Niçin seviyoruz?

​Niçin seviyoruz?
​Niçin seviyoruz?

Resulullah şöyle buyurdu: “İnsan, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter.

Kimseden bir işaret gelmeyecek

Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa

Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca

Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi

Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile

Öğretmek için cephe nedir

Kıyam etti

Torunu kucağında

Dönünce bütün gövdesiyle döndü

Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda

Bir bilinebilseydi

Nedir veche?

İsmet Özel, Naat'tan

Çünkü yüksek adaleti 'O' öğretti

Validemiz Hz. Ayşe anlatıyor: Mekke’nin fethi sırasında hırsızlık suçu işleyen Mahzunoğulları’ndan bir kadına uygulanacak hüküm Kureyş’in ağırına gitti. “Acaba kim Allah’ın Elçisi”nden bunun affedilmesini rica edebilir?” dediler.

Kim kendisine bir sual sorsa, ona kulak verir ve kimse ayrılıp dönmedikçe dönmezdi. Elini sıkmak isteyen, ister büyük, ister küçük olsun onun elini sıkar, tokalaştığı kişi elini çekmeden Peygamber elini çekmezdi.


“Buna Allah’ın Elçisi’nin sevdiği Usame bin Zeyd’den başkası cesaret edemez” dediler. Usame bin Zeyd, kadın hakkında Allah’ın Elçisi’yle konuştu. Allah Elçisi’nin rengi değişti.- Sen yüce Allah’ın cezalarından birini kaldırmak için şefaat mi ediyorsun, dedi. Usame (bir anda yaptığı hatanın farkına vararak):

- Ey Allah’ın Elçisi, benim için Allah’tan bağışlanma dile, dedi.

“Yatsı olunca, Allah’ın Elçisi kalktı, bir konuşma yaptı. Allah’a hamdettikten sonra dedi ki:

“Sizden öncekilerin helak olmasına sebep, şerefli biri çaldığı zaman onu bırakmaları, zayıf biri çaldığı zaman onu cezalandırmaları olmuştur. Nefsimi elinde bulunduran Allah’a andolsun ki, Muhammed’in kızı Fatıma da çalsa, elbette elini keserim” dedi.

Çünkü vefayı 'O' öğretti

Resulullah sallâllâhu aleyhi ve sellem, Hz. Âişe ile beraberken evlerine ihtiyar bir hanım gelir. Allah Resulü ona adını sorar. O da “Cessâme el-Müzenî” diye cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz “çirkin” mânâsına gelen bu adı, “güzel” anlamındaki yeni bir isimle değiştirerek, “Hayır, senin adın ‘Cessâme’ değil, Hassâne el-Müzenî’dir” buyurdu. Sonra da ihtiyar kadına hâlini hatırını sorup, pek çok iltifatlarda bulundu. Yaşlı hanım gittikten sonra Allah Resulü’nün ona gösterdiği ihtiram, ilgi ve alâkası dikkatinden kaçmamış olan Ayşe Validemiz merak ederek;

- Bu yaşlı hanım kimdi ya Rasulullah?” diye sordu. O da

- Hatice’nin arkadaşı olup onun sağlığında bize gelip giderdi. Kuşkusuz ahde güzel bir şekilde vefa göstermek imandandır” buyurdu.

Çünkü titizliği 'O' öğretti

Resulullah şöyle buyurdu: “İnsan, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Şayet çok yemek gerekirse, midenin üçte biri yemeğe, üçte biri içeceğe, üçte biri de nefes alıp vermeye ayrılmalıdır.”

O yöneldiğinde bütün bedeniyle yöneliyor, döndüğünde de bütün bedeniyle dönüyordu.
O yöneldiğinde bütün bedeniyle yöneliyor, döndüğünde de bütün bedeniyle dönüyordu.

Çünkü nezaketi 'O' öğretti

Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Peygamber lütuf yönünden insanların en cömerdi idi. Allah‘a yemin ederim ki o, soğuk sabahlarda herhangi bir erkek, köle, kadın veya bir çocuk kendisine su getirdiğinde onun kalbini kırmamak için o suyla elini, kollarını ve yüzünü yıkardı. Kim kendisine bir sual sorsa, ona kulak verir ve kimse ayrılıp dönmedikçe dönmezdi. Elini sıkmak isteyen, ister büyük, ister küçük olsun onun elini sıkar, tokalaştığı kişi elini çekmeden Peygamber elini çekmezdi.”

