"Bir fikrin tohumu dillenirse ortaya çıkar."

YazarYonca Eldener

'Göbekli Tepe Muhafızı' kitabının yazarı Yonca Eldener; Göbekli Tepe'nin tarihte neyi değiştirdiğini, bilinmezliklerini, sembollerin ne anlama geldiğini ve daha birçok konuyla alakalı düşüncelerini GZT okurlarıyla paylaştı.

1972 yılında Ankara’da doğdu.
1972 yılında Ankara’da doğdu.

Kültür kim sahiplenirse, onundur.

Çok kısa bir örnekle şunu söylemek istiyorum; ben Göbekli Tepe’den önce yurt dışında müzelere gittiğim zaman, bir tanesinde bir görevli yanıma uçarak geldi. Çünkü sırt çantam vardı. Onu önüme almamı söyledi. Eserlere zarar verebileceğim endişesiyle. Eser neydi? Tabi ki Anadolu’dan çıkmış bir eserdi. Neredeydim? Washington’da. Kültür kim sahiplenilirse, onundur. Bir Amerikalının güvenlik görevlisinin bu derece sahiplendiği kültürün atası bizde, biz de sahiplenelim. O yüzden bu da beni roman yazmaya itti. Çünkü hikâyeler tarihi sevdirir. Tabi ki sonra isteyen araştırmasını yapsın.

1995 yılında Avrupa Birliği ”Jean Monnet Bursu” ile Univeristy College London - Bartlett Mimarlık Okulu’nda "Gayrimenkul ve Planlama" mastırı yaptı.
1995 yılında Avrupa Birliği ”Jean Monnet Bursu” ile Univeristy College London - Bartlett Mimarlık Okulu’nda "Gayrimenkul ve Planlama" mastırı yaptı.
Başlıca eserleri; Göbekli Tepe Muhafızı, Yedi Uyananlar romanlarıdır.
Başlıca eserleri; Göbekli Tepe Muhafızı, Yedi Uyananlar romanlarıdır.

Göbekli Tepe ile ilgili birçok hikâye anlatılıyor ve sorulan yüzlerce cevapsız sorular var. Bu bilinmezlikte Göbekli Tepe’ye ne taraftan bakmak lazım? Göbekli Tepe ile ilgili arkeolojinin, maddelerden yola çıkarak sosyal ve psikolojik hayatı kurgulama endişesinden dolayı hiçbir zaman bilemeyeceğimiz onlarca şey olacak. Çünkü bu dönem yazının olmadığı bir dönemdir. Eğer yazı olsaydı da maddelere bakarak tarihi bu kadar net ortaya koyamazdık. Ben Göbekli Tepe’yi, Göbekli Tepe’nin üç ‘H’si diye anlatıyorum. O üç 'H' ne demek? Öncelikle Göbekli Tepe hayret uyandırıcı bir yer. Eskiliği ile sizi hayrete düşürüyor.

Hayal etmek sevdirir.

Bu da 100 - 150 nesil eder. Dolasıyla bizi hayrete düşürdü. Bildiklerimizi ters, düz etti. Biz çok heyecanlandık sonra hayran kaldık. Çünkü grupların ellerinde hiçbir şey olmadığı halde yaptıkları tapınaklar, olağanüstü sembol dili, soyutlama yeteneği, organizasyon kabiliyetinin avcılarda hiç olmadığını düşünüyorduk. Bizi gerçekten hayran bıraktı. İnşaat mühendisleri bu tapınaklara gerçekten hayran kalıyorlar. Daha sonraki üçüncü ‘H’ benim için hayal kurmak. Ben hayran kaldım ama hayal kurma tarafında duruyorum. Dolasıyla bilim adamları önce hayret edecek sonra hayranlık duyacak ama bizler hem hayranlık duyacağız, hem de hayal kuracağız. Çünkü burada ki bilinmeyenler içimizdeki gizemi ve hayal kurma yeteneğini tetikliyor. Göbekli Tepe’de büyük ihtimalle avcı ateşlerinin ve sembollerin etrafında hikâyeler anlatılıyordu. Bunları hayal etmek çok hoş. Tabi ki çok spekülasyon olacak. Aborjinlerle bu semboller aynı mıdır yoksa aynı değil midir? Bunları insanlar söyleyecek. Bence bu çok hoş.

