Melekname

Rahmet: a. Aşkın (müteâl) âlemle irtibatın sürdürülmesi, yolda meleklerle karşılaşabilme imkânı. b. Meleğin yağmur olup inmesi.
Rahmet: a. Aşkın (müteâl) âlemle irtibatın sürdürülmesi, yolda meleklerle karşılaşabilme imkânı. b. Meleğin yağmur olup inmesi.

Melek: İlahi “emr” taşıyıcısı.

Ali b. Ebi Talib (k.v.): Allah’ın meleklere kendisiyle övündüğü zat. Allah’ın arslanı.

Allah’ı anmak: Allah Teâlâ’nın kuluyla meleklere iftihar ettiği eylem.

Amin: Kulunkiyle meleğinkinin karışmasıyla büyüleyici hâle gelen duayı bitiriş sözü.

Aşk: Meleklerde olmayıp insana mahsus bir tarz-ı muhabbet.

Beyt-i Mamur: Meleklerin Kâbesi; semadadır.

Aşk: Meleklerde olmayıp insana mahsus bir tarz-ı muhabbet.
Aşk: Meleklerde olmayıp insana mahsus bir tarz-ı muhabbet.

Cebrail ve Mikail (a.s.): Efendimizin (s.a.v.) gökyüzündeki vezirleri.

Cibril Makamı: Hz. Cebrail’in Aleyhisselatü vesselam Efendimize imam olup namazı öğrettiği yer. Kâbe’nin doğu duvarının önünde Mültezem’le Irakî köşesinin arasında.

Cuma: Meleklerin mescidin kapısında ilk gelenleri ve hediyelerini kaydedip hutbeyi dinledikleri gün.

Dağ: Bir meleği vardır ki dağları katlayabilir, ters yüz edebilir.

Dıhyetü’l-Kelbi (r.a.): Cebrail’in suretine girdiği yakışıklı sahabi.

Gayb âlemi: görünür âlemden, sonsuz bir biçimde daha geniş, daha güçlü, daha etkin, daha akıllı ve daha şefkatlidir, demiş yazar.

Göğün ve yerin askerleri (cünûdu’s-semâvâti ve’l-ard): Sayısını ancak Allah’ın bildiği melekler taburu.

Hanzala (r.a.): Meleklerin yıkadıklarını sahabi; gökle yer arasında gümüş bir tepsi içinde yağmur suyu ile... Lakabı “Gasîlü'l-melâike”. Uhud şehitlerinden.

İbadet: Meleklerin gıdası, ağızlarının tadı.

İlham: Meleğin âdemoğluna dokunuşu.

İsyan: Meleklerin defterinde olmayan kelime.

Kadir gecesi: Ruh’un ve meleklerin fecre kadar inerek mekik dokuduğu çok mübarek vakit.

Kanaat: Bir melektir, ancak müminin kalbinde ikamet eder. (Bişr-i Hâfî)

Kanat:...Melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamd olsun.” (Fatır 1). Meleklerin kanatlarının nasıllığını ancak Allah bilir. Kuvvet mi, sürat mi, türüne işaret mi...

İbadet: Meleklerin gıdası, ağızlarının tadı.
İbadet: Meleklerin gıdası, ağızlarının tadı.

Kimya-i Saadet: Sonsuz mutluluğa eriştirecek kimya. İnsanı hayvanlık seviyesinden meleklik temizliğine ve kıymetine ulaştıracak formül.

Malik: Bu dünyada gerçek mülk sahibi ve hükümdarı tanımazsan O, cehennemin kapısındaki Malik isimli meleğiyle öğretiyor.

Mekke ve Medine: Kapılarında koruyucu meleklerin bulunduğu iki mübarek şehir.

Melek: İlahi “emr” taşıyıcısı.

Meleke kazanmak: İnsandaki meleklerin hareketlenmesi, melekleşmek.

Melekler Âlemi: Göremediğimiz âlemlerden. Allah’ın kudret ve rabliğinin sayısız hikmetler ve meleklerle dolu ayetlerinden, işaretlerinden. Varlığın manevi yüzü.

Meleklerin inmesi: İnsanların kemale ermesi için meleklerin yaptığı katkı. Unutulmasın, meleklerin teveccüh ettiği yerler, insanların eğitildiği mekânlardır.

Müdebbirat: Özünü kavrayarak işi yürüten melekler.

