"Fotoğraf bir serüven ve bir yolculuktur."

SanatçıMustafa Seven

Türkiye'nin en çok takip edilen fotoğrafçısı Mustafa Seven; fotoğrafa nasıl başladığını, fotoğrafın kurallarını, fotoğraflarındaki hikayeleri ve daha birçok konuyla alakalı düşüncelerini GZT okurlarıyla paylaştı.

Fotoğrafa başlama süreciniz nasıl oldu? Fotoğrafçılığa 1994 yılında öğrenciyken başladım. Bir yerde çalışıyordum. Orada tesadüfen elime Zenit analog bir kamera geçti. Sanırım unutulmuş bir kameraydı ve bende kaldı. Bu olayla beraber bende bir fotoğraf merakı başladı. O fotoğraf makinesini elime aldım ve bir daha da bırakamadım. O gün bugündür de fotoğraf çekmeye devam ediyorum.

Reklam fotoğrafçılığı, sokak fotoğrafçılığı ve proje fotoğrafçılığı gibi geniş bir yelpazede fotoğrafçılık yapıyorsunuz. Bu kadar farklı alanlarda çalışmaya başlamanız nasıl oldu? Kendimi foto muhabiri ve sokak fotoğrafçısı olarak tanımlıyorum. Fotoğraf alanında yaptığım her şey tamamen kişisel merak ve fotoğraf serüvenimi geliştirmek için yaptığım şeylerdir. Kendimi bir reklam, mimari ya da yemek fotoğrafçısı olarak tanımlamam çok zor ama bütün bu alanların hepsinde iş ürettim. Yaklaşık 20 küsur yıllık bir fotoğraf serüvenimin içinde bütün her şeyi deneyimleyip nasıl üretildiği ve nasıl bir yolculuk izlendiğini hep merak ettim. Bunların kendi kişisel serüvenime bir katkısı olacağını düşündüm. Profesyonel işten kalan bütün zamanlarımda bunları ürettim. Yaklaşık 18 yıllık bir foto muhabirliği geçmişim var. Mesela, o dönemde yoğun bir şekilde çalışıyordum. Saat 9’da işim bittiyse hemen stüdyoya gidip bir reklam fotoğrafçısının yanında asistanlık yapıyordum. Orada birkaç yıl deneyim kazandıktan sonra bir mimari fotoğrafçısı nasıl çalışıyor, nasıl bir serüven izlediğini merak edip onu öğrenmek için de bu sefer mimari fotoğrafçısının yanında çalışmaya başladım. Dolasıyla yan alanların hepsi mesleki merakımdan kaynaklı işlerdi. Şu anda geniş bir yelpazede iş yaptığımı söyleyemem ama yaptım. Profesyonel olarak da yapmaya devam ediyorum. Mesela, şu anda bana bir yemek fotoğrafı çek dersen, tabi ki çekebilirim.

1974 Yılında Sivas’ta doğdu.
1974 Yılında Sivas’ta doğdu.

Yani üreteceğim fotoğrafın hikâyesinin zayıf olacağını düşünüyorum. Gittiğim yerlerde arkada neler oluyor, gerçekte neler yaşanıyor merak ediyorum. Bütün hikâyeyi bunun üzerine koyup çalışma disiplinim ve sistemimi onun üzerinden şekillendiriyorum.

1995 yılında Sabah Gazetesi Dergi Grubu’nda başladığı foto muhabirliği kariyerini sırasıyla Hürriyet Dergi Grubu, Gazete Pazar, Milliyet ve son olarak fotoğraf editörlüğünü üstlendiği Aksam gazetesinde sürdürdü.
1995 yılında Sabah Gazetesi Dergi Grubu’nda başladığı foto muhabirliği kariyerini sırasıyla Hürriyet Dergi Grubu, Gazete Pazar, Milliyet ve son olarak fotoğraf editörlüğünü üstlendiği Aksam gazetesinde sürdürdü.
Çok sayıda ulusal ve uluslararası yarışmada fotoğrafları ödüle layık görülen Mustafa Seven, birçok ortak sergi ve festivale katıldı, 2013 yılında “Tek” isimli bir kişisel sergi açtı.
Çok sayıda ulusal ve uluslararası yarışmada fotoğrafları ödüle layık görülen Mustafa Seven, birçok ortak sergi ve festivale katıldı, 2013 yılında “Tek” isimli bir kişisel sergi açtı.

Kariyerinizde sizi etkileyen örnek aldığınız isimler var mı? Ben fotoğrafa başladığımda ulaşabileceğimiz kaynaklar son derece sınırlıydı. İnternetin olmadığı 93-94 yıllarında bizim tek rol modelimiz ustalarımızdı. Tabi ki rahmetli Ara Güler hocayı saymadan bu serüveni tamamlamak mümkün değil. Onun dışında yabancı fotoğrafçılar ve foto muhabiri ustalardan öykünüp, onlardan feyz alıp onların işlerini veya meselelere nasıl yaklaştıklarını incelemek, bakmak boynumunuz borcuydu. Çünkü başka kaynağımız yoktu.

