arazilerin tarıma elverişli hale getirilmesi için büyük çaplı ıslah projelerine sahne oluyordu. Bu projeler için ise yoğun insan gücüne ihtiyaç duyuluyordu.

İşte bu noktada, "Zenc" olarak adlandırılan köleleştirilmiş Afrikalılar devreye girdi.

Zenc kelimesi, genel olarak Doğu Afrika'dan, özellikle de Svahili kıyılarından getirilen siyahi köleleri tanımlamak için kullanılıyordu.

Ancak bazı tarihçiler, bu terimin sadece Afrika kökenli insanları değil, aynı zamanda bölgedeki yerel köylüleri ve farklı etnik gruplardan köleleştirilmiş insanları da kapsadığını belirtirler.

Bu köleler, tuzlu toprakları temizlemek, bataklıkları kurutmak, hurma bahçeleri kurmak ve kanallar açmak gibi son derece ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılıyordu. Çalışma koşulları çok ağırdı; köleler açlık, hastalık ile karşı karşıyaydı. Bu durum, zamanla derin bir öfke ve hoşnutsuzluk birikimine yol açtı.

Bölgedeki ekonomik sistem, genellikle büyük arazi sahiplerinin elindeydi. Bu sahipler, zenginliklerini artırmak için köle emeğine büyük ölçüde bağımlıydılar. Köleleştirilmiş işçiler, düşük maliyetli emek sağlayarak tarımsal üretimi artırıyor ve bu ürünler, Basra gibi büyük limanlar aracılığıyla iç ve dış pazarlara ihraç ediliyordu. Ancak bu ekonomik refah, kölelerin sırtında yükseliyordu ve sistemdeki adaletsizlikler giderek artıyordu.

Zenc İsyanı devam ederken merkezî Abbâsî Halifeliği’nin haritası.
Zenc İsyanı devam ederken merkezî Abbâsî Halifeliği’nin haritası.
Zenc İsyanı'nın fitilini ateşleyen kişi, kendisini Hz. Ali'nin torunlarından biri olarak tanıtan ve "Ali ibn Muhammed" adını kullanan bir kişiydi.

Ancak bu iddia, tarihçiler arasında tartışmalıydı ve onun aslında Basra yakınlarından veya Bahreyn'den gelmiş olabileceği de düşünülüyordu.

Ali ibn Muhammed, hem kendisini peygamber soyundan geldiğine inandıran karizmatik bir liderdi hem de köleleştirilmiş insanlara eşitlik ve adalet vadediyordu. O, kölelerin ağır çalışma koşullarından kurtulmasını, özgürlüklerine kavuşmasını ve hatta toprak sahibi olmalarını vaat ediyordu. Şiî inancına sahip olduğu düşünülen Ali ibn Muhammed, bu inancı kullanarak geniş bir kitleyi etkilemeyi başardı. Özellikle köleleştirilmiş Zencler arasında büyük bir destekçi kitlesi buldu.

Ali ibn Muhammed, isyanı örgütlemeye başlamadan önce, 860'lı yılların ortalarında Bahreyn ve Basra civarında bazı küçük isyan girişimlerinde bulundu. Ancak bu ilk girişimler başarısızlıkla sonuçlandı ve kısa sürede bastırıldı. Ancak bu deneyimler, Ali ibn Muhammed'e strateji ve örgütlenme konusunda önemli dersler verdi. Bu tecrübelerden ders çıkararak daha büyük bir isyan için hazırlık yapmaya başladı.

Abbâsîler döneminde patlak veren meşhur Zenc İsyanı’nda rivayete göre yarım milyon zenci mevcuttu. Devlet kurma teşebbüsünde bulunan siyahiler, isyanın devam ettiği yıllarda büyük yıkımlara sebep olmuşlardı. Basra da bu yıkımlardan nasibini almış, “Basra harap olduktan sonra” ifadesi böylece meşhur olmuştu.
Abbâsîler döneminde patlak veren meşhur Zenc İsyanı’nda rivayete göre yarım milyon zenci mevcuttu. Devlet kurma teşebbüsünde bulunan siyahiler, isyanın devam ettiği yıllarda büyük yıkımlara sebep olmuşlardı. Basra da bu yıkımlardan nasibini almış, “Basra harap olduktan sonra” ifadesi böylece meşhur olmuştu.
  • Zenc İsyanı, 869 yılında Basra'nın doğusundaki bataklık ve tuzlu topraklarda çalışan köleler arasında patlak verdi. Ali ibn Muhammed'in çağrısıyla binlerce köle, çalıştıkları kamplardan kaçarak isyana katıldı. İsyanın ilk aşamalarında, isyancılar, büyük arazi sahiplerine ve onların temsilcilerine saldırdılar, mülklerini yağmaladılar ve köleleştirilmiş insanları serbest bıraktılar. Kısa sürede bölgedeki birçok köleleştirilmiş insan isyana katıldı ve Zenc ordusu büyüdü.

