"İnsanlar hazlarını zaaflara dönüştürüp ve bu zaafları da yönetmedikleri zaman bağımlı olurlar."

AkademisyenProf. Dr. Tayfun Uzbay

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay; bağımlılığın nedenlerini, madde bağımlılığında ailenin, okulun ve devletin sorumluluklarını, gençlerin gelecek endişesinden nasıl kurtulacağını ve daha birçok konuyla alakalı düşüncelerini GZT okurlarıyla paylaştı.

1959 yılında Ordu’nun Ünye ilçesinde doğdu.
1959 yılında Ordu’nun Ünye ilçesinde doğdu.

Bağımlılık bir hastalıktır.

İnsan neden bağımlı olur? Bunu ‘İnsan neden Alzheimer olur? İnsan neden Parkinson olur? İnsan neden otistik olur?’ gibi bir soru olarak düşünelim. Neden böyle başladım? Çünkü gerçekten de bağımlılık bir hastalıktır. Bağımlı olanlar daha illegal işler içine girerler. Bağımlılarda toplumun ahlak değeri olarak kabul ettiği şeyler çok kolay aşınabilir. Bu yüzden bağımlılık hep iradi zayıflık ve ahlaksızlık olarak gösterildi. Bağımlılık ortaya çıktıktan sonra özünde bir hastalıktır. Fakat önlenebilir bir hastalıktır. Bağımlılık yapan nesnelerden uzak durduğunuz sürece bağımlı olma şansınız yoktur ama bunu bağımlılık yapan maddeler için söylüyorum. Bağımlılığın sınırları sadece madde ile sınırlı değildir. Haz veren her şey bağımlılık yapabilir.

Tayfun Uzbay, Hazdan Bağımlılığa, 2018.

Haz dediğimiz zaman da şunu kastediyorum; beyinde bir haz odağımız var. Biz buraya ödül merkezi diyoruz. Bu ödül merkezi bizim hayattan haz almamızı, keyif almamızı sağlıyor. Bütün keyifli eylemlerimiz ile ilgili bölüm burasıdır. Ancak hazlar aynı zamanda insanların zaaflarını da oluşturuyor. Çünkü insan yaratılış bakımından veya hayata bakışı açısından az iş yapıp çok şey kazanmak isteyen bir varlıktır. Yani daha çok haz odaklı yaşıyor ve acı çekmek istemiyor. Bu hazları da bir yere kadar alırsınız. Hazları yönetemediğiniz ve hep hazların peşinden koştuğunuz zaman ve bazı hazları sürekli tekrarlamak istediğiniz zaman hayatınızı kontrolü sizden çıkıyor. Siz günün büyük bir bölümünü üretkenlikten uzak daha çok hazları peşinde veya belli bir hazın peşinde koşan bir insan haline geliyorsunuz. Bu hem toplumsal yaşantı bakımından hem de bireyin kendi yaşantısı bakımdan istenmeyen bir şey olduğu için hoş bir durum arz etmiyor.

İnsanlar hazlarını zaaflara dönüştürüp bu zaafları da yönetmedikleri zaman bağımlı oluyorlar.
1982 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirdi.
1982 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirdi.
Çalışmalarını deneysel nöropsikofarmakoloji alanında sürdüren Prof. Dr. Uzbay’ın bu alana özgü 8 adet Türkçe ve 1 adet İngilizce kitabı, 3’ü uluslararası 25’i ulusal 28 kitap bölümü ve SCI’da yer alan dergilerde 104 bilimsel makalesi yayınlandı.
Çalışmalarını deneysel nöropsikofarmakoloji alanında sürdüren Prof. Dr. Uzbay’ın bu alana özgü 8 adet Türkçe ve 1 adet İngilizce kitabı, 3’ü uluslararası 25’i ulusal 28 kitap bölümü ve SCI’da yer alan dergilerde 104 bilimsel makalesi yayınlandı.

Madde bağımlısı olma riskini artıran en önemli etkenler nelerdir?

Madde bağımlısı riskini arttıran en önemli etken bağımlılık yapan madde ile temastır.

