Ol'an- Gucdüvân/Buhara/Semerkand

Ol'an-Gucdüvân-Buhara-Semerkand
Ol'an-Gucdüvân-Buhara-Semerkand

Gucdüvân (Özbekistan)

Hâcegân silsilesinin kurucusu Abdülhâlik Gucdüvânî, Gucdüvân’daki son odasıyla da sürdürür konuşmasını ve der ki:

Herhangi bir makama göz dikme. Kimseyle mahkemelik olma. Kimseye kefil olma.
Herhangi bir makama göz dikme. Kimseyle mahkemelik olma. Kimseye kefil olma.

“Bütün hallerinde ilim, edep ve takva üzere ol. Önceki salihlerin eserlerini etraflıca araştırıp incele. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat çizgisinden ayrılma. Fıkıh ve hadis öğren. Cahil olup sufilik taslayanlardan uzak dur. Namazını cemaatle kılmaya azmet. İmam ya da müezzin olmaya heves etme. Asla şöhreti arzulama; şöhret afettir. Herhangi bir makama göz dikme. Kimseyle mahkemelik olma. Kimseye kefil olma. Herkese şefkat nazarıyla bak ve kimseyi hor görme. Dışını çok süsleme ki, bu iç haraplığının alametidir. Halkla çekişme. Hiç kimseden bir şey isteme ve kimseye hizmet teklif etme.”

Semerkand (Özbekistan)

Silsile-i aliyye’den Hâce-i Ahrâr sanıyla, Taşkendî nisbesiyle bilinen Nâsırüddîn Ubeydullâh b. Mahmûd eş-Şâşî es-Semerkandî, Semerkand’daki son istirahatgâhıyla da sürdürür nasihatini ve der ki:

 Ezcümle, zakir bütün himmetiyle, dil ile zikrederken Hakk’ı kalbinde hâzır kılmaya gayret sarf etmelidir.
Ezcümle, zakir bütün himmetiyle, dil ile zikrederken Hakk’ı kalbinde hâzır kılmaya gayret sarf etmelidir.

“Hakikatte zikirden maksat, zikredileni bulmaktır. Zakirin mezkûrla bir olmadığı zikir, bu taife-i sufiyye nezdinde muteber değildir. Bazıları bu manayı ‘vukûf-ı kalbî’ ile tabir ederler.

Ezcümle, zakir bütün himmetiyle, dil ile zikrederken Hakk’ı kalbinde hâzır kılmaya gayret sarf etmelidir. O şekilde ki, o Hazret’in kalpte hâzır bulunmasına vukûfiyetle zakir kendinde bir lezzet bulur ve o lezzet onu bütün kendiliğinden / nefsine ait şeylerden âzât eder. (...) İşte zikrin hakikati bu nispetin elde edilmesidir.”

Buhara (Özbekistan)

Şâh-ı Nakşibend Hâce Muhammed b. Muhammed el-Buhârî, Buhara’daki son odasıyla da sürdürür sohbetini ve der ki:

Bizim yolumuzda halvet değil, sohbet esastır. Sohbetin de şartları vardır. İki kişi sohbet etmek isterse, birbirlerinden emin olmaları gerekir.
Bizim yolumuzda halvet değil, sohbet esastır. Sohbetin de şartları vardır. İki kişi sohbet etmek isterse, birbirlerinden emin olmaları gerekir.

“Bizim yolumuzda halvet değil, sohbet esastır. Sohbetin de şartları vardır. İki kişi sohbet etmek isterse, birbirlerinden emin olmaları gerekir. Böyle olmazsa sohbetten fayda hasıl olmaz. Bizim sohbetimize dâhil olanların kalbine muhabbet tohumu atılmıştır. Fakat Allah Teâlâ’dan başka her şeyden alakalarını kesmemiş olabilirler.

Bu durumda sohbetimize katılan kimselerin kalbinde Allah Teâlâ’nın sevgisinden başka neye bağlılık varsa, onu kalbinden temizleriz. Kalbinde bize karşı meyil ve muhabbeti olanlara muhabbet tohumu ekip, gece gündüz onu terbiye etmek bizim vazifemizdir. Muhabbet için uzakta veya yakında olmak arasında fark yoktur.”