İsyanın hızı ve şiddeti, Abbâsîleri hazırlıksız yakaladı. Halife Mu’tez'in yönettiği Abbâsîler, başlangıçta isyanın ciddiyetini tam olarak kavrayamadılar. Abbâsîlerin dikkati o dönemde iç siyasî çekişmeler, saray entrikaları ve Türk askerlerinin artan etkisi gibi sorunlarla meşguldü. Bu durum, Zenclerin güçlenmesi ve bölgede kontrolü ele geçirmesi için uygun bir ortam yarattı.

Zencler, Basra'nın doğusundaki bataklık arazileri ve nehirleri iyi kullanarak, kendilerine bir üs oluşturdular. Buradaki zorlu coğrafya, Abbâsîlerin düzenli ordusu için büyük bir engel teşkil ediyordu. Zencler, bataklıklarda küçük teknelerle hızlı hareket edebiliyor, pusu kurabiliyor ve düşmanlarını zor duruma düşürebiliyordu.

İsyanın en önemli dönüm noktalarından biri, 871 yılında Basra şehrinin Zenclerin eline geçmesi oldu.

Basra, o dönemde İslâm dünyasının en önemli liman şehirlerinden biriydi ve Abbâsî İmparatorluğu için stratejik bir öneme sahipti. Şehrin düşüşü, hem Abbâsîlerin prestiji için büyük bir darbe oldu hem de Zenclerin lojistik ve ekonomik gücünü artırdı.

Basra'nın kuşatması ve fethi sırasında, Zencler büyük bir katliam gerçekleştirdi. Şehirdeki birçok sivil ve Abbâsî askeri öldürüldü, evler yağmalandı ve yakıldı. Bu olay, Zenc İsyanı'nın vahşetini ve kontrolsüzlüğünü gözler önüne serdi ve Abbâsîleri daha ciddi tedbirler almaya zorladı. Basra'nın düşüşü, Zenclerin sadece özgürlük arayışında olan köleler olmadığını, aynı zamanda büyük bir yıkım potansiyeline sahip, organize bir askerî güç olduğunu gösterdi.

Bölgesel su yollarındaki nehir savaşı, isyanın dönüm noktalarından biriydi.
Bölgesel su yollarındaki nehir savaşı, isyanın dönüm noktalarından biriydi.
  • Basra'nın kontrolünü ele geçirdikten sonra, Zencler kendi yönetimlerini kurdular. Ali ibn Muhammed, kendisini "Halife" ilân etti ve kendi adına para bastırdı. Zenclerin kontrolündeki bölgelerde adalet ve eşitlik vaat ettikleri bir sistem kurmaya çalıştılar. Köleleştirilmiş insanlar özgürleştirildi ve hatta bazılarına toprak dağıtıldı. Bu durum, Zenclerin sahip olduğu ideolojik çekiciliği artırdı ve isyana katılımı daha da teşvik etti.

Basra'nın düşüşü ve Zenclerin giderek artan tehdidi karşısında Abbâsîler, isyanı bastırmak için ciddi adımlar atmak zorunda kaldılar. Halife Mu’tez'in ardından tahta geçen Halife Mu’tazıd'ın oğlu olan Muvaffak, isyanı bastırmakla görevlendirildi. Muvaffak, askerî yetenekleri ve stratejik zekasıyla tanınan yetenekli bir komutandı.

Muvaffak, büyük bir ordu topladı ve Zenclere karşı kapsamlı bir askerî kampanya başlattı. Ancak Zenclerin bataklık arazilerdeki üstünlüğü ve gerilla taktikleri, Abbâsîler için büyük zorluklar yaratıyordu. Zencler, Abbâsî birliklerine pusu kuruyor, erzak hatlarını kesiyor ve ağır kayıplar verdiriyordu. Bu durum, savaşın uzun sürmesine ve Abbâsîlerin büyük kaynaklar harcamasına neden oldu.