1996-2002 yıllarında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Planlama Bölümü’nde doktora derecesini aldı.
1996-2002 yıllarında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Planlama Bölümü’nde doktora derecesini aldı.

Göbekli Tepe’deki simgesel işaretler ne anlama gelmektedir? Sembollere tek bir değer atfetmek mümkün değildir. Sembol çok anlamlıdır. Onun güzelliği de odur. Semboller bu yüzden bizi hayal kurmaya itiyor. Göbekli Tepe’deki figürde çoğunlukla erkek, yırtıcı hayvanlar var. Heykeller var. Heykellerin muhafız olup buradaki kutsal alanı koruduğuna dair yorumlar var. Özellikle Klaus Schmidt yapmıştı. Oradaki hayvanların orada yaşamış gerçek hayvanlar olduğu ve sembolik olmadığının altını çiziyorlar. O dönemde Harran böyle kurak bir yer değildi. İlkim değişikliklerinde ilk yeşeren bölge orasıydı. Son buzul çağından çıkıldı. Yerleşime, insan hayatına ve avcılığa en elverişli bölge orasıydı. Jared Diamond’dan bir örnek vereyim daha sonra tekrar sembollere döneyim; 14 canlı türü bütün dünyada evcilleştirilebiliyor. Mesela, atı evcilleştirebilirken, zebrayı evcilleştiremiyorsunuz. Bunlar hiç düşünmediğimiz enteresan konular. Çok sınırlı sayıda tür evcilleştirmeye müsait ve belli kriterler gerekiyor. Mezopotamya onlardan on ikisini tutturan bölgedir. Bunun üstüne buğday da var. Buğday da yaban atası ile doğada doğal olarak bulunduğu hali ile yediğimiz hali arasında bir tane mutasyon yetmiş. Ben buna zavallı mısır diyorum. Güney Amerika’da 14 – 15 mutasyondan sonra yenilecek hale geldiği için. Çok elverişli bir coğrafya. Dolasıyla bugün ki halinden çok daha farklı bir iklim ve bitki örtüsü var. Oradaki hayvanlar sembolik yarı hayvan yarı insan gibi cinler değil. Gerçekten yırtıcı hayvanlardır.

Klaus Schmidt
Klaus Schmidt
Evli ve iki kız çocuğu annesidir.
Evli ve iki kız çocuğu annesidir.

Göbekli Tepe ile alakalı yeni çalışmalarınız var mı veya olacak mı? Göbekli Tepe ile ilgili roman anlamında bir çalışmam yok ama çok fazla yazı talebi oluyor. Ben de hikâyeleştirerek, bilgi ile birleştirip en son bir havayolu dergisinde kapak yazısı yazmıştım. Seminerler hazırlıyorum. Gençlere anlatıyorum. Okullara gidiyorum. Göbekli Tepe ile ilgili çalışmam kalben. Bu anlamda konumlandırarak, ‘Göbekli Tepe nedir?’ bunu anlayıp, sevdirmek üzerine seminerlerle devam ediyor. Yeni çalışmalarımda bu mayıs ayı sonunda, tarihimiz çok kıymetli bir hazine ve bu anlamda Tarsus’u yazdım. 'Yedi Uyananlar' diye bir yeni romanım çıktı. Onun tanıtımı ile uğraşıyorum. O da çok keyifli. Anadolu’nun neresine el atsam zaten hazine buluyorum. Define buluyorum, çıkarıyorum. Kendimde hayret ediyorum. Öğrendiklerimi de hikâye olarak okuyucular ile paylaşıyorum.