İran’da örtünün hallerine kuşbakışı

​İran’da örtünün hallerine kuşbakışı
​İran’da örtünün hallerine kuşbakışı

Tahran, Eylül 2011

İranlı arkadaşım Sanaz, ben odadan çıkarken, 9 yaşındaki kızım Serra’ya fısıldayarak şöyle demişti: “Canım, annen örtülü diye ilerde kendini örtünmek zorunda hissetme, tamam mı? Biz burada örtünmek zorundayız ama siz ülkenizde özgürsünüz. Sakın bu dediğimi unutma!”

Tahran, Ocak 1936

Rıza Şah, çiçeği burnunda bir cumhuriyet olan Türkiye’ye yaptığı seyahatin ardından, muasırlaşmayı hızlandırmak amacıyla olsa gerek, örtüyle dışarıya çıkmayı yasaklar.
Rıza Şah, çiçeği burnunda bir cumhuriyet olan Türkiye’ye yaptığı seyahatin ardından, muasırlaşmayı hızlandırmak amacıyla olsa gerek, örtüyle dışarıya çıkmayı yasaklar.

Rıza Şah, çiçeği burnunda bir cumhuriyet olan Türkiye’ye yaptığı seyahatin ardından, muasırlaşmayı hızlandırmak amacıyla olsa gerek, örtüyle dışarıya çıkmayı yasaklar. Yasağın adı ise oldukça mânidardı: “Keşf-i Hicâb”, örtünün açılması. (Bu terkip bir yanıyla tasavvufi literatürde de karşımıza ama bu kez bambaşka bir anlamda, Allah’ı tanımakla kul arasındaki perdenin açılması manasında çıkmaktadır.) Yasak, Tahran’dan başlayarak tüm yurda yayılır. Binlerce kişi protesto gösterilerinde yaşamını yitirir.

Bunca protesto ve ölümlere rağmen Rıza Şah, Keşf-i hicâb yasasının çıktığı 8 Ocak gününü, beklendiği gibi, “Kadınlara Özgürlük” günü olarak kutlamaya karar verir ve ülkede bulunan din âlimlerini eşleriyle birlikte törene katılmaya mecbur kılar. İranlı yazar Celâl Âl-i Ahmed, Ceşn-i Ferhunde (Kutlu Tören) isimli öyküsünde, bir mollanın böyle bir tören için aldığı resmî çağrıya örtülü eşini götürmemek için, açık bir kızla birkaç saatlik kıydığı muta nikâhını ve devamındaki olayları trajikomik bir biçimde anlatır. Yasak ise II. Dünya Savaşı sularında, bizim şapka kanunu gibi, zamanla unutulup yürürlükten kalkar.

Tahran, Mart 1979

Yazılı basında, eski çağlarda, duvara kazınmış bazı fresklerde Zerdüşt kadınların da örtülü resmedilmesinden yola çıkarak, örtünün aslında eskiden beri İranlı kadınların giysisi olduğuna dair vurgular yer alır.
Yazılı basında, eski çağlarda, duvara kazınmış bazı fresklerde Zerdüşt kadınların da örtülü resmedilmesinden yola çıkarak, örtünün aslında eskiden beri İranlı kadınların giysisi olduğuna dair vurgular yer alır.

Humeyni’nin önderliğinde gerçekleştirilen 1979 Şubat devrimi daha kırkını çıkarmadan, etkisi günümüze dek süren o zorunluluk devreye girer: Örtü ile sokağa çıkmak. Humeyni bir açıklamasında “Bundan böyle devlet dairelerinde çalışan memurelerin örtü takmasını beklediklerini” ifade eder ve zamanla zorunluluk tüm kadınları kapsar.

Yazılı basında, eski çağlarda, duvara kazınmış bazı fresklerde Zerdüşt kadınların da örtülü resmedilmesinden yola çıkarak, örtünün aslında eskiden beri İranlı kadınların giysisi olduğuna dair vurgular yer alır. Tepkiler üzerine, burada örtüden kast edilenin, “çador” olmadığı filan söylense de tepkilerden kaçılamaz.

1980’lerde İran’a özgü, önden dikişli magnae örtüler yaygınken, yıllar içinde şalların revaç bulmasıyla örtü, her an düşecekmiş gibi saça iliştirilmiş bir aksesuar görünümüne kavuşur. Örtü zorunluluğu sanatta, basında ve sinemada da “alternatif çözümler” üretme konusunda ilham verici olur.

2001 Montreal Film Festivali ödüllü Baran filminde, erkek kılığında bir inşaatta çalışan Rahman karakterinin, aslında kız olduğunu anlamamızı sağlayan karede, uzun saçlarını değil de Mecidi’nin ustalıkla, bir akşamüzeri ışığıyla duvara yansıttığı, saç gölgesini görürüz mesela.

Ya da mesela, 2017 Yabancı Film Oscar’ı sahibi Satıcı’nın kadın karakteri Rana, uğradığı saldırıdan sonra kafasına sarılan sargı beziyle, örtü takmadan filmin çoğunu idare edebilir.