Muvaffak, Zenclerin stratejik konumlarını tek tek ele geçirmek için uzun ve yorucu bir mücadele verdi. Öncelikle, Zenclerin lojistik desteğini kesmeye ve onları izole etmeye çalıştı. Nehirler ve kanallar üzerindeki kontrolü ele geçirmek, bu stratejinin önemli bir parçasıydı. Abbâsî donanması, Zenclerin bataklıklardaki hareket kabiliyetini sınırlamak için kullanıldı.

Yıllar süren çatışmalar boyunca, her iki taraf da büyük kayıplar verdi. Zencler, direniş ruhlarını ve liderlerine olan bağlılıklarını korurken, Abbâsîler de güçlü askerî yeteneklerini ve kaynaklarını kullanarak üstünlük kurmaya çalıştı. Özellikle 879 yılında, Abbâsîler, Zenclerin önemli bir üssünü ele geçirmeyi başardılar. Bu, Zenclerin gücünü ciddi şekilde zayıflattı ve onların geri çekilmek zorunda kalmasına neden oldu.

Halifelik ordularının bastırmakta zorlandığı bu isyan, şehir ve halkı için büyük acılar getirmişti. Zenc İsyanı, Abbâsîlerin merkezî otoritesinin zayıfladığını da ortaya koymuştu.
Halifelik ordularının bastırmakta zorlandığı bu isyan, şehir ve halkı için büyük acılar getirmişti. Zenc İsyanı, Abbâsîlerin merkezî otoritesinin zayıfladığını da ortaya koymuştu.
  • Zenc İsyanı'nın sonu, Ali ibn Muhammed'in son kalesi olan el-Muhtara’nın düşüşüyle geldi. El-Muhtara, Zenclerin ana karargâhı ve en güçlü savunma noktasıydı. Yıllar süren kuşatma ve şiddetli çatışmaların ardından, Muvaffak liderliğindeki Abbâsî kuvvetleri, 883 yılında el-Muhtara'ya son saldırıyı başlattı.

Savaş çok kanlıydı ve her iki taraf da büyük fedakarlıklar yaptı. Ancak Abbâsîlerin sayısal üstünlüğü, askerî disiplini ve daha iyi teçhizatı, sonunda galip gelmelerini sağladı. El-Muhtara düştü ve Ali ibn Muhammed yakalanarak idam edildi. Onun ölümüyle birlikte Zenc İsyanı da sona erdi. Yakalanan birçok Zenc isyancısı idam edildi veya tekrar köleleştirildi.

Zenc İsyanı, Abbâsîler için ağır sonuçlar doğurdu. İsyanın bastırılması, devlete büyük maliyetlere mâl oldu ve imparatorluğun hazinesini önemli ölçüde boşalttı. Güney Mezopotamya'daki tarım arazileri harap oldu, şehirler yıkıldı ve bölgedeki ticaret ve ekonomi uzun yıllar boyunca olumsuz etkilendi. Basra gibi önemli şehirler, isyanın yıkımından sonra toparlanmakta zorlandı.

Siyasî olarak, isyan Abbâsîlerin merkezî otoritesini zayıflattı ve imparatorluğun periferik bölgelerinde çeşitli yerel hanedanlıkların ve emirliklerin ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Özellikle Mısır'da Tolunoğulları gibi bağımsız veya yarı bağımsız devletler bu dönemde güç kazandı. Zenc İsyanı'nın uzun sürmesi, Abbâsîlerin askerî ve idarî sistemindeki zayıflıkları da gözler önüne serdi.

Zenc İsyanı, aynı zamanda kölelik kurumunun doğasına dair önemli tartışmaları da beraberinde getirdi. İsyan, İslâm tarihinde kölelerin kendi hakları için başlattığı en büyük ve en başarılı ayaklanmalardan biriydi. Bu isyanın ardından, Abbâsîler ve diğer İslâm devletleri, büyük ölçekli köle emeği kullanımında daha temkinli davranmaya başladılar. Özellikle güney Irak'taki tarım projelerinde köle emeğinin kullanımı azaldı ve yerine daha küçük ölçekli tarım uygulamaları veya özgür köylülerin emeği tercih edildi.