Dürtüsel ve risk almasının nedeni ön alın lobunun çok fazla gelişmemiş olmasıyla ilişkilidir. O yüzden bağımlılık yapan nesnelere bağımlılık ezici bir çoğunlukla ergenlik döneminde gelişir. Basit bir örnek vereyim; sigarayı bırakma konusuna dikkat edin. Geç yaşlarda sigaraya başlayanlar sigarayı daha kolay bırakırlar ama ergenlik hatta çocukluk diyeceğimiz dönemde başlayanlar da bu çok daha nettir ve zordur. Bazı kişilerde sigara bağımlılığından vazgeçmek eroinden bile daha zor olabiliyor.

Bazı kişilerde sigara bağımlılığından vazgeçmek eroinden bile daha zor olabiliyor.

O kişilerin geçmişine baktığımızda çok daha eskiden ergenlik, çocukluk dönemlerinde sigaraya başladıklarını görüyoruz. O dönemde madde kullanmak iki yönlü bir şeydir. Birincisi, risk var. Bu risk dürtüselliğinden geliyor. Denemek ve böyle bir riski almak istiyor. İkincisi, kullandığı madde gelişmekte olan beynine bir çomak sokarak onun çok daha kolay bir şekilde bağımlı olmasına yardımcı oluyor. Böyle bir problem var. Diğer risk faktörleri arasında; eğitim seviyesinin düşüklüğü, ezberci eğitim sistemi içinde yer alma, sağlıklı bir toplum yapısı, sağlıklı bir aile yapısı içinde büyümeme, çevresel faktörlerin çok kötü olması hem geleceğe karşı endişeli olması, hem ailesi ile olan iletişiminin bozukluğu yer alır. Daha sonra ailenin çocuk üzerinde veya okulun çocuk ya da gelişmekte olan birey üzerinde yeterli ve olumlu etkiyi sağlayamaması ve bunun getirdiği eğitimsizlik, gelecek kaygısı, bir hedef sunamama, haz alabileceği başka imkanlar vermeme gibi unsurlar yer alır. Gençlerin dürtüsel olduğu dönemde enerjileri oldukça yüksektir. Onların bu enerjilerini daha olumlu alanlara kanalize etmemiz lazım. Mesela, olumlu alan dediğimiz zaman akla ilk spor geliyor. Bunlar sadece sporla da sınırlı değil ama spor burada çok işe yarar. Doğru biçimde spora yönlendirme ve spor yapacağı alanlara onu sevk etmek gereklidir ama ben üzülerek görüyorum ki; spor olayı da amatör zihniyetten ve kendini geliştirmeye yönelik zihniyetin dışına doğru taşıyor.

Spor, para kazanmak ya da profesyonel anlamda yapmak için illa yönlendirilmesi gereken bir şey olarak düşünülüyor. Hâlbuki spor öyle olmamalı. Amatör bir şekilde çocukta ve ergende hem haz alabileceği hem enerjisini boşaltabileceği bir alan yaratılmalıdır.

Ailenin, okulun ve devletin madde bağımlılığı ile mücadelede yeri ne olmalıdır? Her şeyden önce eğitim gereklidir. Bir çocuğa sahip oluyoruz. Bu çocuğu büyütüyoruz. Çocuğumuzu aile içinde büyütürken ne veriyoruz? Yaşadığımız toplumla ilgili örf ve adetlerimizi, geleneklerimizi öğretiyoruz. Mesela, büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne atma ya da bayramlarda büyüklerin eli öpülür gibi adetleri anlatırsınız. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi, çevreye sevgi gösterme bunlar aile içinde öğrenilir. Cinsel eğitim yine aile içinde başlayarak verilmesi gereken bir şeydir. Bizim bu cinsel eğitim konusunda da sıkıntılarımız var. Ama önemli sıkıntılardan bir tanesi de, bağımlılıkla ilgili olan konuları aile içinde anlatamamamız. Bunun iki nedeni vardır. Birinci nedeni ailelerin aynı cinsellik konusu gibi bağımlılığa bir tabu olarak yaklaşmasıdır. Bunu ciddi bir ahlak sorunu olarak görüyorlar ve bunu konuşmanın çocukta bir zarar oluşturabileceğini düşünüyorlar. Bu noktada da haklılar. Çünkü burada yanlış bir bilgi verirlerse kaş yaparken göz çıkar. O zaman ailenin doğru bir şekilde eğitimi önemlidir. Ailenin çocuğunu yetiştirirken çocuğuna nasıl bir eğitim vermesi gerektiği önemlidir. Mesela, çok tartıştığımız konulardan biri de çok fazla miktarda çocuk istismarı var. Çocuklar kaçırılıyor. Çocuklar kendini koruyamıyor. Aile içinde buna karşı bir eğitim vermeniz gerekiyor. Aynı şekilde bağımlılık yapan maddelerle ilgili de eğitimin aileden başlaması lazım. Ama maalesef bizim önce ailelerimizi doğru eğitmemiz gerekiyor. Bunun arkasından okul devreye giriyor. Okullarda rehberlik ve danışmanlık hizmetleri var. Çocukların adaptasyonu ile ilgili uğraşıyorlar. Ama bağımlılığa ayrı bir parantez açılması gerekir. Rehberlik ve danışman eğitimi verebilecek okulların öğretmenlerinin ya da eğiticilerinin ayrıca bağımlılık ile ilgili doğru bir eğitim almış ve bunu çocuklara doğru bir şekilde aktaran kişilerden oluşması lazım.

