3 Soruda Bekir Cantemir

Bekir Cantemir:  Okuma eyleminin bizatihi kendisi terbiye edici bir süreçtir.
Bekir Cantemir: Okuma eyleminin bizatihi kendisi terbiye edici bir süreçtir.

Kitabın hayatımda ciddi bir şekilde yer edinmesi 19 yaşında başladı fakat kitap analizi ve değerlendirmesini 25 yaşında yüksek lisans sürecimde kavradım. Özgüven veren, okuyucuyu şahsiyet olarak konumlandıran metinleri okumayı severim. Bu tür yazarların peşini bırakmam. Bir filozof da olsa, spor yorumcusu da olsa benim için böyledir.

Neden okuyalım?

Okumak, nefes aldıkça devam eden bir bütünsel bir eylem aslında. Dünyayı, hayatı, kendini… Bu içsel okumaya matbu malzemeyi eklemek, ummadığınız kapıların size açılmasını sağlar.

Okumak insana hiç tanımadığı insanların bilgilerinden faydalanma, dünyanın farklı yorumlama biçimlerini anlama ve başka dünyalarla kolaylıkla iletişime geçme imkânı verir. Taş tabletlerden papirüse, parşömenden kâğıda okuma materyalinin geçirdiği evrim bile insanın okuma arzu ve ihtiyacının tarihini anlatır. Okuma eyleminin bizatihi kendisi terbiye edici bir süreçtir. Ama buradan kitap okuma faşizmini de çıkartmamak lazım. Hayatın ritmini kaçıranların okudukları metinler benim ilgimi çekmez. Ben yaşamak için okuyanlar, okudukça yaşamına birikim, görgü ve haz devşirmeye çalışanlardanım.

Ne okuyalım?

Ne okunacağı sorusu kişinin yaşı, sosyal çevresi, hayata bakışı ve hayattan beklentilerine göre değişir. Öncelikle okumaya, metin analizini öğreneceğiniz kitaplardan başlayın. Çocukluğum amcaoğullarının kitaplıkları ve tartışmaları arasında geçti.

 Ben yaşamak için okuyanlar, okudukça yaşamına birikim, görgü ve haz devşirmeye çalışanlardanım.
Ben yaşamak için okuyanlar, okudukça yaşamına birikim, görgü ve haz devşirmeye çalışanlardanım.

Sekiz yaşından sonra onların hiç anlamadığım kitaplarını okudum, onların hiç anlamadığım tartışmalarını dinledim. Beni okumakla ilgili etkileyen kişi Ercümend Özkan olmuştu. Hayatı ve kitapları yorumlarken sahip olduğu özgüven beni çok etkilemişti. Kitabın hayatımda ciddi bir şekilde yer edinmesi 19 yaşında başladı fakat kitap analizi ve değerlendirmesini 25 yaşında yüksek lisans sürecimde kavradım.

Özgüven veren, okuyucuyu şahsiyet olarak konumlandıran metinleri okumayı severim. Bu tür yazarların peşini bırakmam. Bir filozof da olsa, spor yorumcusu da olsa benim için böyledir. Tabii keçi boynuzu yemeden bala ulaşmak yok. Bu nedenle mizah, edebiyat, metodoloji ve temel metin okumayı hiç bırakmamak gerekiyor.

  • Kısaca hayata bakışımızı ve yaşam gayemizi belirleyen temel metinleri, usul ve metodolojiyi öğretecek çalışmaları ve hayatımıza edebi zevk ve farklı dünyalar taşıyan eserleri kaçırmamak üzere bir okuma serüvenine çıkmayı önemsiyorum.

Nasıl okuyalım?

Aslında zihniniz ve kişiliğinize bağlı bir okuma yolu inşa edersiniz. Benim gibi hiperaktif biri için en iyi yol metinler arasında dolaşmak. Ama zorunlu bir şeyler yazacaksam, alanın en iyi metinleriyle altını renklendirerek hemhâl olmaya çalışırım. Ben aynı anda birkaç kitap okurum. Tarih metodu ve metodoloji uygulaması metinlerini kaçırmamaya çalışırım. Mülkiyet, arazi hukuku ya da eski harita analizleri hep elimin altında bulunur. Araya edebi metinler ve aforizma içermeyen çalışmaları katarım.

Bir de kişisel ilgi alanım olan şukûfenâmeler, balıkçılık, mezar taşları ya da din usulü gibi konuları içeren eserlerden de kopmamaya çalışırım. Tabii bu herkes için aynı olmayabilir, kitap okumak da insanın mizacı ile doğru orantılıdır.