İhtiyarın yolu

karşı tepelerde yankılanan ikindi ezanıyla düşüncelerinden sıyrıldı.
karşı tepelerde yankılanan ikindi ezanıyla düşüncelerinden sıyrıldı.

Günün birinde oğlunun gittikçe kendisine benzemeye başladığının farkına iyice vardığı bir sırada karar vermişti emekli olunca köye yerleşmeye. Belki bir de torunum olur, traktörle gezeriz tarla tepe diyordu hep

yeşil traktör keyifl i homurtularla çalılıkların arasından fırlayıp iki köy arasındaki taşlık yola saptı. direksiyonu sımsıkı kavramış ince kolların sahibi 14-15 yaşlarındaki delikanlı yaşından umulmayacak bir ustalıkla idare ediyordu bu birkaç yüz beygirlik taşra canavarını.

yaşıtları henüz babalarının arabasının anahtarını aşırmayı hayal edemezken ona koskoca traktör emanet ediliyordu bahar geldiğinden beri, az şey değildi bu.

Sağ elindeki tesbihini usulca yeleğinin cebine koyup çamurluk üzerindeki oturuşunu biraz düzeltti ve çok eskilerde kalmış bir türküye tam ortasından giriş yaptı bet sesiyle.

gururla kaldırdı çenesini ve önlerindeki yüksek tepeye meydan okurcasına gaza yüklendi. o sırada sağ yanında çamurlukta oturan kır sakallı ihtiyarın hafi f bir ihtar niteliğindeki öksürüğünü duydu motorun gürültüsüne rağmen ve dikkatli bir sürücünün ciddi tavrına büründü hemen. bu durumu büyük bir keyifle izleyen ihtiyar adam gözlerini iyice kısan gülümseyişiyle torununun güneş aynası yüzüne hayranlıkla bakıp kasketini düzeltti. sağ elindeki tesbihini usulca yeleğinin cebine koyup çamurluk üzerindeki oturuşunu biraz düzeltti ve çok eskilerde kalmış bir türküye tam ortasından giriş yaptı bet sesiyle.

türkünün sözleri onu gençliğine götürmüştü ister istemez. doya doya bir hayat yaşamıştı ihtiyar adam. açlığını hissettiği çok az şey kalmıştı geçen yıllar içinde, tahmin ettiğinden de fazla yaşamıştı ona sorsalar.

günün birinde oğlunun gittikçe kendisine benzemeye başladığının farkına iyice vardığı bir sırada karar vermişti emekli olunca köye yerleşmeye. belki bir de torunum olur, traktörle gezeriz tarla tepe diyordu hep. işte şimdi bu hayalini doya doya yaşıyordu ömrünün güz devrinde.

belki bir de torunum olur, traktörle gezeriz tarla tepe diyordu hep.
belki bir de torunum olur, traktörle gezeriz tarla tepe diyordu hep.

karşı tepelerde yankılanan ikindi ezanıyla düşüncelerinden sıyrıldı. köye iyice yaklaştıklarını farkedip torununun omuzuna elini koyarak yavaşlamasını işaret etti.

  • Bugün yıllardır görmediği doktor arkadaşı ziyaretine gelecekti, onu bekletmemek için köy meydanına değil eve geçmelerinin daha iyi olacağını söyledi. günden gölgeye dönüyordu hava, bulutlar bir tabloya sığdırılamayacak kadar yayılmıştı sonsuz maviliğe.

adlarını bir türlü ezberleyemediği değişik kuş sürülerinin ölçülü geçişleri altında girdiler köye. işte orada, iki iri söğüdün arasından geçilen bahçe yolunun başında dikiliyordu çok uzun zamandır görüşmediği misafiri. tam da yıllar önce söz verdiği gibi, bir elinde semaverle ve diğer elini gözlerine siper etmiş halde gelişlerini izleyerek.

‘’elhamdulillah’’ dedi ihtiyar adam traktörden inerken.

ne daha fazla bir beklentisi vardı, ne de ekleyebilecek başka bir kelimesi..