Antiqui Orbis- Mâlihulyâ-vâri

​Antiqui Orbis-  Mâlihulyâ-vâri
(Fotoğraf Abdullah Uğur’un kişisel arşivinden.)
​Antiqui Orbis- Mâlihulyâ-vâri (Fotoğraf Abdullah Uğur’un kişisel arşivinden.)
  • “Eyüp’de Eyüp Nişancası’nda Şeyh Murâd Tekkesi ve Mustafa Paşa Tekkesi neyzeni mâliye memurlarından merhûm Arab Hikmet Bey.Hikmet Bey’in Araplığı, siyahi bir derviş olmasından geliyor.
  • Keşfi Şeyh Şazeli’ye nispet edilen kahve, tekkelerde mübarek bir içecek muamelesi görmüştür. Kahveci derviş, kahve yapmadan önce Şeyh Şazeli’nin ruhuna bir Fatiha okurdu. Hepsi böyle değildi ama fotoğrafımızdaki ocak, bu kez tekkenin bahçesinde görünüyor.
  • (Fotoğraf Abdullah Uğur’un kişisel arşivinden.)

  • Mezar taşının okunuşu:
  • “Yâ Hû , Merhûm ve mağfûrun leh
  • Zenci Derviş , Ahmed Çâker rûhîçûn
  • Ve kâffe-i ehl-i îmân
  • Ervâhîçûn , El-Fâtiha
  • Fî Rebîulevvel sene 1277”
  • İstanbul’da bulunan bu mezar taşı, bir “zenci derviş”e ait olduğunu belirtmesiyle son derece istisnai. (Fotoğraf: Mustafa Yılmaz)
  • “Rivayet olunur ki Âdem aleyhisselâm cennetten kendisiyle beraber dört şey çıkardı: mer­sin ağacından bir asâ, incir yaprağı, yüzük ve ağlamak… Asâ, Musa aleyhisselâmın elinde tecellî etti ve onunla nübüvvete erdi. İncir yaprağı ceylanın payına düştü, onunla miski elde etti. Yüzük, Süleyman aleyhisselâma düştü, onunla peygamberliğe ve hükümdarlığa nail oldu. Gözyaşı dökmek ise günahkârın hissesine düştü ve onunla rahmete erişti.

    Müşkilâtü’l-Envâr’dan nakledildi.”

    (Metin, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi Koleksiyonu, 3612 numaralı yazmanın zahriyesin­dendir. Tercüme: Mehmet Arıkan)

  • “Ah muhterem sevgili pederim. Kitaplarınızın kıymetini bilen kimse kalmadı. Zaman çok değişti. Bu kıymetli kitapların muhafazasını bile temin edemiyorum. Pederim müşfik pederim.
  • 8 Teşrin-i evvel 1926
  • Çok küçük terk ettiğin ve seni hiç unutmayan oğlun”

İnsan yaşlandıkça mekân ve eşya ile olan ilişkisi melankolik (mâlihulyâ-vâri) bir hâl alıyor ister istemez. İçinde yaşadığımız ev, hayatımızı geçirdiğimiz sokaklar, bunların hepsindeki değişikliği fark etmek ve bu değişikliğe karşı koyamamanın bilincinde olmanın verdiği bir çeşit hüzün var.

İbşihî’nin Mustadraf adlı eserinin Sahaflar Şeyhi Esad Efendi tarafından hazırlanan Türkçe matbu tercümesinin ikinci cildinin başına kırmızı kalem ile bir not iliştirilmiş. Bu not, işte bu melankolik bağın ve hüznün mücessem hâli.