Çünkü 'O' kral değildi

Bir gün Resulullah’un huzuruna bir adam geldi. Allah Resulü’nün karşısında heyecanlanıp, duyduğu derin saygıdan dolayı korkup titremeye başladı. Resulullah, adama: “Rahat ol! Çünkü ben kral değilim! Ben Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”

Çünkü vecheyi 'O' öğretmişti

Ebu Hureyre, Hz. Peygamber‘i anlatırken “O yöneldiğinde bütün bedeniyle yöneliyor, döndüğünde de bütün bedeniyle dönüyordu. Anam babam kendisine feda olsun, o çirkin konuşmazdı. Ondan çirkinlik sadır olmazdı. Çarşılarda bağırmazdı” demiştir.

Çünkü yaşamayı 'O' öğretti

Allah Resulü’nün vefatından sonra Hz. Aişe validemize, “O, evdeyken nasıldı” diye sordular. Ayşe Validemiz şöyle cevap verdi: “O kendi işini kendi görmekten hoşlanırdı. Arkadaşları bütün işini yapmaya hazır olmalarına rağmen bunu istemezdi.

  • Evdeyken, elbiselerini yamar, evi süpürür, keçileri sağar, develeri bağlar ve yemlerini verirdi. Ayrıca, ayakkabılarını ve delik su kırbalarını tamir ederdi. Çarşıdan yiyeceğini kendi taşır, birisi “Ey Allah’ın Elçisi! İzin ver ben taşıyayım” dediğinde:

- Her mümin, taşıyabiliyorsa kendi yükünü kendi taşısın, buyurmuştu.

Çünkü faydalı olanı 'O' öğretti

Hz. Ömer radıyallahu anh, bir gün Resulullah’ın odasına girmişti. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç

arpa bulunan küçük bir torba vardı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen insanın odasında bulunan eşyalar bunlardı. Hz. Ömer’in gözleri doldu.

Bu sırada uyanan Resulullah kalkınca, uyuduğu hasırın yüzündeki izini gören Hz. Ömer ağlamaya başlar. Resulullah sorar:

- Ey Hattab’ın oğlu niçin ağlıyorsun?

- Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin...

Resulullah, “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı” ayetini

okuduktan sonra:

- Ey Ömer! İstemez misin, dünya onların olsun, ahiret bizim

Çünkü öğretmeyi 'O' öğretti

Zeyd isminde bir çocuk vardı. 3 ya da 5 yaşlarında. Zeyd’in çok sevdiği, devamlı meşgul olduğu, adını

Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı. Resulullah, Zeyd’i her gördüğünde ona, “Umeyr’in babası” anlamında “Ebu Umeyr” diye hitap ederdi. Bir

gün Zeyd’in serçeye benzeyen küçük kuşu öldü. Onun ölümü Zeyd’i çok üzdü. Kuşun öldüğü günlerde Hz. Peygamber Zeyd’in evine gitti. Çocuğun

“Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.”
“Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.”

kederli hali, Hz. Peygamber’in merhametli kalbini etkiledi. Onu neşelendirmek istedi. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öptü. Gülümseyerek:

- “Ya Ebu Umeyr! Kuş ne oldu?” dedi.

Hz. Peygamber’in kalbe huzur veren ilgisiyle ferahlayan Zeyd, bu söze çok güldü.

Çünkü sadeliği 'O' öğretti

Bir gün Sahabe-i Güzin efendilerimiz Peygamber Efendimizin yanında dünyadan bahsettiler. Efendimiz de onlara şunu söyledi: “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; evet sade yaşamak imandandır.”

Çünkü inceliği 'O' öğretti

Resulullah, bir gün sahabelere verdiği bir ziyaret sırasında, onlara hizmet ederken uzaklardan geldiği anlaşılan atlı bir yabancı, Resulullah’ın meclisine yaklaşıp, “Bu kavmin efendisini arıyorum, bu kavmin efendisi kimdir?” diye sordu. Allah Resulü, “Benim” demedi. O sırada sahabelerine su dağıtmakta olduğundan, soru soran atlıya şöyle cevap verdi: “Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.”

Çünkü insanlığı 'O' öğretmişti

Bir defasında Peygamber Efendimizin huzurunda bulunan bir kimse korkuya kapılmıştı. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurmuştu:

  • “Rahat ol! Ben kral değilim! Ben, Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”

Çünkü sevgiyi 'O' öğretti

İlk çocukları kız olunca bundan utanan ve erkek çocukları oluncaya kadar doğan her kız çocuğunu canlı canlı toprağa gömen Mekkelilere de bütün insanlığa da sevgiyi o öğretti.

“Kimin bir kız çocuğu olur da onu toprağa gömmez, hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allah onu cennete koyar.”