Roche Tıp Araştırma Ödülü (1994), Eczacılık Akademisi Bilim Ödülü (2005), Prof. Dr. Rasim Adasal Bilim Ödülü (2005), Popüler Bilim Ödülü (2007), Beyin Araştırmaları Derneği (BAD) Yayın Teşvik Ödülü (2008) ve Özgün Çözümler Proje Pazarı ve Yarışması (Ege Üniversitesi, Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, TÜBİTAK ve ELGİNKAN Vakfı desteği ile) birincilik ödülü (2009) sahibidir.
Roche Tıp Araştırma Ödülü (1994), Eczacılık Akademisi Bilim Ödülü (2005), Prof. Dr. Rasim Adasal Bilim Ödülü (2005), Popüler Bilim Ödülü (2007), Beyin Araştırmaları Derneği (BAD) Yayın Teşvik Ödülü (2008) ve Özgün Çözümler Proje Pazarı ve Yarışması (Ege Üniversitesi, Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, TÜBİTAK ve ELGİNKAN Vakfı desteği ile) birincilik ödülü (2009) sahibidir.
Şizofreni hastalığının oluşumu, tanısı ve tedavisine yönelik ilaç adayı üç molekülün incelemeli patentini almıştır. Bu alandaki araştırmaları Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Yeni Buluşlar Şerit Rozeti ve Karargâh Üstün Hizmet Ödülü ile taltif edilmiştir.
Şizofreni hastalığının oluşumu, tanısı ve tedavisine yönelik ilaç adayı üç molekülün incelemeli patentini almıştır. Bu alandaki araştırmaları Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Yeni Buluşlar Şerit Rozeti ve Karargâh Üstün Hizmet Ödülü ile taltif edilmiştir.

Coğrafya kaderdir.

Asıl önemli olan konulardan biri de; bir devlet politikası yapmak gerekiyor. Bu devlet politikasının siyaset üstü olması gerekiyor. Ne demek istiyorum? Mesela, A partisi geliyor, A partisi geliyor. Parlamenter, demokratik sistemin iki önemli unsuru var. Birincisi, seçim yapılması lazım. İnsanların serbestçe sandığa gidip seçebilmesi lazım. İkincisi de; seçebilecekleri yönetime talip adayların olması lazım. A kişisini veya A partisini seçtiğinizde bir bağımlılık politikası, B geldiğinde başka bir bağımlılık politikası olmaması gerekiyor. Peki, bu bağımlılık politikasının nasıl belirlenmesi gerekiyor? Burada birinci faktör coğrafyadır. Siz hangi coğrafyada yaşıyorsunuz? 'Coğrafya kaderdir’ diye bir söz var. Gerçekten de coğrafya bağımlılık açısından da bir kaderdir. Türkiye’yi coğrafi konum olarak değerlendirirseniz, Türkiye Batı ile Doğu arasında tam ortadadır. Önemli bir geçiş noktasıdır. Oldukça da tehlikeli bir konumdadır. Sizin coğrafyanız Hollanda’nın coğrafyasına benzemiyor. O zaman siz coğrafi sorunlarınızı bir politika oluştururken Hollanda’ya benzetmeyeceksiniz. Bunu neden söylüyorum? Hollanda, İngiltere örneği konuşuluyor. O öyle yapıyor bu böyle yapıyor gibi söylemler var. Kimin ne yaptığı önemli değil.

