İnsanlar ejderhadan neden korkar? Ursula K. Le Guin

ARDA AREL
Abone Ol

Ursula, Fantastik Edebiyat’ın edebi kaygı güdebileceğinden, insan psikolojisine eğilebileceğine, bir antropoloji kitabı kıymeti görebileceğine kadar birçok eşiği türe atlatmış; dünya çapında bir okur kitlesine sahip olmuştur. Daha da önemlisi adını edebiyat tarihine altın harflerle işlemiş diğer usta yazarlar gibi zaman mefhumunu eserleriyle yenmiştir.

Kim yazdı?

Lise yıllarımdan beri, elime geçen her fantastik kurguyu okumaya çalışırım. Çoğu fantastik okuru gibi ben de -elbette- Tolkien’le bu serüvene atıldım.

Kuleye giden yol güçtür: Stephen King
Cins

Tolkien’in ilk okuduğum kitabıysa birçok kişinin aksine Yüzük Kardeşliği değil, Hobbit’ti. Simsiyah bir gökyüzünde kızıl bir ejderhanın süzüldüğü, o etkileyici altıkırkbeş kapağını hatırlıyorum. Meğer o zamanlar entelektüel bir uğraşmış Tolkien okumak, bunu çok sonradan fark ettim. Hobbit’in ardından Yüzüklerin Efendisi serisi geçti elime, tabii filmlerin falan çıkışıyla da Tolkien’in adını duymayan kalmamıştı. Sonra Güz Alacakaranlığın Ejderhaları’yla Ejderha Mızrağı’na başladım ve Drizzt Do Urden’in maceralarıyla Faerun’un ortasında buldum kendimi… Her biri kendi özelinde kıymetliydi. Hepsinin atasıysa Tolkien’di; bunu okurken rahatlıkla fark edebiliyordum. Yalnız içimdeki arayış okuduğum her kitapla gitgide büyümekteydi. Destansı savaşlar, zeki ejderhalar, kusursuz kahramanlar, yeryüzüne yıkım getirmek isteyen kötüler... Her şey vardı bu kitaplarda. Peki, neydi eksik olan? Bunu, Ursula K. Le Guin okumaya başladığım gün anladım.

Yalnız içimdeki arayış okuduğum her kitapla gitgide büyümekteydi.

Neden yazdı?

Ursula, fantezi edebiyatın insanların bilhassa çocukların hayal gücünü geliştirdiğini, genişlettiğini düşünen bir yazardır. Birçok kitabını bu bilinçle yazdığını söyleyebiliriz. Yine aynı sebeple uzun süre gerçekçi edebiyat kanonu tarafından görmezden gelindiğini ve aşağılandığını da söyleyebiliriz. Oysa Ursula’nın eserlerinde birkaç canavarın dışında gerçekliğe uzak bir şeyler bulmak pek mümkün değildir. Duygular gerçektir, imkânlar gerçek, acizlik gerçek… Belki de bu sebeple Ursula uzun süre anlamamıştır, insanların ejderhalardan neden korktuğunu.

Ursula K. Le Guin kitapları

Ne yazdı?

Ursula ablamızın da Atası Tolkien’di; eyvallah ama onu diğer yazarlardan ayıran bambaşka bir şey vardı. Ursula’nın kahramanları bizden biriydi.

Ursula, fantezi edebiyatın insanların bilhassa çocukların hayal gücünü geliştirdiğini, genişlettiğini düşünen bir yazardır. Birçok kitabını bu bilinçle yazdığını söyleyebiliriz.

Kendimizle bütünleştirebileceğimiz türden kahramanlardı. Üstelik Ursula, hikâyeyi yazıp kenara çekilmiyor, geri kalan ne kadar beklenti varsa atmosfere bırakmıyordu. Aynı zamanda edebi kaygı güden bir yazarın, kaleminden çıkan fantezi edebiyat muhakkak türün diğer örneklerinden ayrışacaktı. Ursula, kısa zamanda -en azından benim için- Tolkien’in varisi oluvermişti. Bunu sağlayansa şüphesiz Yerdeniz serisiydi. Seri, Yerdeniz’de Gont isimli adada doğmuş bir keçi çobanı olan Ged’in, Roke adasının en güçlü büyücülerinden biri olmasının hikâyesidir. Ged, Gandalf gibi değildir. Güç ve bilgelikle doğmamış, yeryüzüne yeryüzünü korumak için gönderilmemiştir. Ged bizden biridir. Kusurlarıyla, saf cesaretiyle, tembelliği, inatları ve zorda kaldığı zaman gösterdiği azmiyle… Ged bir İstari değil, bir insandır.

Nasıl yazdı?

Bir Ursula K. Le Guin kitabı okurken, sizi kitaba bağlayan sihrin karakterlerin psikolojisi olduğunu çok rahat görebilirsiniz. Onların gelgitleriyle hemhâl olur. Onların çözmeye çalıştığı sıkıntılarıyla dertlenir, onların sevinçleriyle mutlu olursunuz. Bu bağlamda Ursula’nın en başta karakterinin psikolojisine eğildiği kanaatindeyim.

  • Romanlarını veya öykülerini insanın hâlleriyle yazdığının… Çünkü Ursula okurunu ilk o noktadan yakalıyor. Ursula’da hayranlık duyduğum diğer bir husus da kültürlere olan merakı ve onları kullanma metotlarıdır.