Muheyyemun ve Âlun: Allah’tan başkasını bilmeyen, ona ibadetle kendilerinden geçmiş, mest u hayran melekler...

Müminin mümine (gıyabi) duası: Temiz ağızla yapılan makbul dua. Meleklerin aynısını dua edene dilemesi şeklinde bir karşılığı vardır.

Nedensellik: Varsayılmadığında duanın, lütfun, meleklerin, fevkaladeliklerin bu dünyanın iliklerine işlediği, iki dünya arasındaki geçişkenliğin yoğunlaştığı ilke.

Nur: Narın ilahi terbiye görmüş hâli. Meleklerin ham maddesi.

Ölüm Meleği (melekü’l-mevt): Kişinin eylemlerine göre güzel ya da ürkütücü surette can almaya gelen melek. Azrail ve ekibi.

Osman b. Affan (r.a.): Meleklerin kendisinden haya ettiği zat. Allah ondan razı olsun.

Rad: Bulutlardan sorumlu melek, elindeki ateşten aletle bulutu Allah’ın dilediği yere iletir.

Rahmet: a. Aşkın (müteâl) âlemle irtibatın sürdürülmesi, yolda meleklerle karşılaşabilme imkânı. b. Meleğin yağmur olup inmesi.

Ramazan: Nefsimizin sesinin kısılıp ruhumuzun pırıldadığı melekleşme zamanı. Gündüzleri kesilen yemek, geceleri azalan uyku ve yoğunlaşan ibadetler... İşte bunlar melekleşmeye giden yollar.

Rıdvan: Allah’tan razı olmak ve Allah’ın razı olması manasına gelir. İşte böyle kulları cennette ağırlayacak meleğin adı da Rıdvan’dır.

Sağ ve sol: Yazıcı meleklerimizin yanı başımızda tuttukları mekân.

Salavat: Her söylendiğinde, söyleyen kişiye salavat getiren ve kıyamete kadar istiğfar eden bir meleğin yaratıldığı Peygamber Efendimiz için yapılan bir dua.

Sayha: Azap meleğinin yok edici narası.

Nur: Narın ilahi terbiye görmüş hâli. Meleklerin ham maddesi.
Nur: Narın ilahi terbiye görmüş hâli. Meleklerin ham maddesi.

Seyyah: Gezici melekler. Zikredilen, Kur’an okunan, salavat getirilen yerleri araştırır, o toplulukların üzerine konarlar.

Sorgu: En can alıcısı, -Peygamber Efendimizi işaret ederek- “Bu zat kimdir?” olan kabir soruları.

Subbûhün, Kuddûsün, (Rabbunâ ve) Rabb’ül-‎melâiketi ve’r-rûh: a. Meleklerin tesbihi. Hani Hz. İbrahim’e (a.s.) öğretmişlerdi de karşılığında bütün malını vermişti. b. Rükû ve secdede tekrarlanabilecek güzel zikir. Ey bütün eksik ve kusurlardan münezzeh bulunan Sübbuh ve Kuddüs olan Rabbimiz; ey meleklerin ve Ruh’un Rabbi! (Seni tesbih u takdis ederim) anlamına geliyor

Sur: İsrafil (a.s.)’ın üfürmesiyle kıyametin kopacağı boynuz, borazan gibi bir alet.

Temessül: Meleğin insan formunda bedenlenmesi.

Üseyd ibn-i Hudayr (r.a.): Okuduğu Kur’an’ı dinlemeye meleklerin geldiği hoş sesli sahabi. Bedir ashabından.

Yusuf (a.s.): Görünce parmaklarını kesen kadınların melek sandığı güzellik.

Zerre: Kabiliyete göre arife Cebrail kesilebilen, üzerine tefekkür edilebilecek en küçük birim. Nitekim Fuzûlî şöyle söyler:

Olsa istîdâd-ı ârif kabil-i idrâk-i vahy /

Emr-i Hak irsâline her zerredir bir Cebreîl!

(Eğer arif, ilahi vahyi idrak edebilme kabiliyetine sahip olsa, kâinattaki her zerre, ona Hakk’ın emrini ulaştıran bir Cebrail kesilir.)

Zikir meclisi: Yeryüzündekilere parlayan yıldızlar gibi gökyüzündekilere parlayan yıldızlar; içinde zikir yapılan evler.

Zühd: Bir melektir (veya meliktir), kötü ve çirkin huylardan tahliye edilmeyen kalpte ikamet etmez. (Bişr-i Hâfî)