Birincisi; 'Sizin coğrafyanız nerede? Öteki coğrafyalardan risk açısından ne farklılık arz ediyor?’ İkinci noktada da nüfus geliyor. Nasıl bir nüfusa sahipsiniz? Genç nüfus, orta nüfus, eğitimli nüfus, eğitim seviyeniz nerelerde? Sizin nüfusunuz ne kadar homojen ne kadar heterojen? Anadolu coğrafyasına baktığımız zaman aslında biz mozaik bir toplumuz. Heterojen bir toplumuz. Farklı kültürler var. Biz bu farklı kültürü bir pota da eritebiliyoruz. Osmanlı’dan beri böyle bir geleneğimiz var. Anadolu coğrafyası böyle bir coğrafyadır. Bunun bize artı ve eksileri var. Eksileri nelerdir? Mesela, madde kullanımına bir kültür daha sıcak bakabilir, başka bir kültür daha soğuk bakabilir. Sıcak bakan soğuk bakanı etkileyebilir. Bazılarının kültürünün içinde olabilir. Bazı kültürler daha yatkın olabilir. Sosyo-demografik özelliklerin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Burada hem bir sosyolojik analiz yapmak hem de daha farklı analizler yapmak gerekiyor. Bizim nüfusumuz giderek yaşlanıyor ama biz hala genç bir nüfusa sahibiz. Madde bağımlılığı için en önemli risklerden birisi ergenlik ve gençlik dönemidir. O zaman biz de daha fazla tüketici alan var. Bu bizim için daha ekstra bir yük ortaya getiriyor. Ben Almanya’nın riski ile Türkiye’nin riskini en azından popülasyon açıdan aynı görmem. Neden? Çünkü biri daha yaşlı toplum, diğeri daha genç bir toplumdur. Daha yaşlı toplumlarda, siz maddeyi sürdüğünüz zaman daha az sayıda insana ulaşabilir. Burada ise daha geniş bir alıcı kitlesi var. O yüzden bu faktörlerin tek tek değerlendirilmesi gerekiyor. Son aşamada da ciddi bir risk haritası çıkarılması gerekiyor. Biz şu anda; İstanbul’un, Adana’nın, Artvin’in riski ne? Bunlarla ilgili her ilin risk haritasını nasıl çıkaracağız? Orada görülen vakalardan yola çıkabiliriz. Bu risk haritalarını her yıl yenilememiz lazım. Türkiye küçük bir ülke değil. Aynı zaman da çok büyük bir ülkedir. Hollanda ise Avrupa’da ayak izi kadar bir ülkedir. Türkiye çok büyüktür ve bu büyüklükte içine kaç tane Hollanda sığar. Bu durumda Artvin’deki riskle, İzmir’deki riski, İstanbul’daki riskle Adana’daki riski ve orada alacağım önlemleri aynı çerçevede değerlendiremeyebilirim. Daha esnek olmak durumunda olabilirim. Bazı yerlerde daha katı bazı yerler de daha relaks önlemler alabilirim. Ona uygun mücadele politikaları geliştirebilirim.

Toplumu madde bağımlılığı konusunda bilinçlendirmek ve eğitmek amacıyla çeşitli okullarda ve sivil toplum örgütlerinin organize ettiği toplantılarda doğrudan topluma yönelik 200’den fazla gönüllü konferans vermiş, yazılar yayınlamıştır.
Toplumu madde bağımlılığı konusunda bilinçlendirmek ve eğitmek amacıyla çeşitli okullarda ve sivil toplum örgütlerinin organize ettiği toplantılarda doğrudan topluma yönelik 200’den fazla gönüllü konferans vermiş, yazılar yayınlamıştır.
Evli ve bir çocuk babasıdır.
Evli ve bir çocuk babasıdır.