İran’da çok sevilen dönem dizileri, alternatif üretme konusunda daha şanslıdır. Filmin temasını oluşturan dönemin şapkaları ve balıkçı yaka bir body maharetiyle örtü takılmaksızın diziler akıp gider. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Yahudi bir kız ve İranlı bir gencin aşklarını anlatan (aralarda Molla Sadra ve Spinoza felsefesine dalan diyalogların da yer alabildiği) bir yapım olan “Madâr-ı Sıfr Derece” ve son dönemlerin beğenilen dizisi “Şahrzad” bu minvalde ilk akla gelen örnekler.


Basında da benzer arayışlar dikkat çeker. 2014 senesinde, Matematik Nobeli sayılan Fields madalyasını kazanan İranlı Maryam Mirzahani’nin, geçtiğimiz yıl genç yaşta ölümü üzerine, vefat haberini duyurmak için İran basını ya dâhinin eski baş örtülü resimlerini ya da saçlarının yerini yüzlerce formülün ve sayının aldığı o kamuflaj resimleri kullanması gerekecektir.

Tahran, Mayıs 2017

Örtü karşıtı protestolarının öncüsü olan Masih Alinejad’ın adı aslında Masih değil, Fatıma-ı Masume’den mülhem Masume’dir. Oxford Üniversitesi’nden mezun olmuş, Ahmedinejad dönemi parlamentosunda gazetecilik yapmıştır. Babası ile arası Ahmedinejad hükümetini yolsuzlukla suçladığı için açılmış, ardından önce İngiltere’ye sonra da Amerika’ya yerleşmiştir.

  • Rüzgâr Saçlarımda isimli kitabın da yazarı olan Alinejad 2014 yılından beri “My Stealthy Freedom” (Benim Gizli Özgürlüğüm) isimli bir facebook hesabından, İran’da yaşayan kadınların, bir örtülü bir örtüsüz fotoğraflarını isteyerek sayfasında yayınlamaya başlar ve böylece milyonlarca kişiye ulaşır. Alinejad, asıl gücünü yabancı basından almaktadır. İranlı muhalif bir gazeteci olarak Batı medyası tarafından takip edilip desteklenmekte, bu destek sebebi ile de İran hükümeti tarafından ajan ve provakatör olarak nitelendirilmektedir. Alinejad’ın Mayıs 2017’de başlattığı hareketin adı olan “White Wednesday” (Beyaz Çarşamba) vesilesi ile bir yıldan uzun bir süredir İran’da kadınlar, Çarşamba günleri, İran sokaklarında beyaz şal takarak yasağı protesto eden bu hareketi sürdürmektedir.

Tahran, İnkılap Caddesi, Aralık 2017

Yaşlı, genç, erkek kadın protestocular, buldukları elektrik dağıtım panolarına çıkarak ellerindeki sopaya bağlı beyaz simgelerini sallayarak çektikleri görüntülerini Masih Alinejad’a gönderip yayınlanmasını sağlarlar.
Yaşlı, genç, erkek kadın protestocular, buldukları elektrik dağıtım panolarına çıkarak ellerindeki sopaya bağlı beyaz simgelerini sallayarak çektikleri görüntülerini Masih Alinejad’a gönderip yayınlanmasını sağlarlar.

Ekonomik sebeplere bağlı gösteriler, hükümet hatta sistem karşıtlığına dönüşüp, Meşhed’den başlayarak farklı şehirlere sıçrar. O günlerde, Tahran’daki İnkılap Meydanı’nda bir elektrik şebekesi panosunun üstünde beyaz şalını çıkararak elindeki sopaya bağlayan Vida Movahedi, başı açık, bir tür barış işaretini andıran bu beyaz şallı yeni simgesi ile özellikle Batı medyasının dikkatini çeker. O günden sonra “Beyaz Çarşambalar”a ilave olarak “İnkılap Caddesi Kızları” hareketi oluşur.

Yaşlı, genç, erkek kadın protestocular, buldukları elektrik dağıtım panolarına çıkarak ellerindeki sopaya bağlı beyaz simgelerini sallayarak çektikleri görüntülerini Masih Alinejad’a gönderip yayınlanmasını sağlarlar. Hatta örtüsüz kadınları uyaran polis olan “geşt-i irşâd” a yakalanmadan çektikleri, baş açık sokaklarda yürür haldeki görüntüleri, Alinejad vasıtasıyla sosyal mecralara dağıtılmaya devam eder.

Tahran, 2018 Mayıs

Yıllar sonra kitap fuarı için Tahran’dayız. Örtünün Tahranlı genç kızların bir çoğu için sembolik bir aksesuara dönüştüğü hemen göze çarpıyor. Öte yandan fuarda en dikkatimi çeken şeylerden biri, kadın görevlilerin eşarplarına taktığı “Örtünmeyi seviyorum” yazılı broşlar. Bu yıl fuarın onur konuğu Orhan Pamuk. Aşk kitabı İran’da tam 65 baskı yapan Elif Şafak ise, örtü zorunluluğunu protesto etmek için fuara katılmıyormuş diye bir fısıltı geliyor kulağımıza.

İstanbul, 2018 Haziran

Sanaz 5 yılın ardından, Serra’yı baş örtüsüyle görüp afallıyor: “Serra ne kadar büyümüşsün… Örtünmüşsün de… Bu özgür ortamda örtünmeni beklemezdim doğrusu.”