"Ben herhangi bir foto muhabirinin ya da herhangi bir sanatçının kendi özgün dilini oluşturana kadar bir takım şeyleri kopyalamasında hiçbir sıkıntı görmüyorum. "

Bunun doğru bir yöntem olduğunu da düşünüyorum. Bir amatörün fotoğraf dilini geliştirebilmesi için bolca fotoğraf üretmesi onun rehber ve önderlerinden biridir. Aynı şekilde iyi olduğunu düşündüğü fotoğrafçıların fotoğraflarını taklit etme ve nerede bırakacağını bilmekte önemlidir. Bütün kariyeri boyunca bunu taklit edip kopyalamaya çalışmak ya da o dilin benzerliğini korumakta doğru bir iş değil. Hepimiz için amatör dönem söz konusu olmuştur.

Fotoğrafçı, kişisel bir portfolyo alanı olarak kullandığı Instagram'da Türkiye’nin en çok takipçi sayısına erişen fotoğrafçıları arasına girdi.
Fotoğrafçı, kişisel bir portfolyo alanı olarak kullandığı Instagram'da Türkiye’nin en çok takipçi sayısına erişen fotoğrafçıları arasına girdi.

Günümüze gelirsek öykündüğüm, işlerini takip ettiğim özellikle Instagram’da isimlerini bildiğimiz insanlar dışında dijital anlamda iş üreten, ismini yeni yeni duyuran ve bir şekilde işlerini piyasaya göstermeye çalışan insanları daha çok merak ediyorum. Ustaları saymıyorum. Çünkü onlar önderimiz, onlara lafımız yok. Biz ister istemez gelenekçi bir tarafta kalıyoruz ve fotoğrafın yapısını yıkmaktan çekiniyoruz. ‘Millet ne der’ hikâyesi var. Bunun sebebi de gelenekçi bir şekilde yetişmemizdir. Dolasıyla 20 – 30’lu yaşlardaki arkadaşların öyle bir zihinleri yok. Onlar Allah ne verdiyse yapmakta kendilerini çok rahat hissediyorlar. Çünkü fotoğraf açısından böyle bir geçmiş ve disiplinden gelmemişler. Dijitalin içine doğmuşlar. Fotoğraf onlar için kolay esneyip, dönüşebilir. Bu sebeplerden dolayı ben onların işlerine bakmaktan mutlu oluyorum.

Tam bir İstanbul aşığı olarak İstanbul’un hangi köşesi sizin için en özel?İstanbul benim için değişilmez. Gittiğim sayısız ülke içerisinde bana her zaman sordukları soru; ‘Nereyi çok seviyorsun?’ Yeni yerlerde fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Ben 44 yaşıma kadar olan serüvenimi İstanbul’da geçirdim. Buranın sokak dilini, argosunu, hayat akışını çok iyi biliyorum. Bu şehri sevmemek ya da kendini iyi hissetmemek, muhalif olmamak bana doğru gelmiyor. Ben İstanbul’u çok seviyorum ve 20 küsur yıldır Beyoğlu’nda yaşıyorum. Bu bölgeleri, tarihi yarımadayı çok seviyorum. O dokuyu henüz kaybetmemiş alanlarda bulunmayı ve o dokuyu şehrin serüvenine ait bir parça haline getirebilen yerleri seviyorum. İstanbul demek sadece tarihi yarımada ya da Beyoğlu demek değildir. Bağcılar’ı, Halkalı’yı, Sultanbeyli’yi de merak ediyorum. Bu yerlere gidip fotoğraf çekmek ve üretmek istiyorum.

Fotoğrafçının İnkılap Kitabevi tarafından yayınlan “İnstanbul” ve “Sokak Fotoğrafçılığı” adında iki kitabı var.
Fotoğrafçının İnkılap Kitabevi tarafından yayınlan “İnstanbul” ve “Sokak Fotoğrafçılığı” adında iki kitabı var.

Bu kadar fazla takipçiye sahip olmak size nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Bu sorunun benim açımdan hem kişisel hem de toplumsal bir yanıtı var. Bu sayılara ulaşmak için çok fazla emek verdim ama bu sayılara ulaşıp onun sorumluluğu altında ezilmekte vardı. 2011 yılının ortalarında Instagram kullanmaya başladım. Yaklaşık yedi yıllık bir serüvenden bahsediyoruz. O yedi yıllık serüvenin 3-4 yılında çok yoğun çalışarak ve ciddi bir mesai harcayarak bu sayılara ulaştım. Bugün bu geldiğim noktaysa çok ciddi bir sorumluluk istiyor. İnsanlar senden yaptığın işin de üzerine çıkmanı istiyorlar. Gelen mesajlarda ve yazılan yorumlarda bu ağırlığı fazlası ile hissediyorum. Bütün bu sebeplerden dolayı bu iş çok yorucu bir hale geliyor ve ben de çok yoruluyorum. Bu işte motivasyonunu yüksek tutman gerekiyor. Fotoğraf üretiyorsun ve bu iş çok hızlı bir süreci kapsıyor ama foto muhabiri olduğum için bu hıza alışkınım. Muhabirlik yaptığım dönemde de hızlı bir tempoda çalışıyorduk ama burada tamamen özgün bir içerik üretmen gerekiyor. Bu da meşakkatli ve zorlu bir süreç. Çünkü senden bir şeyler bekleyen insanlar var. Instagram'ı günlük kullanan biri olarak bunu yapman gerekiyor.