Bağımlılık deyince ilk akla gelmeyen diğer bağımlılık tipleri olan internet bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, oyun bağımlılığı gibi sorunlara karşılık nasıl bir tedavi yöntemi tavsiye ediyorsunuz? İnternet bağımlılığı bence terminolojik olarak hatalı bir yaklaşımdır. İnternete bağımlı olunmaz. Zaten internete bağlıyız. Göbekten bağlıyız diye bir laf var. İnternetsiz hiç bir şey yapamazsınız. Benimle yaptığınız bu sohbetin bile internet olmaksızın bu kadar çabuk ve kolay gerçekleştirilmesi, yaygınlaşması mümkün değil. İnternet artık hayatımızın her yerindedir. İnternet bağımlılığı terminolojik olarak yanlıştır. O zaman ışık bağımlılığı var dememiz lazım. Elektrik bağımlılığı var dememiz lazım. İnternette interneti nasıl kullandığınız ya da internet üzerinden nasıl bağımlılıklar geliştirdiğiniz önemlidir. Mesela, interneti kullanarak madde temin edebilirsiniz. Bu internet değil, madde bağımlılığı kategorisindedir. Obez olmak için çeşitli yerlere oturduğunuz yerden bir sürü şey sipariş edebilirsiniz. Bu yeme bağımlılığınız ile ilgilidir. İçki sipariş edebilirsiniz. Alkol bağımlısınızdır veya içki çeşitlerine bakabilirsiniz. Pornografik sitelerde tüm zamanınızı geçirirsiniz ve başka işlerinizi yapamazsınız.

Psikiyatristlerin tanı, tedavi yöntemleri ile ilgili kitapları var. Bunlara DSM diyorlar ve bunların beşincisi çıktı. Seks bağımlılığını buraya konmadıysa da bence konması gerekir. Aynı zamanda seks bağımlılığı yanında çocuk istismarından tutunda, cinsel saplamalara kadar çok çeşitli hayvan istismarı, çocuk istismarı gibi birçok şeyi bunun içine koyabilirsiniz. Bence bu da burada değerlendirilecek bir şeydir. O yüzden önce bunu düzeltmemiz lazım. Buna internet bağımlılığı diye bir başlık açmamamız lazım. Demek istedikleri şey şu olabilir; bir kişinin elinde akıllı telefonu var ve devamlı ona bakıyor. Arabada kırmızı ışık yanıyor ama gözü telefonda. Geçenlerde metroda seyahat ediyorum. Herkesin kafası önünde ve herkes elinde cep telefonuna bakıyor. Bu şimdi bir bağımlılık mıdır? Buna o kadar bağımlılıkta diyemezsiniz. Mesela, adam bir yerde çalışıyor, mail mesajları geliyor ya da bir Whatsapp grubu üzerinden bir şey idare etmeye çalışıyor, ona bakıyor. Gelen mesajlarına bakmak durumundadır. Burada şunu tartışabiliriz; ‘Bu kadar çok internet ortamında veya sanal medya, sosyal medya ortamında karşılıklı konuşurken birbirimiz ile iletişim ve sohbetimiz ne oluyor?’ Bu ayrı bir konudur. Ayrı bir şekilde değerlendirebilir. Bunun dışında yeme bağımlılığı var. İnsanlar yeme bağımlılığı içinde olabiliyorlar ama çoklukla bu obezite ile karıştırılıyor. Obezite yeme bağımlılığı ile ilgili olmayabilir. Obezler yeme bağımlısı olabilir ama her yeme bağımlısı obez olmayabilir. Mesela, son derece fit yeme bağımlıları var. Ama bunların kan değerlerine baktığınız zaman, metabolik değerleri son derece kötü olabiliyor. Yeme bağımlılığı dışında oyun bağımlılığı var. Kumar bağımlılığı var. Bunlar oldukça yaygındır. Ama madde bağımlılığı kadar çok konuşulmuyor. Gerek yeme bağımlılığı gerek oyun bağımlılığı beynin ön alın lobundaki problemlerle çok yakından ilişkilendirilmiş. Oyun ve yeme bağımlılığına yönelik cerrahi yöntemlerde var. Bunlar tartışılabilir yöntemlerdir. Biz bağımlılığın hiçbir türü için radikal çözüm sağlayan ilaca veya aşıya da sahip değiliz. Bunlar genellikle psikiyatrist, psikolog iş birliği içerisinde, bilişsel davranışçı terapiler dediğimiz terapi yöntemleri ve bazı ilaçlarla da destekleyerek belli ölçülerde kontrol altına alınabiliyor. Başarılı olduğu vakalar var. Ama oldukça zor. En güzeli oyundan, fazla yemekten uzak durmaktır. Ama maalesef başta söylediğim biyolojik yatkınlık, çevresel faktörler devreye girdiği zaman bazı insanlarda önü alınamaz bir şekilde oyun oynamaya ve önü alınamaz bir şekilde yemek yemeye neden oluyor.