Ursula neredeyse tüm -Tolkien dâhil- fantezi edebiyat yazarlarının aksine tek bir kültürü yüceltmez ve yine aynı doğrultuda diğer kültürleri kötülemez. Onun romanlarında, öykülerinde çelik zırh kuşananlar mutlak iyi, deri zırh giyip eğersiz ata binenler barbar ve çıplak kabileler yamyam değildir. İyilik ve kötülüğü bir kültüre, inanışa mal etmek yerine, insana odaklanır. Nitekim asıl kahramanımız Ged dahi, atıldığı maceranın ilk adımında önce içindeki kötüyü yenmek zorundadır.

Adını edebiyat tarihine altın harflerle işlemiş diğer usta yazarlar gibi zaman mefhumunu eserleriyle yenmiştir.

Ne zaman yazdı?

Yerdeniz’in ilk tohumu, Ursula’nın zihnine düştüğünde tarihler 1964’ü gösteriyordu. Çözülmemişin Söz’ü 31 kıtalı dünyanın ilk kalemiydi. Hemen ardına Ea’nın Yaratılışı geldi. Bütün başlangıçlar gibi sonsuz bir mutluluğa sahipti. Yerdeniz, adım adım oluşuyordu; mitleriyle, ırklarıyla, kültürleriyle… Ve 1968 yılına gelindiğinde Yerdeniz Büyücüsü, o günlerde Ursula’nın bir üçleme olarak tasarladığı serinin ilk kitabı olarak yayımlandı. Üçleme, beşleme oldu; Yerdeniz romanlarına, Yerdeniz Öyküleri eklemlendi… Geçen yıllarla Ursula, Fantastik Edebiyat’ın edebi kaygı güdebileceğinden, insan psikolojisine eğilebileceğine, bir antropoloji kitabı kıymeti görebileceğine kadar birçok eşiği türe atlatmış; dünya çapında bir okur kitlesine sahip olmuştur. Daha da önemlisi adını edebiyat tarihine altın harflerle işlemiş diğer usta yazarlar gibi zaman mefhumunu eserleriyle yenmiştir. Bu minvalde okuru için Ursula, sadece bir yazar olmamış, olmayacaktır da. O, aynı zamanda bir öğretmendir. Bugün 88 yaşında olan usta kalem, roman, öykü, deneme ve makaleleri ile gerek çocuk gerek yetişkin zihinlerde yeni pencereler açmaya devam ediyor.

Devraldığı birikimin üstüne koyarak sadece hakkını vermekle kalmadı, üstelik kör edebiyatçılarca görülmemiş bir türün var oluşunu üstlendi.

Nerede yazdı?

Bir kulede. Hayır, masal kahramanı Rapunzel’in kulesinde değil veya Tolkien’in iki kulesinden birinde… Modern yazarın fildişi kulesinde ya da Babil Kulesi’nde de değil. Ama aynı zamanda tümünde. Bir kulede… Saç ayaklarını edebiyatın özenle ve taş taş örülmüş diğer kulelerinin oluşturduğu bir kulenin en üst katında yazdı. İnsanoğlunun düşündüğünü yazmaya başlamasıyla oluşan akıl almaz birikim ayaklarının altındaydı. Kutsal kitaplar, mitler, inanışlar, destanlar, modern romanlar, düşünce kitapları… İnsanı anlatan her şey…

  • Devraldığı birikimin üstüne koyarak sadece hakkını vermekle kalmadı, üstelik kör edebiyatçılarca görülmemiş bir türün var oluşunu üstlendi. Kabul görmemişi, Yerdeniz Kulesi’nde denenmemişle kaleme aldı.

Çevik Atmaca Yerdeniz'in sözlü kültürde yerini nasıl buldu?

Eğer İffishli Estarriol sözünü tutup Ged’in ilk büyük kahramanlığının şarkısını yaktıysa bile, bu şarkı kaybolmuş demektir. Doğu Uçyöreleri’nde, sahillerden günlerce uzaklıkta, okyanus uçurumunun ötesinde bir yerde, kuru topraklar çıkan bir teknenin öyküsü anlatılır. İffish’te, tekneyi kullananın Estarriol olduğu söylenir; fakat Tok’ta, bir fırtına yüzünden Açık Deniz’e sürüklenen iki balıkçı olduğunu söylerler; Holp’ta ise öykü, Holplu bir balıkçının başından geçmiştir. Adam, teknesini, oturduğu görünmeyen kumlardan kurtaramadığı için, hâlâ oralarda gezmekteymiş. Böylece, Gölge’nin şarkısından geriye, uzun yıllar boyunca, adadan adaya sürüklenen bir tahta parçası gibi, birkaç destan kırıntısı kalmıştır ancak.

Ertuğrul Emin Akgün, Arda Arel’e sordu
Post Öykü

Fakat Ged’in Kahramanlıkları adlı şarkıda, Ged’in Ejderhalar Yolu’nda yara almadan yaptığı yolculuktan veya Erreth-Akbe’nin Halkası’nı Atuan Mezarları’ndan alıp Havnor’a geri götürmesinden, veya Roke’a son kez dünyanın tüm adalarının Başbüyücüsü olarak geri dönmesinden önce yapmış olduğu bu yolculuktan ve gölge ile karşılaşmasından hiç söz edilmez.